Tencerede taş kaynamaz

ZERRİN ÖZTÜRK

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Lozan Barış Antlaşması’nın 100. Yılında ekonomimizin motorları ters çalışıyor, savrulup hızla yere çakılmaya doğru gidiyor. Karnını doyurma, ev kirasını, elektrik-su-doğalgaz-telefon faturalarını ödeme mücadelesi adeta savaşa dönüşmüş, milleti canından bezdirmiş durumda.

Kurulan hükümetin en önemli bakanlıkları girdikleri sınavlarda, halktan her gün geçmez not alıyorlar. Kreş fiyatları, çalışan kadının bütçesinin çok üstünde, analar isyanlarda.

Pazarda, manavda, marketlerde fiyatlar eli de cebi de yakıyor, pahalılık dizginlenemiyor. Akıllara zarar fiyat artışlarına, pazarın sahipsizliği, ticari denetimsizlik bir yana,  yaş-kuru sebze ve meyvenin çoğu zaman bulunamaması da eklendi.

Kaşıkla verilen maaş zamları, KDV ve ÖTV ile, Şahıs ve Kurumlar vergileriyle kepçe kepçe elden çıkıyor. Kimsenin maaş zamlarına sevinmeye mecali kalmamış halde, vatandaş büyük hayal kırıklıkları içinde birbirine dert yanıp duruyor.

Vatandaşın sorunlarını, anaların ucuz kreş sorununu devletten başkası çözemez. Özel sektörün insafına terk edilen kadınıyla erkeğiyle çalışanlarımız, geçim zorluklarıyla boğuşmaktan bunalıma girmeye başladı.

Çözümün, Batı yanlısı borçlanma ekonomisi mantığı ile gelmeyeceği açık. Bunu, kahvedeki emekli, tarladaki çiftçi-işçi, filesini dolduramayan kadınlarımız dahi görüyor. Borçlanmadan medet ummakla, Türkiye’nin varlıklarını yeniden haraç mezat satmakla bu devran dönmez. Dönebilir mi?

Türkiye nüfusunun önemli bir bölümünü oluşturan emekliler, şimdi kendisiyle birlikte çocuklarının ailelerine de bakmak zorunda kalıyor. Memur ve işçi emekli maaşları, ekonomik hayatın adeta dayanağı oldu.

Maaş zamlarında vaatlerin yarattığı eşitsizlikler, bunalımı derinleştiriyor. Kadınlar, ekonomik ev tasarruflarında mucizevi yollar bulmaya çalışıyorlar. Neoliberal çarkların içine kadını, çocukları, gençleri itersiniz de bilmez misiniz ki rüzgâr eken fırtına biçer. Biriken öfkenin homurtularını duymuyor musunuz?

Vatan için canını, malını, varlığını veren bu fedakâr yüce milletten, verdiğinden çok almaya bakanların, milletinden çok küreselci yabancıya sırtını dayayanların sonu hep hüsran olmuştur. “Aç kalırım ama vatansız kalamam” diyen gökçe gönüllü analarımızın tencerelerine el uzatmaya gelmez.

Bu Cennet vatan topraklarının bereketinin, insanının hünerli çalışkanlığının, vefasının boşa harcanmaması için, büyük seferberlikler hepimizi bekliyor. Üretim devrimi şart ve her bir kadın, her genç, her birimiz birer Atatürk olmalıyız. Milli Atılımlara yönelmeliyiz.

Umutlarımızı büyüteceğiz. Çünkü büyük mücadeleler büyük umutları gerektirir. Mücadele gücümüzü umutlarımızla her gün büyüterek, bir olacağız.

Yedi düvele ram olan değil, vatanına, bayrağına, toprağına ve milletine yâr olan, en önemlisi kendine güvenen bir millet çağlayanıyız biz.

Tencerede taş kaynamıyor, öfke fokurduyor. Küreselciler, milli devlet düşmanları ayağını denk alsın. Meydanlar, emperyalizmin zulmüne karşı kaynama noktasıdır. Bizden söylemesi.

Sonraki Haber