Sarıhumma tarihte ne rol oynadı?

Haiti’de meydana gelen bir salgın, Fransa’nın Kuzey Amerika’dan çıkmasına yardımcı oldu. Bunu da ABD’nin kıtada büyümesi ve hızla güçlenmesi izledi.

1801’de Avrupalı sömürge güçlerine karşı çıkan bazı isyanların ardından, Fransa’nın işbirliğiyle Haiti’yi Toussaint Louverture yönetti. Ancak Fransız lider Napoleon Bonaparte kendisini hayat boyu yönetici olarak açıklayınca, adanın da tüm kontrolünü ele geçirmek için on binlerce askeri Haiti’ye yolladı. Savaş meydanında oldukça başarılılardı. Ancak sarıhummanın etkisi savaşın seyrini değiştirdi. Salgın sebebiyle Fransa’dan gelen yaklaşık 50 bin asker, subay, doktor ve denizcinin öldüğüne ve sadece 3000 kişinin Fransa’ya geri dönebildiğine inanılıyor. Afrika kökenli hastalığa Avrupalı güçlerin hiçbir doğal bağışıklıkları yoktu. Askeri güçleri bozguna uğrayan ve demoralize olan Napolyon, sadece Haiti’yi terk etmedi; Fransa’nın Kuzey Amerika’daki tüm hedeflerinden de vazgeçti. Askeri güçlerinin Haiti’deki isyanı durdurmak için başlattığı ancak başarısız olan operasyondan sadece 2 yıl sonra Fransa lideri 2 milyon kilometre kareden daha büyük bir araziyi (‘Louisiana Alışverişi’ olarak da biliniyor) ABD yönetimine satıp, genç ülkenin boyutunu ikiye katladı.

AFRİKA’DA SIĞIR VEBASI VE SÖMÜRGECİLİK

Hayvanları öldüren bir hastalık da, Avrupa’nın Afrika’yı sömürgeleştirmesini hızlandırdı. 1888-1897 yılları arasında sığır vebası virüsü (rinderpest), Afrika’nın sığırlarının yüzde 90’ını öldürüp Afrika Boynuzu, Batı Afrika ve Güneybatı Afrika bölgelerindeki toplulukları harap etti. Büyük baş hayvanların yitirilmesi açlığa, toplumda bir çöküşe ve sığınmacıların salgından etkilenen bölgelerden kaçmalarına yol açtı. Mahsul yetişen yerler de etkilendi. İnsanların birçoğu toprağı sürmek için öküze güvendiğinden ekin yetiştirme alanları da etkilendi. Hastalığın neden olduğu kaos, Avrupa ülkelerinin 19. yüzyılın sonlarında Afrika’nın büyük alanlarını sömürgeleştirmesini kolaylaştırdı. Planları sığır vebası salgını başlamadan sadece birkaç yıl önce başlamıştı 1884-1885’te Berlin’deki bir konferansta, aralarında Birleşik Krallık, Fransa, Almanya, Portekiz, Belçika ve İtalya’nın da olduğu Avrupa’dan 14 ülke, Afrika üzerindeki emellerini görüştü. Planlar bu konferansın sonrasında resmileşti. Bu planlar kıtada çok büyük bir etki yarattı. 1870’lerde Afrika’nın yalnızca yüzde 10’u Avrupa kontrolü altındayken 1900’lere gelindiğinde bu oran yüzde 90’a çıkmıştı. Haksız toprak alımı, sığır vebası salgınından oluşan kaos ile desteklendi. İtalya, nüfusun neredeyse üçte birini öldüren Etiyopya’daki kıtlık nedeniyle 1890’ların başında başka bir Afrika ülkesi olan Eritre’ye yola çıktı.

ÇİN’DE MİNG HANEDANLIĞINI DÜŞÜRDÜ

Ming hanedanlığı, Doğu Asya’nın geniş kısmında büyük bir siyasi ve kültürel etki kullanarak Çin’i neredeyse 300 yıl boyunca yönetti. Ama bu yönetim, korkunç bir salgın hastalık sonrası son buldu. Salgın, Çin’in kuzeyine 164 yılında, muazzam can kayıplarıyla birlikte geldi. Bazı bölgelerde nüfusun yüzde 20’si, bazılarında yüzde 40’ı öldü. Veba, kıtlık ve çekirgelerle aynı zamanda ortaya çıktı. Tarlalarda mahsul bulamayan insanların yiyecekleri yoktu ve bazıları salgın kurbanlarının cansız bedenlerini yemeye başladı. Kriz büyük olasılıkla hıyarcıklı veba (bubonik veba) ve sıtmanın bir birleşimiydi. Kuzeyden gelip hanedanlığı tahtından edecek olan istilacılar tarafından getirilmiş olabilir. Kaosla artan haydut saldırılarını, Ming hanedanlığının yerine geçip yüzyıllar boyu sürecek kendi imparatorluklarını kuran Qing Hanedanlığı’nın istilası takip etti. O ara hasta olan Ming liderinin karşı karşıya kaldığı, aralarında yolsuzluk ve kıtlığın da bulunduğu pek çok sorun vardı ancak ülke çapında yayılan ölümcül salgın hastalık, yönetimlerinin çok daha hızlı şekilde son bulmasına yol açtı.

Sonraki Haber