Tartışmalarla vizyona giren filmde çizilen portre: Siyaseten yalnız bir Atatürk

Atatürk’ün hayatını anlatan filmin 2 bölümünde, büyük devrimci liderin yalnızlaştırıldığını gördük. Halbuki her siyasi kararda yanında önemli kadroların olduğunu biliyoruz. Siyasi alanda yalnız, ortak akıldan uzak, sadece kendi kafasında kararlar alan bir Atatürk imgesi en hatalı anlatım.

Vizyona girmeden önce tartışmalara neden olan Atatürk filminin 2. bölümünü, önceki gün basın ön gösteriminde seyrettim. Gösterimden önce yapımcılar basın mensuplarının sorularını yanıtladı, film hakkında bilgi verdi, yeni projelerden bahsetti. İlk film Atatürk’ün çocukluğundan Birinci Dünya Savaşı’na kadarki süreci, ikinci film de Gelibolu muharebelerinden 15 Mayıs 1919’da Yunanların İzmir’i işgal edişine kadarki dönemi anlatıyor. Yapımcılar, Milli Mücadele dönemini kapsayan bölüm için de çalışmaların sürdüğünü açıkladı.

Yalnızca ikinci filmi değerlendireceğimiz bu yazının başında belirtelim, film tarihsel olarak çok fazla ayrıntıyı ele almış. Senaristler, Atatürk’ü etkili anlatmak için yoğun çalışma yürütmüş. Açıkçası bu konuda bir nebze başarılı oldukları da söylenebilir. Aras Bulut İğemli’nin oyunculuğunu izlediğinizde Atatürk’ün mücadele kararlılığını görebiliyorsunuz. Emeği geçen herkesi tebrik ederim.

Filmde dikkat çeken bazı sahnelere ilişkin şerh düşmek gerektiğini düşünüyorum. Bunlar arasında elbette maddi tarihsel hatalar da var. Ancak bizim asıl odaklanacağımız kısım, filmdeki siyasi yanlışlar.

KARARLARI YALNIZ KENDİ VERİYOR

Öncelikle yanlış aktarılan en önemli kısım, Atatürk’ün siyaseten yalnız olduğu vurgusu. Atatürk, İttihatçılarla sorun yaşıyor, doğru. Ancak kendi çevresindeki isimlerle de teması hiç yokmuş gibi yansıtılmış. Her kararı kendisi düşünen, planları sadece kendisi yapan, kimseye danışmayan, herkesin fikrini reddeden, herkesle sadece kavga eden, fikirlerini kimseye anlatmayan, psikolojik sorunlar yaşayan, sadece etkileyici sloganlarla hitap eden bir Atatürk var.

Savaşta emrindeki komutanları dinlemeyen, kendi bildiği doğrulara göre hareket eden bir Atatürk görüntüsü çiziyorlar. Bunun doğru olmadığını biliyoruz. Sivas Kongresi tutanaklarını okuduğunuz zaman Atatürk’ün bir hafta boyunca çok az söz aldığını, manda gündeminde hiç söz almadığını görüyorsunuz. En çok delegeler konuşuyor, Atatürk de onları dinleyip anlamaya çalışıyor. Ortak fikirlerden süzülen kanıyla en doğru karara ulaşıyor. CHP’yi de devleti de böyle yönetti.

Filmde bu vurgunun işlendiği bir bölüm de Mondros imzalandıktan sonra İstanbul’da geçen 6 ay… Mustafa Kemal Paşa, Birinci Dünya Savaşı bittikten sonra Yıldırım Orduları Komutanlığından alındı. İstanbul’a gelerek 16 Mayıs 1919’da yola çıkışına kadarki sürede Milli Mücadele’yi planladı.

TAMAMEN ZIT AKTARILAN 6 AY

Bu planlama çoğu zaman Atatürk’ün Şişli ve Akaretler’deki evinde yapıldı. Toplantılara İsmet İnönü, Fevzi Çakmak, Ali Fuat Cebesoy, Kazım Karabekir, Fethi Okyar, Rauf Orbay, Refet Bele gibi isimler katıldı. Milli Mücadelenin seyri, Kuvayı Milliye hareketlerinin nasıl düzenli hale getirileceği, silahların İstanbul’dan Anadolu’ya nasıl götürüleceği, İstanbul Hükümeti ve padişahı mücadeleye dahil etme çabaları, savaşın maliyesi, Sovyetlerle ilişkiler vb. hepsi bu toplantılarda konuşuldu.

