The Heritage Foundation'dan çarpıcı rapor: Çin ve Rusya’yı yenemeyiz
ABD’nin önde gelen düşünce kuruluşlarından Heritage Foundation, hazırladığı raporda, Amerikan Ordusu’nun kapasite, kabiliyet ve savaşa hazırlık bakımından ‘zayıf’ olduğunu saptadı.
Mevcut haliyle ABD Silahlı Kuvvetleri’nin, askeri gücünü hızla artırarak ‘dişli’ birer ordu yaratan Çin ve Rusya’nın karşısına çıkamayacağı uyarısı yapıldı.
ABD’nin etkili düşünce kuruluşlarından Heritage Foundation, “2023 ABD Ordusu Güç Endeksi” başlıklı yıllık raporunu yayımladı. Washington merkezli ve Cumhuriyetçi Parti’ye yakınlığıyla bilinen Heritage Foundation (Miras Vakfı), ABD ordusunun gücünü, bir önceki yılla ve karşı karşıya kaldığı tehditlere yanıt verme kabiliyetiyle mukayeseli bir şekilde inceledi. Ortaya çıkan sonuçlar, ABD’nin siyasi taleplerini askeri güçle dayatma yeteneğinin azaldığını ortaya koydu. Rusya’nın Ukrayna Savaşı’ndan askeri gücünü artıracak çıkabileceği ve ABD ordusunun güçlenen Çin karşısında yetersiz kalabileceği vurgulandı.
AMERİKAN İRADESİNİ DAYATMA KABİLİYETİ ARTIK ‘ZAYIF’
Rapor, “Mevcut durumunda, ABD ordusu, giderek artan şekilde Amerika’nın yaşamsal ulusal çıkarlarını savunma taleplerini karşılayamama riski içindedir.” cümlesiyle başlıyor. Amerikan ordusu, küresel sahnede yer alan meydan okumaların gerektirdiği güce göre “zayıf” olarak değerlendiriliyor. Bu durumun, ordunun yıllardır sürekli kullanılması, az bütçeye sahip olması, önceliklerin yanlış saptanması, güvenlik politikaların sert bir şekilde değişmesi, programların uygulanmasındaki disiplinsizlikler ve ulusal güvenlik stratejisi oluşturması yönünde derin bir ciddiyetsizliğin hâkim olması gibi faktörlerin “mantıksal sonucu” olduğu savunuluyor.
Rapor, ABD ordusunun tarihsel olarak esas görevinin, “Amerikan iradesinin gerektiğinde düşmanları dayatılabilmesi” olduğunun altını çiziyor. Ordunun ulusal çıkarları savulma yeteneğindeki değişikliklerin, Amerikan halkının dikkatine sunulması amacıyla, Heritage Foundation’ın 2015’te standartlaştırılmış bir yıllık güç endeksi oluşturduğu belirtiliyor. Bu kapsamda, ABD’nin konvansiyonel düşmanlarla savaşı caydırma veya yenme, daha düşük düzeyli tehditlere yanıt verme ve ABD çıkarları için önemli bölgelerde askeri varlığını sürdürmesi için gerekli olan askeri kapasiteye sahip olup olmadığı inceleniyor. Geçen sene “marjinal” seviyesindeki ABD ordusunun, bu yıl ilk defa “zayıf” düzeyine düştüğü belirleniyor.
ÇİN VE RUSYA ORDULARI ‘DİŞLİ’
Rapor güç dengesini değerlendirirken, ABD’nin uzun vadeli stratejik rekabete girdiği ülkelerin yükselişine dikkat çekiyor. Rusya ve Çin’in, ABD menfaatlerine karşı “saldırgan” bir tavır aldığı söylenirken iki ülkenin askeri güçleri, derecelendirmedeki en yüksek seviye olan “güçlü/dişli” (formidable) olarak değerlendirliyor.
Rusya’nın Ukrayna savaşında endüstriyel kapasitesinin etkilenmediği ve savaşın Rusya’nın kaybettiği eski ekipmanını yeni teknolojilerle değiştirmesine imkan vereceği vurgusu yapılıyor. Rusya’nın Ukrayna’da çok değerli bir savaş tecrübesi kazandığına dikkat çekilen raporda “Sonuç olarak, savaş aslında Rusya’nın kıtadaki ABD çıkarlarına yönelik meydan okumasını artırmaya hizmet edebilir.” saptaması yer alıyor.
