Sırp uzman: Kosova ABD’nin bölgeyi kontrol etme projesidir

Dragana Trifkovic, Kosova’da yaşanan son olayları Aydınlık’a değerlendirdi. Trifkovic ABD ve NATO'nun Balkanlar'daki askeri etkisini güçlendirmeyi amaçladığını belirtti. Sırp uzman ayrıca Türkiye’nin yapıcı davranarak bölgede birleştirici güç olabileceğini belirtti.

Kosova'nın kuzeyinde aylardır süren gerginlik, 24 Eylül sabahı çoğunlukla Sırpların yaşadığı Banjska'da yolu kapatan silahlı grubun ateş açması sonucu 1 polisin ölmesiyle yeniden tırmandı. Kosova Başbakanı Albin Kurti, “profesyonel bir terörist/suç yapılanması” olarak nitelendirdiği ağır silahlı yaklaşık 30 kişilik grubun Kosova polisine saldırdığını açıklamış, olaydan Sırbistan'ı sorumlu tutmuştu. Banjska Manastırı ve çevresine sığınan silahlı grup, Kosova polisince kuşatılmış ve bölgede gün boyunca çatışmalar sürmüştü.
Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandr Vucic ise 1 Kosova polisinin ölümüyle sonuçlanan olayın Kosovalı Sırplar tarafından yapıldığını doğrulamış fakat uluslararası kurumları birçok kez uyardığını ve Sırbistan-Kosova arasında savaş çıkartılmaya çalışıldığını belirtmişti. Sırp lider, “Her şehit hazırlanmış bir planın parçası” diyerek olayın organize bir komplo olduğunu işaret etmişti. Bu son süreci Sırbistan Jeostratejik Araştırmalar Merkezi Genel Müdürü Dragana Trifkovicć ile konuştuk.

Dragana Trifkovi

BM KARARI VE TARAFLAR

Kosova’nın uluslararası kamuoyundaki tartışmalı statüsüne dikkat çeken Trifkovic, Birleşmiş Milletler (BM) kararını hatırlattı. Sırp uzman şu şekilde konuştu:

“Kosova konusunda Batı medyasının atladığı nokta, uluslararası hukuk açısından ve BM Güvenlik Konseyi'nin geçerli 1244 sayılı kararı temelinde, Kosova ve Metohija'nın Sırbistan devletinin ayrılmaz bir parçası olduğudur. 2008 yılında Arnavut ayrılıkçılar Kosova'nın ‘bağımsızlığını’ herhangi bir yasal dayanak olmaksızın ilan etmiş ve bu durum kısmen tanınmıştır (BM üyesi 193 ülkeden 98'i). ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, Kanada, Avustralya gibi önde gelen Batılı ülkeler Kosova'yı ilk tanıyanlar arasındaydı. Öte yandan, Kosova'yı bağımsız bir ülke olarak tanımayan ülkeler arasında Rusya, Çin, Hindistan, Brezilya, Güney Afrika, Endonezya, Arjantin, İran ve diğerleri gibi bazı büyük ülkeler de bulunmaktadır. Dolayısıyla uluslararası toplum keskin bir şekilde bölünmüş durumda.”

Aleksandr Vucic

‘AVRUPA’DAKİ EN BÜYÜK ABD ÜSSÜ KOSOVA’DA’

Sahadaki güvenlik boyutuna da değinen Trifkovic, bölgedeki ABD ve NATO varlığına dikkat çekti.

“Kosova'nın bağımsızlığı”nın, ABD ve NATO'nun Balkanlar'daki askeri etkisini güçlendirmeyi ve stratejik açıdan önemli olan bu bölgeyi kontrol etmeyi amaçlayan bir Amerikan projesi olduğunu belirtmenin önemli olduğunu söyleyen Trifkovicć şu açıklamayı yaptı: “Bu hedeflere, NATO'nun 1999'da Sırbistan'ı bombalamasının ardından, Avrupa'daki en büyük Amerikan askeri üssünün Kosova ve Metohija topraklarında inşa edilmesi ve güney Sırp vilayetinin kontrolünün 1244 sayılı karar uyarınca NATO (KFOR- Kosovo Force; Kosova'da güvenliği sağlamakla görevli NATO önderliğinde çok uluslu bir barış gücü) liderliğindeki uluslararası güçler tarafından devralınmasıyla askeri olarak ulaşıldı. Yürürlükteki 1244 sayılı karara göre KFOR bünyesindeki NATO güçleri, yasal statü çözülene kadar bu bölgede barışı sağlamakla yükümlüdür. Ancak, uluslararası güçlerin Kosova'ya gelişinden bu yana Sırp nüfusuna karşı terör devam etmekte ve Arnavut tarafını açıkça destekleyen KFOR'un zımni rızasıyla gerçekleşmektedir. Sadece içinde bulunduğumuz 2023 yılında Kosova'da Sırplara yönelik 130'dan fazla etnik motivasyonlu saldırı kaydedilmiştir.

