T24'ün Genel Yayın Yönetmeni Doğan Akın, Aydınlık'ın sorularını yanıtladı: Fonlanmıyoruz, raporda bulunmaktan hoşnut değiliz

T24'ün Genel Yayın Yönetmeni Doğan Akın, kurucuları arasında yer aldığı P24'ün fonlarının T24 için kullanılmadığını söyledi ve 'T24'e hiçbir fonun tek kuruşunu sokmadım' dedi

T24'ün Genel Yayın Yönetmeni Doğan Akın, kurucuları arasında yer aldığı P24'ün fonlarının T24 için kullanılmadığını söyledi ve 'T24'e hiçbir fonun tek kuruşunu sokmadım' dedi. Akın, Center for Amerikan Progress'in raporunda, T24'ün adının 'desteklenmesi gereken / desteklenen medya' kısmında geçmesinden hoşnut olmadığını söyledi.

ABD'nin Ankara Büyükelçiliği’nin Türkiye’de 'demokratik değerlerin güçlendirilmesi' bahanesiyle sivil toplum kuruluşlarına fon dağıtacağını açıklamasının ardından gözler yabancı kuruluşlardan fon alan medya kuruluşlarına çevrildi. Aydınlık, 29 Kasım'da yayınladığı “Yaratıcı yıkıcılık için medyaya destek fonları” başlıklı haberinde çeşitli raporlara göre fon alan kuruluşları gündeme getirdi. Haberle ilgili, Gazete Duvar, Bianet ve Medyascope sessizliğini korurken T24'ün kurucusu ve Genel Yayın Yönetmeni Doğan Akın fon almadıklarını söyledi. Akın'ın, Aydınlık'ın sorularına verdiği yanıtlar şöyle:

  • AYDINLIK: Genel Yayın Yönetmeni olduğunuz T24 hakkındaki, sizin imzanızı taşıyan metinde “Hiçbir şirket, kişi, kurum, kuruluş, dernek, örgüt, fon ve benzeri oluşumla bir ilişkisi bulunmayan, kendi ürettiği imkânlar dışında hiçbir dış kaynak tüketmeyen bağımsız internet gazetesi T24” nitelemesini yapıyorsunuz. Oysa sizin de kurucusu olduğunuz P24 platformunun web sitesinde işbirliği yapılan kurumlar arasında AB'den, ABD merkezli vakıflara ve Norveç Büyükelçiliği'nin de aralarında bulunduğu kurum ve kuruluşlar sayılıyor. Hem “Hiçbir şirket, kişi, kurum, kuruluş, dernek, örgüt, fon ve benzeri oluşumla bir ilişkisi bulunmama” iddiasını, yönettiğiniz internet gazetesi için bir bağımsızlık iddiası olarak ortaya koyup, hem de AB'den doğrudan ve ABD'den bazı vakıflardan yardım alan bir kuruluşta yönetici olmayı nasıl bağdaştırıyorsunuz?

'P24'ÜN FONLARI T24'E GELMEDİ'

DOĞAN AKIN: P24, gazeteci işsizliğinin kitleselleştiği bir süreçte, 2013 yılının Eylül ayında, T24'ten dört yıl sonra kuruldu. Evet, ben de kurucularından biriyim. Ancak yönetiminde değilim; hiçbir zaman vakit ayırma imkânı bulamadığım için yönetiminden ayrılmıştım.

P24 bir haber mecrası değil, nerelerden destek aldığını ilan ediyor ve aldığı destekler İçişleri Bakanlığı'nın/İstanbul Valiliği'nin kontrolü altında bulunuyor. Ayrıca, bildiğim kadarıyla bu dernek, hesapları üzerinde bağımsız denetim de yaptırıyor.

Diğer yandan kurucularından biri olmam, T24'ün bu derneğin aldığı desteklerden yararlandığı anlamına gelmiyor. Ben geçmişte örneğin Caz Derneği'nin kuruculuğunu, Anadolu Ajansı ile İnternet Medyası Derneği'nin yönetim kurulu üyeliklerini de yaptım. AB fonu kullanan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin üyesiyim, yine AB fonu kullanan Türkiye Gazeteciler Sendikası'nın da eski bir üyesiyim.

