St. Petersburg Ekonomi Forumu İzlenimleri 3: ‘Yaptırım altındaki ülkeler, birleşelim!’
St. Petersburg Uluslararası Ekonomi Forumu (SPIEF), yeni dünyanın yeni fırsatlarını değerlendirme başlığıyla 15-18 Haziran tarihlerinde yapıldı. Üzerinden yaklaşık bir hafta geçmesine rağmen forumun yankıları sürmeye devam ediyor.
İçlerinde Rusya’ya yaptırım uygulayanların da olduğu 130’dan fazla ülkenin temsil edildiği zirvede 79 ülke doğrudan resmi temsilcileriyle yer aldı. İş dünyasının ağırlıkta olduğu katılımcılar arasında iş yemekleri ve anlaşmalar yapıldı. Rus basınında çıkan haberlere göre bu yıl 25’incisi düzenlenen SPIEF’te toplam 97 milyar dolar değerinde anlaşma imzalandı. Bu miktar geçen yıldan yüzde 30 daha fazla. İmzalanan en önemli anlaşmalardan birinin Gazprom ile Çin’in Ulusal Petrol Şirketi (CNPC) arasında olduğu kaydedildi. Gazprom’un Kazakistan’ın milli şirketi KazaqGaz ile de bir anlaşma yaptığı bildirildi.
TÜRK-RUS İŞ YEMEĞİ DE YAPILDI
Forumda yapılan iş yemeklerinden biri, Türkiye ve Rusya arasındaydı. Fuar binasının göbeğinde yer alan yemek alanının hemen yanındaki E12 salonunda kapalı bir toplantı. Dışarıdan basın ya da davetsiz misafir giremiyor. Programda yazan tanıtım metninde aynen şu ifadelere yer verilmiş: “Türk şirketlerinin Rus ekonomisinde oluşan boşlukları doldurma konusunda çok ciddi bir şansı var.” Bunları değerlendirmek için neler yapılabileceği, toplantının ana gündemi. Biz de en azından forumda olduğunu öğrendiğimiz Moskova Büyükelçimize ya da tanıdığımız Türklere selam veririz umuduyla salona yöneliyoruz ancak toplantı çoktan başlamış. Verimli sonuçlar doğurmasını dileyerek saat 13’te başlayacak olan Açılış Töreni’ne geçiyoruz.
RUS TARİHİNDEN SAYFALAR
Açılış Töreni, bir gün sonra Putin’in de tarihi konuşmasını yapacağı Kongre Salonu’nda yapılıyor. Karanlıktaki holde TGB Genel Başkanı Dilek Çınar ve Brezilya’da BRICS Gençliği çalışmaları yapan yeni arkadaşımız Valdir da Silva Berezza ile birlikte ilerleyerek yerimizi alıyoruz. Salon, bir sinevizyon gösterimiyle aydınlanıyor. Şaha kalkmış atın üzerinde bir adam, 8. yüzyıl yazısı. 16. yüzyıl ve ardından Rusya tarihinden sayfalar belirip kaybolmaya başlıyor. Birden 20. yüzyıla geçiyoruz, 1917 Devrimi ve Lenin’in meşhur fotoğrafı. Oradan da hızla 21. yüzyıla ve modern St. Petersburg’tan siluetlere ve forumun tarihine geçiyor. Birkaç dakika süren gösterimin ardından St. Petersburg Valisi Aleksandr Beglov seyircileri selamlıyor.
Açılış Töreni’nin katılımcıları yine bir yeni dünya bileşimi sunacak şekilde belirlenmiş. Rusya Federasyonu Başbakan Yardımcısı Andrey Belusov, birinci sırada. İki yanında Orta Afrika Cumhuriyeti Başbakanı Felix Moloua ve Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi’nin Sırp Üyesi Milorad Dodik oturuyor. En sonda da Avrasya Ekonomik Birliği’nin Ekonomi Komisyonu Başkanı Mikhail Myasnikoviç bulunuyor.