YAŞANAN OLAYIN PERDE ARKASI

Ukrayna'daki çatışmanın tırmanmasının ardından hızlanan uluslararası sahnedeki dinamik değişimler ışığında ABD’nin Belgrad ile Priştine arasında AB arabuluculuğunda yürütülen müzakereleri hızlandırmaya ve Sırp tarafını tam bir teslimiyete zorlamaya odaklandığını belirten Sırp uzman, 1 polisin öldürülmesiyle sonuçlanan olayı şöyle aktardı:

“Kosova'nın kuzeyindeki Banjska manastırı yakınlarında yasadışı Kosova güvenlik güçleri ile bir grup Sırp arasında yaşanan son çatışma, Batılı güçlere Sırbistan üzerinde yoğun siyasi baskı uygulamak için bir mazeret sağladı. Bu olaya yol açan tüm koşullar açıklığa kavuşturulmamış olsa da Batılı istihbarat servislerinin bu olayda önemli bir rol oynadığına dair makul şüpheler bulunmaktadır. Eylül ayının 23'ünü 24'üne bağlayan gece, üniformalı 30 kişilik silahlı bir Sırp grubu Banjska manastırı yakınlarında barikat kurmaya çalışmış, ancak büyük olasılıkla Sırp grubunun niyetlerinden önceden haberdar olan 400 kişilik iyi eğitimli Kosova özel kuvvetleri tarafından pusuya düşürülmüştür. Sırpların barikat kurmak için gece gelmeyi planlamış olmaları çok garip bir durumdur, ki bu barikatlar her zaman bir krizin patlak vermesinden sonra kurulurdu. Ayrıca Kosova'daki tek yetkili güvenlik yapıları olan NATO ya da KFOR güçlerinin, tutuklanan Sırpların serbest bırakılmasına ilişkin müzakerelerde arabuluculuk yapmaları dışında o gece hiçbir tepki vermemiş olmaları da kayda değerdir. Bu da KFOR'un da olacaklardan haberdar olduğu sonucunu doğurmaktadır.

Banjska vakasında, bir tarafın kandırıldığı görülüyor, o da Sırp tarafı. Ancak Sırp yetkililerin, Kosova'yı Sırbistan'ın geri kalanından ayırmak için açıkça ve ısrarla çalışanlara karşı adil bir oyun beklemesi söz konusuysa, buna saflık da denebilir. Her halükârda, Kosova özel kuvvetlerinin barikatları sökmeye başlamasının ve bu esnada Kosova polisinden bir kişinin öldürülmesinin ardından karşılıklı ateş açılmış ve tuzağa düşürüldüklerini anlayan bir grup Sırp bir arabayla Banjska manastırının kapısını kırarak tehlikeden kaçmaya çalışmıştır. Manastır bir vadide olduğu için bu grup, manastırı kuşatan Kosova güçleri tarafından hedef alındı. Çıkan çatışmada dört Sırp vuruldu ve grup organize olmadan kendini kurtarmaya başladı, grubun bir kısmı tutuklandı, bir kısmı da yakındaki ormana çekildi. Yangın ve patlamalar birkaç saat sürdü. Kosova güçleri, kaynağı henüz belirlenemeyen, yani bu silahları Sırp grubuna kimin temin ettiği tespit edilemeyen büyük miktarlarda modern silah ele geçirdi.”

‘VUCIC DAHA KESKİN TAVIR ALMALI’

Sırbistan Cumhurbaşkanı’nın 24 Eylül akşamı Banjska vakasıyla ilgili olarak yaptığı konuşmanın etkisiz kaldığını kaydeden Trifkovic, Vucic’in Sırpları korumak için daha kesin tavır alması gerektiğini belirtti.

