Sendikalaşma engellerini kaldıracaklar
Öz Gıda-İş Sendikası Genel Başkanı Halil Çukutli Ulusal Kanal’da Seda Akyüz’ün sunduğu Emek Dünyası programına katılarak, Türkiye’de sendikal mücadele alanındaki sorunlar hakkında değerlendirmeler yaptı.
İzmir Kemalpaşa’daki Lezita işçilerinin grev sürecini de anlatan Öz Gıda-İş Sendikası Genel Başkanı Halil Çukutli, Lezita işçilerinin Türkiye’de sendikal mücadelenin önündeki sorunların da aşılmasına örnek olacağını belirtti. Çukutli, şu ifadeleri kullandı:
“Lezita sürecimiz 2021 Temmuz’da başladı. Türkiye’de, özel sektörde sendikal örgütlenmeye çok büyük engeller var. Bu engellerden birini yaşamış olduk. Sendikal örgütlenme başladıktan kısa süre içerisinde işveren, işçi çıkarmaya başladı. Biz örgütlenmeye devam ettik, çoğunluğu sağladık. İşveren sürekli itirazlarda bulundu. Yargıtay kararlarıyla beraber biz yasal yetkiyi sağlamış olduk. Bu aşamadan sonra işverenin bizimle masaya oturup sözleşmeyi imzalaması gerekirdi. İşveren ise hiçbir şekilde temasa geçmedi. Yasal süreçler tamamlandıktan sonra bizler hukuki olarak greve gitmeye zorlandık. Önümüzde grevden başka çıkar yol kalmadı.”
YASAL BOŞLUKLARLA SÜREÇ UZUYOR
Seda Akyüz’ün bir sendika kendi iş kolunda yeterli üye sayısını elde edip yetkiye itiraz geldiği zaman yargı sürecinin uzunluğu nedeniyle üye sayısı kaybedilebildiğini aktarması ve bu durumun nasıl çözüleceğine ilişkin sorusunu yanıtlayan Halil Çukutli, şöyle konuştu:
“Maalesef yasal boşluk var. Yetkiyi veren Çalışma ve Sosyal Güvenlik (SGK) Bakanlığı. Ortadan çıkan sayılara göre bize yetki veriliyor. İtiraz süreleri aslında çok kısa sürede neticelenmeli. Bir sınır koyulmalı. Yetkinin sonucunda da mutlaka toplu iş sözleşmesi süreci başlamalı. İşveren istediği gibi ‘Ben sendika kabul etmiyorum’ diyerek hareket ettiği için özellikle özel sektörde sendikalaşma oranı çok düşük. “İşveren Çalışma ve SGK Bakanlığı bakanlığını işçi tarafında görüyor. Aslında öyle değil tabii. Fakat itiraz ile yargıya gidilerek süreç uzatma amaçlanıyor. Gönül isterdik ki orada toplu iş sözleşmesi yapalım. Fabrikanın imkanları doğrultusunda hem arkadaşlarımızın refahlarını yükseltelim hem de barış içerisinde çalışma sağlayalım. Bunu çoğu yerde yapıyoruz aslında. Ama maalesef Lezita’da yapamadık ve grev kararına mecbur kaldık. Türkiye’nin en büyük piliç ve yem üreticilerinden birisi. Ancak yaklaşımları ilk çağda kalmış.”
TÜM SENDİKALAR BİRLEŞTİ
HAK-İŞ, TÜRK-İŞ, DİSK’ten de Lezita işçilerine destek geldiğini ve emek mücadelesinde topyekun birleşildiğini vurgulayan Çukutli, “200 civarında üye işçimiz greve çıktı. Ancak Türkiye’de işçi profili sendikal hakları anlamında çok bilinçli değil. Dolayısıyla greve çıkanların belki de beş katı kadar üyemiz üye olarak devam etmesine rağmen greve çıkamadı. Grevdeki üyelerimizi hiçbir şekilde ekonomik olarak mağdur etmedik. Birlikte hareket ediyoruz. Birlikten kuvvet doğar bilinciyle grev sürecini yürütüyoruz.” dedi.
