Sırrı Süreyya Önder’in ‘Kobani’ başvurusuna ret

Anayasa Mahkemesi (AYM) Birinci Bölümü, 'Kobani' olaylarına ilişkin davada yargılanan bazı HDP'lilerin, haklarında uygulanan tutuklama tedbirine ilişkin yaptığı bireysel başvuruyu kabul edilemez buldu.

Anayasa Mahkemesi (AYM) Birinci Bölümü, “Kobani” olaylarına ilişkin davada yargılanan bazı HDP'lilerin, haklarında uygulanan tutuklama tedbirine ilişkin yaptığı bireysel başvuruyu kabul edilemez buldu. Kararda, söz konusu eylemlerde 2 bin 389 şiddet eylemi olduğu, 45 kişi hayatını kaybederken 769 kişinin yaralandığı hatırlatıldı. AYM, “Kobani” olaylarına ilişkin önemli bir karara imza attı. Söz konusu karar Hasan Tahsin Gökcan başkanlığında, Muammer Topal, Selahaddin Menteş, İrfan Fidan ve Muhterem İnce tarafından oluşan AYM Birinci Bölümü tarafından verildi. Buna göre HDP'li Sırrı Süreyya Önder, Alp Altınörs, Bülent Barmaksız ve Zeynep Ölbeci, Kobani olayları kapsamında haklarında uygulanan yakalama, gözaltı ve tutuklama kararlarının hukuki olmadığını iddia ederek bireysel başvuru yaptı. Yüksek mahkeme, Önder'in başvurusunda kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddia ile ifade hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verdi.

DİĞER BAŞVURULAR

Eski HDP MYK Üyesi Alp Altınörs'ün, tutuklamanın hukuki olmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddia açıkça dayanaktan yoksun bulundu. HDP'li Bülent Barmaksız ile Zeynep Ölbeci'nin benzer nitelikteki başvurularında da tutuklamanın hukuki olmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verildi.

YAPILAN ŞİDDET EYLEMLERİ HATIRLATILDI

AYM Birinci Bölümü kararlarının gerekçesinde şu ifadelere yer verildi: "Başvurucuya isnat edilen ve tutuklamaya konu olan suçların soruşturulmasının kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakan bir niteliğe sahip olduğunu da vurgulamak gerekir. Zira suçlamaların dayanağı olan 6-7 Ekim olayları 36 ayrı ilde gerçekleşmiş, 121 bin 899 kişinin katıldığı bu olaylarda 2 bin 389 şiddet eylemi vuku bulmuş, 45 kişi hayatını kaybederken 769 kişi yaralanmıştır. Olaylara ilişkin olarak 4 bin 291 şüpheli gözaltına alınmış, bunlardan 1105'i hakkında ise tutuklama tedbiri uygulanmıştır. Başsavcılık, bu olaylar sırasında işlenen suçlara ilişkin bilgi ve belge toplamanın yanı sıra esasen şüphelilerin olayların başlamasında sorumlu olup olmadıklarına yönelik araştırma yapmış ve soruşturma sürecinin neticesinde başvurucuyla birlikte çok sayıda şüpheli/müşteki/mağdurun yer aldığı iddianame düzenleyerek bu kişiler hakkında kamu davası açmıştır."

BALYOZ HAKİMİNİN TALEBİ KABUL EDİLMEDİ

AYM, Balyoz davası hakimi Ali Efendi Peksak'ın, cezaevinde haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği iddiasına ilişkin başvurusunu inceledi. Yüksek mahkeme haberleşme hürriyetinin ihlal edilmediğine karar verdi. Balyoz davası hakimi Ali Efendi Peksak, avukatı tarafından kendisine gönderilen mektupların infaz kurumunca açılıp incelenmesi nedeniyle haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği iddiasıyla AYM’ye bireysel başvuru yapmıştı. Başvuruyu, AYM İkinci Bölümü inceledi. İnceleme sonucunda yüksek mahkeme, Anayasa'nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edilmediğine karar verdi.

‘BELGE DOSYADA MEVCUT DEĞİL’

Yüksek mahkeme kararının gerekçesinde şu ifadelere yer verildi: "Başvurucu tutuklu bulunmakta iken avukatının göndermiş olduğu mektup Ceza İnfaz Kurumunca incelenmiş ve başvurucuya teslim edilmiştir. Başvurucu, Ceza İnfaz Kurumunca mektubun görüldü kaşesi yapılmış kısımlarını bireysel başvuru dosyasına sunmuştur. Bu kısımlar mektupların avukat tarafından kaleme alınan ve mektup içeriğinin savunmaya ilişkin olduğunu ifade eden üst yazı kısımlarıdır. Bunun dışında mektubun asıl kısımlarının okunup incelendiği ve görüldü kaşesi yapıldığına ilişkin bir belge veya bilgi dosyada mevcut değildir. Buna göre İnfaz Hakimliğinin gerekçeli kararında da değerlendirildiği üzere denetimin 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesi hükümleri dayanak alınarak yapıldığı, bu çerçevede söz konusu mektupların kuruma dışarıdan gelen mektup olarak değerlendirilerek açılıp incelendiği, ancak başvurucunun avukatından geldiği ve savunmaya ilişkin olduğunun anlaşılması üzerine başka bir işlem yapılmaksızın başvurucuya teslim edildiği anlaşılmaktadır."

Sonraki Haber