TBMM Başkanı Mustafa Şentop: İstikbale giden yolda yol arkadaşıyız

Panelde konuşan TBMM Başkanı Şentop, 'Akıllı yol arkadaşı yolun yarısıdır' Rus atasözünü hatırlatarak, 'Rusya sadece komşumuz değil aynı zamanda istikbale giden yolda dostumuz ve işbirliği ortağımızdır. Türkiye ve Rusya doğru yoldadır' dedi

Moskova Antlaşması'nın 100’üncü yılı nedeniyle TBMM Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop’un himayelerinde ve Bilkent Üniversitesi işbirliği ile “16 Mart 1921 Moskova Antlaşması’nın 100. Yıl Dönümünde Türk-Rus İlişkileri” konulu panel düzenlendi. TBMM Tören Salonu'nda gerçekleştirilen panelde açılış konuşmalarını TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Rusya Federasyonu Ankara Büyükelçisi Aleksey V. Yerhov, Bilkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Abdullah Atalar ve Türk-Rus Toplumsal Forumu Eş Başkanı ve Ak Parti İstanbul Milletvekili Ahmet Berat Çonkar yaptı.

MEHMET PERİNÇEK’E TEŞEKKÜR

Kremlin Sarayı'nda imzalanan Moskova Antlaşması'ndan görüntülerin izlenmesi sonrasında konuşan TBMM Başkanı Mustafa Şentop, “Moskova Antlaşması özel bir yere sahiptir. Bu antlaşma aynı zamanda TBMM Hükümeti'nin Rusya tarafından tanınması ve doğu sınırlarımızın belirlenmesi bakımından önemli bir metindir. Bu antlaşma ile iki ülke dayanışma içinde birbirlerine destek olma konusunda bir karara varmışlardır. Türkiye Rusya ilişkileri elbette çok daha köklüdür. Az önce seyrettiğimiz görüntüler o zamanın ruhunu bugüne taşıyan görüntülerdir. O gün kameraya yansıyan görüntülerle masanın iki tarafı arasındaki samimi dostluğa şahit olduk. Görüntülerin günümüze kadar ulaşmasını sağlayan Rusya Devlet Arşivlerine ve görüntüleri bizlere sunan değerli akademisyen Mehmet Bora Perinçek’e teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı.

‘AVRASYA COĞRAFYASININ İKİ KÖKLÜ DEVLETİ’

“Avrasya coğrafyasının bu iki köklü devleti bir araya gelerek işbirliği yaptığında olumlu neticeleri hep birlikte müşahede ediyoruz” diyen Şentop konuşmasında, “Soğuk Savaş'ın en zor zamanlarında dahi ideolojik farklılıklara rağmen komşuluk hukuku ve karşılıklı saygı temelinde büyük projeleri başarılı şekilde hayata geçirdiğimiz bir hakikattir. Panelimizi, iki ülke arasındaki işbirliğinin yoğunlaştığı ve birçok uluslararası meselede gözlerin Türkiye ve Rusya Federasyonu’na çevrildiği bir dönemde gerçekleştiriyoruz. Moskova Antlaşması, 1. Dünya Savaşı sonrasında Türkiye-Rusya ilişkilerine yön vermiştir. Antlaşma, Cumhuriyet'in ilk yıllarından başlayarak 1930’lu yılların ortalarına kadar devam eden işbirliği ruhunun temelini oluşturan bir zemindir. 60’lı yılların sonuna doğru işbirliği anlayışı tekrar öne çıkmıştır. 2000’li yıllar ise ikili ilişkilerde ivmenin arttığı bir dönem olmuştur” beyanlarında bulundu.

‘İŞ DÜNYASINI YATIRIMA DAVET EDİYORUZ’

Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Putin’in Türkiye’ye ilk resmi ziyaretini 2004’te gerçekleştirdiğini kaydeden Şentop, “Güçlü devlet geleneğine sahip ülkelerimiz arasındaki ilişkilerin yeni paradigmalar çerçevesinde kurumsallaştırılması ve istikrarlı bir zemine kavuşturulması önemli bir ihtiyaçtır. Bu anlayışla Üst Düzey İşbirliği Konseyi'ni 2010’da hayata geçirdik. İki büyük ve güçlü ülke olarak ticaret hacmimizi 100 milyar dolar seviyesine çıkarmaya kararlıyız ve bu potansiyele sahibiz. İki ülke nüfusu ve ihtiyaçları dikkate alındığında büyük imkanlar bulunmaktadır. Bu çerçevede iş dünyasını Türk ve Rus pazarlarına daha fazla yatırım yapmaya davet ediyoruz. Turizm, ikili ilişkilerimiz açısından özel öneme sahiptir. İnşaat firmalarımız Rusya’nın dört bir yanında birçok inşaata imza atmıştır. Bir başka stratejik alan ise enerji sektörüdür. Türk-Akım Projesi faaliyete başladı. Akkuyu Nükleer Güç Santrali projesi de planlandığı gibi ilerlemektedir. Bu ortak projeler büyük yatırımlar ve büyük başarılardır” şeklinde konuştu.

