Tıp Bayramı’na kadar eylem planladılar
Aile hekimliği merkezleri çalışanları, iş bırakma eylemlerini yeni yılda da sürdürecekler. 14 Mart 2025 Tıp Bayramı’nda Anıtkabir ziyareti ve Ankara'da büyük miting ile tamamlanması planlanan iş bırakma eylemlerine, bazı günler tüm hekimler katılacak
Aile hekimliği merkezleri, Sağlık Bakanlığı tarafından uygulamaya konulan ‘Aile Hekimliği Ödeme ve Sözleşme Yönetmeliği’ nedeniyle başlattıkları eylemleri, 6-10 Ocak 2025 tarihlerinde yeniden iş bırakarak sürdürecekler. Aile hekimlerinin eylemine, 8 Ocak 2025 tarihinde tüm hastanelerde çalışanlar iş bırakarak katılacak.
Sendikalar, eylem kararını duyururken taleplerinin Sağlık Bakanlığı ve idare tarafından karşılanmaması durumunda şubat ve mart aylarında da eylemlerini sürdüreceklerini bildirdiler.
Eylem kararına göre 10-14 Şubat 2025 arası birinci basamakta (aile hekimliği merkezleri), 13 Şubat 2025 tarihinde tüm basamaklarda (hastaneler dahil), 10-14 Mart 2025 arası tekrar birinci basamakta ve 13-14 Mart 2025 tarihlerinde tüm basamaklarda iş bırakma eylemleri planlandı. 14 Mart 2025 Tıp Bayramı’nda ise Anıtkabir ziyareti ve Ankara'da büyük miting yapılacak.
TTB Başkanı Alpay Azap'ın 4 Aralık günü Sağlık Bakanlığı önünde açıkladığı 5 maddelik talepler listesi, esas olarak koruyucu temel sağlık ve aile hekimliklerine ilişkin talepleri içeriyordu.
TTB Aile Hekimleri Kolu Yürütme Kurulu Üyesi Emrah Kırımlı, “Aile hekimliğiyle ilgili sorunlar, hastanelerde çalışanları da ilgilendiren bir hale geldi. Çünkü bize dayattıkları performans sistemi ve bazı ilaçlarla ilgili kısıtlamalar, hastanelerdeki yükün artmasına sebep oluyor. Sağlıkta şiddet sorununa çözüm ile emekliliğe yansıyan tek ücret de ortak taleplerimiz.” dedi.
NASIL BİR PERFORMANS SİSTEMİ?
Aydınlık’a konuşan Kırımlı, şöyle sürdürdü: “Bize dayatılan sistem hastanelerdeki yükü arttıracağı için oralarda çalışan arkadaşlarımızın da katılma talepleri olmuştu. 8 Ocak'ta hep beraber performans sistemine karşı iş bırakma kararı aldık.
“Sağlık Bakanlığının performans dayatması var. Ücretimizin sadece yüzde 30'u maaş. Kalan her şey yapılan işlemlere bağlı. Bugüne kadar nasıl olduğunu biliyorsunuz: daha çok hasta bak, daha çok tetkik iste… Hastalar da oradan oraya koşturuyor. Bunun için ayrı randevu kotaları açtılar bize.
“Sağlık Bakanlığı sağlığı koruyalım, antibiyotik direncini azaltalım diyor. Ama bunun için aşı yapmak gerekir. Düzgün aşı yaparsanız, antibiyotik kullanımı yüzde 50 azalıyor. Aşı getirmiyor Sağlık Bakanlığı. Bize kanser taraması yaptırıyor, hastaları hastaneye yönlendir diyor ama örneğin HPV aşısını getirmiyor. Bunun sonucu daha çok hasta, daha çok doktor muayenesi demek.
“Ebe ve hemşire arkadaşlarımızın ücretini tamamen kesti, sanki onlar hiçbir iş yapmıyormuş gibi. İyice değersizleştirdi onları. Sadece hekimler üzerinden ve hekim daha çok hasta görsün üzerinden bir uygulama getiriyor.
