Şiir benim aklımdır

Bu süreçte, mitoloji serüvenine Doğu kültürleri unsurlarını da katmaya başladı. Şiirlerinde artık bir filozofun ve bir halk ermişinin sesi duyuluyordu. Bu gelişme, deneme ve romanlarında da hissedildi.

Şair, tiyatro oyunu, roman, deneme ve makale yazarı Melih Cevdet Anday (13 Mart 1915-28 Kasım 2002) genç Türkiye’nin en güzel zamanlarında yaşar, devrimci kanatta yer alır... Toplumsal gerçekçi bakışa sahip sanatçı ruhunun muhalif yapısı; tüm devrimci sanatçılarda olduğu gibi onu kaynak olarak besler. Nesnel yapıdan doğan ve güçlü duygularla zenginleşen, etkileme gücü yüksek eserlerini Türk halkı benimser. Türk yazınının büyük sanatçılarından olan Melih Cevdet Anday doğal olarak bazı zorluklar da çeker.
İlk şiirlerinde Hececilerin biçim ve tema özelliklerini benimsedi. Orhan Veli ve Oktay Rifat ile birlikte, 1941 yılında "Garip" adlı şiir kitabını çıkardı ve birlikte ortaya çıkardıkları "Garip Akımı" ile Türk şiirindeki yenilenmeyi başlattı. "Garip"teki şiirlerinde çocuksu şaşkınlığın bilince dönüştüğü, ölçünün kırıldığı görülür. Serbest şiir ölçüsü ile yazdıkları ve kuramlarını ortaya koydukları bu tarz, çok ses getirmiş, kimileri tarafından da alaya alınmıştır. Anday bu konuda "şiirlerimiz o kadar alaya alındı ki kitabın adını Garip koyduk" demiştir. Garip şiirinin ortaya çıkması üç kafadarın şaka yapmak, muziplik çıkarmak niyetlerinden kaynaklanmış, ama şiirlerini yayınladıktan sonra kendilerinin de ummadıkları bir ilgiyle karşılaşmışlardı. Melih Cevdet Anday şiir yazma işini başta nasıl şakaya aldıklarını ve eğlendiklerini, "Biz üç arkadaş şiir yazarken nasıl şaka ediyorduk bilemezsiniz. Dünyayı alaya alıyorduk. Gerçekten devrimci bir şiir olduğunu sonradan anladım. Alay etmezseniz hiçbir şey çıkaramazsınız. Biz düpedüz alay ettik" sözleriyle dile getirecektir. Başlangıçta, çocukluktan beri arkadaş olduğu Orhan Veli ve Oktay Rifat’la aynı şiir çizgisinde yürüdü. Ama Veli ve Rifat’tan duygu bakımından ayrılıp, "Kolları Bağlı Odysseus" ile kendine özgü felsefi şiir akımını başlatınca Garip Akımı’ndan ayrıldı. Bu süreçte, mitoloji serüvenine Doğu kültürleri unsurlarını da katmaya başladı. Şiirlerinde artık bir filozofun ve bir halk ermişinin sesi duyuluyordu. Bu gelişme, deneme ve romanlarında da hissedildi. 1965’den sonra romanlarında ve şiirlerinde yaşam, dünya, tarih, felsefe gibi konuları işlerken düzenle sürtüşen, kalıplaşmış değerlerle çatışan, yeni bir düzen arayan insanları öne çıkardı. "Rahatı Kaçan Ağaç"ta yoksulluk, haksızlık gibi toplumsal sorunlara ince bir yergi getirdi. "Telgraf" ve "Yan Yana" kitaplarındaki şiirleriyle bu kez, toplum ve insan değerlerini savunan, kavgacı bir şiire yöneldi. Duyguya toplumu da eklemişti. 1960’dan sonraki şiirlerinde siyasi konulara yönelmiş, bu yüzden de komünizm propagandası yaptığı düşünülerek şiirleri toplanıp yargılanmıştır.