‘AKILLI YOL ARKADAŞI YOLUN YARISIDIR’

Türkiye-Rusya işbirliğinin bölgesel ve uluslararası meselelerde de anahtar bir rol oynadığını ifade eden Şentop, “Müşterek gayretlerimiz sayesinde Suriye’de binlerce masum insanın hayatı kurtarılabilmiştir. Libya’da barış ve istikrarın tesisiyle ülkenin toprak bütünlüğünün korunması ilkeleri çerçevesinde yapıcı diyalogumuz devam etmektedir. Bir Rus atasözünü paylaşmak isterim: Akıllı yol arkadaşı yolun yarısıdır. Rusya sadece komşumuz değil aynı zamanda istikbale giden yolda dostumuz ve işbirliği ortağımızdır. Türkiye ve Rusya karşılıklı olarak aklıselim sahibi yol arkadaşları olmalıdır. Türkiye ve Rusya Federasyonu doğru yoldadır” diye konuştu.

100 YIL ÖNCEKİ TEHDİTLER GEÇERLİ

Dr. Mehmet Perinçek de konuşmasında şunları vurguladı:

"Türkiye ve Rusya için 100 yıl önce olduğu gibi bugün de aynı tehditler ve imkanlar söz konusudur. Günümüzde iki ülkenin zorunlulukları, Moskova Antlaşması’nın imzalandığı dönemin zorunluluklarıyla karşı karşıyadır. İki ülke işbirliği içinde bu sorunları aşabilir, milli güvenliklerini sağlayabilir, ekonomilerini geliştirebilirler. Ancak bu şekilde bölgemizde işbirliğiyle refah ve barışa sahip olabiliriz.

"Bu bakımdan Kafkasya’da işbirliği örnektir. 1920’lerde nasıl Kafkas Seddi tehdidiyle karşılaştıysak, bugün de bölgemiz ve Suriye’de PKK/PYD, IŞİD belasıyla karşı karşıyayız. Sadece burada değil, Güney Kafkasya, Doğu Akdeniz, Karadeniz ve Libya’da da emperyalist tehdide karşı Türkiye-Rusya işbirliği mecburiyettir.

"Moskova Antlaşması sadece tarihten bir belge değildir. Bugüne ve yarına ışık tutacak ve yol gösterecek bir belgedir. O yüzden 1920’lerin ruhu ve kararlılığı için aynı stratejik işbirliği bugün de ihtiyaçtır ve zorunluluktur."

'DOSTLUĞUN TEMELLERİ 100 YIL ÖNCE ATILDI'

Rusya'nın Ankara Büyükelçisi Aleksey Yerhov da panelde yaptığı konuşmada, Moskova Antlaşması’nın isminin 'Dostluk ve Kardeşlik Antlaşması' olmasına dikkat çekti.

Bunun diplomasi alanında son derece seyrek kullanılan bir formül olduğunu belirten Yerhov, "Bu isim, o zor dönemin romantik ruhunu tam olarak yansıtmaktadır. Bununla birlikte antlaşma, kulağa tamamen güncel gelen ve günümüzdeki Rusya-Türkiye ilişkilerinin gelişmesi açısından çok ilgi çeken bazı fikirleri içermektedir” dedi.

Yerhov konuşmasında daha sonra şu mesajları verdi:

STRATEJİK YOLUN TAMAMLANMASI

"Anlaşmada 'iki halktan biri için ortaya çıkan her türlü zorluklar diğerinin durumunu kötüleştirir' ifadesi yer alıyor. Bu belge, iki ülke arasında 'kalbî ilişkiler ve yıkılmaz dostluk' geliştirmeye yönelik stratejik yolu da tanımlamaktadır. Antlaşmanın birçok maddesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenliğinin Rusya tarafından kabul edilmesiyle doğrudan ilgilidir. Bu da, genç Türk Devleti için en önemli meseleyi teşkil ediyordu.

"Antlaşma, Sovyet Rusya’nın 'daha önce Türkiye ile Çarlık Hükümeti arasında akdedilen her türlü parasal ve başkaca yükümlülüklerden' feragat etmesini kapsamakta, kapitülasyon rejimini iptal etmekte olup anlaşmayla birlikte tarafların kendi topraklarına yerleşmiş olan diğer tarafın vatandaşlarına en elverişli duruma erişme hakkının sağlanması da kabul edilmiştir."

