Süper kupa krizi Oryantalizm ve BRICS
Avrasya ve Atlantik kuvvetlerinin çatışması benzer başka olaylarda da karşımıza çıkacak. Abanın kadri yağmurda bilinir. Türkçülük maskesi altında Batıcı oryantalist tezlerle Arap düşmanlığı yapanlar, bölgedeki komşumuz 22 Arap devletini düşmanlaştırma çabası içinde.
Geride bıraktığımız yıl, dünya çapındaki güç dengesinde, 1980’lerde başlayan neoliberal karşı-devrimci döneme girdiğinden beri ilk kez belirgin bir şekilde köklü bir dönüş yaşandı. Dünyadaki güç dengesi ABD emperyalizminin ve dünyadaki gerici güçlerin aleyhine, dünya halklarının, anti-emperyalist güçlerin lehine belirleyici değişiklikler oldu. Örneğin, birkaç yıl önce Suudi Arabistan, BRICS üyesi olacak dense kim inanırdı? Hem de İran’la birlikte!
İşte bölge ülkeleri ve gelişmekte olan dünya ülkeleri 2024’e bu ortamda girerken, Riyad’daki “süper” kupa kışkırtması özel olarak bu atmosfere denk getirildi. Sonrasında Türkiye’de hâlihazırda toplumun geniş kesimlerine uzun zamandır dayatılmaya çalışılan Arap ve Orta Doğu düşmanlığının tekrar hortladığına şahit olduk. Kendi halkını aşağılayan Bihruz Beyler misali, sosyal medyadan sokaklara taşan bir histeriye dönüşen süreç, dünden bugüne gelişen bir olay silsilesi değildi. Sorunun kökeni çok öncesine dayanıyor.
SANA DÜŞMAN, BANA DÜŞMAN İNSANLIĞA DÜŞMAN…
Kökeni 18. yüzyıl sonlarında Batı akademisine dayanan, sözde “Doğu’nun, özellikle de Orta Doğu ve Müslüman dünyasının incelenmesi” olarak nitelendirilen “oryantalizm”, esas olarak emperyalizmin akademi dünyasındaki kalemşorları tarafından bölgeyi kontrol etmek ve Batı’nın üstünlüğünü gösterme çabasında geliştirildi. En nihayetinde kavramın kullanımı sadece bölgemize yönelik değil bütün bir Asya, Afrika hatta Latin Amerika ülkelerini kapsayacak şekilde genişletildi. Dikkat ederseniz seçilen bölgeler, gelişmiş kapitalist ülkeler dışındaki bütün bir mazlum coğrafyayı, dünya halklarının ezici çoğunluğunu kapsıyor. Oryantalist ırkçı teoriye göre Batılı olmayan ülkelerin ekonomik olarak geri kalmasının sebebi esas olarak daha “aşağı” insan olmasından kaynaklanıyordu! Bu yüzden Doğu ülkeleri hiçbir zaman üretim araçlarını gereken düzeyde geliştiremezdi! Bir avuç emperyalist ülkenin dünyanın geri kalanını sömürmesi için bulunan akademik maske buydu.
Oryantalist teorinin geliştirilmesinde akademide en çok kullanılan alanlardan biri olan “dil çalışmaları” özel olarak yer aldı. Sami diller konusunda yetkin görülen Fransız uzman Ernest Renan bunlardan biriydi. Renan’a göre Sami dilleri, doğası gereği Hint-Avrupa dillerinden daha aşağı düzeydeydi! Arapça gibi dillerin sadece “ilahi kökene sahip” olduğu ve “yenileyici” olmadığı yönündeki ırkçı teori bugün de Batı akademilerinde hâlâ işlenmektedir. Buradan yola çıkarak ulaşılan sonuç ise şu olmalıydı: Dili bile geri olan bir topluluk, Batı kadar medeniyet oluşturma yeteneklerine en baştan sahip olamazlar…
İşin garibi oryantalist teori Batılılar için inşa edilmedi. Türkiye ve Batı Asya gibi meselenin öznesi olan ülkelere akademi, siyaset ve medya eliyle oluşturulan kültürel iklimle özel olarak yerleştirildi. Böylece bölge halkları kendi özlerinde kalkınmanın temel niteliklerinin bulunmadığına ikna edilmeye çalışılarak emperyalist sömürünün payandası olmaları devam ettirildi. Dahası ezilen dünyanın dost kuvvetleri birbirine düşman edilerek birbirleriyle dayanışmasının önüne geçilmesi hedeflendi. Büyük Türk devrimcisi Atatürk’ün İslam ülkeleri başta olmak üzere bölgesel paktlar kurması ve “Türk milleti zekidir” gibi ulusun kendine güvenen yapısını yeniden inşa etmesinin önemine yeniden dikkat çekelim. Çünkü Atatürk, oryantalist teorinin tam karşısında idi. Sosyal medyada Arap düşmanlığı yapanlara dikkat ederseniz, aslında kendi topraklarına ve insanına düşman olduklarını net bir şekilde görürsünüz. İster Türkçü ister laik maskesi takmış olsunlar, nesnel gerçeklik budur.
