Sanayici de arsa ve kira rantı kurbanı

İlaçla zehir arasındaki farkın dozu olduğunu belirten sanayici ve ihracatçı iş insanı Önder, 'Türkiye'de ihracat fetişizmi var. Berber bile makarna alıp satacağız, diyor. Dünyanın hiçbir yerinde sermaye grupları bu kadar dağınık değil.' dedi

İhracata dayalı büyüme modeli verimlilik ve yerli katma değeri yüksek yatırımlarla desteklenmeyince Türkiye devalüasyondan medet umar hale geldi. Bu yüzden bir grup ihracatçı sürekli döviz fiyatını öne sürerek “rekabetçi kur” mesajı veriyor. Türkiye'nin içine girdiği ekonomik darboğazdan çıkması için ihracata bel bağlamak ne kadar doğru? Finansman sorunu yaşayan Türk özel sektörü bugüne kadar dağıtılan kaynakları ne kadar verimli kullanabildi?

Önceki hafta Ali Çağatay'ın Radyo Sputnik'te sunduğu Seyir Hali programına konuk olan EVSİD Kurucu Başkanı ve Lux Plastik Genel Müdürü Burak Önder, “ihracat fetişizmi” eleştirisi yapınca kendisi ile genel ekonomik durum çerçevesinde ihracatı konuşalım istedik.

'ÜRÜN SATTIĞIMIZ

PAZARI BİLMİYORUZ'

İhracat iklim endekslerine baktığımızda en iyi bölgenin Orta Doğu olduğuna dikkat çeken Önder, “Avrupa zayıf. Çin’de işlerin iyi olmadığını görüyoruz. Çünkü emtia ve lojistik fiyatları zayıf seyrediyor. O yüzden Çin agresif bir rekabet politikası izliyor. Bu ortamda bence Türkiye için 252 milyar dolar ihracat başarı. Döviz kurları da tekstili etkileyen bir unsur ama orada dünya talebinde de bir sıkıntı var. Geçen altı aylık dönemde kurdan daha çok dünyadaki talepten kaynaklı bir zayıflık olduğu görülüyor.” bilgilerini paylaştı. “Ürün satmak için gittiğimiz pazarları bilmiyoruz, kültürünü anlamıyoruz.” diyen Burak Önder, şunları söyledi: “Hep kurtarıcı ihracatmış havası verilmeye çalışılıyor; bir yerde ne çok konuşuluyorsa aslında o yoktur. İhracat da öyle, ihracat fetişizmi var. Bir kamuoyu yaratılması tamam ama ilaçla zehir arasındaki fark dozudur. Geçenlerde konuşuyoruz; berber bile makarna alıp satacağız, diyor.”

HEPSİ ÇATI AMA TEMEL NEREDE?

Dünyanın hiçbir yerinde sermaye gruplarının bu kadar dağınık olduğu ülke olmadığını ifade eden Önder, “TOBB, TİM, MÜSİAD, DEİK, TÜSİAD, ASKON, TÜMSİAD... Dünyanın kaç ülkesinde böyle bir durum var? Hepsi çatı olduk diyor ama temel yok! İhracatı artırmak sadece Ticaret Bakanlığı'nın görevi değil Milli Eğitim, Sanayi, Dışişleri... Mesela Turizm ve Kültür Bakanlığı, ülkenin sevdirirsen malını da satarsın. THY'nin sadece hizmet değil mal ticaretine de büyük katkısı var. Kurumlar arası birlikte çalışma kültürü oluşturmak gerekiyor.” diye konuştu.

ÇİN'İN YUAN POLİTİKASI VAR

Türkiye'de verimliliğin çok büyük problem olduğuna dikkat çeken Burak Önder, “Üretimde verimlilik ama her anlamda.. Kaç firmada ERP var mesela? Kaç ihracatçının CRM sistemi var? Kaç firma verimlilik çalışması yapıyor? Yatırım malı ithal ediyoruz, bunları ne kadar verimli kullanıyoruz? Çinli bir firma yatırım yaparken yüzde 50 daha ucuza mal ediyor. Emtiada bile fiyat farklı oluyor. Bir Çin algısı var; 'Çin'de işçilikler pahalandı, eski Çin değil bunlar yavaş yavaş gidecek diye. Çin eski Çin değil evet ama ucuza makine kuruyor, ham madde alıyor. Çin şu anda izlediği uluslararası politika ile farklılaşıyor. Ülkelerle yuan ile işbirliği yapıyor. Bu ülkeler yerel paralarla ticareti gündemlerinde tutuyorlar. Bir yandan küresel bir yandan bölgesel...” görüşünü dile getirdi.

FABRİKA YERLERİ MAHKEMELİK!

Türkiye'de hâlâ katlı binalarda üretim yapılmasını eleştiren Burak Önder, “Beş katlı üretim binası var. Katlı yerde üretim, verimlilik için en kötüsü. Bir yangında her şey gidiyor. Fabrika yerleri mahkemelik. Kimsenin yeri yok. Sanayicinin yeri yok. Ranta dayalı. Adam yer almış bina yapmış, sanayiciye kiraya veriyor.” bilgisini paylaştı. Önder'e, “O halde sanayi arazisi tarafında tıpkı toprak ağaları gibi fabrika ağaları mı var?” diye sorduğumuzda, “Evet. Bu iş ranta dönüşmüş.” yanıtını verdi. Edindiğimiz bilgilere göre, OSB'lerde yer, ev, bina sahibi olanların son dönemde kiraları fahiş artırması ve dövize endeksli kira talep etmeleri yüzünden sanayicinin maliyetleri katlanıyor. Bu maliyet artışı nihai ürünlere zam olarak yansıyor.

GENÇLERİ SUÇLAMAK

KOLAY AMA...

İşsizlik sorunu veya sanayici açısından işçi bulamama sorununa da değinen Lux Plastik Genel Müdürü Burak Önder, şu görüşleri aktardı: “Gençler iş bulamıyor, iş beğenmiyor diye bakmıyorum. Ülkemizde de Batı'da olduğu gibi hizmet sektörü hızla büyüyor. Sanayi bölgesinde her yer ilan dolu doğru. Ancak Türkiye'de hizmet sektörü çok hızlı büyüyor. Bugün sanayi devriminin olduğu İngiltere'de de hizmet sektörü yüzde 70'lerde. Türkiye'de de bu süreci yaşıyoruz. Biz nispeten varlıklı bir aileydik ama dışarıda yemek yediğimiz çok azdı. Şimdi bakıyoruz her yerde kafeler, restoranlar, eve yemek siparişi şirketleri. Bize düşen iş dünyası olarak, üreteceksin para kazanacaksın ama insan kaynağına da sahip çıkacaksın! Sanayi insan kaynağı bulamıyor ama kendini verimliliğe, dijitalleşmeye verecek. Belki bunu aşacak ama bugün nereye giderseniz gidin ben meseleyi hizmet sektörünün çok hızlı büyümesine bağlıyorum. Aristo'dan beri gençleri suçlamak her zaman kolaydır.”

Sonraki Haber