Sinciang'da çağdaşlaşma atılımı
Çin Halk Cumhuriyeti’nde faaliyet yürüten Mesleki Eğitim Merkezleri neden bu kadar çok kendinden söz ettiriyor? Özellikle Batı basını neden hemen her gün bu konuda haberler yayınlıyor? Sonda söyleyeceğimizi en başta söyleyelim: Çünkü Sinciang’da büyük bir başarı hikayesi yazılıyor.
Mesleki Eğitim Merkezleri’nde inceleme yapma imkanına sahip sayılı Türklerden biri oldum. Sinciang’ın güney bölgesinde, Aksu ve Hotan illerinde iki Eğitim Merkezi’ni ziyaret ettim. Sinciang Uygur Özerk Bölgesi’nde hemen her ilçede Mesleki Eğitim Merkezleri kurulmuş. Ama özellikle güneydeki okulları incelememiz manidar oldu, çünkü bu bölge ekonomik olarak daha az gelişmiş ve yoksullukla mücadele ediyor. Nüfusun eğitim ve okur yazarlık seviyesi düşük. Ayrıca etnik sorunların ve terör olaylarının geçmişte yoğun yaşandığı iller Aksu ve Hotan.
En başta şunu söyleyelim, Eğitim Merkezlerini serbestçe gezdik. Sınırlama, denetim, görevlilerden gelen herhangi bir müdahale olmadı. Rastgele tüm odalara girdim, binalarda her koridora indim, istediğim her öğrencinin yanına gidip sohbet ettim, istediğim herkese sorular sordum. Pek çoğunda görevliler yanımda bile değildi. 50’ye yakın öğrenciyle bire bir sohbet imkanı yakaladım. Neden bu Eğitim Merkezi’ne geldiklerini, memnun olup olmadıklarını, şikayetlerini, ne zaman mezun olacaklarını, ailelerini ve başka merak ettiklerimi tek tek yanıtladılar.
SEVİNÇ VE UMUT GÖRDÜM!
Öğrencilerle yaptığım görüşmede ilk izlenimim şu oldu: Öğrencilerin beyanları samimiydi, herhangi bir kurmaca veya baskı altında konuşma intibası bende uyanmadı. Saatlerce vakit geçirdik. Gençlerin gözlerinin içine bakarak ve çoğunlukla baş başa konuştum, bir yalan olsaydı sezerdik ve anlardık diye düşünüyorum.
İkincisi, yaptığım görüşmelerden şu sonucu çıkardım: Bu gençlerin Eğitim Merkezleri’nde eğitime tabi tutulmaları doğru. Çünkü önceki hayatlarında ulusal dili yeterince konuşamıyorlardı ve yurttaşlık bilincine sahip değillerdi. Yasaları ve hukuku bilmiyorlardı dolayısıyla suça karışmışlardı veya suça meyletmişlerdi. Çok yoksul hayat koşullarından geliyorlardı ve çoğunun mesleği yoktu. Tüm bu sebeplerden ötürü de gericiliğin pençesine düşmüşlerdi. Bu okullara kayıt olmadan önce karısını döven, kadınların çalışmasını engelleyen, kızını okula göndermeyen, çocuğu hastalandığında doktora götürmeyip üfürükçü çağıran, diğer etnik gruplara karşı nefret ve düşmanlık yayan ve şiddet uygulayan, illegal medreselerde eğitim gören, internet üzerinden yasadışı görüntüler yayan genç insanlarla tanıştım. Bu gençlerin eğitime tabi tutularak yeniden topluma kazandırılmaları gerekiyordu.
Üçüncüsü, sohbet ettiğim öğrencilerde sevinç ve umut gördüm. Mezun olduktan sonra yeni bir hayata başlayacak olmanın heyecanı vardı gözlerinde. Hepsi mezun olduktan sonra öğrendikleri mesleği icra etmek istiyorlardı. Geçmişte hatalar yaptıklarını, yeni şeyler öğrendiklerini söylediler. Konuştuğum tüm gençlerde ortak nokta, hukuk düzenine ve bilime vurgu yapmalarıydı. Mezun olmak üzere olan öğrencileri şöyle tarif edebilirim: Ülkesine ve hukuk düzenine bağlı, tüm diğer etnik gruplara saygılı, meslek öğrenmiş, müzik aleti çalabilen, dans eden veya benzer hobilere sahip, çağdaş insanlar.
