Sanatsal vizyona sahip bilim öncüleri

Polimat ya da hezarfen, farklı disiplinlerde engin bilgiye sahip kişilere deniyor. Her iki kelime de ne yazık ki Türkçe değil. Polimat Yunan kökenli; polu (çok) ve mathes (öğrenmek) kelimelerinden türemiş.

Hezarfen ise Farsça bin anlamına gelen hezar ile Arapça fen, ilim anlamına gelen fenn’den türemiş. Latince homo universalis (bütün insan) kavramından türeyen tanımlamalar da var. Etimolojiyi bir kenara bırakalım, adına ne dersek diyelim, tarih boyunca sanatsal yetenek ve vizyona sahip pek çok bilim insanı var. Sanat ve bilimin genellikle beynin sağ ve sol tarafları gibi iki karşıt bölüme düştüğü düşünülse de, pek çok parlak zihin her iki tarafını da kullanıyordu. Sanat tarihinin en büyük ustası, aynı zamanda bilim insanı, mucit, anatomist, jeolog, astronom, botanist ve tarihçi Leonardo da Vinci zihni tamamen geliştirmek için sanat ve bilim çalışmak gerektiğini yazmıştı.

Anna Atkins’in yosun görüntüleri (1844-61)

Prof. Dr. Faik Çelik 2013 yılında yayınlanan “Hekimliğin Seyir Defteri” başlıklı kitabında bu mesleğin tarihi gelişimini bilim, felsefe ve sanat üçgeninde ele aldı. Doktorların tıbbi donanımın yanında sanat ve edebiyat gibi alanlardan beslenmeleri gerektiğini yazan Çelik’e göre ancak bu yolla hastalarıyla doğru iletişim kurabileceklerdir. Bugün korona virus salgını sırasında hekimlerin ve tüm sağlık çalışanlarının değerlerini bir kez daha anladık. İnsanlığı bu salgından kurtarması için umut bağladığımız bilim insanlarının aşı ve ilaç çalışmalarını ise nefeslerimizi tutarak izliyoruz. Bu aşıyı bulacak bilim insanı belki de Türkiye’den çıkacak. Bu arada başta Hezarfen Ahmet Çelebi’miz olmak üzere bazı hezarfenleri anmak için uygun bir zaman.

Maria Sibylla Merian, Metamorphosis insectorum Surinamensium (1705)

TIRTILIN KELEBEĞE DÖNÜŞÜMÜNÜ İLK OLARAK O BELGELEDİ

Pozitif ayrımcılık yaparak ilk olarak bir kadın botanikçiyi anmak istiyorum: Maria Sibylla Merian (1647-1717) böcekleri gözlemleyen ilk Avrupalı bilim insanıydı. Tırtılın kelebeğe dönüşümünü ilk olarak o belgeledi. Entomoloji alanının öncülerinden olan Merian, bilimsel çalışmalarından önce çiçek resimleriyle beğeni kazanmıştı. Üst sınıfa mensup kadınlar bu çizimlere bayılsa da, Merian bitkileri doğrudan gözlemlemek istiyordu. Masraflarını kendi karşıladığı bir yolculuğa çıkarak Surinam’a gitti ve Yeni Dünya’nın flora zenginliğini belgeledi.

FOTOĞRAF ÇEKEN İLK KADIN

Bir başka bilim kadını Anna Atkins (1799-1871) ise Büyük Britanya’nın su yollarındaki yosun çeşitliliğinden büyülendi ve 1843 yılında bilimsel başvuru kitabı British Algae: Cyanotype Impressions’ı yazdı. Yosun örneklerini görüntülemek için ışığa duyarlı malzemeler kullandı ve böylece fotoğrafın bilimsel bir araca dönüşmesine katkı sağladı. Atkins fotoğraflı bir kitap yayınlayan ilk kişi olarak kabul ediliyor ve elbette fotoğraf çeken ilk kadın olarak da…

Samuel Morse (1831-33), Louvre Müzesi

EN ÜNLÜ YABAN HAYATI SANATÇISI

Ornitolog John James Audubon’u (1791-1872) öncü bilim insanları arasına sokan da doğaya yönelik tutkusu oldu. Haiti’de doğan ve Fransa’da büyüyen Audubon 18 yaşında Pensilvanya’ya göç etti. Kuşlara olan sevgisi, göç alışkanlıklarını inleleyip yaşam alanlarında gerçekçi bir şekilde resimlemesiyle birlikte bilimsel çalışmalara dönüştü. Tüm kuşları betimlemek için ABD’yi boydan boya dolaştı ve 50 yıl boyunca ülkenin en ünlü yaban hayatı sanatçısı oldu.

ANITSAL TABLOSU LOUVRE’DA

Mors alfabesini bulan Samuel Morse (1791-1872) Yale’de felsefe ve matematik okudu. Ama aslında büyük tarihsel resimler yapan bir sanatçı olmayı hayal ediyordu. Sanatla ilgili kariyer yapma hayali söndükten sonra gelişmekte olan elektromanyetik alanına ilgisi devam etti ve bildiğimiz gibi telekomünikasyonun öncüsü oldu. Sanat çalışmaları bu alandaki başarılarının gölgesinde kalmış olsa da, Londra’da Kraliyet Sanat Akademisi’nde ciddi şekilde çalışmıştır. Efsanelerin ve tarihi sahnelerin betimlendiği büyük ölçekli tablolara tutkulu olan Morse’un 6x9 metrelik anıtsal tablosu Louvre’da sergileniyor. Morse, ABD’den döndükten sonra Amerikan halkının zevksiz olduğu için tarzını anlayamadıklarından yakınmıştı.

SANATÇI OLMAYI İSTİYORDU

Modern nörobilimin babası olarak tanınan İspanyol bilim insanı Santiago Ramón y Cajal (1852-1934), sinir sistemi üzerinde yaptığı devrimci araştırmalarıyla 1906 yılında Nobel Ödülü aldı. Beynin bireysel hücre yapılarından oluştuğunu ortaya atan ilk kişiydi ve beynin nasıl çalıştığına dair araştırmaları üzerinde bugün de hala çalışılıyor. Babası tıbba yönelmesi için teşvik etmeden önce Cajal da Morse gibi sanatçı olmayı istiyordu. Kariyeri boyunca bu tutkusundan vazgeçmedi. Mikroskopla gördüklerine dayanarak binlerce ayrıntılı beyin çizimi yaptı. Bugün bu çizimler nörolojik çalışmalar için değerli kaynaklar olarak kullanılıyor.

Leonardo da Vinci, Vitruvius Adamı

John James Audubon, Amerikan Flamingo

Santiago Ramón y Cajal, Çekirdekteki Calyces (1934)

Sonraki Haber