Salgının merkezi İstanbul’da sıkı önlemler için geç değil

Koronavirüs en çok İstanbul'da yayılıyor. Peki İstanbul için alınması gereken özel bir önlem var mı? Halk sağlığı uzmanları yaşamsal meslekler dışındaki alanların kısıtlanması, evde kalacak insanların işsiz kalması ya da yaşayacakları ekonomik zorluklara karşı önlem alınması gerektiğini söylüyor.

Kovid-19 vakasının en fazla olduğu il İstanbul için alınması gereken önlemleri işin uzmanlarına sorduk. Halk sağlığı uzmanları, her bölgenin kendine has önlemler gerektirdiğine, bunun için verilere göre hareket edilmesinin önemine işaret ettiler. En temel ihtiyaçlar dışında üretimin durması gerektiğini ifade eden uzmanlara göre, bu süreçte işçi ve esnafın ekonomik olarak desteklenmesi ve risk grubunun ihtiyaçlarının karşılanması kurallara uyumu kolaylaştırır. Uzmanlar, İstanbul için daha sıkı önlemler alınması görüşünde.

YAŞAMSAL MESLEKLER DIŞINDAKİLER KISITLANMALI

Halk Sağlığı Uzmanları Derneği Başkanı Adnan Menderes Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Pınar Okyay: Verilere bakmamız gerekiyor, hangi bölgelerde kümelenme var? Temas kaynağı nedir? Öncelikle evrensel kuralların uygulanması gerekiyor. Biz buna 4T diyoruz: Temas, Tecrit, Tedavi ve Test. Kovid-19 vakalarını bulduğumuzda olası temaslarını çok iyi bir şekilde sorgulayıp erken dönemde tespit ederek, izolasyon önlemi almalıyız. Tecriti hastalar için, karantinayı da şüpheli vakalar için kullanıyoruz. Evde karantinada ev ortamının hazırlanması çok önemli. Karantina tedbirlerinin insana iyi anlatılması gerekiyor. Tedavide en çok üzerinde durmamız gereken önlem, sağlık çalışanlarının korunması. Doktor, hemşire sayısı açısından OECD ülkelerinin ortalamasının altındayız. Bir sağlık çalışanının yetişmesi çok uzun zaman alıyor. Ekipmanlarla birlikte çalışma saatleri gibi koşullar açısından da dikkat edilmeli. Hızlı tanı kitlerinin kullanımına ilişkin algoritmalar netleşmeli, Bilim Kurulu bunun üzerinde çalışıyor. Sağlık çalışanlarının durumu hızla tespit edilip hasta olanlar izole edilmeli.

Evde kalabilmeleri için insanlara ekonomik destek sağlanmalı. Eczaneler, fırınlar, besin zincirini sağlayan lojistik taşımacılık gibi yaşamsal desteğimizi sağlayan meslekler dışındaki alanların kısıtlanması gerekiyor. Burada koşul evde kalanların, ihtiyaçlarının ve güvenliklerinin sağlanması. Bu mesleklerde çalışanlara ilişkin de özel önlemler alınarak işgücünden düşmelerinin önüne geçilmeli.

Evrensel kuralların yerelde nasıl kullanılacağı verilere bağlı olarak belirlenir. Önümüzdeki 1 ay içinde yerelde verileri okuyarak oluşan kümelere göre yaşamı kısıtlayıcı önlemler alınmalı.

EKONOMİK DESTEK ŞART

Halk Sağlığı Uzmanları Derneği Yönetim Kurulu üyesi ve Bahçeşehir Üniversitesi Tıp Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Melike Yavuz:

İstanbul, İzmir, Ankara gibi vaka yoğunluğunun fazla olduğu illerde daha kısıtlayıcı önlemler alınmalı. Diğer illerde koruyucu çalışmalara önem verilmeli. Herkes hastanelerin kapasitesini artırmaya odaklanıyor oysa toplumda yayılmasını engellemeye odaklanmalıyız. Yayılmasını engellemediğimiz sürece ne kadar artırsanız da kapasite yetmeyecektir. Mevcut vaka sayısı İstanbul nüfusuna oranlandığında binde birin altına tekabül ediyor. Bununla birlikte yüzde 58 kadar vaka İstanbul’da. İstanbul salgının merkezi konumunda. Birçok ülkenin ve Çin’in de yaptığı gibi en temel üretimler belirlenmeli ve bunun dışındakilerde üretim durdurulmalı. Bu durumda işçilerin haklarının korunması gerekiyor. Evde kalmak herkes için bir hak olmalı. Ekonomik olarak zarar görmeden insanların evde kalması sağlanmalı. İşten atılma yasaklanmalı. İşsiz kalanlara ekonomik destek sağlanmalı. Kronik hastalar, 65 yaş üstü gibi kritik grupların hiç dışarıya çıkmasına gerek kalmayacak şekilde ihtiyaçları karşılanmalı.
Bireyleri ruhsal açıdan da destekleyecek mekanizmalara ihtiyaç var. Önlemlere rağmen evden çıkanlara kolluk gücüyle müdahale etmek gerekiyor.

