Tarih şahidimdir

Yıldırım Koç’la sürdürdüğümüz yazışmayı uzatmanın anlamı var mı, bilmiyorum. Yazıştıkça anlaşmazlık artıyor. Aslında anlaşmazlık ne kadar derinde, kestiremiyorum. Emperyalizme karşı mücadelede anlaşıyor gibiyiz ama söz Taliban’a gelince işler çatallaşıyor.

Y. Koç bana hitaben yayımladığı yazıda “Karanlık Taliban” savını sürdürüyor.(1) Koç’a göre “İlericilerin-devrimcilerin önderliğindeki emperyalizme karşı mücadelede gericiler de cepheye alınabilir. Aksi takdirde birliktelik gericiliğe hizmet eder.” Y. Koç burada İran örneğini veriyor. (Batı Asya’da 2021’de bölgeyi gericileştiren İran oluyor, bu hesaba göre). Peki, dincilerin, aşiret reislerinin, önderlik ettiği antiemperyalist mücadeleleri ne yapacağız? İşçi sınıfının, demokratik halk örgütlenmesinin, halka bilinç taşıyan “devrimci aydınların var olmadığı koşullarda ne yapacağız? Ya o koşulların doğmasını bekleyeceğiz (artık kaç yüz yıl sürerse) ya da ellerimizi, teorimizi kirletmemek adına, hacılı-hocalı cephelerden uzak duracağız, yani uzaktan seyredeceğiz. Oh ne ala…

Tarihsel maddecilik bu mu? Biz Yıldırım Koç ile aynı gemide miyiz?

O zaman tarihte çok kısa bir gezinti yapalım, orada yaşananları gözlemleyelim.

ARAP DÜNYASINDAN ÖRNEKLER

Bilinen Milli Mücadele örneklerini, Sütçü İmamları, “ölüm kalım parası”nı M. Kemal Paşa‘ya teslim eden Rifat Börekçi Efendileri vb... Uzatmayacağım.

Uzağa gitmesine de gerek yok. Koç’a çalışma arkadaşı M. Bedri Gültekin’in kitabını tavsiye edeceğim.(2) İslamcı hareketlerin başlangıcını Napolyon’un 1798’deki Mısır Seferi’ne kadar geri götüren Gültekin “Cezayir’de Şeyh Abdülkadir’in Arap ve Berberi kabilelerini birleştirerek Fransa’ya karşı 1830 yılından 1847 yılına kadar süren büyük direnişe önderlik ettiğini”(3), Abdülkadir’in günümüzde Cezayir’de milli kahraman olarak anıldığını vurguluyor. Ardından Mısır’daki Mehdi Hareketi’ni (1881) ve Somali’deki Muhammed Hasan Abdullah liderliğindeki Dervişler İsyanı’nı (1890’lar) hatırlatıyor. Bunları Libya’daki Ömer Muhtar ve Fas’taki Abdülkerim (RİF) hareketi izliyor. Koç, 19. yüzyılda Çad’da önce Zübeyir’in ardından oğlu Fadlallah’ın önderliğinde sürdürülen, Ömer Muhtar’ın da katıldığı mücadeleyi de anlatıyor.

Sonra Kafkasya’ya geliyor sıra. Bir başka Şeyh çıkıyor karşımıza, Rus istilacılarını yıllarca uğraştıran Şeyh Şamil.

Y. Koç, M. Bedri’nin kitabının 27.-30. sayfalarını dikkatle okursa beni daha iyi anlayacak. Madem laf açıldı, o kitapta olmayan ya da özet halinde yer alan bir-iki tarihsel olaya biraz daha yakından bakalım.

MUTİNY YA DA SEBOY (SİYAHİ İSYANI) 1857

Türk kaynakları İslamcılığın doğuşu ve gelişimi hakkında daha yakınlardaki şahsiyetlerle ilgilidirler. Ancak emperyalist işgale karşı İslamcı tepkinin ilk doğduğu yer, Hindistan’dır. İngiliz birlikleri içinde Afganistan Savaşı’na katılan Müslüman askerler topların ateşlenmesinde kullanılan fitilin domuz yağı ile karıştırıldığını fark edince, isyan ederler. Hinduların da karıştığı isyan Kuzey Hindistan’a yayılır. Marx’ın “Hindistan’ın ilk milli isyanı”(4) olarak nitelediği ayaklanma, İngiliz birlikleri tarafından güçlükle bastırılır. Delhi’deki son Babür hükümdarı Muzaffer Bahadır Şah tahttan indirilir, gözlerine mil çekilerek Rangoon’a sürüne yollanır. 3 oğlu ise anında idam edilir.

Hindistan’ın uluslaşma sürecinin Seboy Ayaklanması ile başladığı söylenebilir.