Geçmişteki bu konumum, nasıl T24'ün bu kuruluşların sağladığı imkânlardan yararlandığı anlamına gelmiyorsa, P24 için de aynı durum geçerli. P24'ün kullandığı fonlardan tek kuruş T24'e gelmedi. Bu T24'ün temel iddiasına aykırı.

Türkiye'de hangi medya mecrası ve sahibi bunu yapabilir; yıllardır bütün hesaplarımızı herkese açtım, kişisel malvarlığım dahil bütün varlığımızı açıkladım.

Altını çizerek yineliyorum:

T24 ABD'den, Rusya'dan, Çin'den, Avrupa'dan, şuradan buradan, herhangi bir devletten veya herhangi bir devlet uzantısından / kurumundan...

Yurt dışı veya yurt içinde herhangi bir fondan, herhangi bir kişi / kuruluş / dernek / şirket / kurum / organizasyon / hareket v.s'den bugüne kadar tek kuruş destek almadı, tek kuruş kabul etmedi. Bu durum; T24 hakkında açılmış beraatle sonuçlanan dava ve incelemeler vesilesiyle, MASAK raporlarıyla da teyit edildi, nokta.

'T24'ÜN YER ALMASINDAN HOŞNUT DEĞİLİM'

  • AYDINLIK: ABD'nin ünlü düşünce kuruluşu Center for Amerikan Progress fonlanan kuruluşları aktararak, T24'ü de bağımsız medyaya örnek gösteriyor. Bunu nasıl değerlendirdiniz? ABD ve AB'nin, Türkiye ve başka ülkelerin içişlerine karışma bahanesi olarak insan hakları, medya özgürlüğü gibi gerekçeleri kullanarak “bağımsız medyayı ve sivil toplumu destekleme” görüntüsüyle çeşitli fonları Türkiye'ye yönlendirmelerinin siyasi amacı sizce nedir?

DOĞAN AKIN: Center for Amerikan Progress'in haziran ayında yayımlanan raporunda T24 “fonlanan kuruluşlar” arasında sayılmıyor. T24'ü hedef alanlar, bu yalana da tenezzül ettiler. Raporda, bağımsız medyaların desteklenmesi gerektiği belirtilirken, bağımsız mecralara örnek olarak T24'ün adı veriliyor. Raporun Batı dünyası ve Rusya tarafından desteklenen mecralar bölümünde ise T24 yok, olamaz da zaten.

Yine de, “desteklenmesi gereken / desteklenen medya” ifadeleri içeren böyle bir raporda T24'ün yer almasından hoşnut değilim. Ancak T24 etkili olduğu için ve 'yeni ana akım' olarak değerlendirilen mecraların başında görüldüğünden, Türkiye'de de dünyada da yerli yersiz birçok tartışmada örnek gösteriliyor. Bu duruma bayılmıyorum, ancak anlıyorum da. Gazetecilik bir kamuoyu işidir ve tartışılırsınız da. Yeter ki niyet edilmiş yalan dolan karışmasın. Ben diyorum ki, T24'ü tartışmak istiyorsanız buyrun, her soruya açığız.

Sorunuzun diğer kısmına gelince...

Hiçbir devletin Türkiye'nin içişlerine karışması savunulamaz. Bu ABD için de, Çin için de, Rusya için de, Avrupa devletleri için de; dünya düzenini şekillendiren ve kendilerinde içişlerine müdahale hakkı ve imkânı bulan bütün devletler için de geçerli.

Ancak Avrupa Birliği bir devlet değil, Türkiye'nin neredeyse 60 yıldır ortak/üye olmaya çalıştığı, Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren Türkiye’nin vizyonunu temsil eden uluslarüstü bir kurum. Türkiye'nin, anayasasına, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni iç hukuk hükümlerinden daha öncelikli olarak yerleştirdiği bir kurum. Türkiye'nin, bireysel başvurularda yargılama yetkisini tanıdığı bir kurum. Türkiye hakkında, resmi makamlarla da görüşerek, her yıl “İlerleme Raporu” yazan bir kurum. Türkiye'nin mali kaynaklarını daha fazla kullanmak istediği bir kurum. Nihayet, Türkiye'nin demokratik ve ekonomik standartlarına uymayı taahhüt ettiği bir kurum.

