Suriye milliyetçiliği: Türk etkisi, laik özü

Arap ve Türk milliyetçiliğinin karşılıklı etkiletişimi uzun yıllar Batılı çevrelerce gizlendi. BAAS Arap milliyetçiliğidir, Arapların birliğinin savunucusudur, laikliğin kalkanıdır. Suriye’ye ‘Ilımlı İslam’ cüppeleri giydirmeye kalkışmak, ülkeyi bölmekten başka bir sonuç doğurmaz

Mişel Eflak, Cemal Abdülnasır ve Selahaddin Bitar (1958).

Şimdilerde BAAS’a saldıranlara bir küçük hatırlatma ile başlayalım. Irak’ı işgal eden ABD Komutanı General Franks’ın ilk işi BAAS’ı yasaklamak olmuştu(11 Mayıs 2003). O yasak, sonraları BAAS’a madalya oldu.

Kimse haksızlık yapmaya, atıp tutmaya kalkışmasın: İngiliz-Fransız-İtalyan emperyalizmine karşı mücadele içinde doğan ve gelişen Arap milliyetçiliği, 20. yüzyıla damga vuran düşünce akımlarındandır. Üstelik, Arap milliyetçiliğinin Suriye türevi, Türk milliyetçiliğinin izlerini taşır, dahası köklü bir laik karaktere sahiptir.

Kimse, hele bu günlerde, aklından çıkarmasın: Suriye, Anadolu ile en yakın ilişkideki Arap ülkesidir.

Meyselun'daki Suriye askerleri, 1920.

SURİYE MİLLİYETÇİLİĞİNDE TÜRK İZLERİ

Suriye milliyetçiliği de Avrupa’ya göre geç milliyetçiliklerdendir. Türk milliyetçiliğini arkadan izler. Tarihçi Orhan Koloğlu, milliyetçi Arapların kıskanç davranarak, Suriye millî mücadelesindeki Türk ulusal katkılarını örtbas ettiklerine dikkat çeker. (Bakınız: İskender Gökalp, Gregoire François Georgeon, Kemalizm ve İslam Dünyası, Kaynak Yayınları)

Aslında esas perdeleme Batılı güçlerden kaynaklanır. Türk milliyetçiliğinin öncü düşünürü İsmail Gaspıralı, Türk Yurdu’nda (1914) bölgede filizlenen milliyetçilik akımlarını şöyle niteliyor: “Kürt milliyetçiliği başlayalı on beş yıl oldu. Arap milliyetçiliği yirmi yıl önce başladı. Arnavut milliyetçiliği başlayalı otuz yıldan fazla zaman geçti. Ermeni milliyetçiliği en aşağı kırk, Bulgar milliyetçiliği altmış, Yunan milliyetçiliği seksen yıllık olmuştur.” (Aktaran Attilâ İlhan, Aydınlar Savaşı, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları)

Suriye’de milliyetçilik bizdeki Tanzimat akımına çok benzeyen, Arapların “Nahda” (Yeniden Doğuş) adını verdiği bir canlanma ile başlar. Uyanış daha çok dil ve kültür düzleminde idi. (Niyazi Berkes, Arap Dünyasında İslamiyet, Milliyetçilik, Sosyalizm)

Libya’daki Sunisi hanedanının, ülke İtalyan işgaline uğrayınca Anadolu’ya sığınacak kadar Türkiye’ye yakın olduğu tarihsel bir gerçekliktir.

İTTİHAT TERAKKİ VE ARAPLAR

Jön Türklerin öncülüğünde gerçekleşen II. Meşrutiyet, Arap milliyetçilerinin öncülerini derinden etkiler. Meclis’e giren Arap milletvekilleri de arayış içindedir. İttihat Terakki Arap coğrafyasında birçok kentte örgütlenir; en bilineni Mustafa Kemal’in adının geçtiği Şam’dır.

31 Mart Vakası, Şam dışında Arap vilayetlerinde yankı bulmaz (Bkz: Hasan Kayalı, Jön Türkler Araplar). Önde gelen Arap milliyetçilerinden, I. Dünya Savaşı yıllarını bir Osmanlı görevlisi olarak geçiren Sati El Hüsri’nin İttihat Terakki’den kopuşu, yenilgi ile biten I. Dünya Savaşı sonuna rastlar.

Suriye’de milliyetçilik akımı, I. Dünya Savaşı’ndan sonra ülkenin Fransız emperyalistleri tarafından manda yönetimine sokulması üzerine büyük sıçrama yapar, siyasal bir direniş hareketine dönüşür. Gizli Sykes-Picot Anlaşması’nın (1916) bölgeyi yeni, kanlı maceralara itmesi, Arap millî uyanışını hızlandırır. Dahası, Yunanistan’ın Anadolu’yu işgali, Batı’nın Filistin topraklarında Siyonist bir yurt kurma projesi, Arap milliyetçilerinin yüzünü bir kez daha Anadolu’ya çevirir.

