Tarım sigortalarında doğal afetler iklimsel ısınma ve enerji sinerjisi

Yaşamakta olduğumuz küresel salgının gene küresel boyutta olmak üzere bizleri en çok etkileyen sorun olarak süreceği anlaşılmaktadır. Bu nedenle de uluslararası toplumun uzun soluklu, sürdürülebilir ve küresel boyuttaki kalıcı önlemlerle tepki vermesi gerekmektedir. Bu tür tepkileri zamanında ve yerinde vermek adına alınması gereken temel önlemlerin tarımsal sigortalar gibi olayların arkasından gelen, olayların takipçisi, artçısı ve kaynaktaki sorunu maskeleyici ve öteleyici değil de öncü (proaktif) ve uzun soluklu olması gerekmektedir. En olumsuz senaryo olan her zamanki senaryoda doğal afetlerin hem genliği hem de sıklığı inişli-çıkışlı olmak üzere giderek artmaktadır. Bu durumdan tarım ve hayvancılık sektörü de çok etkilenmektedir. Günümüzün kısa vadeli günlük önlemleri ile ürünün sigortalanması mali zararları kısmen azaltabilir ve dolayısı ile tarımsal sürdürülebilirlik çerçevesinde doğal afetler eğrisinin eksenini biraz aşağı çekebilir, ancak uzun vadeli tarımsal kaybı geri getiremez ve dolayısı ile kalıcı bir çözüm olamaz. Son senaryoda ise bütüncül, öncü ve uzun soluklu küresel çözümlerle bu tür sorunların çok büyük ölçüde önlenebilme ve afetler- zarar ekseninin sıfıra bile yaklaştırılma olasılığı bulunmaktadır. Bu son senaryonun iki ana boyutu vardır. Bunlar:

  1. Tarım sigortalarından daha öncelikli olarak tarımsal teknoloji destekleri ve
  2. Tarım ve hayvancılıkta tümleşik enerji sinerjisi projeleridir.

Giderek krize dönüşen iklimsel ısınma sadece atmosferi ve çevremizi değil insanlığı, aynı oranda da tarım ve hayvancılık sektörünü artan bir hız ve boyutta tehdit etmektedir. Ülkelerde giderek kurak veya çok nemli iklimler hâkim olmakta, küresel bağıl nem en az riske sahip yüzde 50 değerinden uzaklaşmakta ve her türlü risk artmaktadır. (Şekil-1)

CO2 SALIMLARININ ESAS SORUMLULARI KİMLER?

Sanayi, bina ve ulaşım sektörünün sorumlu olduğu doğrudan CO2 salımları toplam küresel salımların çok büyük bir bölümünü teşkil ettiği gibi ek olarak enerji kaynaklarını akılcı kullanmadıkları için önlenebilir CO2 salım sorumlulukları bulunmaktadır. Örneğin, yoğuşmalı bir kazanın ısıl verimi yüzde 95 olabilir ama aynı kazanda yaklaşık 2000oC sıcaklıkta yanan doğal gazın sadece ısıtmada (60oC) kullanılması durumunda enerji kalitesinin yani katma değer üretme potansiyelinin en az yüzde 95’i yıkılmaktadır ve bunun geri dönüş olanağı yoktur.

Bu orantısız durum sosyal sorumluluk-çevresel sorumluluk-doğal afetler bileşkesinde haksızlık yaratmaktadır. Sigorta sistemi maddi zararı belirli ölçüde telafi ederek tarımın sürdürülebilmesine katkı vererek, gelecek birkaç mevsim ekime destek olsa da asıl soruna çözüm getirmeyecek, insan kaynaklı iklimsel ısınmaya bağlı doğal afetler artarak devam edecektir. Bu nedenle, sigorta mekanizması maddi zararın belirli ölçülerde giderilmesi dışında asıl soruna çözüm değildir. Bunun yerine maddi kaynaklar kademeli olarak teknolojik desteklere kaydırıldığında iklimsel ısınmaya karşı kalıcı önlemler devreye girmeye başlayacak ve uzun vadede sigorta ödemelerine talep azalırken tarımda büyük atılımlar ve ulusal katma değere bağlı maddi kazanımlar, daha da önemlisi gıda güvenliği ve insan sağlığına katkı sağlanacaktır. Geçici dönemde ise tarımda doğal afetlerin güncel çeşitliliğine uygun biçimde genişletilmiş bir sigorta sisteminin uygulanması, aynı zamanda enerji sinerjili teknik çözümlere de mali kaynakların giderek artan oranlarda aktarılması zorunludur. Aksi halde, sadece genişletilmiş bir sigorta sistemi ile yetinilirse ödeme ve prim yükleri giderek artarken kalıcı çözümlere ayrılabilecek maddi kaynaklar tükenecek, bunun sonunda daha çok ürün zararı ve daha çok sigorta ödemeleri oluşarak ciddi bir kısır döngü oluşacaktır. (Şekil 2)

