Selçuklularda sağlık hizmeti

Darüşşifalar, Türk İslam vakıf kültürü içerisinde en önde gelen sosyal yardım kuruluşlarından birisidir. Toplumun sağlık ihtiyaçlarının karşılanması için yapılan bu kuruluşlar varlıklarını, vakıflar ile korumuş ve sürdürmüşlerdir. Bu şifahaneleri yaşatmak için ticarethaneler, dükkanlar ve araziler vakfedilmiştir. Tahrir ve evkaf defterleri, atama fermanları gibi yazılı belgeler, binaları artık olmasa da bu eserlerin varlığı hakkında bize bilgi vermektedirler.

Sivas’ta, I. Keykavus tarafından 1217 yılında inşa edilen darüşşifa, aynı ihtişamını muhafaza etmiş, ona ait bir vakfiye sureti bize kadar gelmiştir. Bu darüşşifaya hizmetinin devamı için, yüzden fazla dükkan ve pek çokta arazi ve başka akarlar da vakfedilmiştir. Bu darüşşifalarda çeşitli uzman doktorlar, cerrahlar, göz doktorları, memurlar ve müstahdemler çalışmışlardır. Onların ve ilaçların tahsisatı ve hasta masrafları, bu vakıf gelirlerinden temin edilmiştir.

Selçukluların yaptırdığı darüşşifalardan bazıları da şunlardır:

I. Alaeddin Keykubat’a ait Alanya’daki Alai Darüşşifası, Divriği’de Behram Şah’ın kızı Turan Melek (1228), Çankırı’da Ata bey Ferruh (1235), Amasya’da Toruntay (1266), Kastamonu’da Pervanoğlu Ali (1272), Tokat’ta Muineddin Pervane (1275), Amasya’da Sultan Olcayto (1308) ve Aksaray’daki Darüşşifa gibi eserlerdir.

ÜCRETSİZ TEDAVİ

Darüşşifaların başına getirilen alim bir kimse, hastaları idare eder, eczaneyi emrinde tutar, her hastanın reçetesine göre ilaçları verdirirdi. Hastanelerde görevlendirilecek hekimlerin tıp ilmine vakıf ve cerrahide becerisinin olmasına bakılırdı. Hastalar odalarında, yataklarında yatar, onlarla ilgilenen müstahdemler sabah akşam hastaların durumunu sorar, hastalara ait ilaç, yemek ve şurupları dağıtırdı. Hastanelerde kadınlar için ayrı bölümler vardı.

Selçuklular akıl hastalarının ilaç ve müzik ile tedavi edilmelerinde de öncülük etmişlerdir. Hastanelerin yanında, yetimler mektebi, acizler yurdu, zaviyeler, zengin kütüphaneler yer alıyordu. Bunların giderleri vakıflardan sağlanıyordu. Hastanelere gelemeyen hastaları

getirtmek ve hasta olanları bulmak için de memurlar tayin edilmişti.

Hastanelerde aşhane, ilaç, meşrubat ve macunlar için ayrı odalar ve ilaç yapılan eczaneler bulunuyordu. Hastaneyi ve vakıfları idare eden idarehane ve burada görevli memurlar vardı. Hastanelerin yakınlarında kör ve sakatlara hanegahlar, dul, ihtiyar, yetim ve kimsesizlere yurtlar kurulmuş, bunların hizmet, ihtiyaç ve giderleri için de vakıflar tesis edilmiştir. Bu hastaneler zengin, fakir, din, dil, ırk ayrımı yapılmadan herkesin tedavi olduğu yerlerdir. Hastalara ilaçlar, yiyecekler ücretsiz verilir, tedavilerden para alınmazdı.

TIP MERKEZLERİ

Selçuklular, halk sağlığı için hastane içinde de tıp merkezleri kurmuşlar, tıbbın gelişmesi için de ellerinden gelen imkanları, bu merkezlerin kullanımına sunmuşlardır. Bu merkezlerin hizmetlerinin devamı içinde vakıflar kurulmuş, giderleri bu vakfiyelerden karşılanmıştır. Selçuklular zamanında yapılan bu tıp merkezleri ve hastaneler Osmanlılar zamanında da aynı görev ve hizmetlerini sürdürmüşlerdir. Tıp mesleğinin uygulanmasına yönelik özel bir mimari anlayışla bu hastaneler ve tıp merkezleri yapılmıştır. Bu tıp merkezlerinde tıp eğitiminin verildiği derslerde İbni Sina, Razi, Hipokratın eserleri ve Hasan El-Curcani’nin, Zahire-i Harizm Şahi adlı ansiklopedik eseri de ders kitabı olarak okutulmuştu.

MAAŞLAR 8’LE 20 AKÇE ARASINDA

Teori ve uygulamaya dayalı olarak hizmet veren Kayseri’deki Gevher Nesibe Darüşşifası ve Gıyasettin Keyhüsrev tıp Merkezi (medresesi) Selçukluların en önemli sağlık merkezlerinden birisidir. Bu tıp merkezinde kullanılmak üzere vakfedilen malların 1584 yılındaki gelir toplamı 43 bin 643 akçe kadardı. Bu merkezdeki hocalara 20 akçe, hekimlere de 8 akçe maaş verilirdi.

TIP EĞİTİMİ VERİLEN HASTANE

Gevher Nesibe Şifahiyesi Türklerin yaptırdığı 11’nci büyük hastanedir. Anadolu’da

ise beşincisi olduğu bilinmektedir. Aynı zamanda içerisinde tıp tahsili yapılanların ilkidir. Gevher Nesibe Tıp Merkezi, yapısı ve tıp eğitimi açısından dünyadaki ilk tıp merkezi olarak geçmektedir. Bu merkezde hekim, cerrah, göz doktoru, yardımcı asistanlar, akıl hastanesi ve ruh hastalıkları koğuşları ve ayrıca eczane kısmı da bulunmaktadır. Günümüzde ise bu merkez Erciyes Üniversitesi Tıp Tarihi Enstitüsü’ne tahsis edilmiş ve 14 Mart 1982’de de Tıp Tarihi Müzesi olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Gevher Nesibe Şifahiyesi ve medresesinde Selçuklu Hükümdarı Alaaddin Keykubat’ın sağlık nazırı olan Ekmelettin hocalık yapmıştır. Ünlü Türk hekimlerinden Ebu Bekir, Gazanferi, Ali Şinasi, Ebu Salim İbni Kübra, Yakubi, Sucauddin Ali Bin Ebu Tahir, Seyit Samet Cevher yetişmişlerdir.

KAPLICA VE HAMAMLAR

Selçuklular, halkın sağlığı ve şifa bulmaları için, ülkenin birçok şehirlerin de sıcak su kaplıcaları ve hamamlar inşa etmişlerdir. Ilgın, Eskişehir, Kütahya, Erzurum’da hizmete açılan sıcak su banyoları ve kaplıcaları, halkın sağlığına sunulmuştur.

Anadolu’da, hasta ve felçlilerin şifa için gittikleri 300’e yakın sıcak su hamamları bulunuyordu. Sultan I. Alaaddin Keykubat, sefere giderken Hamam-i Seferi denilen çadır hamamını da yanında götürüyordu. Bu çadırda altın, gümüş hamam takımları, kokuları, hamam malzemeleri bulunuyordu.

Sonraki Haber