Sivas’ın Ala Kuşları
Zerrin ÖZTÜRK
Büyük katliamın üstünden acılı, öfkeli, özlem dolu 31 yıl geçti. Tanıdığımız, sevdiğimiz ne çok değer verdiğiniz vatan ve insan aşıklarını 2 Temmuz 1993 günü Sivas Katliamında elimizden aldılar. Canlarımız ateşler, ölümcül kara dumanlar içinde uçtu, göçtü gitti.
Sivas’ın Ala Kuşlarıydı onlar, renk renk açılan telekleriyle, kanatlarıyla… Anadolu göklerinde insanlığın sesini çınladılar. Unutulmaz izler bıraktılar birliğimize, dirliğimize, kardeşliğimize, can fedasına...
ALA KUŞLAR SEMAHA DURDU
Pir Sultan Şenliği’nin Ala Kuşları, erenler meclisinin, kırklar divanının erdemli kadınlarını orada yitirdik. En büyük abla Muhibbe Akarsu (Birlikte yandığı Halk ozanı Muhlis Akarsu’nun eşi) 44 yaşındaydı. Edibe Sulari (Halk Ozanı Davut Sulari’nin kızı) 40 yaşında, Sehergül Ateş 30, Gülender Akça 25 yaşındaydılar daha. Hollandalı akademisyen, konuğumuz Carina Cuanna Thuijs henüz 23’ünde...
Ateşli duman oteli kapladığında Gülsüm Karababa, Huriye Özkan ve İnci Türk 22’şer yaşlarında genç fidandılar. Ya 20 yaşındaki Yeşim Özkan ve Handan Metin.. 19 yaşında Yasemin Sivri ve Serpil Canik.. 18 yaşında Belkıs Çakır ve Nurcan Şahin.. 17 yaşında Özlem Şahin.. 16 yaşında Asuman Sivri.. Hele 15’indeki Menekşe Kaya... Yan yana, sonsuz bir semaha durdular, omuz omuza Ala Kuşlara karıştılar.
KARDEŞLİĞE KASTETTİLER
Kaldırım taşlarını sökerek dağıttılar Ala Kuşun yuvasını. Gücü yeter mi ateşin, gökkuşağını yakmaya? İnsanlığın yolunu tıkamağa gücü yeter mi zulmün, düşüncenin bereketli hasadını yakmaya, yeri göğü tutan emeğini yere vurmaya! Yetmedi, yetmeyecek elbette.
Yananların geçtiği Sırat, cennetin ırmakları olsa gerek. Milletçe anayurdun kardeşlik nöbetindeyiz biz.
Burçlarımıza konan Ala Kuşlarımızla birlikte, sonsuza kadar, barış ve kardeşlik için semah döneceğiz.
Ala Kuşlarıyız biz kanlı Madımak’ın
Vatana bıraktık gençliğimizi
Mızrap vurdukça tele, sesimiz olur
Türküler anlatır gelin ömrümüzü.
Menekşe, Nergis, Gül, hele Yasemin
Toprağımıza karıştı tüm renklerimiz
İnce bir su geçerse düşlerimizdir
Kızlar saçlarını rüzgara çözse biziz.
Otuz beş canın on yedisi kadınız
Anayız, yâriz, kardeşiz, eşiz
Karanlığın zulmü oldu yangınlar
Ateşlerde kanat açan Ala Kuşlarız.
Türkülerden korkanlar “Bir olmayı, diri olmayı” hiçe saydılar. Cihat, cihat dediler, milletimizin en seçkin evlatlarına tekbirler getirerek kastettiler. Kuran’ın düşmana cihat emri çarpıtıldı, yurdumuzun iç barışına saldırıldı. Askeri üsleriyle, kanlı dolarlarıyla vatanımızı işgal eden emperyalizmin hizmetine girilmiş oldu.
İkisi otel çalışanı olmak üzere 35 insanın şahadetine, 50 insanın ağır yaralanmasına neden olan kanlı saldırının failleri serbest bırakıldıkça ellerini ovuşturanlar ya da şükredenler oldu. Onlar gerçekte, Amerikan Gladyosu’nun kaos emellerini desteklemiş oldular.
Türkiye’de Milli Devrim olacak, Millileştirme ile fabrika bacalarımız yeniden bütün milletimiz için, kardeşliğimiz için tütecek. Gün gelecek, yakılarak katledilen aydınlarımızın ve sanatçılarımızın, Aydınlanma ve Cumhuriyet şehitlerimizin adları onlara verilecek. Barışa dönen semah bir an bile durmayacak.
Sivas’ın ipek pürçekli Ala Kuşları susmayacak. Ant olsun, canlarımıza selam olsun!