‘ÖZGÜRLÜĞÜMÜ OZAN OLMAMA BORÇLUYUM’
Anday’ın şiirlerinde duygu düşünce ile gelişmekte, hatta düşünceyi hazırlamaktaydı. Şiir ve şairlikle ilgili olarak, "Ben özgürlüğümü, diyebilirim ki, ozan olmama borçluyumdur. Çünkü yaratma, mecaz, imge, simge yoluyla özgür olarak düşündüklerimi söyleyebildim diyemesem de, özgür olunabileceğini sezdim. Şunu yüzde yüz eklemem gerekir; düşündükten sonra değil, şiir olarak düşünebiliyorum ancak. Şiir benim aklımdır. Akılcı şiiri bu anlamda anlıyorum" diyen şair pek çok türde yazsa da en çok şairlik yönüyle öne çıkmıştır. Ona göre, "şiir bütün özelliği edasında olan bir söz sanatıdır."
Anday’ın şairliği sürekli bir değişim göstermiştir. Onun için önemli olan üslup değil, içerik, daha doğrusu, maksat veya ideolojidir. Ona göre şiir, bilinen sözcüklerle bilinmedik sözler kurmaktır. Şiir, bilinmeyen bir dünyanın söylemidir. Sıradan insanı ve sokağı şiire sokup bunları büyük bir sadelikle işler.
Oyunlarında modern ferdin dramını, çelişki ve çatışmalarını konu alır. "Mikado’nun Çöpleri" oyununda insanların iç dünyalarındaki çıkmazları ile kadın-erkek arasındaki sürekli çatışmayı işler.
En önemli eseri sayılan "Aylaklar" romanında konakta yaşamını sürdüren soylu bir ailenin nasıl yozlaştığını anlatır ve Mili Eğitim Bakanlığı’nın tavsiye ettiği 100 temel eser arasında yer alır.
Aydınlıkçıların 12 Eylül 1980’den sonraki en önemli yayın organı olan, haftalık haber dergisi, "2000’e Doğru" da yazarlık yapar. Dr. Doğu Perinçek, 1986 yılında Melih Cevdet Anday’ın 2000’e Doğru Dergisi’nde yazmaya nasıl başladığını şöyle anlatır; "Bizleri 1986’da buluşturan, viran olan bir Cumhuriyetin son kalelerini kurtarmak, o mevzilerde direnme hattı kurmak ve geleceği yeniden yaratmak davasıydı. Necati Cumalı ile birlikte Sirkeci’de Anday’ın gittiği basit bir lokantada öğlen saat 13.00’e doğru buluştuk. İki saat kadar 2000’e Doğru’yu konuştuktan sonra, Melih Cevdet, ‘Bu görüşlerde anlaşıyoruz, seve seve yazarım, büyük iş yapacağız, şimdi diğer konulara geçelim’ dedi. Memleket meselelerine girdik. Akşam olmuştu, diğer konuların biteceği yoktu. Melih Cevdet, ‘Doyamadım, hadi bizde devam edelim’ dedi. Melih Cevdet’lerin Ataköy’deki evine gittik, o güzel buluşma bir şiir gibi akıp gidiyordu. Necati Cumalı birkaç kez masadan kalkacak oldu. Anday onu kollarından tutup iskemleye oturttu. Sabaha doğru, saat 02.00 de, Necati Cumalı, ‘yarın 2000’e Doğru’nun işleri var, yine buluşuruz’ diyerek bu kez kararlı olarak ayağa kalktı. Melih Cevdet kapıdan bizi ‘Arkadaşlar, daha yeni başlamıştık’ diye uğurladı. Ayrılmak ne kadar zordu. Bugün de ne kadar zor. Onun arkadaşı olmak ne büyük mutluluk."
Ben de Melih Cevdet Anday’ı çok kısa bir süre de olsa tanıma fırsatı bulmuştum. Rahatsızlandığını ve İzmir Dokuz Eylül Tıp Fakültesi Hastanesi’nde tedavi gördüğünü öğrenmiştik. Eşinin izniyle, oğlumla birlikte onu ziyaret ettik. Solunum zorluğu çekiyordu. Bizimle zor konuşabildi. Ama ziyaretimiz onu çok mutlu etmişti. On dakika bile olsa onun gibi değerli bir sanatçıyla birlikte olmak bizim için de çok büyük bir mutluluktu.

