‘Çözüm köylerden başlayarak kısırlaştırma’
Veteriner Hekim Kutlu Dayıoğlu birkaç cümleyle özetledi çözümü: 'Sahipsiz hayvanların kaynağı kırsal kesimler. Kırsal kesimde kısırlaştırma yapmayan, barınakları olmayan, veteriner hekimi olmayan yerlerde, eğer herhangi bir çalışma yapmazsak, büyükşehirlerde istediğimizi yapalım...'
Kutlu Dayıoğlu kelimenin tam anlamıyla doğa aşığı bir Veteriner Hekim. Sahipsiz köpeklerle ilgili çözümü anlatırken duygularını da konuşturdu. Konuyu, ayağa takılan bir problemi defetme biçiminde değil, insan-doğa, insan-köpek ilişkisi üzerinden ele aldı.
Dayıoğlu’na göre çözüm, Türkiye çapında mücadele başlatmak. Köylerden başlayarak her yerde veteriner hekim olacak, gereken ölçüde düzenli kısırlaştırma, aşılama, rehabilitasyon yapılacak. Dayıoğlu, şöyle konuştu: “Bir yerdeki köpek popülasyonunu kaldırınca bilmediğiniz yeni bir popülasyon geliyor. Nereden geliyor? Kırsal kesimlerden. Kısırlaştırma yapmayan, barınakları olmayan, veteriner hekimi olmayan yerlerde, eğer herhangi bir çalışma yapmazsak, büyükşehirlerde istediğimizi yapalım, bunun önünü alma ihtimalimiz yok! Nereden bakarsak bakalım mantık aynı şeyi söylüyor: ‘uyutma’ bir çözüm değil.”
Sözü kendisine bırakalım:
YASA ÇIKARSA ÖLÜM HABERLERİ GELEBİLİR
- Sahipsiz köpeklerin uyutulması kararı alınabilecek mi?
-Mümkün görünmüyor. Bu işlemi yapacak olan veteriner hekimler direnir, odalar dahil, hepimiz, itlaf yapmayacağız, sokak hayvanlarını öldürmeyeceğiz, biz onları yaşatmak için varız, öldürmek için değil, dedik.
Yasal olarak ‘uyutma’ işlemini veteriner hekimler dışında kimse yapamıyor. Yasayı çıkarırlarsa, veterinerler dirense bile büyükşehirlerin dışında ne olur bilemiyorum. Ölüm haberleri gelebilir: tüfekle vurma, arabayla ezme, çuvala koyup denize atma...
BARINAK DEĞİL, REHABİLİTASYON!
- Köpek saldırısı sonucu ölümler oluyor, çocuk ölümleri…
-Ölümlerinin önlenmesi için gereken her şeyin yapılması lazım.
Köpek balıkları, ayılar da çok tehlikeli. Ne yazık ki insanların, daha çok erkeklerin, çocukları ve kadınları çok daha fazla öldürdüklerini görebiliriz. Öldüren insanlara itlaf uygulamıyoruz. Ne diyoruz? Bu cani insan yakalansın. Bir yerde bir saldırgan köpek bir insana saldırdı diye, niye dostumuz olan, çok tatlı bir Sarıkız, bir Arap ölsün?
Kim suçluysa, saldırgan köpek hangisiyse veya saldırabilecek hayvan hangisiyse ona müdahale etmek gerekir. Rehabilitasyon dediğimiz şey o. Barınak değil rehabilitasyon, saldırgan hayvanların toplanıp bir şekilde tutulduğu yer. Çok saldırgan hayvanlara ne yapılır o ayrıca tartışılır.
KUYRUK SALLAYANI DEĞİL KATİL KÖPEĞİ YAKALA!
- Yetkin olmayan bir belediye görevlisi gidiyor, saldırgan köpeği, sürü başını değil de yakalayabildiğini yakalıyor, demiştiniz.
-Aynen öyle. Pitbullarda da öyle oldu. Kolay olanı yakaladılar. Dövüştürenlerin peşinde de koşulmadı. Bir mahalleye gidiyorlar, saldırgan hayvan kaçıyor çoğu zaman. Orada yatan, kuyruk sallayarak kendisine gelen hayvanı alıyor. Şimdi de kolay hayvanlar ilk önce öldürülecek. Kolay hayvan dediğimiz insanla birlikte uyumlu şekilde yaşayabilen hayvanlar.
ŞEHİRLERDE KÖPEK SÜRÜLERİ OLUŞTURMAK DA DOĞRU DEĞİL
Şehirlerde köpek sürüleri, besleme odakları oluşturmak da doğru değil. İçlerinden bir tanesi ya da birkaç tanesi, eski içgüdüleriyle, kurtlardan geliyor ya bu hayvanlar, sadece insana değil, kırsal kesimlerde çok oluyor bu, keçi sürülerine, koyun sürülerine de saldırıyor.
Bunların içindeki bir tane lider köpek diğer köpekleri yönetiyor. Ve bir tane olay olduktan sonra bu olay devam ediyor aslında. Avlayıcı bir daha avlar.
