TİM Başkan Vekili Güleç: Gençlere üretim aşkı vermeliyiz

Yaşlı nüfus oranının ilk defa çift haneli oranlara yükselmesinin ekonomiye etkilerini Aydınlık’a değerlendiren TİM Başkan Vekili Güleç, asıl sorunun insanların imalat sanayi sektöründe çalışmayı tercih etmemesi olduğunu söyledi

Türkiye İstatistik Kurumunun açıkladığı 2023 Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi sonuçlarına göre 65 yaş ve üzeri nüfus yüzde 10,2’ye çıkarak ilk defa çift haneli oranlara yükseldi. 2020 yılında bu oran yüzde 9,5’ti. 2022 yılında binde 7,1 olan nüfus artış hızı ise 2023’te binde 1,1’e düştü. 20-24 yaş arası nüfusun ise bir yılda 159 bin azalması dikkat çekiyor. Genç nüfusun göç hareketliliğine işaret ediyor. Nüfusun yaşlanmasının Türkiye ekonomisine ve iş piyasasına etkilerini sorduğumuz iş dünyası temsilcileri, kısa vadede etki etmeyeceğini ancak asıl sorunun gençlerin üretim sektöründen uzaklaştığını söyledi.

‘KISA VADEDE ETKİ ETMEZ’

Ülkelerin gelişmesi ile nüfusun yaşlanmasının doğru orantılı olduğunu belirten Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkan Vekili ve Mobilya Dernekleri Federasyonu (MOSFED) Başkanı Ahmet Güleç, “Genellikle gelişmiş ülkelerin nüfusu yaşlanır. Sağlık teknolojilerinin ilerlemesi ve yaşam bilincinin gelişmesi ile ömür uzuyor. İnsanlar daha geç yaşlara kadar da çalışıp ekonomiye katkı sağlayabiliyorlar. Yaşlılık oranının çift hanelere ulaşmasının kısa vadede etki edeceğini sanmıyorum. Orta ve uzun dönemde tabii ki değişebilir.” dedi.

ÜCRETLERİN ALIM GÜCÜ DÜŞTÜ

En önemli sorunlardan birinin, Türkiye’deki ekonomik şartlardan dolayı genç nüfusun göç etmesi olduğunu dile getiren Güleç, “Döviz kuru ve enflasyonu karşılaştırdığımız vakit, enflasyon oranıyla ücretlerin düşmesi ve gelirden alınan payın çalışanların aleyhine gelişmesi ekonomik bir göçe vesile oluyor. Türkiye’de çalışan bir mühendisin, sağlık personelinin, işçinin aldığı ücretin satın alma gücü ile Avrupa’daki satın alma gücünü karşılaştırınca bir dezavantaj olduğunu görüyoruz.” diye konuştu.

ÜRETİME YÖNELTECEK KÜLTÜR POLİTİKASI

Türkiye’de insanların imalat sektöründe çalışmayı tercih etmemesinin, uzun dönemde ciddi bir sıkıntı olacağını vurgulayan Güleç, sözlerini şöyle tamamladı: “İmalat sektöründe çalışma ile ilgili negatif bir algı oluşmuş. Çalışanın daha çok değerli olduğunu, teknik personelin ekonomi için ne kadar değerli olduğunu anlatacak hem sivil toplum hem de kamu projelerine ihtiyacımız var. Bir kültür politikasına ihtiyacımız var. Üniversite okuyan birisinin kamudan aldığı bir avantajı, imalatta çalışan bir insanın alamaması bir çelişki. Herkes, ‘Üniversitesi çok önemli değil ama dört yıllık bölüm okuyayım. Devlet memuru olur daha üst basamaktan başlarım.’ diyor. Bu kadar genci üniversiteye ülkenin ekonomi ve sosyal politikaları yönlendiriyor. İş bulamasa bile üniversite okumayı tercih ediyor. Üretimin ön planda olduğu Almanya gibi ülkelere baktığımızda ise teknik personelin imalat sektörü içinde mutlu bir biçimde çalışıp, daha uzun dönemli sağlıklı bir gelir elde edebiliyor.

İŞ GÜCÜ İHTİYACI EĞİTİM UYUMSUZLUĞU

İmalat sektöründe çok önemli bir eleman ihtiyacı olduğunu ancak aynı zamanda üniversite mezunlarının iş bulmakta zorlandığına dikkat çeken Ahmet Güleç, şu vurguyu yaptı: “Eğitim politikamızın ortaya çıkardığı iş gücü ile ekonominin ihtiyaç duyduğu iş gücü arasında çok belirgin bir uyumsuzluk var. Belli sektörlerde iş gücüne ihtiyaç duyulurken üniversiteden mezun olanlar da işsiz kalıyorsa ortada bir uyumsuzluk vardır.”

ARTAN GEÇİM MALİYETLERİ DOĞUM ORANINI AZALTTI

Sağlık sektöründeki gelişimin ölüm oranlarını, ekonomik zorlukların da doğum oranlarını azalttığını söyleyen Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Hazır Giyim ve Konfeksiyon Sektör Meclis Başkanı Şeref Fayat, geçinme maliyetleri nedeniyle yeni evlilerin çocuk yapmamaya yöneldiğini belirtti. Fayat, şu ifadeleri kullandı: “Tıptaki gelişmeler ölüm oranını azaltırken ekonomik sebepler de doğum oranını azaltıyor. Son 4-5 yıldır geçinme maliyeti, barınma maliyeti o kadar çok arttı ki bunu düşünen yeni evlilerin yeni çocuk düşünmesi azalıyor. Çocuk yapmamaya yöneliyor insanlar.

‘OTOMASYON NEDENİYLE ETKİ SINIRLI OLUR’

“Bunun iş piyasasını analiz etmek için henüz çok erken. İş yapış şekilleri de çok hızlı gelişti. Daha kısa sürede birçok işin yapılmasına olanak sağlayan teknolojik gelişmelere sahip olduk. Birçok iş kolunun otomasyona geçtiğini de düşünürsek, yaşlanmanın iş piyasasına etkisinin sınırlı kalacağını ancak asıl emeklilerin giderlerinin karşılanabilmesi için yeni bir nüfusa ihtiyaç olabilir. Bu anlamda, ekonomi biraz toparlandığında doğum oranları da normale dönecektir. Son 4-5 yıldır yaşadığımız çok ağır ekonomik krizleri son artış hızına etkisinin yüksek olduğunu düşünüyorum.

‘AVRUPA’DA NÜFUS GELİŞMİŞLİKTEN SONRA DÜŞTÜ’

“Avrupa ekonomik olarak gelişmişlik seviyesine geldikten sonra nüfus artış hızında düşüşü yaşadılar. Bizde ise ekonomik sıkıntı yüzünden ani bir fren söz konusu oldu. Bu denli barınma ve geçinme krizi olmasaydı, doğurganlık oranı bu kadar azalmazdı.”

Sonraki Haber