Şehir Plancısı Keskinok: İstanbul'daki zaaf planlamayla giderilir

Prof. Dr. Çağatay Keskinok, neoliberal sistemle nüfusun İstanbul'a yığıldığına dikkat çekti: Zaaf, planlamayla aşılır

Yıllardır, planlı kalkınma ve şehirleşme, merkezi gelişme üzerinde duran bilim insanlarımızdan biri de Prof. Dr. Çağatay Keskinok’tur. Hani derler ya, “planlı gelişme” demektan adeta dilinde tüy bitmiştir. Onun uyarıları, bir dönemin Yeşilçam filmlerindeki sırtına yorganını yüklemiş Topkapı otogarında, taşı toprağı altın İstanbul’da ekmek arayanlara yönelik değildir sadece… Siyasetçilere ve kamuoyuna faydalı olacağını düşünerek, “Ne yapmalı?” diye sorduk, bilime dayalı altın değerinde saptamalarda bulundu:

20 MİLYONLUK İSTANBUL

“Bugün İstanbul'un fiili nüfusu on altı on yedi milyon civarında ama günübirlik giden gelen sayısı da eklendiği zaman, ben bunun yirmi milyona yaklaştığını düşünüyorum. Cumhuriyet’in kuruluş dönemlerinde, değişik yerlerde kurulan fabrikaların büyük bir kısmı, 1990’lardan sonra özelleştirmeyle birlikte kapanma noktasına geldi. Buradaki iş gücü de büyük oranda İstanbul'a kaymış, İstanbul'da istihdam imkanları aramışlardır. Bu durum, aslında İstanbul'un afet risklerinin azaltılması konusunda önemli zaaflar yaratmaktadır.”

ZEMİN ETÜTLERİ BELİRLER

“Diğer bir konu, İstanbul Büyükşehir sınırları içinde riskli bölgeleri ve buradaki riskli bölgelerin ve konutların, yapıların nerelerde dağılım gösterdikleriyle ilgili kapsamlı bir çalışma gerekir mi konusudur. Söz konusu riskli yapıların bulundukları yerlerde güçlendirerek yeniden inşası imkanları var mıdır? Bu sorunun yanıtı da yine zemin etütleri sonucunda ortaya çıkabilecektir. Bunlar tabii ki bulunduğu yerlerde yapıların risklerinin giderilmesi, yenilenmesi, yeniden inşası en uygun olandır ve bir planlama işidir. ‘Buralarda olsun olmasın’, ‘Kentin dışına taşıyalım taşımayalım’, ‘İçeride yapalım yapmayalım’ gibi peşin yanıtlar doğru değildir. Kestirme biçiminde, bu konulardaki bilgiye erişmeden yanıtlamak yanlıştır.

YAPILAŞMA İL SINIRLARINA DAYANDI

“İstanbul kentsel alanı, il sınırına kadar dayanmıştır! Kesintisizce il sınırına kadar dayandığı bu kentte, bu kenti taşımak vs gibi bir tartışma çok anlamlı değil. Tabii ki Antakya'da, Gaziantep'te ve diğer deprem kentlerinde ölçüleri tartışılabilir, ama İstanbul... 15 katı bir bünyeden söz ediyoruz. Rezerv alanlarının oluşturulması gibi bir girişim üzerine kenti taşımak tartışması çok anlamlı değildir. Yeni yapılaşma alanları arayışı İstanbul'da riskli yapıların konusunun ele alınması, gecikmiş de olsa gerekli ve anlamlı bir girişimdir. Tasfiye edilecek bölgeler ne şekilde ele alınacak? Ne yapacağız buralarda? İkincisi, konuyu yeniden iskan alanı olarak görmemek gerekir. Yeniden iskan değil, yeni yerleşim alanı konusu! Yeni yerleşim emekçi demektir. Çalışma alanlarıyla, diğer iş yerleriyle birlikte bir bütün oluşturan bir bünyeden söz ediyorum. Aynı zamanda bunlar kendi içinde çalışma alanlarıyla, yeşil alanlarıyla, açık alanlarıyla, şunlarıyla, bunlarıyla planlanarak tasarlanacakları gibi aynı zamanda bunların da diğer kentsel merkez ve alt merkezlerle bağlantıları konusu dikkatle değerlendirilmelidir. Bütün bunlar, rezerv alanların ne şekilde planlanacağı, ne şekilde değerlendirileceği konuları İstanbul'un metropoliten planlaması konusu ile ilişkilendirerek ele alınmalıdır.”

BİR ANDA YARATILAMAZ

“Bir buçuk milyon yeni konut yaratılmasından söz ediliyor. Bunun bir anda yaratılması mümkün değil, adım adım hayata geçirilmesi, inşa edilmesi tabii ki gereklidir. Yerel etütler yani jeolojik etütler, zemin koşulları, kentsel diğer bölgelerle çalışma, iş alanlarıyla, ilişkileri düşünerek bir planlama çerçevesi oluşturmalıdır. Kamulaştırılan araziler üzerinde kamu yararı amacıyla toplu yerleşim alanları oluşturulması konusunda ülkemizin oldukça fazla deneyimi bulunmaktadır, bunu değerlendirmekte yarar var. Güvenli yerler inşa etmek amacıyla bu tür bir rezerv alan oluşturulması girişimi yerindedir.“

Sonraki Haber