BİLİME BAĞLILIK KAVRATILIYOR
Açıkçası bölgede son yıllarda yaşananlar aslında bir çağdaşlaşma atılımı. Eğitim Merkezleri de bunun çok önemli bir parçası. Meslek eğitiminin yanında, hukuka giriş ve vatandaşlık bilgisi ve dil öğrenimi dersleri de görülüyor. Tüm derslerde ise bilime ve bilimsel yöntemlere bağlılık kavratılıyor.
Hotan iline bağlı Çince adı Moyu, Uygurca adı Karakaş İlçesi'nde kurulmuş olan bir Merkezi Eğitim Merkezi’ni ziyaret ettim. Moyu Eğitim Merkezi, bölgenin en büyük yerleşkelerinden biri. 700’den fazla öğrencinin eğitim aldığı bu kampüs, bugüne kadar da 734 mezun vermiş. Öğrenciler, en az üç ay, en fazla 24 ay öğrenim görüyor. Bu okulda Meslek Eğitimi Binası’na girdiğimizde gördüğümüz manzara, gerçekten köylük alandaki bir meslek yüksekokulunu andırıyor. Burada bilgisayar eğitimi, turizm sektörüne ilişkin iş öğretimi, otel temizliği ve bakımı, bebek bakıcılığı, aşçılık, elektrik /elektronik onarım, otomotiv motor, hayvan bakıcılığı, bahçecilik ve tarım işleri, kuaförlük, makyaj ve cilt bakımı, masaj sanatı ve çiçekçilik gibi dersler veriliyor.
Öğretmenler soru soruyor, öğrencilerin cevaplarını dinliyoruz. Dil eğitimi verilen sınıfta hep bir ağızdan Çince kelimelerin telaffuzu öğretiliyor. Dersler hummalı bir şekilde devam ediyor. Okulda, öğrencilerin kültürel gelişimini sağlamak için hobi grupları oluşturulmuş. Müzik aleti çalmayı öğrenen gençlerle çat kapı girdiğimiz bir sınıfta karşılaşıyoruz. Bizi gördüklerinde orkestra halinde müzik çalmaya başlıyorlar, biz de bu resitali kayıt altına alıyoruz. Ardından başka bir odaya giriyoruz ve bir dans kursuyla karşılaşıyoruz. Heyecanlanan öğrenciler, sergiledikleri dansa bizden bazı gazeteci arkadaşları da davet ediyorlar ve neşeli bir gösteri ortaya çıkıyor. Ayrıca kütüphanede kitap okuyanlarla, spor yapanlarla da karşılaşıyoruz.
BATI MEDYASINDAN 'KORKULUR'!
Batı medyası ise bu gerçekleri nasıl 180 derece tersine çevirip yayın yapıyor, onun şaşkınlığını da hâlâ üstümden atabilmiş değilim. Mesleki Eğitim Merkezleri hakkında “toplama kampı” tanımlaması yapıldı, hatta bu okullarda işkence bile uygulandığını söylediler, yazdılar. Bu Batı medyasından korkulur!
İsim vermeden geçemeyeceğim... Özellikle Euronews, Independent, BBC gibi kuruluşlar bu konuda özel çaba sarf ediyorlar. Kadro tutmuşlar, “özel haber” yaptırıyorlar: 'Kısırlaştırılan Uygur kadınlar, haksız yere hapiste tutulan milyonlar, parçalanan binlerce aile' vs. 'Çin bölgede soykırım yapıyormuş!' Tüm haberlere dikkatlice bakın, hiçbirinde belge, kanıt, olaya dair fotoğraf göremezseniz. Ben artık bu haberleri görünce, 1. Körfez Savaşı’nda 'petrole bulanmış karabataklar' haberlerini anımsıyorum. Fakat eminim ki Mesleki Eğitim Merkezleri ile ilgili yalan haberler o kadar uzun ömürlü olmayacak, çünkü tüm dünya gerçekleri görmeye başladı.