Akyüz’ün, “Türkiye’nin ilk 100 firmasından biri olan Lezita’nın kurumsal bir firma olmalarına rağmen korktukları nedir?” sorusu üzerine, işverenlerin 1980 öncesinde kalan kaygıları olduğunu aktaran Çukutli, şu değerlendirmeyi yaptı:
“1980 öncesinde sendikacılık terörize edilmiş. Uç noktalarda sendikacılık yapılmış. İş insanlarının genlerinde hala onlar var. Biz o şekilde sendikacılık yapmıyoruz. Sadece işçilerimizin refah düzeyini yükseltmek, iş yerlerinin de sürdürülebilir olarak hayatının devam etmesini istiyoruz. Asla istediğimizi alalım, İşveren ne yaparsa yapsın’ demiyoruz. İşletme çalışırsa, işçiler de orada ekmek yer.
‘REKABETÇİLİK İŞÇİ ÜCRETİNDEN ELDE EDİLİYOR’
“Lezita tamamen asgari ücretle çalışılan bir yer. Sadece kritik pozisyonlarda çalışan bazı arkadaşlarımıza ilave ücret veriyorlar. Bunlar istisna. Türkiye’nin en büyük piliç ve yem üreticilerinden birisi olduysa demek ki kazanıyor ve bunlar yapılıyor. Türkiye’deki sanayicilerin çoğu, fiyat rekabetini işçiye vereceği ücrette elde etmeye çalışıyor. Oysaki kalitede, verimlilikte rekabetçilik koşullarını arasa belki uluslararası bir şirket olacak, ihracatımız artacak.” Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının, ‘Örgütlenme önündeki engelleri kaldıracağız.’ söylemini fiiliyata dökmesi gerektiğini dile getiren Halil Çukutli, sözlerini şöyle tamamladı:
“İşverenin sendikaya karşı çıkması öyle boyutlardaki, adeta ‘Anayasayı tanımıyorum’ diyor. İşçi, anayasal hakkına göre sendika üyesi oluyor. İşveren baskı yapıyor. Belki e-devlet şifresini alıyor, zorla istifa ettiriyor. Üye olanı işten atıyor. İşveren bizimle masaya oturmayınca, hukuki olarak bu işin greve gideceğini anladılar. Hemen işçi alımına başladılar. Ocak ayından itibaren 480 işçi almışlar. 39 tanesi Hindistan vatandaşı. Tabii ki kalifiye ve Türkiye’nin üretimine değer katacak işçilerse gelsinler. Ancak ucuz iş gücü olarak, Türk işçilere gözdağı verme amaçlıysa grev kırıcı olarak getirildiyse karşıyız. Normal şartlarda greve çıkan işçi varsa yerlerine işçi alınamaz. Ancak hukuki olarak greve çıkılacağı bilindiği için önceden tamamlama amacıyla alındı.
‘İŞVERENLERİN ÇELİK ZIRHI’
“Çalışma ve SGK Bakanlığının şu an yürütmesi gereken süreç şudur: Grev kırıcılığı olduğunu düşündüğümüz ve bunda iddialı olduğumuz hukuksuz bir süreç var. Bir sürü işçi alınmış, greve çıkanların yerine çalışıyorlar. Bakanlık bu usulsüzlüğü tespit ederse grev kırıcılığı olduğu için üretimi durdurabilir. Cezalar kesebilir. Şikayet dilekçemizi ilettik. Ancak bildiğimiz somut bir inceleme yok şu an. Bütün Çalışma Bakanları örgütlenme önündeki engellere karşı ancak fiilen atılması gereken adımlar atılmalı müdahil olunmalı. Türkiye’de bazı bölgelerde hiç sendika yok. Biz burada işverenlerin çelik zırhlarını kırabilirsek özel sektörde sendikal örgütlenmenin önünü aşmış olacağız çok kıymetli bir iş yapacağız.”