BATI’NIN YARATTIĞI GÜVEN KRİZİ
Rusya Başbakan Yardımcısı Belusov, Forum’un geçen 25 yıl içerisinde yalnızca bir iş etkinliğinden yeni dünyanın oluşumunu el alan bir platforma dönüştüğünü söyleyerek söze başlıyor. Önce pandemi, ardından enerji ve gıda krizleriyle dünyanın bir kriz aşamasına geldiğini belirten Belusov, bunların Ukrayna harekâtından en az bir yıl önceden başladığını, ancak Batı’nın sorumsuz eylemleriyle daha da derinleştiğini vurguluyor. Yaptırımların yarattığı muazzam güven krizine değiniyor. Bunların, tek kutuplu dünya zihniyetinden kalan ve kural tanımaz “Güçlü olan haklıdır.” anlayışının bir uzantısı olduğunun altını çiziyor.
“Bu foruma katılımın da gösterdiği gibi Batı’nın ambargosu kesinlikle başarısız oldu.” diyen Belusov, çok kutuplu dünyada bu güven krizine ve kuralsızlığa bir çözüm üretileceğini söylüyor. Rusya için stratejik ortaklarla iletişimini yeniden inşa etme paradigmasına yönelme zamanının geldiğini söyleyen Belusov, egemenliği güçlendiren kaynakların yeniden düşünülmesi gerektiğini vurguluyor. “Ambargo şimdi Rusya’ya uygulanıyor.” diyen Belusov, “Ancak kural tanımayan doların rezerv para olduğu dünyada sırada Çin’in, Suudi Arabistan’ın ve diğer ülkelerin sırada olmadığını kim bilebilir?” sorusunu yöneltiyor.
Birleşmiş Milletler’in (BM) uluslararası ilişkilerin kurallarını belirlemede hala merkezi kurum olduğunu söyleyen Belusov, siyasetçilerin çok yakın bir gelecekte bizi bekleyen tehditlerin ölçeğine uygun şekilde hareket ederek işbirliğine yönelmesi gerektiğini söylüyor: “Bu tehditler tüm insanlığa karşı. Tüm ülkelere karşı. Bu platformu, yeni kuralları, Yeni Dengeyi ve Yeni Dünya Düzeni’ni tanımlamak için kullanmamız gerektiğini düşünüyorum.”
‘GÜVENLİĞİMİZ RUSYA’YLA BİRLİKTE’
Sırada Orta Afrika Cumhuriyeti var. Ülkenin Başbakanı Moloua, sözlerine “Rusya’yla ilişkilerimizi geliştirmeye istekli olduğumuz için ciddi sorunlar yaşıyor ve baskı görüyoruz.” diyerek başlıyor. “Ancak,” diye devam ediyor, “Yaşadığımız güvenlik sorunuyla, gıda sorunuyla ilgili yardım arayışına girdiğimizde Rusya talebimize yanıt veriyor. NATO güçlerinin güvenlik sorunlarımızla ilgilenmiyor. İnsanları öldürüp her tarafa zarar vererek başkentimiz Bangui’ye ilerleyen isyancılarla ilgili kılını kıpırdatmıyor.” Bazı ülkelerin istediğini dikte edip tüm kuralları çiğneyebileceğine inandığını söyleyen Moloua, bu yaklaşımlarının yıkıcı olduğunu, ekonomilerine ve ülkelerine zarar verdiğini belirtiyor.
St. Petersburg Forumu’nun temsil ettiği alternatifin ise yeni fırsatlar yarattığını ve umutları yeşerttiğini belirten Moloua, Rusya Federasyonu’na hem davet edilmeleri hem de güvenlik sorunlarıyla ilgili işbirliği sebebiyle teşekkür ediyor. Afrika’nın yaşadığı ciddi sorunların sadece Rusya’nın değil, tüm ülkelerin ilgisini gerektirdiğini söylüyor. “Gelecekte kuracağımız dünyayı hayal etmeliyiz.” diyen Afrikalı lider, “Herkese eşit olarak uygulanacak standartlara ve tedbirlere dair ortak bir yaklaşım geliştirmeliyiz. Bir ülkenin çıkarlarının diğerleri pahasına üste konulduğu bir dünyada artık yaşayamayız. Her insanın onurlu bir yaşam sürme hakkını temin etmeliyiz.” ifadelerini kullanıyor.
