Teşkilat ustası Talât Paşa:Posta memurluğundan devrim önderliğine
Talât Paşa, devrimci bir siyasi örgütü kuran, yöneten, geliştiren ve iktidar yolunu açan örnek bir liderdir. O, bağımsız, onurlu, kalkınmış bir ülke için kararlılıkla, cesaretle, umutla mücadele etti. Hiç vazgeçmedi
Talât Paşa, 15 Mart 1921 günü, bir Ermeni tarafından, Berlin’de evinin bulunduğu sokakta vurularak şehit edildi. Katilin İngilizler tarafından Berlin’e gönderildiği, onlardan talimat ve para aldığını polise itiraf ettiği, Ankara’da bir Amerikan ajansına atfen duyuruldu.
NEDEN ÖLDÜRÜLDÜ?
Talât Paşa Berlin'de bir köşeye çekilip sürgün yaşamı sürdürmüyor. Hemen siyasi ve örgütsel çalışmalara başlıyor. Kendine hedefler belirliyor. Mustafa Kemal'in Anadolu’da verdiği kurtuluş mücadelesinin yurt dışındaki temsilcisi gibi çalışıyor. Tüm Türkleri ve Müslümanları İngiliz emperyalizme karşı mücadele etmeye çağırıyor. Tüm çabasını bu hedefe yöneltiyor.
Berlin'deki evinin yanında bir büro açıyor. Doğuluları bir araya toplamak amacıyla "Şark Kulübü"nü kuruyor. Şark Kulübü, Berlin'deki Azeri, Hintli, Mısırlı ve diğer Kuzey Afrikalılarla İttihatçıları bir araya getiriyor. Talât Paşa'nın bunların barınabilmeleri için kiraladığı bir yurt binası ile yine buranın masrafının karşılanması için açılan bir kahvenin de aynı amaca hizmet etmesi planlanıyor. Şark Kulübü bünyesinde yapılan çalışmalar ve örgütlenmelerle, İslâm ülkelerinde ihtilâl eylemleri çıkarmak; İngilizlerle, Fransızların cephelerini genişletmek; böylece Ankara'ya destek olmak amaçlanıyor. Cemiyetin çalışma alanı Fas, Tunus, Cezayir ve Trablusgarp’tır.
O yıllarda Avrupa’da olan, siyasi olarak etkin kurum ve kişilerle görüşüyor. Konferanslara katılıyor. Ulaşamadığı kişilere mektup yazıyor. Bu etkin konumuyla İngiliz emperyalizminin hedefi oluyor. Bu mücadeleler İngiltere’nin neden İttihatçı önderleri öldürmeyi hedeflediğini net bir biçimde ortaya koyuyor.
KOMUTAN DA NEFER DE OLABİLİR
Talât Paşa, bu mücadele sürecinde Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğini kabul ediyor. Onu bütün gücüyle yürekten destekliyor. Paşa için vatanın yararı, her türlü kişisel kaygının üstündedir. Vatan için komutan olduğu gibi nefer de olabilir. İkisi için de aynı derecede gönüllüdür. Mustafa Kemal'e yolladığı mektuptaki sözleri bunu kanıtlıyor. Kendisinden “askerce bir itaat” beklenebileceğini belirtiyor. Mektubun son satırları yüreğinin Anadolu’daki mücadeleyle attığını gösteriyor: “Bizlere gelince istediğiniz şekle girmek, istediğiniz tarzda çalışmak, arzu ettiğiniz hususi ve umumi türlü fedakârlığı yapmak en büyük emelimizdir. Muvaffakiyetinize bütün kalbimizce duacıyız.”
Anadolu’daki direnişi güçlendirmek ve bu mücadelenin sesini dünyaya duyurmak için adeta çırpınıyor. Çabaları sözlerini kanıtlıyor. Mustafa Kemal’le arasında bir çekişme olmadığını tüm arkadaş ve dostlarına duyuruyor. Onu lider olarak destekliyor ve dostlarını da bu amaca katmaya çalışıyor. Mustafa Kemal’in mücadeleye ilişkin tekliflerini kabul ettiğini çevresine yayıyor. Malta'da bulunan Mithat Şükrü Bey’e (Bleda) yazdığı mektupta Mustafa Kemal ile haberleştiğini; Berlin'de elde ettiği bütün bilgileri kendisine yazdığını; bundan Mustafa Kemal'in çok memnun kaldığını anlatıyor.