HİLAFET HAREKETİ

Ülkemizdeki dinci çevrelerce istismar edilen Hilafet Hareketi, Sevr Anlaşması’nın Türkiye’yi parçalamayı amaçladığı ortaya çıkınca Hindistan’da ortaya atılır. Türkiye’nin bölünmemesi için büyük bir kampanya yürütürken, Ankara’daki milli harekete destek olmak için büyük bir mali kampanya başlatır. Hint ulusal hareketinin öteki liderleri, Gandi ve Nehru harekete destek verirler, Gandi Hilafet Hareketi’nin yürütme kuruluna girer.

Hilafet Hareketi milli mücadelenin, Sovyetlerle birlikte başlıca dış destekçisidir.

TAİ-PİNG AYAKLANMASI (ÇİN, 1850-1864)

Taiping Ayaklanması 19. yüzyılda Çin’i sarsan siyasi- dinsel nitelikli ayaklanmadır. Ülkenin büyük bölümünde geniş çaplı kargaşaya, milyonlarca kişinin ölümüne yol açtı, King hanedanının (1644-1912) yıkılış sürecini başlattı.

Ayaklanmanın önderi Hong Xiuquan adlı yoksul bir köylüydü. Hristiyanlık öğretilerinden esinlendiğini, Tanrı'nın oğlu olduğunu, Çin’e reformlar yapmak üzere gönderildiğini öne sürdü. Yandaşlarını harekete geçirerek bir ayaklanma başlatan Hong, Ocak 1851'de Tanrısal Büyük Barış Krallığı'nı (Taiping Tianguo) kurduğunu ilan etti.

Yeni dinin mülkiyette ortaklık sloganı, açlıktan kırılan birçok köylü, işçi ve madenciyi hareketin saflarına çekti.

Yeni dinde fahişelik, zina, ayak bağlama, kölelik, kumar, afyon, tütün ve şarap içmek yasaktı. Ordunun son derece düzenli bir örgütlenmesi vardı.

Taiping yönetimi altında Çince basitleştirildi. Erkeklerle kadınların eşitliği ilan edildi. Bütün mallarda ortaklık ilkesi benimsendi ve toprakların eşit biçimde paylaştırılmasına yönelik adımlar atıldı.

Sonraki yıllarda hem milliyetçiler, hem de komünistler bu ayaklanmanın mirasına sahip çıktılar.

İRAN İSLAM DEVRİMİ

Yıldırım Koç, İran İslam Devrimi’ne de haksızlık ediyor. Evet mollalar komünistlere, Tudehçilere vb çok eziyet ettiler, zulmettiler. Ancak, demokratik haklardaki geriliğe rağmen İran İslam Devrim’nin bölgede, antiemperyalist mücadelede olumlu rol oynadığını teslim etmek gerekiyor.

EMPERYALİZM Mİ TALİBAN MI?

Yıldırım Koç, onun gibi düşünenler adına “Cüneyt kardeş”e şu soruyu soruyor: “Emperyalizm mi, Taliban mı?

Emperyalizm can çekişen tekelci kapitalizm değil miydi? Kötülüklerin kaynağı değil miydi? Yıldırım Koç, bu soruya olumlu yanıt verir gibi yaptıktan sonra başlıyor Taliban karanlığını sıralamaya...

Koç abi, kusura bakma ama, bundan “ABD ehven-i şer, hiç olmazsa Taliban gibi kadınları örtünmeye zorlamıyor” sonucu çıkmıyor mu? Çok açık çıkıyor.

Tam 20 yıldır Afgan dağlarını milyonlarca mermi ile döven, milyonlarca insanı göçe zorlayan, ülkeyi yaşanmaz hale getiren, koca ülkeyi afyon tarlasına çeviren ABD değil mi? Basit bir soru sorayım: Yıldırım Koç, Kandahar’da doğmuş olsaydı, “Emperyalizm mi, Taliban mı” sorusuna nasıl bir yanıt verirdi? Emperyalizmin tasfiye edildiği, zayıflatıldığı bir ülkede demokrasi, hak-hukuk daha kolay, daha çabuk serpilmez mi? Kadınların can güvenliği de, ırz güvenliği de daha koruma altında değil midir?

Yıldırım Koç abiye son bir hatırlatma: Afganistan’ı tartışıyoruz. Tek bir fabrikanın olmadığı, tarımın afyon ekimine dönüştürüldüğü, 20 yıldır hatta 40 yıldır bombalar altında yaşayan bir ülkeyi… Daha ne diyeyim?

(1) Y.Koç, Haber2021.com, 214.09.2021
(2) M.Bedri Gültekin, Siyasal İslam Yükselişi ve Çöküşü
(3) M.Bedri Gültekin, age, s.27
(4) Sitaram Yechury, 1857: The First War of Independence, People’s Diary of Freedom Struggle
Sonraki Haber