ARAP DÜNYASININ AVRASYA’YA YÖNELİŞİ
Türkiye’de Atlantikçi kuvvetler Arap ve Doğu toplumlarına karşı düşmanlık ededursun, bölge ülkeleri Atlantik’ten kopmaya ve gelişen dünyada yerlerini almaya devam ediyor.
BRICS’in geçen yıl yaz ayında Güney Afrika’daki son zirvesinde alınan kararla birlikte 1 Ocak 2024 itibariyle BRICS üye devlet sayısını ikiye katlayarak 10’a yükseldi. Türkiye’nin, ekonomisini borç batağına sürükleyen, Türk lirasının değerini ayaklar altına alan, emekçiyi kambur ilan eden Atlantik sisteminden kopma korkusundan girmeye cesaret edemediği birliğe giren yeni altı üye devletten birisi de Suudi Arabistan.
Suudi Arabistan’ın Asya’ya yönelişi yeni değil. 2021 yazında ABD ordusu Afganistan’dan utanç verici bir şekilde kaçarken Suudi ordusundan üst düzey yetkililer Moskova’da Rusya ile kapsamlı askeri anlaşma imzalıyordu. Suudi Arabistan Savunma Bakan Yardımcısı Prens Halid bin Selman’ın Rus Savunma Bakanı Sergey Şoygu ile verdiği görüntü Washington’da “ihanet” yorumlarına yol açmıştı.
Amerikan dış politikasına yön veren kurumlardan Foreign Policy (FP) dergisi, Suudi Arabistan’ın Rusya’yla, hem de Afganistan’da yaşanan felaket görüntülerin yaşandığı zamanda vardığı anlaşma ve Çin’le artan stratejik ilişkileri karşısında ABD’nin yeni bir stratejiye ihtiyacı olduğunu belirten uzun bir analizi yakınlarda yayımladı. “Riyad ve Tahran’ın neredeyse her konuda birbiri ile rakip olmasına rağmen her iki ülkenin de Rusya ve Çin’e destek vermesi” diye başlayan FP analizi, ABD’nin girdiği çıkmazı açıkça gösteriyor. Suudi Arabistan’ın Çin’le millî paralarla ticaret anlaşması yapması ve BRICS’e resmen üye olması da bölge ülkelerin Avrasya’ya yönelişini net olarak gösteren olgulardan.
Üstelik sadece Suudi Arabistan da değil. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)’nin 23 milyar dolarlık anlaşmayı bitirerek ABD’den F-35 savaş uçağı alımını iptal etmesi, Arap ülkelerinin birer birer Suriye ile diplomatik ilişkilere tekrar başlaması ve Çin Halk Cumhuriyeti ile artan stratejik ilişkiler, Arap yarımadasında da ABD sonrası Yeni Dünya’nın ayak seslerini kulaklarda çınlatıyor. Yeni yılla birlikte BAE de Suudi Arabistan gibi BRICS’in 5 yeni üyesinden biri oldu.
TÜRKİYE’NİN İTTİFAK BİRİKİMİ HEDEF ALINIYOR
Şimdi merceği yeniden ülkemize çevirelim. Türk Lirası 2023 yılında ABD doları karşısında yaklaşık yüzde 40 değer kaybetti. Peki Amerikan doları 2023 yılında küresel piyasalarda değer mi kazandı? Hayır. Dolar geçen yıl önemli para birimleri karşısında yüzde 2,7 değer kaybetti. Bu, 2020 yılındaki yüzde 5’lik düşüşten sonra yeni bir rekor. Şimdi Arap düşmanlığı ve bölge ülkeleriyle yakın ilişkilere girme tehlikesinin Atlantikçiler için anlamı daha iyi anlaşılır umarım. Türkiye’de buna hizmet eden kuvvetler de en nihayetinde Türk ekonomisinin Atlantik borç tuzağında boğulmasından, Mehmetçiğe kurşun sıkılmasından yana tavır almaktadır.
Dünya tarihi radikal bir dönüşüm sürecinden geçiyor. Süper kupa üzerinden Suudi Arabistan ve Türkiye arasına nifak sokma çabası basit bir denklemde tezahür etmedi. Mesele Arap düşmanlığı olunca en önde koşup, Mehmetçiğe kurşun sıkanları eğitip donatarak üzerimize salanlara bir çift lafı olmayanlardan da Türkçü olmaz.
Avrasya ve Atlantik kuvvetlerinin çatışması benzer başka olaylarda da karşımıza çıkacak. Abanın kadri yağmurda bilinir. Türkçülük maskesi altında Batıcı oryantalist tezlerle Arap düşmanlığı yapanlar, bölgedeki komşumuz 22 Arap devletini düşmanlaştırma çabası içinde. Hedef alınan Türkiye’nin ittifak birikimidir.