Talât Paşa, ülke içindeki İttihatçılara yazdığı mektuplarla onlardan Mustafa Kemal'in emrine girmelerini istiyor. Bu konuda Karakol Cemiyeti Başkanı Albay Kara Vasıf Bey, Mustafa Kemal’le Sivas Kongresi’nde görüşüyor. Yine Hüsamettin Ertürk'ün naklettiğine göre, Talât Paşa, eski Teşkilat-ı Mahsusa mensuplarına da yazarak onlara, Mustafa Kemal Paşa'nın ardından gitmelerini tavsiye ediyor.
Cemâl Kutay belge vermemekle birlikte Talât Paşa'nın ölümünden evvel Enver Paşa'ya da bir mektup yazarak ondan Mustafa Kemal'i rahat bırakmasını istediğini açıklıyor. Yine Cemâl Kutay önemli bir bilgi daha veriyor: “Talât Paşa Berlin'de bulunduğu sırada, Almanya'dan milliyetçi Alman subayları kanalıyla Anadolu'ya silah sağlamaya çalışıyordu, hatta ölümünden evvel İtalya üzerinden Antalya'ya yapılan bu silah sevkiyatını bizzat ele almak istediğini de hatıralarında söylemektedir.”
BİRLEŞTİRİCİDİR HALKÇIDIR
Talât Paşa hep birleştirici olmuştur. Ziya Gökalp, birleştirici özelliğiyle onu Nuh Peygamber’e benzetiyor. Ayrıca yaşanan var olup olmama koşullarında, birlik daha da büyük bir önemdedir. Bu düşüncesini şöyle açıklıyor: “Bugün üzerimize düşen vazife, mazideki umumi ve hususi hataları unutarak geniş bir fikirle herkesin kabiliyetinden azami istifade ve bu suretle umumi gayeyi temine çalışmak olmalıdır.”
Halkçıdır. Sadrazam olduğu dönemde de halktan biri olma niteliğini hiç kaybetmeyen devrimci bir halk önderidir. Onun en sevdiğin insan, en çıplak olandır. Cemiyet’in irili ufaklı efradından hiçbiri yoktur ki Talât Paşa’yı sevmesin, takdir etmesin.
Nazırlığı sırasında seyahatler için aldığı harcırahların artanını iade edince, görevli memur ne yapacağını şaşırıyor. Belli ki ilk kez böyle bir şeyle karşılaşıyor. Memur uygulamanın böyle olmadığını anlatmaya çalışıyor. Ama aldığı yanıt kesindir: “Ben hakkım olmayan parayı almam!”
Laiktir. Talât Paşa, Herbert Aubrey'le görüşmesinde Panislâmist (İslâm birliğini amaçlayan) bir politikadan yana olmadığını, o politikanın Sultan II. Abdülhamit'in politikası olduğunu belirtiyor. Kendilerinin iktidarda iken daha çok laik uygulamalar içinde bulunduklarını vurguluyor.
Tavır ve konuşmasıyla daha ilk temasta çevresine güven veriyor. Bir karar aldığı zaman, özel konuşmasında bir şeyi yapacağını söylediğinde bu sözünü ne pahasına olursa olsun yapacağına dair bir güven duygusu yaratıyor.
Talât Paşa, neşeli ve rahat bir kişidir. Merasim ve teşrifattan hoşlanmaz. Sadrazamken de posta memuruyken de aynı alçakgönüllü ve nazik Talât Bey’dir. Tabiidir. Karşısındakine, apoletine göre davranmaz. Muhatabı kim olursa olsun ezile büzüle teşrifata riayet ederek konuşmaz. Gerek hitaplarında ve gerek cevaplarında çok samimidir. Hatta biraz teklifsiz de denilebilir. Fakat hiçbir zaman nezaketsiz değildir.
