Sözcü Ahmet Türk'ü devreye soktu: Öcalan ve Demirtaş sorusuna yanıt
Sözcü gazetesi yazarı Ruhat Mengi’ye konuşan Ahmet Türk, “Kürt sorununun” çözülmesi için Öcalan, Demirtaş ve diğer tutuklu HDP’lilerin serbest bırakılması gerektiğini savundu.
Terör örgütü PKK’nın siyasi uzantısı HDP’nin 11 maddelik bölücü tutum belgesini açıklamasının ardından Sözcü gazetesi yazarı Ruhat Mengi, Ahmet Türk ile bir söyleşi gerçekleştirdi.
Ruhat Mengi’nin HDP’nin bölücü bildirgesinden “Demokrasiye saygılı, otoriter bir rejim yerine özgürlükçü bir rejim, bağımsız yargıya sahip bir devlet yapısı isteyen bir deklarasyon” olarak söz dikkat çekti.
Mengi’nin “Siz de HDP'nin önde gelen diğer isimleri de konuştuğunda, “Kürt sorunu çok katmanlıdır, toplumsal, ekonomik, kültürel, askeri pek çok yönü vardır” diyorsunuz ama net değil. Mesela siz son konuşmanızda, “Kürtler bir halktır, kendi dillerini konuşacak, kendi bölgelerini yönetecek hakka sahip olmalıdır” diyorsunuz. Acaba kast edilen “Kürtçenin ikinci resmi dil olması” ve Güneydoğu'da bazı illeri kapsayan ayrı bir bölge talebi midir?” sorusuna yanıt veren Ahmet Türk, “Bizim istediğimiz halklarımızın ortak demokratik değerlerde buluşmasıdır. Biz olabildiğince adil, eşit bir yönetim anlayışının gelişmesini istedik. Nasıl bugün Türkiye'de “parlamenter demokratik sistemde” herkes buluşuyorsa, Kürt sorununun barışçıl yöntemlerle çözümü de, bir diyalog ve siyasetçilerin ortak bir akılla hareket etmesiyle ancak mümkün olabilir. Burada önemli olan demokrasidir, katılımcı bir demokrasi olmasıdır. Avrupa'da biliyorsunuz Yerel Yönetimler İlkesi var, bu bile uygulansa Türkiye'de birçok sorun kendiliğinden çözülür. Yani burada bir “ayrışma” politikasını değil, “bütünleşme” politikasını esas alıyoruz. Bütünleşme politikası için de hak ve özgürlüklerin esas alınacağı bir anlayışın egemen olması gerekir.” dedi.
ANADİLDE EĞİTİM TALEBİ
Türk, “Diyarbakır özerk mi olsun?” sorusuna ise “Hayır, böyle bir şey söylemiyorum, burada bütün mesele o halkın iradesine saygı gösterecek bir siyaset anlayışının gelişmesi. Yerellerde halkın iktidarı önemlidir, belediyeler bir yerde halkın iktidarı. Ana dil konusunda elbette ki hassasiyetleri vardır, bir dilin yok olması konusunda suskun kalamazsınız. Bu dilin yaşayabilmesi için olanaklar sağlanmalıdır. Biz “Kürtçe de resmi dil olsun” gibi bir söylemle değil, bu dilin yaşamda, her alanda kullanılabileceğini, Türkçe eğitim verilmesinin de yasaklanmaması gerektiğini ifade ediyoruz.” şeklinde karşılık verdi.
“Özlediğimiz elbette Kürtlerin bir statüye sahip olmasıdır ama bugün demokrasi oluşmadan bunu ilk elde gündeme getirmek çok doğru değil. Şimdi silahın, şiddetin, çatışmanın olduğu bir süreçten, bir diyalog sürecine geçilmesi lazım. Bu süreçte birçok şey tartışılabilir.” diyen Ahmet Türk, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Elbette ki Kürtlerin bazı talepleri olur ama bu işi yürütenler de bu talepler karşısında bunların olup olmayacağı konusunda düşüncelerini ortaya koyabilir. Ortak akıl ortaya çıktığı zaman, herkes samimi ve feragatçı olmak durumundadır. Ama tabii ki bir halk, yerelde kendini yönetebilecek bir imkana sahip olmak ister. Bir ittifakta yer alma konusunda kapı açık!”
ÖCALAN, DEMİRTAŞ VE HDP’LİLER SERBEST BIRAKILSIN
Ahmet Türk, Mengi’nin “Kürt sorunu dediğiniz sorunların içinde Öcalan ve Demirtaş'ın ayrıca diğer HDP'lilerin cezaevinden çıkarılması da var değil mi?” sorusuna verdiği yanıtta ise “Tabii ki eğer ülkede silahların susması, barışçıl sürecin başlaması için imkanlar, yollar aranıyorsa o yolun üstündeki tüm mayınların temizlenmesi lazım. Türkiye'de 10-12 bin siyasetçi bugün fikirlerinden, düşüncelerinden dolayı cezaevinde. Bu enkaz ortadayken nasıl bir süreç başlayabilir?” ifadelerini kullandı.
“Biz seçim ittifakı arayışı içinde değiliz, HDP kendi kimliğiyle seçimlere girer ama demokrasi için bir ittifakın içinde yer almak konusunda da kapıları açıktır.” diyen Ahmet Türk’ün Ruhat Mengi’nin “Siz de, Mithat Sancar da konuşurken “Çözümün adresi Meclis'tir” diyorsunuz ama aynı zamanda “Öcalan da çözümün aktörüdür” diyorsunuz, ikisi birlikte nasıl olacak, barışçıl çözüm nasıl olacak? Öcalan çıkmadan PKK terörü bitmeyecek mi?” sorusuna yanıtı ise şöyle oldu:
Diyelim ki A partisi “sorunu çözerim” diyor, görüşmeler yapılıyor, şimdi eninde sonunda size dönmeyecek mi? Elinde silah tutan insanlar ne düşünüyor diye sormayacak mı? “Ben bu adımları atarsam bunlar silahtan vazgeçer mi” diye sormayacak mı? Bizim amacımız adil bir barışın sağlanması, şiddetin, silahların ortadan kalktığı bir sürecin başlaması, bütün arayışımız bunun için değil mi?