Şiddet sarmalı

Zerrin ÖZTÜRK

Türk Dil Kurumu’nun “Şiddet” tanımı birden fazladır: “Bir hareketin, bir gücün derecesi”, “Hız”, “Bir hareketten doğan güç”, “Karşıt görüşte olanlara kaba kuvvet kullanma”, “Duygu veya davranışta aşırılık” içlerinde öne çıkanlar.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’nün şiddet tanımı ise şöyle: “Fiziksel güç veya iktidarın kasıtlı bir tehdit veya gerçeklik biçiminde bir başkasına uygulanması sonucunda maruz kalan kişide yaralanma, ölüm ve psikolojik zarara yol açması ya da açma olasılığı bulunması” durumu olarak tanımlanmaktadır.

Şunu anlıyoruz ki şiddet, eğer zarar veriyorsa kötüdür, kötücüldür. Bir başka boyutuyla zor kullanmaktır. Bu konu ise felsefi ve tarihsel boyutuyla Friedrich Engels tarafından en çarpıcı biçimiyle ortaya konulmuştur. İyinin, güzelin, haklının korunması için Zor’un, Şiddet’in gerici ve zalim yönetimlere karşı, devrimci ilerleme ve tarihi gelişme açısından rolü incelenir.

ŞİDDETİN GÜNLÜK HAYATTAKİ YIKICI ROLÜ

Günlerdir Türk kamuoyunu, millet vicdanını sarsıp duran ve giderek en kötü magazine dönüşen Narin olayından söz edeceğim. İçimizi derinlemesine sızlatan Narin Güran’ı sekiz yaşında öldürenler, zarar vermek kastıyla hareket ettiler ki elbette hukuken bunun sonuçlarına katlanacaklardır. Böyle olmasını umuyor ve bekliyoruz.

Narin Güran, Pınar Gültekin, Şule Çet gibi yüzlercesine yandık, üzüldük. Sonuç? Şiddet bitmiyor, azalmıyor bile, neden? Şiddetin toz bulutu içinde, bir vaveylanın ortasında kalıyoruz günlerce. Biri ötekine eklemleniyor, adeta sürgit şiddete mahkûm edilmiş bir toplum durumundayız. Ağlamaklı, ürkek, kendi derdine yanan, karamsarlığa düşmüş toplumu yönetmek, yönlendirmek, belki de yenmek daha kolaydır.

TOPLUMA KIYAN ÖRGÜTLÜ ŞİDDET

Canlılar içinde düşünebilen tek varlık insan diyoruz. Ancak bazı insanlar masum çocuklara, kadınlara, hayvanlara, hatta bazen kendilerine kıyabiliyor. Şiddetin bu türünden kurtulmanın yollarını bir an önce kesinleştirmek, toplumun maddi ve manevi olarak güçlenmesinin yolunu açmaktır, temizlemektir.

En büyük şiddet olan savaşların en haksızını, insanlığa en zarar verenlerini kardeş Filistin’de uzun zamandır izliyoruz. Ayşegül Ezgi Eygi’miz gibi bireysel eylemlilikler dışında, yaptığımız gösteriler Filistin halkının acılarına soykırımına çare oluyor mu?

Tepkilerimizi gösterdiğimiz eylemler toplumun öfkesini dışarı vurup sineye çekmesinden başka işe yarıyor mu? Hayır. Bir el, bizi adeta barışa, ilerlemeye, gelişmeye, şiddetsiz topluma, Ata’mızın 6 Ok’una gitgide artan açlığımızla terbiye ediyor. Örgütlü bir şiddet sarmalıyla karşı karşıyayız.

HALKA ŞİDDETE KARŞI MİLLİ ZORUN ROLÜ

Her gün daha geriye giden yaşam düzenimizi yeniden kuracak güçlü bir milli hükümet, bir milli yumruk bekliyoruz. Bu güçlü yumruk, tepetaklak olan ekonomimizi, eğitimimizi, siyasetimizi, kültürümüzü, fiziksel ve ruhsal sağlığımızı kurtaracak en büyük müjdemiz olacaktır.

Duyarlı, tam bağımsızlıkçı, millici siyasetçilerin birleşmeleri, bugün olmazsa ne zamandır! Toplumun bedenine, aklına, vicdanına uygulanan şiddetin ortadan kalkması ancak, Milli zorun gücüne rol verilmesiyle olasıdır.

ŞİDDET SARMALINA KARŞI ÖRGÜTLENMEK

Düpedüz bir şiddet sarmalının içinde zihnimiz, vicdanımız, duygularımız ve düşüncelerimiz yeniden oluşturuluyor. Çevrenize bir bakın, saldırganlık artıyor. Şarkılar, diziler, filmler, deyimler, günlük karşılıklı davranışlar, ilişkiler şiddeti kopyalıyor, yaygınlaştırıyor. Böl, parçala, yönet! Her anlamda...

Şiddetin nedenlerini ortadan kaldırmadan sonuç alınamaz. Bu şiddet sarmalını yerle bir edecek ekonomik, kültürel, ahlaki, sosyal, geleneksel, siyasi nedenleri kesin olarak çözüme kavuşturmalıyız.

Sonraki Haber