'Terk etmeleri istenebilir'

Emekli Kurmay Albay Doç. Dr. Ömer Lütfi Taşçıoğlu: (Harekât sırasında Hava İndirme Tugayı 1. Paraşüt Taburunda Piyade Komando Teğmen rütbesinde Takım Komutanı olarak görev yaptı)

Ömer Lütfi Taşçıoğlu

“Bilindiği üzere BM Barış Gücü ihtilaflı bölgelerde meydana gelebilecek çatışmaları önlemek üzere kurulmuş bir mekanizmadır. EOKA teröristlerinin adanın tamamını Yunanistan’a bağlamak üzere 1963’te Türklere karşı başlattığı saldırılar ve Türkiye’nin tepkileri nedeniyle BMGK’nın 186 sayılı kararıyla 1964 yılında BG göreve başlamış, ancak çatışmalar durdurulamamıştır.

“1974’te Yunanistan’ın adayı kendisine bağlamak üzere Nickos Samson üzerinden yaptığı darbeyle Makarios’u devirmesi ve Türk-Rum ortak devletine son vermesi üzerine Türkiye’nin garantörlük hakkını kullanarak başlattığı Kıbrıs Barış harekâtı ile adada zaten sulh ve sükûn sağlanmış ve Barış Gücüne ihtiyaç kalmamıştır.

“Yunanistan’ın adaya çıkardığı askeri birliklerden ve RMMO’dan oluşan 54.000 kişilik askeri gücün adadaki Türk halkını kitleler halinde katletmesini görmezden gelen BMGK’nın, 20 Temmuz 1974’te Türkiye’nin adaya müdahale etmesini müteakip adadaki tüm işgalci güçlerin adadan çıkarılması konusunda aldığı 353 sayılı karar BMGK’nın tarafsızlığını yitirdiğini ve 5 devletin hâkim olduğu BMGK mekanizmasının gözden geçirilmesinin bir zorunluluk olduğunu ortaya koymaktadır.

2004’te Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) AB üyesi yapılmış ancak KKTC’nin varlığı nedeniyle AB Kıbrıs’ın tamamına sahip olma hedefini gerçekleştirememiştir. Bu sorunu kendi çıkarları doğrultusunda çözebilmek için ABD ve AB; KKTC’yi yok etmek ve Kıbrıs Türklerini GKRY’ye azınlık olarak bağlayarak tek bir devlet çatısı altında Rumlarla birleştirmek hedefine yönelmiştir. Türkiye ve KKTC yönetimi iki devletli yapıdan başka çözüm olmadığını BM’ye bildirmiştir. Kararın açıklanmasından sonra BMGK’nın Barış Gücü’nün süresini Türkiye’ye ve KKTC’ne sormadan 6 ay daha uzatması ve Türkleri Rumlarla birleşmeye zorlayan çözüm önerilerinde bulunması KKTC’nin rızası olmadan alındığı için hukuken geçersiz bir karar olmasının yanı sıra BMGK’nın tarafsızlığını yitirdiğini gösteren bir utanç vesikasıdır.

BMGK hukuken sakat kararla Rumları Kıbrıs’ın tamamının temsilcisi olarak kabul ettiğini ve adadaki Türk varlığını tanımadığını deklare etmiş olmakta ve Türkleri Rumlara azınlık olarak bağlanmaya zorlamaktadır. Bu durumun kabul edilmesi mümkün değildir. KKTC’nin BM Barış Gücü’nün KKTC topraklarını terk etmesini isteme hakkı ve Barış Gücü KKTC topraklarını terk etmediği takdirde bunları güç kullanarak kendi toprakları dışına çıkartma hakkı doğmuştur. Türkiye Cumhuriyeti yetkililerinin de bu kararların uygulanmasında KKTC yönetiminin arkasında durması gerekir.”

Sonraki Haber