ÇOK GÜZEL ŞEY

Yaşamak güzel şey doğrusu
üstelik hava da güzelse
hele gücün kuvvetin yerindeyse
elin ekmek tutmuşsa bir de
hele tertemizse gönlün
hele kar gibiyse alnın
yani kendinden korkmuyorsan
kimseden korkmuyorsan dünyada
iyi günler bekliyorsan hele
iyi günlere inanıyorsan
üstelik hava da güzelse
Yaşamak güzel şey,
Çok güzel şey doğrusu!
(Melih Cevdet Anday)

MELİH CEVDET ANDAY KİMDİR?

Melih Cevdet Anday 13 Mart 1915’de İstanbul’da doğdu, çocukluk yıllarını İstanbul’da, Kadıköy, Bahariye’de geçirdi. Babası avukat olan şair 1931’de Kadıköy Ortaokulu’nu bitirdi ve liseyi Ankara Gazi Lisesi’nde tamamladı. Lise çağlarında Orhan Veli Kanık ve Oktay Rıfat ile tanıştı. Bu üç arkadaş şiirlerini bu lisedeyken yazmaya başladılar, şiirlerini yayınlamak için, edebiyat öğretmenleri olan Ahmet Hamdi Tanpınar ve diğer öğretmenlerinden maddi ve manevi destek alarak "Sesimiz" adlı bir dergi çıkardılar. Lise mezuniyetinden sonra bir süre Hukuk Fakültesi’nde eğitim gördü. Daha sonra Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’ne kaydoldu. Fakat Devlet Demiryolları’ndaki memuriyetinden ötürü eğitimini yarıda bırakmak zorunda kaldı. Çalıştığı kurum tarafından sosyoloji eğitimi alması için Belçika’ya gönderilen Anday, iki yıl sonra İkinci Dünya Savaşı çıkınca zorunlu olarak yurda döndü. 1936 yılında "Ukde" adlı şiiri yayınlandı. Ardından diğer şiirleri Ses, Yaprak, Yeditepe, Papirüs, Yeni Ufuklar, Yeni Dergi, Soyut, Ataç, Dönem ve Yön dergilerinde yayınlandı.
Dönemin Milli Eğitim Bakanı, Hasan Ali Yücel’in önerisiyle Milli Eğitim Bakanlığı Neşriyat Müdürlüğü’nde memur olarak çalışmaya başladı. 1946 seçimleriyle birlikte bakanlığın el değiştirmesi sonrasında, önce yeniden askere alındı, sonra Konya’ya atandı. Ancak bu atama sonra geri alındı ve Anday bir süre sonra bu görevinden ayrılarak İstanbul’a döndü. 1953-1955 yılları arasında Akşam Gazetesi’nin edebiyat ve sanat sayfasını hazırladı. Ne yazık ki, fikirleri sebebiyle işten çıkarıldı. Doğan Kardeş Yayınları’na geçerek çeviriler yaptı. Buradaki görevinden de aynı sebeple ayrılmak zorunda kaldı. 1956’da yayınlanan "Yan Yana" adlı şiir kitabı 1964 yılında, 142. Maddeye aykırı bulunarak yasaklandı. 1958’den itibaren Tercüman, Büyük Gazete, Yeni Tanin ve İkdam’da kendi adıyla ve çeşitli takma adlarla denemeler ve makaleler yazdı, tefrika romanlar yayınladı. 1960’da Nadir Nadi’nin desteğiyle Cumhuriyet’te köşe yazıları yazmaya başladı ve bu gazetedeki yazılarını 1997’e kadar sürdürdü. İstanbul Belediye Konservatuarı Tiyatro Bölümü’nde diksiyon, özel bir tiyatro okulunda mitoloji dersleri verdi. 1964-1969 yılları arasında TRT’de yönetim kurulu üyeliği, 1979-1980 yıllarında Paris’te eğitim müşavirliği yaptı.
Anday eserlerinde kendi adı haricinde Yaşar Tellidede, Niyaz Niyazoğlu, A. Mecit Velet, Gani Girgin, Zater gibi takma adlar kullandı. Yapıtları Rusça, Fransızca, İngilizce, Bulgarca, Yunanca, Sırp ve Polonya dillerine çevrildi.
Melih Cevdet Anday’ı ölüm yıldönümünde saygı ve minnetle anıyoruz...

Sonraki Haber