“Sırbistan Cumhurbaşkanı, Kosova güçlerinin Kosova ve Metohija'da Sırplara karşı sürekli terör uyguladığını teyit etti, ki bu bilinen bir şey. Ancak sorun şu ki, cumhurbaşkanı ikna edici görünmüyor çünkü Sırbistan devlet kurumları Kosova ve Metohija'daki Sırpları korumak için tepki vermiyor. Aslında Sırbistan'ın güney vilayetinde yaşayan Sırplar kendi devletleri tarafından herhangi bir korumaya sahip değiller, hatta siyasi bir korumaya bile sahip değiller. Örneğin Sırbistan, Kosova'daki Sırplara yönelik terör konusunda BM Güvenlik Konseyi'nin toplanmasını talep etmedi. Birkaç gün sonra Banjska'daki eylemin sorumluluğu, Sırp İlerleme Partisi'nin güney Sırbistan eyaletindeki siyasi kolu olan Kosova ve Metohija Sırp Listesi'nin başkan yardımcısı ve Vucic’e yakın bir isim olan Milan Radoičić tarafından üstlenildi. Organize suçlarla bağlantısı nedeniyle 2021 yılından bu yana ABD yaptırımları altında bulunuyor. Avukatı tarafından medyaya verilen açıklamaya göre Radoičić, eylemi Sırp devlet yönetiminin bilgisi dışında kendisinin düzenlediğini iddia ediyor. Elbette buna inanmak zor çünkü Sırp Listesi Vucic'in onayı olmadan tek bir adım dahi atmamıştır. Öte yandan Cumhurbaşkanı, Batılı güç merkezleri Washington, Brüksel ve NATO ile koordinasyon kurmadan hiçbir adım atmadı. Sırbistan'ın müzakere pozisyonunu zayıflatmak ve Amerika'nın Kosova'nın bağımsızlığı projesini sona erdirmeye zorlamak amacıyla organize bir özel operasyon olarak hareket eden tüm bu olayda Batılı servislerin dahli konusunda özellikle şüphe uyandıran şey, İngiliz Parlamentosu Dış Politika Komitesi Başkanı Alicia Kearns'ün bu yılın temmuz ayı başında yaptığı açıklamadır. Kearns daha sonra Sırp Ortodoks Kilisesini Sırbistan'dan Kosova'ya silah kaçakçılığına katılmakla suçladı. Kearns bu açıklamayı daha önce Londra'da Kosova'nın sözde Başbakanı Kurti ile görüştükten sonra İngiliz Parlamentosunda yaptı. Banjska'daki olaylar sadece Belgrad ve Priştine arasındaki diyalogda Sırbistan'ın müzakere pozisyonuna yönelik bir saldırı değil, aynı zamanda Sırp Ortodoks Kilisesine ve Sırp Ordusuna yönelik bir saldırıdır. Bu, rollerin tamamen tersine çevrildiği, Sırp nüfusunu terörize eden Kosovalı ayrılıkçıların kurban haline geldiği çok iyi tasarlanmış bir operasyon gibi görünüyor.”

TÜRKİYE İÇİN FIRSAT

NATO’nun bölgedeki varlığının barışa değil çatışmaya hizmet ettiğine dikkat çeken Trifkovic, Türkiye’nin yapıcı ve anlayışlı bir yol izleyerek, bölgede birleştirici bir güç olacağını belirtti.

“Her şeyin sonu olarak, Banjska'daki olaylar NATO'nun Kosova ve Metohija'daki güçlerini artırma ihtiyacı yaratma amacına hizmet etti ve bu tür talepler Sırbistan'ın ABD Büyükelçisi Marko Durić tarafından bile yapıldı. NATO güçlerindeki bir artış Kosova'daki gerilimin daha da artmasına yol açabilir ve tüm bölgenin istikrarsızlaşmasını teşvik edebilir. NATO'nun hırsları ve çıkarlarıyla beslenen Arnavut ayrılıkçılığı bölgedeki diğer ülkelerde de sorunlara yol açabilir. Önemli bir bölgesel güç olan Türkiye, NATO ittifakının çıkarlarını tek başına temsil etmemelidir, çünkü bu çıkarlar birçok durumda bölgenin çıkarlarıyla çatışmaktadır. Kosova krizine Türkiye'nin bakış açısıyla yaklaşmanın yapıcı ve anlayışlı olması büyük önem taşımaktadır ki bu da uzun vadede bölgesel güvenlik üzerinde çok olumlu etkiler yaratabilir. Türkiye bölgedeki itibarını arttırmak için bundan büyük fayda sağlayabilir.

Sırbistan'a ve onun çok kötü konumuna gelince, tek doğru çözüm Sırbistan devlet liderliği, yani tüm gücü elinde toplayan Vucic tarafından başlatılabilir ve bu da Kosova sorununun çözümünün uluslararası yasal çerçeveye ve BM himayesine geri döndürülmesi talebidir. Bunun için Sırbistan'ın Brüksel anlaşmalarını iptal etmesi ve devlet yönetiminin siyasi sorumluluk alması gerekmektedir. Ancak iktidardaki rejimin mevcut politikasına bakılırsa bunu beklemek neredeyse imkânsız, dolayısıyla Kosova sorununun çözümünde dış faktörlerin çok daha büyük bir etkiye sahip olma ihtimali var.”

Sonraki Haber