MUSTAFA KEMAL PAŞA VE SURİYE MİLLİYETÇİLERİ

Savaşta Arap/Suriye topraklarını sonuna kadar savunan Mustafa Kemal Paşa, savaşın sonunda Türk ordusunu Torosların gerisine çeker ama aklı Suriye’de kalır. Mustafa Kemal Paşa manda yönetimine karşı çıkar, baştan itibaren Suriye milliyetçilerini destekler. 15 Aralık 1921’de Ankara’da görüştüğü Sovyet lideri Frunze’ye şu açıklamayı yapar: “Fransızların nüfuz sahasında bulunan Suriye’de Fransızlara karşı mücadele eden teşkilata ilham vermekte, manen desteklemekteyiz. Fransızların isteklerine karşın ilerde bu Fransız aleyhtarı teşkilatı geliştirmek ve güçlendirmek için yardım etmemiz gerekmektedir.” (Bkz, Yavuz Aslan, Mustafa Kemal Paşa-Frunze görüşmeleri, Kaynak Yayınları)

Emperyalist nutukların kafalarını karıştırdığı Arap aydınları, Fransız emperyalistleri bağımsızlık vaatlerini tutmayıp Suriye’de manda yönetimi kurunca, direnişe geçip Mustafa Kemal Paşa’dan yardım isterler. 1923 Mart’ında Mersin’de ziyaretine gelen Suriyeli aydınlara Mustafa Kemal Paşa “Suriye’nin kedi kaderini tayin etmesini arzu ediyoruz, yüzyıllar boyunca Osmanlı İmparatorluğu’na ait olan ülkelerin yabancı boyunduruğu altında inlemeleri kabul edilemez.” der. (ATABE, Bilal Şimşir, Dış Basında Laik Türkiye’nin Doğuşu)

SURİYE MİLLİYETÇİLİĞİNİN LAİK KARAKTERİ

Arap uyanışında dinsel kimlik giderek arka plana itilir. İlk Suriye milliyetçiliği fikirleri 1905’te Paris’te Necip Aziri adındaki Suriyeli Hristiyan Arap genci tarafından kağıda dökülür. (N. Berkes, age) Ancak etkileri sınırlı kalır.

Sömürgeciliğe karşı mücadele II. Dünya Savaşı yıllarında hız kazanır. Arap öncü milliyetçi örgütü BAAS Partisi 1940’larda Fransa’da okuyan bir grup genç ile Beyrut’ta okuyan bir başka grubun birleşmesi ile ortaya çıkar. BAAS’ın üç kurucusu ayrı inançlara bağlıdır: Hristiyan Ortodoks Mişel Eflak, Sünni Müslüman Selahattin Bitar ve Alevi Zeki Arsuz. Diriliş anlamına gelen BAAS’ın mücadele programının (1943) üç ilkesi; birlik (Arapların birliği), hürriyet (sömürgeciliğin tasfiyesi) ve sosyalizmdir (halkçılık anlamında). Laiklik de BAAS’ın temel ilkelerindendir. Bu, hangi inançtan olursa olsun, Arapların Suriye topraklarında yan yana, kardeşçe yaşaması anlamına gelir. Zaten Suriye milliyetçiliği ülkeyi etnik-dinsel temelde bölmeye kalkışan Fransız mandası ile mücadele içinde gelişir. BAAS’ın 1947’deki ilk kongresinde başkan seçilen Mişel Eflak, Suriye Anayasası’nın yazılışında İngilizlerin Hindistan’da açtığı tuzağa düşmez, sandalyelerin inanç guruplarına göre dağılımına kaşı çıkar. Aksi, dinsel bölünmedir. Dahası, Hristiyan Mişel Eflak İslamı, Arap vicdanını oluşturan temel unsurlardan biri olarak görür. Ona göre İslam bir din olmaktan çok, Hz. Muhammed zamanındaki milli Arap ruhunun bir ifadesidir.

II. Dünya Savışı sonrası yükselen Arap milliyetçiliğinin başlıca örgütü BAAS, örgütlenmede Suriye ile sınırlı kalmaz, milli örgütler Ürdün’de (1948), Lübnan’da (1949),Yemen’de (1951), Irak’ta (1951) kurulur.

Arap milliyetçiliğine ilk büyük darbeyi Batı desteğinde İsrail vurur. 1967 Savaşı’ndaki ağır yenilgi milliyetçiliğin yükselişini tersine çevirir. Milliyetçiliğin tökezlemesi, Batılı emperyalistlerin önünü açtığı kimi İslamcı örgütler tarafından doldurulmak istenir. Arap Baharı, Batılı emperyalistlerin yandaşları ile onlarla birlikte hareket eden İslamcı örgütlerin marifetidir.

Arap milliyetçiliğine ilk büyük darbeyi Batı desteğinde İsrail vurur. 1967 Savaşı’ndaki ağır yenilgi milliyetçiliğin yükselişini tersine çevirir.

BATI (MAĞRİB) ARAPLARI

Kemalizmin etkileri, Mağrib Arapları (Batı Arapları) üzerinde de derin etkiler yaratır. Fransızları Cezayir’den söküp atan Ulusal Kurtuluş Cephesi (FLN)’nin nüvesi Halk Partisi’ni kuran El Mesali El Haç, Mustafa Kemal Paşa hayranıdır. (Bkz. Kemalizm, İslam Dünyası) Tunus bağımsızlığının lideri Destur Partisi’nin kurucusu Habib Burgiba, Mustafa Kemal Paşa’yı kendine rehber beller. Fas’taki Rif Hareketi de Türk milliyetçiliğinden etkilenir. Libya’daki Sunisi hanedanının ülke İtalyan işgaline uğrayınca Anadolu’ya sığınacak kadar Türkiye’ye yakın olduğu tarihsel bir gerçekliktir.

SONUÇ

Arap ve Türk milliyetçiliğinin karşılıklı etkiletişimi uzun yıllar Batılı çevrelerce gizlendi. Şimdilerde kimi İslamcı çevreler aynı hatalara düşüyor. Ne var ki güneş balçıkla sıvanmıyor. BAAS’ın çeşitli hataları kuşkusuz olmuştur. Ancak milli köklerini kimse göz ardı edemez, gizleyemez. BAAS Arap milliyetçiliğidir, Arapların birliğinin savunucusudur, laikliğin kalkanıdır.

“Ilımlı İslam” cüppeleri giydirmeye kalkışmak, tarihin akışını tersine çevirmektir. Ülkeyi bölmekten başka bir sonuç doğurmaz.

Sonraki Haber