‘GERÇEK LİDERLER XI, PUTIN, ERDOĞAN’
Bosna Hersek’in Sırp lideri Dodik ise Batı’da eskisi gibi ciddi liderler kalmadığını söyleyerek söze başladı. “Küresel sahnede ciddi bir liderlik açığı yaşanıyor.” diyen Dodik, “Bence iki ya da üç ciddi lider var. Başkan Putin, Xi Jinping ve belki Erdoğan.” ifadelerini kullandı. Gerçek devlet adamlığının gündelik siyasetin gürültüsünü dinlemeden ülkeye sağlayacağı kazançları nesiller boyu sürecek zor kararlar almak olduğunu söyleyen Dodik, Batı’nın ise rüzgâra kapılıp çok yanlış ve telafisi zor kararlar aldığını söyledi.
Batı’nın diğer ülkeleri sömürgesi ya da karakolu haline getirmek istediğini söyleyen Bosnalı Sırp lider, bu anlayışa dayalı sistemin çöktüğünü ifade etti. Bosna’nın bunun en önemli göstergesi olduğuna işaret eden Dodik, “Ülkemin adı, 27 yıldır gücü kudreti ve askeri varlığıyla sahada olmasına rağmen Bosna’yı istikrara kavuşturamayan liberal Amerikan dünyasının başarısızlığıyla özdeş hale geldi.” dedi. Rusya’nın Batı’nın sömürgesi (vasalı) olmayı reddedip ortak olmayı önerdiğini, ancak bunun Batı tarafından reddedildiğini söyleyen Dodik, Ukrayna’da yaşanan krizin de bu sebeple Moskova ve Kiev arasında değil, Batı ve dünyanın geri kalanı arasında olduğunu dile getirdi. Şiddetin son bulması için Ukrayna’nın Batı’nın hiçbir zaman gerçekleştiremeyeceği sahte vaatlerin rüyasından uyanıp sorumlu bir şekilde davranması gerektiğini vurguladı.
Dodik, zirvede ayrıca Rusya Devlet Başkanı Putin ile de bir araya geldi.
‘YAPTIRIMLAR BATI’DA BAĞIMLILIK YAPIYOR’
Aynı gün akşam saatlerinde düzenlenen bir başka oturum da “Avrasya’da Ortaklıklar: Yeni Fırsatlar Başlığını” taşıyordu. Elimizdeki kitapçıkta Mısır Ticaret ve Sanayi Bakanlığı Ticaret Servisi Başkanı Yahya Elwathik Bellah Abdelmoneim Ahmed, Rusya Federasyonu Eski Uzak Doğu Kalkınma Bakanı Aleksandr Galuşka, Ermenistan Başbakan Yardımcısı Mher Grigoryan, Rusya Başbakan Yardımcısı Alexey Overchuk ve Kazakistan Bakhyt Sultanov’un konuşacağı yazıyordu. Konuşmacıların tamamı milli parayla ticaret, dolarsızlaşma süreci ve Avrasya ülkeleri arasında yeni ticaret ve işbirliği imkanları yaratılması üzerine önemli vurgular yaptı.