Çin, “ABD’nin karşı karşıya olduğu en kapsamlı (comprehensive) tehdit” olarak tanımlanıyor. Özellikle son yıllarda ordusunu modernleştirmesi, genişletmesi ve uzay, siber alem ve yapay zeka kabiliyetlerine yaptığı yatırımla birlikte “güçlü/dişli” bir ordu inşa ettiği vurgulanıyor.
İran’ı, ABD’nin Orta Doğu’da yüzleştiği tehditlerin esas kaynağı olarak gören rapor, Kuzey Kore’nin de Asya-Pasifik’te ABD ve müttefikleri için güvenlik tehdidi olduğunu kaydediyor. Bu iki ülkenin henüz ABD’ye güçlü bir tehdit oluşturacak askeri kapasiteye sahip olmadığı ancak bunu “toplama” aşamasında olduğu ifade ediliyor.
KUVVETLERİN KARNESİ ALARM VERİYOR
Raporda, ordunun kara, deniz, hava, deniz piyade, uzay ve nükleer kuvvetlerinin bir karnesi de hazırlanmış. Kara kuvvetleri “marjinal” olarak tarif edilirken deniz ve uzay kuvvetleri “zayıf”, hava kuvvetleri ise “çok zayıf” olarak değerlendiriliyor. ABD’nin “güçlü” olduğu iki alanı deniz piyade ve nükleer olarak gösteren raporda “çok güçlü” kategorisine giren bir kuvvet bulunmuyor.
Kara Kuvvetleri’nin sahip olması gereken kapasitenin yalnızca yüzde 62’sinde olduğu belirtilen raporda donanmanın da 400 gemilik bir kapasitesi bulunması gerekirken 298 gemisinin operasyonel olduğu, bunun da gerilediği ifade ediliyor. Hava kuvvetlerinin iki bölgesel muharebeyi yürütmek için lazım olan kapasitenin yüzde 86’sını sağlayabileceği belirtilen raporda “650 pilot eksiği var, filolardaki uçakların yaş ortalaması 32 ve pilotlar ancak hafta bir uçabiliyor.” ifadelerine yer veriliyor.
Amerikan ordusunun nükleer kuvvetlerinin durumunun halen “güçlü” olarak derecelendirildiği raporda, ABD yönetimlerinin modernizasyon faaliyetlerini zamanında yerine getirmediği takdirde bu derecelendirmenin “marjinal” veya “zayıf” noktasına gerileyebileceği vurgulanıyor.
TEK SAVAŞA BİLE HAZIR DEĞİL
Bu ortamda ABD Ordusu, kabiliyet, kapasite ve hazırlık bakımından “iki savaşı birden girebilecek” bir durumda olması gerektiği vurgulanıyor. Ancak ordunun Hava, Kara, Deniz Piyadeleri ve Uzay Kuvvetleri’nin mevcut durumu incelendikten sonra, ABD’nin “tek bir bölgesel büyük savaşa bile girmeye hazır olmamasının çok ciddi bir risk olduğu” sonucuna varılıyor. Wall Street Journal gazetesi de “ABD Ordusu’nun Artan Zayıflığı” başlığıyla haberleştirdiği raporun, örneğin Orta Doğu ve Kore yarımadasında ortaya çıkacak eş zamanlı bir çatışmaya ABD’nin yetersiz kalacağı sonucunun altını çiziyor.
“Mevcut silahlı müşterek kuvvetin bazı birimleri bazı harekat türlerinde deneyimli olsa da bir bütün olarak ordu, Ukrayna’da görülen ve ABD Silahlı Kuvvetlerinin yeni yeni önem vermeye başladığı türden üst düzey, büyük muharebe harekatlarının eğitimi ve planlanması konusunda deneyimden yoksundur.” değerlendirmesi yapılan raporda ABD’nin genel muharebe deneyiminin de zayıf olduğu kaydediliyor. Ayrıca Amerika’nın, son yıllarda Irak ve Afganistan gibi ülkelerde elde ettiği direniş çatışmaları ve yerel askeri güce taktik desteği görevlerle elde ettiği deneyimin İran veya Çin gibi bir devlete karşı olası bir konvansiyonel operasyonda işe yaramayacağı vurgulanıyor.