Şiddet kültürüyle mücadele
Şiddet nedir? Açık ya da örtülü biçimde yayılan kaba güç kullanımıdır. Fiziksel, cinsel, ekonomik, sosyal taciz vb boyutlarda toplumun doğal dokusunu bozan bedensel ve ruhsal baskılardır.
Şiddet kültürü, başta filmler olmak üzere çeşitli medya organları yoluyla insana ulaştırılan izleklerin içselleştirilmesi, geleneksel olarak insanın beden ve ruh sağlığını dikkate almayan, zorbalık içeren uygulamaların, davranış biçimlerinin oluşturulması, yerleşik kılınmasıdır.
Çocuklar, ergenler ve gençler, hatta yetişkinler, günümüzde izledikleri filmlerde ve dizilerdeki kahramanların, sorunları şiddet kullanarak çözme biçimlerinden ciddi biçimde etkilenmektedirler.
Kendi benzer sorunlarını, izledikleri film ve dizilerdeki aktörlerin çözme konusunda yarattıkları algı, gerçek çözümün önünü kapamakta ve saldırganlığa dayalı davranışlara yol açmaktadır. Toplumun kültürel etki alanının bu türden yoğun baskılar altında olduğu yaşadığımız bir gerçektir. Örnekleri saymakla bitmez.
Film ve dizilerdeki, sosyal medya kanallarındaki sorunları şiddetin değişik biçimleriyle çözme yöntemleri hemen her görsel medya ürününde hiçbir denetime tutulmadan kolayca yer alabiliyor. Şiddetin bir kültür olarak, arkadaşlar ve ilişkiler kanalıyla diğerlerine taşınması ve böylelikle yaygınlaşmasıyla toplumumuz çok zorlu bir kuşatmanın içinde türlü erozyonlara uğramaktadır. Vatan savunması gibi haklı savaşların toplumsal gelişmeleri, bağımsızlığı besleyen devrimci gücü yerine toplumu içerden vuran, çürüten ve bireyciliği körükleyen sinsi bir şiddetin yaşamımıza yerleştirilmesine tanık oluyoruz. Şiddeti körükleyen nedenlerin başında, toplumun ekonomik ve sosyal baskıların altında inlemesi gelmektedir. Her insanın mutlu olma, sağlıklı yaşama, sosyal yönden doyuma ulaşma, iş ve gelecek güvencesi içinde bulunma hakkı vardır.
Ulu Önder Atatürk “Cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimsesidir” sözünü boşuna söylemedi. Denenmişi yeniden yeniden denemenin, zaman ve emek israfından çok, gelişmeyi gerileterek geciktirmesi gibi dayanılması zor sonuçları olur.
“Türk Milleti’nin tek bir kimsesiz ferdi olmayacaktır” dersini önümüze koyan büyük yol göstericimizin yolundan, Türkiye’nin çıkarılmasına bunca çaba gösterilmesi boşunadır. Dayanıklı, sağduyulu, bilge bir milletin vefasını gözardı ettiren bütün perdelerin yırtılıp atılacağı günler er geç gelecektir. Kültürel şiddet, küresel sömürücü güçlerin toplumu içerden yıkma, çürütme, parçalama ve direncini kırma amaçlı planlanmaktadır. Cumhuriyet kültürünün bizlere aşıladığı birlik ve bütünlük anlayışıyla ve devletin müdahalesiyle bu planlara geçit vermeyeceğiz.
Kadınlar çocukları için kendilerini daha çok eğitmeli, onlara sevgiyi ve saygıyı bayrak edinmelerini belletmeli, vatan ve millet aşkını öğretmelidir. Böylece şiddet kültürü boşa çıkarılacak, sevgi kültürü, anlayış ve yardımlaşma kültürü gelişecektir. Türk kültürü bunun en yüksek örnekleriyle doludur.
Yunus Emre’miz ne güzel söylemiş:
Adımız miskindir bizim
Düşmanımız kindir bizim
Biz kimseye kin tutmayız
Kamu âlem birdir bize
Yolu yok, şiddet kültürünü günlük yaşamlarımızdan çekip çıkaranların başında da biz kadınlar olmalıyız.