‘BU ADAM’ KATİL DİYORUZ ‘ADAMLAR’ KATİL DEMEK YANLIŞ
Tabi bizleri dinlemiyorlar bu yasalar çıkarken ne yazık ki. ‘Hayvanseverleri dinlemiyorlar!’ deniyor, hayır, önce veteriner hekimleri dinleyecekler. Hayvan davranışçılarını dinleyecekler.
Bir adam bir çocuğu öldürdüğü zaman, bir kadını ya da bir adamı öldürdüğü zaman ‘bu adam’ katil diyoruz. ‘Adamlar’ katil demek yanlış. Genelleme yaptığınız her şey, hiçbir hedefe ulaştırmıyor bizi. ‘Pitbull ve benzeri saldırgan ırklar’ diye bir şey de yok. Bazı köpeklerin saldırgan davranışları var, iyi değerlendirmek lazım. Sosyal medyada gördüm. Çocuk, babası yanında, gidiyor pet şişeyle köpeğe vuruyor, vuruyor, bir daha vuruyor, tekme atıyor. O köpek kendini korur, bunun düşünülmesi lazım.
HER OLAYDA O OLAYI DEĞERLENDİRMEK LAZIM
Ama her saldırı için söylemiyorum bunu. Her olayda, o olayı değerlendirmek lazım. Bir çocuğa köpek saldırmış. O köpek saldırgan mı hakikaten? O köpeğin saldırdığı bölge ne durumda? Orada başka saldırgan köpekler de varsa orada hemen önlem almak lazım.
- Bunu kim yapabilir?
-Bakanlık, belediyelerle birlikte doğru düzgün çalışma yapacak. Baştan, doğru düzgün bir kaynak ayrılacak, kısırlaştırma yapılacak. Öyle bir yerde, iki yerde değil, tüm Türkiye'de.
Şehirlerde insanlara problem yaratan köpeklerin tamamı kırsal kesimlerden şehirlere atılan köpekler. Barınağı olmayan, veterineri, işçileri olmayan, hayvanları kısırlaştırma ile ilgili çalışma yapılmayan köylerden, ilçelerden dışarı atılan köpekler, bunların peşinden gidilsin. Bir ilçede kısırlaştırma çalışması yapılmıyorsa bilin ki o ilçe direkt yandaki ilçelere, büyük şehirlere doğru atıyordur köpekleri.
ÜRETİLEN KÖPEK DEĞİL ÇOBAN KÖPEĞİ
Farkındalığı olmayan insanlar yorum yapıyorlar: birincisi kanunları koyanlar, ikincisi de bazı hayvanseverler! Bazı Hayvanseverler sadece ‘ölmesin hayvanlar’ diyorlar ama bunun kaynağı ne? Üretim, sokaklara terk edilme derseniz, sulanır gider konu. Çözüm bulunmaz.
Sokak köpeklerine bir bakın, hepsi çoban köpeğidir. Köylerde, insanların ta binlerce yıl önce köpekleri ilk evcilleştirdikleri zamanki gibi, aynı şekilde beslenen köpekler.
Köpekler nasıl evcilleşmiş? Bazı köpekler, insanların etraflarında gezerlerken o klanları korumuş. Köyün artıklarını yemiş, azıcık beslenerek koruma yapmış. Köpeklerin aynı yaşam şekli, Türkiye'de iki yerde daha devam ediyor. Bir, gerçek köylerde. Binlerce yıl önceki insan-köpek işbirliği devam ediyor. Köylerde 10-15 tane serbest köpek vardır. O köpeklerin sözüm ona sahibi vardır ama o bahçesine falan bağlamaz, serbest durur, yabancı gibi görünen, güvenilmez diye düşündükleri insanlara saldırırlar.
İkincisi, köy köpeklerinin sayıları artınca, fazlası şehirlere atılıyor. O köpekler bu sefer şehirlerde koruma yapmaya kalkıyorlar. Güvenilmez gibi görünen insanlara karşı, kendi mahallesinde yaşayanları, çocukları, her şeye karşı koruyor. Sen bunu kısırlaştırmıyorsun, iki köpek oluyor üç köpek, dört köpek... Dişi köpeğin etrafında yaklaşık beş altı erkek köpek oluyor, onlar dişi köpekle çiftleşmek için sürekli kavga ediyor, ortam geriliyor. Sahipli büyük köpekler bile bu tür bir sürün içine girip kavga edip geri gelince, o gerginlikle sahibine saldırabiliyor.
- Kısırlaştırma kavgaları önler mi? Erkek köpekler de kısırlaştırılmalı mı?
- Kısırlaştırma en doğru çözümlerden biri. Öncelikle dişiler. Gençlikten itibaren erkek köpekler de kısırlaştırılırsa tabii ki daha iyi olur. Testosteron, erkeklik hormonu saldırganlığı körükleyen bir hormondur. Kısırlaştırılırsa pasifize olur, çiftleşmeye çalışmaz, diğer erkek köpeklerle kavga etme eğilimi azalır.