KALABALIKTA MASKE TAKILMALI

Dr. Melike Yavuz, hastalığa karşı insanların su ve sabunla korunmasının en etkin yol olduğunu söyledi. Yavuz, “Elleri sabunla yıkamak, maske, eldiven bunların hepsinin önünde. Bulaşıcı hastalıklarda en koruyucu yöntem” dedi.

Maske takmayla ilgili de Yavuz şöyle konuştu: “Çin örneğinden gördüğümüz kadarıyla hava yoluyla değil damlacık yoluyla ve daha çok kümelenme sonucu yakın temasla bulaşıyor. Hastanelerdekilerin çoğu akraba… Maske, gerçekten ihtiyaç değilse takılmamalı. Kalabalık ortamlarda sosyal mesafeyi koruyamayacaksak takılmalı. Açık havada maske takmak gereksiz. Market ve eczane gibi sürekli insanlarla temasın olduğu yerlerde çalışanların maske takmaları gerekiyor. Maske doğru kullanılmalı. Takmadan önce eller yıkanmalı. Çıkarırken maskenin ağzımıza yüzümüze gelen kısmı elimize değmemeli. Maske taktığı için korunduğunu düşenen kişi el yıkamaktan ve sosyal mesafeyi sınırlamaktan kaçınabilir. Maskeye karşı daha temkinli olmakta fayda var. Derneğimizin hazırladığı korona.hasuder.org.tr internet sitesinde koruyucu önlemlerle ilgili daha ayrıntılı bilgi mevcut.”

KALABALIK MEKANLAR KAPATILMALI

ÜSKÜDAR Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Haydar Sur: Vaka sayıları tek başına fikir vermeye yetmez, iki orana daha ihtiyaç var. Nüfusa göre oranın yanı sıra İstanbul’da yapılan test sayısına da ihtiyaç var. Ne kadar çok test yaparsanız o kadar vaka bulursunuz. Yalnızca vaka sayısı üzerinden tartışmak yanıltıcı olur. Sağlık Bakanlığı bir epidemiyoloji merkezi kurarak çıplak rakamları paylaşmak yerine bu ölçüleri vermeli. Ne kadar sosyal destek sağlarsak kurallara uyumu o kadar artırırız. Esnafa, işçiye, dar gelirliye ayakta kalabileceği, hayati ihtiyaçlarını karşılayabilecek geliri aktardıktan sonra kısıtlamalara gidilebilir. Pazar yerleri gibi sıkışık mekanlar kapatılmalı. Pazarcılara destek sağlanmalı. Bu desteğin maliyeti, virüsün yayılmasının getireceği ekonomik yükten çok daha az olacaktır. Minibüsçülere ekonomik destek sosyal mesafenin korunması için toplu ulaşıma getirilen kurallara uyumu kolaylaştırır. Koronavirüsten ölümlerin içinde sigara içenlerin oranı, içmeyenlerden 14 kat daha fazla. Sigaraya karşı kampanyalar düzenlenmeli.

EYLÜLE KADAR 2 BİN 500 ÖLÜM OLABİLİR

PROF. Dr. Haydar Sur, hastaların yüzde 40'ının belirti göstermediğini, yüzde 40’ının hafif bulgularla atlattığını söyledi. Sur, “Yüzde 20 hastaneye yatıyor. Bunların da yüzde 5’i yoğun bakımda tedaviye ihtiyaç duyuyor. Yoğun bakıma yatanların yarısını kaybediyoruz” dedi. Türkiye’de salgının İtalya ya da İspanya’daki gibi kontrol dışına çıkmayacağını söyledi. Sur, “Salgın eylül ayına kadar sürecektir. 10 binlerle ifade edeceğimiz vaka sayısı ile ölü sayısının 2 bin 500’ün altıda olacağını düşünüyorum. Ne yaparsak yapalım, insanlık aşı ya da ilaç geliştirmediği sürece bu kadar ölümle karşı karşıya kalacağız” diye konuştu. “Sağlık hizmetlerine erişemediği için ölen bir tek vatandaş bile olsa sorumluluğu hepimizin üzerinde olur” diyen Sur, “Yayılma hızının sağlık hizmeti kapasitesinin üstüne çıkmamasına dikkat etmek durumundayız” diye konuştu.

Sonraki Haber