DÜNYAYA ÖRNEK
Sonuç olarak benim çıkardığım ders şu oldu: Çin Halk Cumhuriyeti terörle ve gericilikle mücadele konusunda dünyaya örnek oluyor. ÇKP, Sinciang Uygur Özerk Bölgesi’nde terörü ortaya çıkaran sebepleri yok ediyor. Sinciang’daki Eğitim Merkezleri, aydınlanma seferberliğinin çok özel bir modelini oluşturuyor. Hükümet, yobazlığı üreten kaynakları kurutma peşinde. Sinekleri defetme değil, bataklığı kurutma derdinde. Mesleki Eğitim Merkezleri de genç dimağları aydınlatıyor, dönüştürücü insan enerjisi ortaya çıkıyor. Milli dayanışmanın harcı da bu merkezlerde karılıyor.
Bu merkezler, ekonomik kalkınma ve istihdamın da dinamosu olmuş. Yoğun meslek edindirme çabasından, yaşanan sorunların ekonomik toplumsal temelini çözme konusunda Çin Hükümetinin kararlı olduğunu saptıyoruz. Rakamlar da bunu doğruluyor zaten. Sinciang Uygur Özerk Bölgesi’nde 2016-2018 arasında yeni işe girenlerin sayısı 1 milyon 400 bin kişiye ulaşmış. Tüm ülkelerin bu pratikten çıkaracağı dersler var.
MEZUNU OLDU EVİNİ YAPTI, PARASINI DA DEVLET VERDİ
Hotan Moyu Eğitim Merkezi’nden mezun olan genç bir erkeğin aile evini ziyaret etme imkanımız oldu. Yakın zamanda Eğitim Merkezi’nden mezun olmuş olan Abdulveli Abdulkebir 25 yaşında. Karısı Münevver Aziz ise 22 yaşında. İki buçuk yaşında kızları Aliye ile bizleri kapıda karşılıyorlar. Salona geçip meyve, kuruyemiş ve çay eşliğinde sohbet ediyoruz.
‘PUTPEREST ÖLDÜRME HAYALİ KURUYORDUM’
Abdulveli vakti zamanında aşırı dincilerin videolarını yaymış, eylemlerine katılmış. Eşinin o zamanlar iş bulmasını yasaklamış. "Bir putperesti öldürmek gibi bir hayal kuruyordum her gün" diyor. Okur yazarlığı yokmuş. Yetkililer Eğitim Merkezi’ne davet ettiklerinde o da kabul etmiş. "Ulusal dil, hukuk ve tarih eğitimi aldım. Oradaki her öğrencinin hikayesini öğrendim ve etkilendim. Yavaş yavaş fikirlerim değişti. Hukuk bilincimi geliştirdim. Aşırı dinci fikirlerin hata olduğunu anladım."
‘PARTİMİZE TEŞEKKÜR EDİYORUM’
Geçmişi anlattıktan sonra bugüne geliyor Abdulveli: "Şu anda da İslamiyet’e inanıyorum, ama doğru din bilgileriyle. Ben ayakkabı fabrikasında çalışıyorum, karım da tekstil fabrikasında çalışıyor. Mezun olduktan sonra taşındık ve 6 aydır bu evde yaşıyoruz. 150 bin RMB’ye bu evi yaptım. Bunun için 100 binini devlet verdi."
Bu sefer karısı Münevver ile sohbete başlıyoruz, o da anlatıyor: "Önceleri işe gitmemi, para kazanmamı engelliyordu. Şimdi düşüncesi değişti. İkimiz de işe gidiyoruz. Hukuku öğrendiği için, meslek kazandığı için çok mutluyuz. Bunun için eşime teşekkür etmek istiyorum. Ama daha çok Partimize ve Hükümetimize teşekkür ediyorum bize bu fırsatı tanıdığı için."