Bu bağlamda, tarım sektörü zayıflayarak sürdürülebilir olmaktan çıkacak ve tarım sektörü de sigorta sistemi de birlikte çökecektir. Halbuki kısa sürede optimum bir kaynak yönetimine geçilebilse, sıcak ve soğuk dalgaları gibi henüz sigorta kapsamında olmayan afetlerin de sigortalanabilir doğal afetler kapsamına alınması sonucu iklimsel ısınmaya bağlı doğal afetlere karşılık tarımsal ürünlere ve çiftçiye ciddi biçimde teknik çözümlerle destek olunurken proaktif bir yöntemle tarımsal ürünler daha afet olmadan korunacaktır. Bu süreçte, tarımda verim, gıda güvenliği ve kalite de giderek artmış olacak, böylece, tarıma ayrılan bütçe daha yararlı, katma değerli ve sürdürülebilir uygulamalara kaydırılarak (Yerli tohum geliştirme ve ıslahı, tarım çiftlikleri, doğaya dirençli seralar, sulama kanalları gibi) ulusal bütçemizin daha akılcı dengesi sağlanacaktır. Tarımsal ürünleri ve hayvancılığı giderek doğrudan etkileyen yeni doğal afetler şunlardır:

Sıcak dalgaları, soğuk dalgaları: Giderek şiddet, sıklık ve etki süreleri uzamaktadır.

Kasırga, hortum, dolu, sel, fırtına ve benzeri hava anomalileri: Örneğin Türkiye’de önceleri hemen hiç görülmeyen hortumlar artık hemen her yerde olmaktadır. Toprak erozyonu da artmaktadır.

Kum Fırtınaları: Ülkemizde hemen hiç görülmeyen kum fırtınaları da afet kapsamına alınmalıdır. Geçtiğimiz günlerde Polatlı yöresindeki kum fırtınası bir anda yöreyi çöle benzetmiştir. Bu olaydan tarım ve hayvancılığın da olumsuz etkilenmemesi söz konusu olamaz.

Sigorta Sisteminin Çöküşü: Tarımsal zararlar ile iklimsel ısınma arasındaki kısır döngü: Artan iklimsel ısınma ile doğal afetler kapsamında sigorta kapsamı genişletilse bile Pareto yasasınca mali kaynaklar giderek kuruyacak ve temel amaçtan uzaklaşılmış olacaktır. Bu arada ozon katmanının incelmesi sonucu yeryüzüne ulaşan zararlı mor ötesi (UV) ışınların tarım, hayvancılık ve insan sağlığına olan zararları da unutulmamalıdır.