DİĞER SÜRÜLERİN GELMESİNİ ENGELLER
Şu da var: bir yerde yaşayan bir hayvan, diğer sürülerin gelmesini engeller. O köpeği kontrol altına alıp, kısırlaştırıp, ona kulak küpesi takıp, aşılamalarını, kuduz aşılarını yapıp, takibini yaptığın bir sistem kurarsın, oraya dışarıdan köpek gelmesi engellersin. Kontrollü bölgeler böyle oluşturuluyor. Doğru olan bu.
- Çok teşekkür ederiz.
GELENEKLERİMİZE AYKIRI
- Yasa tasarısını gördünüz mü?
-Yasa tasarısını görmedim. Ama kavrayış olarak diğer ülkelerde yapılmış diye anlatılarak, hayvanları toplayıp, belli bir süre eğer sahiplenilmezse uyutulması üzerine kurulu. Onlar bu acımasız sistemi kurdular ama bizim geleneklerimiz, toplum yapımız ve tarihimiz buna uygun değil. O ülkelerin çoğunluğu sömürgeci. Aztekleri öldürmüşler, Kızılderilileri öldürmüşler. Biz Türkler, gittiğimiz yerde insanlarla barış içinde yaşamaya çalışmışız. Osmanlı zamanında da sokak hayvanlarının beslenmesi, cami ve büyük binalara güvercinlerin ve diğer kuşların yuva yapması için düzenler kurulmuş. Bir tane kötü şey var, Hayırsız Ada itlafı. Bir kere olmuş, unutulmuyor. Tarihten bir ders alalım. Böyle bir yükü taşıyamayız.
- Çoluk çocuğa da yanlış örnek mi?
-Çocuklar hayvanlardan koptu zaten. İnsanlar insanlardan bile koptu! Nasıl davranmak gerektiği düşünülmüyor. İlkel davranışlar çıktı ortaya: ‘Bu bana zarar verir, öldüreyim!’
UYUTMA DEĞİL ÖLDÜRME
- Uyutma işi toplumda büyük bir dehşete yol açmaz mı?
-Bir, hayvan çok kötü durumdaysa, her yerini tümör sardıysa, onu insani yolla uyutabiliyoruz. Önce anestezi veriyoruz, ameliyata girer gibi uyuyor. Ardından bir ilaç verip hayvan hiç acı çekmeden kalbinin durmasına izin veriyoruz. Buna uyutma diyebiliriz.
Ama şimdi yapılmak istenen şey uyutma değil öldürme. Sanki hayvan uykuya dalacak!
- Devlet nasıl uyutacak?
-Bilmiyorum. Gözünüze bir tane köpecik canlansın. Böyle bakıyor, kuyruk sallıyor, yemek yemeye gelmiş size. Sen hayvanı yakalayacaksın ve öldüreceksin. Olacak iş değil. Buna hakkımız var mı? Medeni olan, aklı olan hiç kimse böyle bir şeye ne evet der, ne de yapar.
Anesteziye para falan da harcanmayacak. Madem yakaladın hayvanı, anesteziyle de uyutuyorsun, o zaman öldüreceğine kısırlaştır, sal sokağa. Zor olan ne? Yakalamak, onu bir yere sevk etmek, anestezi verip uyumasını sağlamak. Para harcadığın kısım bu. Kalbini durdurma kısmında bir şey yok ki. Ne verirsen ver kalbi duruyor. Kalbine hava bile versen durur.
KISIRLAŞTIRMA YAPILDI DİYEMEYİZ!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, önceki gün “Kısırlaştırma yaptık, çözüm olmadı” dedi. Ancak tüm uzmanlar kısırlaştırmanın gerektiği gibi ve gereken ölçülerde yapılmadığını söylüyor.
BAKANIN İTİRAFI: YÜZDE 10’UN ALTINDA
Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı birkaç gün önce yaptığı açıklamada “Bilimsel verilere göre, başıboş köpeklerin çoğalmalarının kontrol altına alınabilmesi, bir sene içinde toplam sayının yüzde 70’inin kısırlaştırılması ile mümkündür. Ancak son 5 yılda ortalama 260 bin, bir yılda en fazla 350 bin köpek kısırlaştırılabilmiştir" dedi.
Yüzde 70 kısırlaştırma yapılması gerekiyor da 260 bin, toplam sahipsiz köpek sayısının yüzde kaçı? Bakan sayı söylemiyor çünkü toplam sayı bilinmiyor. Bir iddiaya göre 4 milyon, bir başkasına göre 20 milyon! 4 milyonu bile esas alsanız kısırlaştırma yüzde 10’un altında.
Kutlu Dayıoğlu “Belirlediğin sürede yapman gereken kısırlaştırma sayısına ulaşmayınca, birçok yerde köpekler o sayının çok daha üstünde yavruluyorlar tekrar” dedi ve ekledi: “Öldürmeye karar verdiğin o köpekleri, çoktan kısırlaştırmalıydın.”