BATI’DA SAPTANAN ÇOK KUTUPLU DÜNYA
Ancak bu isimlerin dışında, programda yazmayan bir konuşmacı daha vardı. İran İslam Cumhuriyeti’nin temsilcisi olarak takdim edilen ekonomist Ahmad Salehi. Nasıl bir geleceğin bizi beklediği sorusuna Batı’nın verdiği yanıtın, geçmişin bir yansıması olduğunu söyleyen Salehi, Ulusal İstihbarat Konseyi isimli ABD düşünce kuruluşunun gelecek öngörüleri raporundan alıntılar yaptı. Birinci “mega eğilim”, ABD hegemonyası dönemde oluşan güç yapısının dağılması ve çok kutuplu dünyada gücün bölgesel ağlara kayması. ABD’nin kendi raporu bu tahlili yapıyor. Salehi, Avrasya Ekonomik Birliği’nin bu bölgesel ağların mükemmel bir örneği olduğunu söylüyor. İkinci “mega eğilim”, uluslararası ilişkiler sisteminin yeniden icat edilmesi. Üçüncüsü ise ülkelerin korumacılığa yönelmesi ve küreselleşmenin sekteye uğraması. Bu noktada Salehi, The Economist’in Mayıs 2020’ta “Güle Güle Küreselleşme” başlığıyla çıkan nüshasını hatırlatıyor ve hepsinin Yeni Dünya’nın oluşumunda bölgesel ortaklıkların önemini kanıtlayan gelişmeler olduğunu vurguluyor.
‘KULÜBE HOŞ GELDİNİZ’
Salehi, Avrasya Ekonomik Birliği de dahil olmak üzere tüm bu bölgesel işbirliği yapılarının işlemesi için dolarsızlaşmanın ve alternatif ödeme, finansal mesajlaşma sistemleri kurmanın bir tercih değil zorunluluk olduğunun altını çiziyor. Rusya’nın “yaptırım kulübündeki yeni üye” olduğunu söyleyen Salehi, İran’ın 40 yıldır ambargo altında yaşayan ve son 11 yıldır da SWIFT sisteminden tamamen çıkarılmış bir ülke olarak paylaşacağı önemli tecrübeler olduğunu dile getirdi. İran’ın bunlardan ciddi zarar gördüğünü ancak sonunda bazı inovatif teknikler geliştirmeyi başardığını kaydetti.
17 TRİLYON DOLAR YAPTIRIM ALTINDA
İran’da yaptırımların birinci sonucunun, ekonominin kamu sektöründen özel sektöre kayması olduğunu belirten Salehi, bunun iyi tarafının piyasa dinamizminin artması, kötü tarafının ise yolsuzluklara yol açması olduğunu söyledi. İkinci olarak ise değer zincirinin en altında yer alan, ham petrol gibi birkaç büyük oyuncunun bulunduğu sektörlerin ciddi zarar görmesi olduğunu ifade etti. Bunun karşılığında ise ekonominin değer zincirinin daha üst halkalarına doğru genişleyerek, yani kendi petrokimya endüstrisini geliştirmesiyle yanıt verdiğini kaydetti. Bankacılık ve finans sektörünün yaptırımlardan en çok etkilenen üçüncü kesim olduğunu söyleyen Salehi, dünya GSYİH’sinin 17 trilyonluk bir kısmının yaptırım altında olduğunu belirterek bu ülkelerin işbirliği yapması gerektiğini vurguladı.
BAĞIMLILIKTAN KURTULMA ÇAĞRISI
Sunucunun İran ile Batı ülkeleri arasında yaptırımların kaldırılması gündemiyle yapılan nükleer müzakerelerle ilgili sorusuna “Yaptırımların hiçbir zaman kaldırılmayacağını düşünüyorum.” diyen Salehi, yaptırımların bağımlılık yapan bir doğası olduğunu söyledi. ABD’nin doları silah haline getirerek tabutuna son çiviyi çaktığını söyleyen Salehi, yaptırımın hem uygulayan hem de uygulanan için bağımlılık yarattığını kaydetti. ABD için yaptırımları kaldırmak karşı tarafa çok fazla koz verirken İran için ise sürekli müzakerelerle uzun vadeli kararlar almayı zorlaştıran bir belirsizlik iklimi yarattığını ifade etti. Salehi son olarak Rusya’ya “yaptırımların kaldırılmak üzere gelmediğini” dolayısıyla aşmak için birlikte çalışmak gerektiğini söyledi.