Tehdit iddiasında kadın haklı bulundu

Anayasa Mahkemesi, ayrıldığı eski sevgilisi tarafından tehdit edildiği iddiasıyla yaptığı şikayetten sonuç alamayan kadının başvurusunu haklı buldu. Yüksek Mahkeme, maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine hükmetti.

Ayten K. 7 Ağustos 2017 tarihinde şikayetçi olarak İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına ifade verdi. Ayten K. ifadesinde, şikayetçi olduğu Ş.Y.B. ile bir dönem birlikte olup bu kişinin evli olduğunu öğrendikten sonra ayrıldığını, Ş.Y.B.’nin kendisini telefonla arayarak veya mesaj atarak tehdit ettiğini belirtti. Ayten K. ifadesinde Ş.Y.B.’nin kendisini tehdit etmesi nedeniyle telefon numarasını değiştirdiğini, İzmir’e ailesinin yanına gitmek zorunda kaldığını, bu kişinin annesini ve ağabeyini de arayarak tehditlerine devam ettiğini ileri sürdü. Ayten K. 10 Mayıs 2018 tarihli dilekçesinde ise Ş.Y.B.’nin kendisini eposta ve sosyal medya hesapları üzerinden taciz ve tehdit etmeye devam ettiğini, çalıştığı işyerindeki kişileri arayarak kendisini işten attırmaya çalıştığını, buna ilişkin bilgi ve belgeleri sunduğunu ifade etti.

BİREYSEL BAŞVURU YAPTI

Ayten K’nın belirtilen şikayetleri üzerine başlatılan soruşturma sonucunda İstanbul (Anadolu) Cumhuriyet Başsavcılığı 10 Nisan 2019 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi. Kararda; başvurucunun daha sonradan sunduğu yazışma içeriklerinde tehdit içerikli mesajların olmadığı vurgulandı. Bu karara yaptığı itiraz da reddedilen Ayten K. Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu. Başvuruyu inceleyen Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü, maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine karar verdi.

KARARIN GEREKÇESİ

Anayasa Mahkemesi kararında şu ifadelere yer verildi:

“Başsavcılık tarafından başvurucunun esaslı iddiaları karşılanacak ölçüde objektif ve kabul edilebilir bir değerlendirme yapılmadığı, başvurucunun taleplerinin neden kabul edilmediğine yönelik makul, doyurucu bir açıklama getirilmediği anlaşılmaktadır. Somut başvuruya konu olan süreçte verilen kararların başvurucunun maddi ve manevi varlığının korunması ve geliştirilmesi hakkının içerdiği güvenceleri koruyacak şekilde ilgili ve yeterli gerekçe içermediği değerlendirilmiştir. Sonuç olarak kamusal makamlarca üstlenilmesi gereken pozitif yükümlülüğün gerektirdiği şartların somut olayda yerine getirilmediği anlaşıldığından Anayasa’nın 17. maddesinde düzenlenen maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.”

Sonraki Haber