Filme baktığımızda bu olgu, tam tersi şekilde yansıtılıyor. Geçmiş korkuları ve travmaları peşini bırakmayan, rüyalarında karabasan (Yüzüklerin Efendisi’ndeki Nazgüllere de benziyor) gören, hiç kimseyle iletişim kurmayan, İsmet İnönü’nün yüzüne bile bakmayan, emir subaylarına yalan söyleyen, padişaha gerçek fikrini anlatmayarak sinsi sinsi Milli Mücadeleyi sadece kafasında planlayan bir Atatürk var. Hatta bu vurgu, bir sahnede Atatürk’ün ağzından şöyle aktarılıyor:

“Bir şey yapacağım, ben yapmazsam kimse yapmayacak.”

Her şeyi sadece Atatürk yaptıysa “Kuvayı Milliye hareketi nasıl başladı?” diye sormamız lazım. 6 aylık süredeki İstanbul toplantılarının hiçbirine değinilmemesi büyük bir eksiklik.

POPÜLERLİĞİN KURBANI LİDER

Atatürk büyük devrimci bir önder. Yaptıkları dünyayı etkilemiş birisi. Onu popüler kültüre kurban ederek yasak aşk yaşatmak sığ bir yaklaşım olmuş. Bunu ilk yayın yeri olan Disney+ için eklediklerini düşünüyoruz. Mustafa Kemal, cepheden her döndüğünde soluğu Madam Corinne’nin yanında alıyor. Birliktelik yaşadıktan sonra ayrılıp işine gidiyor. Filmdeki en sıkıcı sahneler de bunlardı.

Zombi sahnesi de açıkçası abartı olmuş. Atatürk, önemli kararların eşiğindeyken yalnız başına kalıyor ve psikolojik travma yaşıyor. Bu sahnelerden birinde de Çanakkale Savaşında şehit olan askerleri hatırlıyor. Şehitler zombi gibi canlanıyor ve Atatürk’ün üstüne gidiyor. O da ne yapacağını bilemez halde çaresizleşiyor. Sonunda o çaresizlikten çıkınca “mükemmel” kararlarını açıklıyor. Aslında Atatürk’ü anlatmanın en etkili yolu, bilimsellik… Atatürk’ü sadece olgulara dayanarak vermek bile etkileyici olması için yeterli. Hayatı büyük mücadelelerin ortasında geçen bir devrimci lideri popüler öğelerle anlatmaya gerek yok. Hatta bu yöntem, onun gerçek etkileyiciliğini düşürüyor.

ENVER’LE İKİ ÇİZGİ MÜCADELESİ

Filmde Enver Paşa ve Atatürk arasındaki mücadele çok belirgin yansıtılmış. Enver, Atatürk’le hep karşı karşıya olan bir konumda. Özellikle 1915-1918 arasını ele aldığımızda bunun doğru olduğunu söyleyebiliriz. Ancak Enver Paşa’yı tamamen yanlış çizgide konumlandırmak doğru değil. Atatürk’ün çizgisini anlatırken Enver Paşa’yı sadece hırsları ve kıskançlıklarıyla anlatmak da Enver Paşa’yı sığlaştırmak oluyor. Bir sahnede Enver Paşa, Atatürk’ün başkomutan veya padişah değil tanrı olmak istediğini söylüyor. O yüzden de Atatürk’ü hep kıskanıyor ve onu engellemek istiyor. Enver Paşa’yı kıskançlığıyla değil siyasi kararları üzerinden anlatırsanız iki çizgi mücadelesini doğru yansıtmış olursunuz. Çünkü Enver Paşa, sadece kıskançlıktan ibaret birisi kesinlikle değildi.

HARİTA SAHNELERİNİN ETKİLEYİCİLİĞİ

Filmde en beğendiğim bölümlerin harita sahneleri olduğunu söylemeliyim. Hiçbir Atatürk filminde görmediğimiz ya da az gördüğümüz bir ayrıntıydı. 1915-1918 arasındaki savaşlar, haritalar üzerine bol bol anlatılıyor. Düşman saldırısı, Mustafa Kemal Paşa’nın savunma ve harekat planları hep haritalar üzerinde tartışılarak yansıtılıyor. Bu hem akılda kalıcılığı sağlıyor hem de mücadelenin ne kadar zor verildiğini gösteriyor.

Atatürk’ün mücadele kararlılığının da iyi yansıtıldığını belirtelim. Muş’ta Ruslara karşı savaş verirken Nuri (Conker) Bey, Mustafa Kemal’in emrini yerine getirmediği için görevden alınıyor. Atatürk bu sahnede Nuri Beye çok sert yaklaşıyor. Aslında mesele, savaşta emri yerine getirip getirmeme meselesi değil. Burada vatan mücadelesindeki kararlılık aktarılıyor. Filmin her yerinde “vatan”, “millet”, “memlekete” vurgusu da bu yüzden çok fazla.

Sonraki Haber