Scholz - Putin görüşmesi… ‘Rusya’ya düşmanlıkta bir değişiklik yok’
Teori dergisi Avrupa temsilcisi Gökhan Dağtekin, 'Yumuşama yorumlaması çok yanlış bir yorum olur. Scholz gerek Putin görüşmesinden önce, gerek görüşmenin ardından, Rusya'ya karşı olumlu bir tavır değişikliği olarak anlaşılabilecek en ufak bir söylem veya adımda bulunmadı.' dedi.
Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Rusya lideri Vladimir Putin yaklaşık iki yılın ardından 15 Kasım tarihinde bir telefon görüşmesi yaptı. Zelenskiy, Scholz-Putin telefon konuşmasının ardından "Şimdi başka görüşmeler, başka telefon konuşmaları olacak. Ama bunlar sadece sözden ibaret. Putin’in uzun zamandır istediği de tam olarak bu.” açıklaması yaptı. Bu görüşme ‘Almanya’ya Rusya’ya karşı bir yumuşama içine mi girecek?’ sorusunu akıllara getirdi. Yaşanan gelişmeleri Teori dergisi Avrupa temsilcisi Gökhan Dağtekin değerlendirdi.
SCHOL’UN, PUTİN GÖRÜŞMESİ ALMAN KAMUOYUNA YÖNELİK BİR HAMLE
Scholz-Putin görüşmesi Avrupa’nın Rusya’ya karşı tutumunun yumuşaması olarak yorumlanabilir mi?
Yumuşama yorumlaması çok yanlış bir yorum olur. Scholz gerek Putin görüşmesinden önce, gerek görüşmenin ardından, Rusya'ya karşı olumlu bir tavır değişikliği olarak anlaşılabilecek en ufak bir söylem veya adımda bulunmadı. Verdiği her demeçte Rusya’yı saldırganlıkla suçladı, Almanya’nın Ukrayna’nın ABD’nin ardından en büyük destekçisi olduğunu ve desteğinin eksilmeyeceğini belirtti. G-20 zirvesinde Hamas ve Rusya’yı dünyadaki açlık krizlerinden mesul tuttu ve Güney ülkelerini Hamas ve Rusya’ya karşıt tutum almadıkları için eleştirdi. Kaldı ki Putin’e Ukrayna krizi ile ilgili herhangi bir çözüm teklifi götürdüğüne dair en ufak bir ipucu yok. Kremlin’e telefon açıp “savaşı durdurun artık” demek bir siyaset değildir. Putin görüşmesi Alman kamuoyuna yönelik bir hamle. Almanya’da, tüm propagandaya rağmen, insanlar savaştan ve savaşın tırmanmasından büyük endişe duyuyor. Wagenknecht ve AfD’nin temel dış politika tezi, savaş destekçiliği yerine diplomasi ile krizlere çözüm aramak. Scholz, Putin görüşmesiyle “denedim, ama bakın Rusya emperyal emellerinden vazgeçmiyor” demekte Alman kamuoyuna. Bu Scholz’un daha öncede savunduğu tezdi zaten.
UKRAYNA GÖRÜŞMEDEN RAHATSIZ OLDU
Zelenskiy ve Atlantik medyası Scholz’un görüşme hamlesine tepki veriyor. Rusya’nın izolasyonu diye bir şey zaten yok, Rusya’ya yaptırım uygulayan bir avuç Batı ülkeleri. Atlantik cephesi Scholz’un hareketinin Batı’nın birlik beraberlik görüntüsüne zarar verdiği için eleştiriyor. Ama esas olarak Atlantikçi tezlere tam olarak ikna olmamış kesimlere “bakınız, diktatör emperyalist Putin ile diplomasi olmaz, o ancak askeri güçten anlar” diyorlar ve Scholz’a Taurus balistik füzelerini Ukrayna’ya vermesi için baskılarını artırıyorlar.
AVRUPA ÜLKELERİ ABD’DEN BOŞALACAK YERİ DOLDURMA ÇABASINDA
Trump’ın seçilmesi bu görüşmede etkili oldu mu?
Avrupalı Atlantikçiler, Scholz dahil, Trump’un seçilmesinin ardından Avrupa ülkelerinin ABD’nin bırakacağı olası boşluğu doldurması gerekliliğini vurguluyor. Hepsi ısrarla Ukrayna’ya desteğin kesilmek şöyle dursun, eksilmeyeceğini belirtiyor. Fakat Avrupa ülkelerinin ABD’nin yerini doldurma kabiliyeti yok. Bu durum karşısında Avrupa ülkelerinin borçlanarak ABD’den büyük ölçekte silah satın alıp bunları Ukrayna’ya vermeleri gündeme getiriliyor. Ancak bunlar gerçeklikten kopuk projeler. Ukrayna stratejik olarak yenilmiştir, hiçbir dış destek sahadaki gerçekliği tersine çeviremez. Kaldı ki, ekonomik ve siyasi performansına baktığımızda, kolektif Batının bahsettiği dış desteği sağlayabilmesi de çok olası değil.
ALMAN SEÇMENİ SAVAŞ SİYASETLERİNİ DESTEKLEMİYOR
Scholz’u bu görüşmeye iten iç etkenler ne? Alman seçmeninin bu yönde bir beklentisi mi var?
Alman seçmeni savaş karşıtı, savaş siyasetlerini desteklemiyor. Ancak savaş karşıtlığı genelde pasifist bir kavrayışla birlikte yürüyor, dolayısıyla sistemin Rusya düşmanlığı üzerine kurulu propagandası etkisiz de değil. Scholz, Taurus füzelerini Ukrayna’ya vermemesini kendini kendisinden daha şahin Atlantikçilerden ayırmak için kullanıyor. ‘Almanya’yı Rusya ile direkt bir savaşın dışında tutmak’ bir seçim vaadi. Scholz aynı zamanda Rusya’nın durdurulması gerektiğini savunuyor ve “Ben yeniden seçilirsem Ukrayna’ya desteğimiz eksilmeden sürecek” ifadesini kullanıyor. Scholz ABD’nin balistik füzeleriyle Rusya’ya saldırmasını kınamadı.
Almanya Atlantik içerisinde boğuluyor. Fakat ne koyu Atlantikçi partiler (Yeşiller, liberaller, hristiyan demokratlar), ne de bir tık daha az şahin Atlantikçi olan Scholz mevcut siyasetlerinden vazgeçmiyor. Bu partiler sınıfsal, ideolojik ve kültürel olarak farklı bir siyaset oluşturma kabiliyetine sahip değil. Atlantikçiler artık sorun çözme ve devlet aklı ile hareket edebilme kabiliyetlerini tümden yitirmiş durumdalar. Almanya’da bir siyaset değişikliği ancak Atlantik karşıtı partilerin sistem siyasetinin hegemonyasını kırmasıyla mümkün gözüküyor.