BÜYÜK DÜŞÜNDÜLER BÜYÜK İŞLER BAŞARDILAR
Talât Paşa ve örgütü başarısız mı oldu? Bazı eksiklik ve hatalarına karşın onlar çok önemli değişimlerin kapısını açtılar. Bir çocuk emeklemeden, düşüp kalkmadan, hiç yaralanmadan büyüyebilir mi? İttihatçılardan Cumhuriyet’in kazanımlarını beklemek hayalcilik olur. I. ve II. Meşrutiyetler gerçekleşmeden, yaşanan tecrübelerden geçilmeden Cumhuriyet’e ulaşılamazdı.
Ayrıca öyle zor bir dönemde yaşadılar ki bazı şeyleri başarmaları olanaksızdı. 1908-1918, bu on yıl içinde, bazı tarihçilerimizin anlatımıyla bu en uzun on yılda, ilk büyük dünya savaşı yaşandı. Osmanlı dâhil üç imparatorluk yıkıldı. Rusya’da devrim oldu. Yeni devletler, başta Avrupa olmak üzere dünya haritasını değiştirdi. Özetle dünya altüst oldu.
Talât Paşa ve diğer İttihatçılar için “Hayalleri bedenlerine sığmıyordu” denir. Onlar bedenlerini de devrim mücadelesine adadılar. Birer vatan fedaisiydiler. Ülkelerinin gözleri önünde devamlı olarak toprak ve onur kaybına isyan ettiler. Vatanlarının kaderini değiştirmek istediler. Şair Hüseyin Haydar’ın betimlemesiyle “Üç yüz yıl kan kaybeden bedenden” doğdular.
Büyük düşündüler ve büyük işler başardılar. Önemli bir devrim yaptılar. Cumhuriyet devrimlerinin diğer bir deyişle Kemalist devrimlerin ilk tohumlarını onlar ektiler. İlk adımlarını onlar attılar. Kapitülasyonların kaldırılması, milli ekonomi ve çağdaş kurumların ilk nüvesinin oluşması onların eseriydi. Halkçılık, devletçilik, köycülük, kadın hakları, dilde halkçılık, eğitimin yaygınlaştırılması, laikliğin ilk uygulamaları, basın özgürlüğü ve sosyal hayatın canlanmasına yönelik ilk adımlar yine onların eseriydi.
Güçlü bir ordu yarattılar. Dünya Savaşı'na girerek vatanımızın mücadelesiz teslim olmasına izin vermediler. Bu savaşta halk bilinçlendi. Ordu çelikleşti. Başta Mustafa Kemal olmak üzere strateji ve taktik ustası komutanlar yetişti. Çanakkale’de kazanılan zaferle ve diğer cephelerdeki mücadeleyle emperyalistleri ve ordularını zayıflattılar. Onları yenebildiklerini gördüler ve mazlum halklara da gösterdiler. Çarlığın çökmesini ve Bolşevik Devrimi'nin gelmesini hızlandırdılar.
Talât Paşa ve diğer İttihatçı önderler, doğru ya da hatalı her şeyi memleket sevgisiyle yaptılar. Mustafa Kemal de İttihatçıları böyle değerlendiriyor. İşgal altındaki Mütareke İstanbul’unda İngiliz Rahip Frew (Fru), bir salonda karşılaştığı Mustafa Kemal’e öncelikle İttihat ve Terakki’nin “cinayetlerini” kabul etmesi koşulunu öne sürüyor. Mustafa Kemal’in yanıtı çok önemlidir: “İttihat ve Terakki’nin birçok kusur ve yanlışları olabilir. Fakat vatanperver bir kuruluştur.” Talât Paşa da vatan sevgisi tartışmasız olan, bu örgütün lideridir.
Talât Paşa, devrimci bir siyasi örgütü kuran, yöneten, geliştiren ve iktidar yolunu açan örnek bir liderdir. O, bağımsız, onurlu, kalkınmış bir ülke için kararlılıkla, cesaretle, umutla mücadele etti. Hiç vazgeçmedi. Onu saygı, şükran ve sevgiyle anıyorum.