İNSAN KAYNAKLI İKLİMSEL ISINMANIN ATMOSFERİK YAPISI

İnsan kaynaklı ve tarım dışı tüm sektörlerin oluşturduğu CO2 salımlarının ve termik santral, vb. tesislerin soğutma kulelerinden atmosfere saldıkları su buharı ile oluşan ısıl örtü tümleşimi büyük bir sera etkisi yaparken yere yakın olan troposfer sıcaklığı artmakta fakat bu sıcaklık örtüyü geçip ozon tabakasına ulaşamamaktadır. Stratosferdeki ozon tabakası da bu nedenle giderek soğuyarak incelmekte ve zaman zaman delinmektedir. CO2 salımlarının neden olduğu küresel ısınma ile ozon tabakası sıcaklığının aylık değerlerine bakıldığında, aralarında tam bir ters simetri olduğu görülmektedir: küresel ısınma artarken ozon tabakası soğumaktadır. Bu ters simetri sonucunda da stratosfer giderek yer yüzüne yaklaşmakta, troposfer sıkışmakta ve doğal afetler hem periyot hem şiddet hem de afet çeşidi olarak artmaktadır. Ayrıca, zararlı güneş ışınları yeryüzüne daha şiddetli ulaşmakta ve tarım gene zarar görürken iklimsel ısınma da artmaktadır. Sonuçta, bu tümleşik zararlar zincirinde herkesten çok tarım zarar görmektedir. Bu nedenle tarım sektörünün bu afetlere korunaklı duruma dönüştürülmesi ve kısır döngülerin kırılmaları için 3. faz önlemleri gerekir. Aşırı kuraklık veya aşırı nem de tarıma zararlı olup en azından tarım ürünleri yelpazesinde konum değişikliklerine gidilirken asla genetik mühendislik çözümlerine itibar edilmemelidir. Diğer bir değişle, doğal afetlere dayanıklı ürün geliştirelim derken insan sağlığı ile ciddi biçimde oynanmamalıdır. Aksi halde insan kaynaklı problemlerimize bir yenisini eklemiş oluruz. Bunun yerine, en sağlıklı ve kalıcı çözüm, yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı bir tarımsal mekanizasyon ile bu tür enerji kaynaklarının enerji sinerjisi içerisinde en akılcı biçimde değerlendirmesidir. Bu bağlamdaki çalışmalar sayın Prof. Dr. Güngör Yavuzcan, Prof. Dr. Bilge Erdiller tarafından Ankara Üniversitesinde 1970’li yılların başında başlatılmış gene aynı zamanda ODTÜ’de o zamanın öğretim görevlisi Birol Kılkış tarafından başlatılmıştı. Ancak bu başlangıç çalışmalarının enerjinin akılcı kullanımına yönelik devlet sorumluluğundaki projelere dönüşümleri bir türlü gerçekleşmemiştir. Hâlâ rüzgâr türbinleri veya güneş enerjili PV santralleri ile sadece güç üretimine takılı kalmış vaziyetteyiz. Dünyada her şey elektrik değildir. Bu nedenle yenilenebilir enerji kaynaklarının tarım ve hayvancılıkla çok farklı, bütüncül bir düzeyde yenilenebilir enerji-tarım-hayvancılık-ürün örtüşmesinde ele alınması gerekir. Bunun için vakit asla geç sayılmaz, yeter ki bir an önce bütüncül bir akılcılıkla yeni uygulamalar geniş bir biçimde ARGE faaliyetleri ile bütünleştirilerek, Tarım ve Orman Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile TARSİM kuruluşunun birlikteliğinde, aralarında olası çelişkileri de çözecek şekilde projeler üreterek, üniversiteler, TÜBİTAK, Sanayi ve Teknoloji Bakanlıklarının eşgüdümü sağlanır.

TERS SİMETRİ

İzlediğimiz olaylar iklimsel ısınmanın asıl nedeni olan insan kaynaklı CO2 salımlarının giderek artarken aynı oranda doğal afet risklerinin arttığı, ozon tabakasının giderek inceldiğini göstermektedir. Bu etkenlerin tümü tarımsal afet risklerinin de 1970’li yıllardan itibaren sıcak ve soğuk dalgaları gibi önemli afetlerle daha da çeşitlenmesine neden olmaktadır. Dikkat edilecek olursa, 1700’lü yılların sel, yağmur, dolu, kar gibi binlerce yıllık geleneksel atmosferik afetleri hâlâ uluslararası birçok tarım sigorta sistemlerinde aynen yer almakta, ancak güncel afetler, örneğin sıcak ve soğuk dalgaları, kum fırtınaları, zararlı UV ışınlarının ürünsel zararları, 1975 yılından beri üzerinden neredeyse yarım asır geçmesine rağmen hâlâ poliçelere yansıtılmamış biçimde bir kenarda durmaktadır.

Bu durum sürdüğü sürece tarımsal sigorta sistemleri 1700’lü yılların koşul ve kapsamlarının dışına çıkamayacak ve dar bir çerçevede kalmaya devam edeceklerdir. Bu eksikliğin maalesef Türkiye’deki poliçelere de yansımaya devam ettiği anlaşılmaktadır. Sıcak ve soğuk dalgaları afet kapsamına alınmadığı sürece bu yöndeki kalıcı önlemlere yönelik 21. yüzyıl teknolojilerinin uygulamaya geçirilebileceği düşünülemez. Artık küresel salgınlarla oluşan işgücü ve ürün ihraç kayıpları vb. etmenlerde tarım sigortası kapsamına alınmalıdır.

Tüm yukarıda sıralanan gerekçe ve gerçeklere karşılık, TARSİM Web sitesindeki bilgilere dayanarak küresel ısınmanın en önemli üç doğal afetinden birisi olan ve en hızlı biçimde şiddetlenen sıcak ve soğuk dalgalarına bağlı tarımsal zararların sigorta kapsamı dışında kaldığı görülmektedir.

- DEVAM EDECEK -

Sonraki Haber