Dolayısıyla AB'nin Türkiye mesaisini, devlet ve devlet dışı kurumlar için kullandığı fonları “içişlerine müdahale” olarak görmek; “Türkiye devleti ve toplumunun AB'den içişlerine müdahale etmesini talep ettiğini” düşünmek gibi bir mantık hatası doğurur. AB, Türkiye'de yargı mensupları için de fon kullanıyor, kadın hakları için de, bazı medya mecraları -T24 AB desteği de kullanmadı- için de. İfade özgürlüğünden medya özgürlüğüne, insan haklarından adil yargılanma hakkına bir dizi temel hakkın; siyasi, hukuki ve sosyal hak ve ödevlerin Türkiye'nin kendisinin AB'ye taahhüt ettiği haklar/görevler olduğunu unutmamak gerekir.

'İNSAN HAKLARI İÇ İŞ DEĞİLDİR'

Diğer yandan “insan hakları” bahane olamaz. İnsan hakları ihlalleri, bir ülkenin sadece iç işi olarak kabul edilemez. İnsan hakları ihlalleri insanlığın sorunudur; başta devletler olmak üzere güçlülere karşı korunarak, alan kazanarak gelişmiştir. İnsan hakları ülküsü eşittir, bölgesel/ülkesel değil evrenseldir. Hiçbir devletin "kendi iç işi" olarak insan haklarını çiğnemesi kabul edilemez.

İlgili uluslarüstü kurumların da en azından temel hareket noktası insan haklarının korunmasıdır.

Örneğin; Birleşmiş Milletler, herhangi bir ülkeyi İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'ne uymaya çağırdığında o ülkenin içişlerine karışmış olmaz.

Veya AİHM, İsviçre'ye karşı Doğu Perinçek'i haklı bulduğunda İsviçre'nin içişlerine karışmış olmakla suçlanamaz.

Türkiye Batı Trakya Türklerinin veya Bulgaristan'daki Türklerin karşı karşıya kaldığı insan hakları ihlallerine tepki gösterdiğinde Yunanistan'ın/ Bulgaristan'ın içişlerine karışmış olmuyordu.

Velhasıl, devletler ile uluslarüstü kurumları birbirine karıştırmamak gerekir. Burada kavramsal bir tartışma yapıyorum. Yoksa Avrupa Birliği'ni Kıbrıs konusundan Doğu Akdeniz meselesine kadar birçok meselede son derece yanlı ve yanlış politikalar içinde görüyorum, ama tartışma bu değil.

Fonlara gelince... Fonlarla ilgili özel bir mesaim ve bilgim yok. Bütün fonların yapısı, niyeti, hedefi elbette aynı değil. Ancak gazeteci olarak devlet uzantılı olanlara 'şüphenin yararı' penceresinden ve ciddi bir mesafeyle bakarım.

'FON KULLANANLARI PEŞİNEN SUÇLAMIYORUM'

  • AYDINLIK: Türkiye'de yıllardır gazetecilik yapan bir gazeteci olarak, gazetelerin ve gazetecilerin yabancı devlet veya fonlardan destek almasını gazetecilik etiği ile nasıl bağdaştırıyorsunuz?

DOĞAN AKIN: Kişisel olarak doğru bulmadığım için T24'e hiçbir fonun tek kuruşunu sokmadım. Doğru bir şekilde yapıldığında gazeteciliğin kendi gelirini üretecek bir meslek olduğunu düşünüyorum, ki T24'ün serüveninde en büyük iddia budur.

Bu benim kişisel değerlendirmem; fon kullanan gazetecilik mecralarını ve gazetecileri peşinen suçlamıyorum. Ancak hangi gazetecilik / habercilik mecrası ve hangi gazeteci kaynaklarından yararlandığı fonları, aldığı miktarları ve nerelere kullandığını şeffaf bir şekilde kamuoyuyla paylaşmıyorsa ciddi bir etik ihlal yapıyor demektir.

Gazete ve gazetecilerin devletler tarafından desteklenmesi ise, kategorik olarak reddedilmesi gereken, gazeteciliğin doğasına aykırı, öncelik ve amacı "gazetecilik olamayacak" olan etik ve tehlikeli bir ihlaldir, kabul edilemez.

Sonraki Haber