KAĞIT ÜZERİNDE KALMADI

"Rusya tarafından Türkiye’nin egemenliğinin desteklenmesi sadece kağıt üzerinde kalmadı. Sözleşmenin hazırlanmasına paralel olarak, Moskova’da Dışişleri, Dış Ticaret Halk Komiserlikleri ve Devrimci Askeri Konsey'in temsilcilerinin yer aldığı bir askeri heyet çalışmalar yürütüyordu. Türkiye’nin acil ihtiyaç duyduğu silah, mühimmat ve diğer malzemelerin listesi Sovyet Hükümeti'ne sunulmuştu.

"Antant ve müttefiklerine karşı yürütülen bu savaşta Türk askeri tarafından kullanılmış tüfek mermilerinin yarısından fazlası, her dört tüfekten biri, her dört toptan biri ve her üç top mermisinden biri Sovyet Rusya tarafından temin edilmiştir.

"Ankara Hükümeti tarafından Almanya'dan alınan 22 savaş uçağı Türkiye'ye Rusya üzerinden nakledilmiş ve bununla ilgili herhangi bir gümrük harcı ve vergi alınmamıştır. Bu uçaklar, Novorossiysk Limanı’ndan 'Şahin' adlı gemiyle çok gizli ve hızlı bir şekilde Türk kıyısına ulaştırılmıştı. Uçakların sevkıyatı, Türk Ordusu'nun taarruza başladığı tarihe yetişmiş ve uçaklar Anadolu cephesinde çok başarılı bir şekilde kullanılmıştır."

DENİZALTI İLE YOLCULUK

"Novorossiysk’ten Türkiye’ye aynı yöntemle silah ve mühimmat gönderilmekteydi. Diplomatik heyetlerin ve kuryelerin yolculukları için Sivastopol ile İnebolu arasında üç Sovyet denizaltısı kullanılıyordu. 27 Mart 1920 tarihinde Fransız Mareşal Foch, kendi hükümetine gönderdiği raporda şunları yazmıştı: 'Rusya’dan her ne pahasına olursa olsun devam eden deniz sevkıyatları ile Türk halkının eşsiz fedakarlığı, onları hiçbir zaman zor durumda bırakmayacaktır.'"

80 MİLYONLUK ALTIN

"Günümüz tarihçilerinin verilerine göre Rusya, Türkiye’nin milli kurtuluş hareketine toplam 80 milyon Türk lirası değerindeki altınla yardım etmiş olup bu rakam, 1920’lerde TBMM’nin yıllık bütçesinin biraz üzerindeydi. Sovyet uzmanları Ankara’da iki barut fabrikasının kurulmasına yardımcı oldu, Rusya mühimmat fabrikası için Türkiye’ye donanım tedarik etti ve mobil matbaa ile film gösterim cihazlarının satın alınması için maddi yardım sağladı. Mihail Frunze, Trabzon’da Türk yetkililere cephelerde anne babalarını kaybeden çocuklar için yetimhane kurulması amacıyla 100 bin ruble değerinde altın bağışladı."

TÜRK SANAYİSİNE DESTEK

"1935 ve 1937 yıllarında Sovyet ekipmanlarının tedariki sayesinde Kayseri ve Nazilli’deki tekstil fabrikaları açıldı. Sovyetler Birliği, Türk ağır sanayisinin gelişimine daha sonraki dönemlerde de büyük katkı sundu. Örneğin, 1970’li yıllarda Türkiye’nin modern metalürji endüstrisinin temelleri (İskenderun Demir ve Çelik Fabrikası) Sovyet yatırımları sonucunda atıldı. SSCB’nin ekonomik desteği ile Arpaçay su deposu inşa edildi, Seydişehir’de bir alüminyum fabrikası ve bir dizi enerji şirketi kuruldu."

BÖLGE İSTİKRARI

"Ülkelerimiz arasında 100 yıl önce temeli atılan dostluk ilişkileri, bölgedeki istikrarın, iki ülke halkının gelişiminin ve refahının bu ilişkilere ciddi bir şekilde bağlı olduğu günümüzde özellikle önem taşımaktadır. Bilhassa vurgulamak isterim ki, Rusya ile Türkiye arasındaki ekonomik işbirliği, nükleer dahil enerji, altyapı tesislerin inşası ve turizm endüstrisi gibi stratejik önem taşıyan alanlarda devam etmekte ve bu, halklarımız arasında karşılıklı anlayışın oluşmasını ve halklarımızın yakınlaşmasını sağlamaktadır.

"Geçen hafta ülkelerimizin liderleri Vladimir Putin ve Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla gerçekleştirilen Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin 3. güç ünitesinin temel atma törenindeyken Moskova Antlaşması’nı düşündüm. Zira halklarımız, bugün bu kadar başarılı bir şekilde gelişen dostluk ilişkilerinin ve karşılıklı çıkarlara dayanan işbirliğinin sağlam temelini o zamanlarda atmışlardır."

Etkinliği Vatan Partisi adına Genel Sekreter Yardımcısı Yusuf Tuncer takip etti.
Sonraki Haber