“Bize getirdiği ilaç kısıtlarının bir kısmını hastanelere de getirmeye başlayacak. Çünkü antibiyotik kısıtlaması, belirli antidepresanlara kısıtlama gibi planları, Bakanlık raporlarına yazdılar, performans kriterlerine koydular.
“Sağlık Bakanlığının performans düzenlemesi daha iyiye, daha nitelikli bir sağlık hizmetine yönelik değil. Daha çok hasta bakmaya, daha çok tetkik istemeye, hastanede randevu bulamadıkça özele gitmenize, hastaları özel hastanelere yönlendirmeye dönük planlar bunlar.”
ŞEHİR HASTANELERİNE DEĞİL AŞIYA AKTARSIN
Kırımlı, “Bakanlık, temel koruyucu sağlığı güçlendirmeyi hedeflediğini söylediği halde buna aykırı kararlar mı alıyor?” sorumuzu da şöyle yanıtladı:
“Evet, söylediklerini yapmıyor. Tansiyon, diyabet gibi hastalıkları erken yakalayıp, önlememiz için bize imkan vermiyor. Öbür yanda bir sürü özel diyabet merkezi açılıyor ve onların parasını devlet ödüyor yine. Diyabet merkezleri para kazanıyor, insanlar da sağlığından oluyor, hastalıklı bir ömür geçiriyorlar. Sistem öyle kurgulanmış. Performans sisteminin özeti budur. Hastanelerde de bu uygulanıyor uzun zamandır.
“Sağlığı hak olarak gören, herkese erişilebilir, nitelikli sağlık hizmeti istiyoruz. Bunun mümkün olduğunu görüyoruz. Bakanlık tercihan yapmıyor bunu. Bütçesinin yüzde 10'unu 18 tane şehir hastanesine ayırıyor, Türkiye'de 940 hastane var. O bütçeyi aşı getirmeye ayırsın, o bütçeyi sağlığı korumaya ayırsın.”
SAĞLIK HEPİMİZİN HAKKI ANAYASAMIZDA YAZIYOR
Bakanlıkta ‘Ben biliyorum, biz biliyoruz, aile hekimliğini biliyoruz, her şeyi biliyoruz’ yaklaşımı olduğuna dikkat çeken Kırımlı, ‘Beraber oturalım, çalışalım, nerelerde problem var, bir yol bulalım’ diye teklif götürdüklerini anlattı ve şöyle konuştu: “Şahsen de söyledi Sağlık Bakanı’na. Memişoğlu, ‘Ben biliyorum, yapacağım’ dedi. Dayatmayla, cezayla, sözleşme feshiyle, para cezasıyla iş yaptırmaya çalışıyor.”
TTB Aile Hekimleri Kolu Yürütme Kurulu Üyesi Emrah Kırımlı, sağlıkta kamusal bir sistem kurulması gerektiğini vurguladı: “Hastanelerde büyük ameliyatlar yapılmıyor. Siz gidiyorsunuz, özel hastanelerde parayla yapılacak gibi değil, sizi gidip sağlık sigortası satın almaya mecbur bırakıyor. Eğitim gibi sağlık da ticarete döndürülmüş bir sistemidir…
“İmkânı olmayanın da sağlık hakkı var ve bunu sağlayabiliriz. Herkes vergi veriyor. Kamusal bir sağlık sistemi kurulmalıdır. Vatandaş vergiyi, şehir hastanelerinin müteahhitlerine aktarsınlar diye vermiyor. Sağlık hakkı Anayasamızda yazıyor. Hepimizin hakkı.”
‘MAĞDURİYET BÜYÜYOR’
Aile Hekimliği Çalışanları Sendikası (AHESEN) Genel Başkanı Dr. Ahmet Kandemir, Sağlık Bakanlığının, Anayasal hakkını kullanan aile hekimliği birimlerinde cari gider kesintisine gittiğini söyledi.
Kandemir, bunun aile sağlığı merkezlerinde ek personel olarak çalışan hemşire ve ebelerin işlerine son verilmesi anlamına geldiğini, aile sağlığı merkezlerindeki hizmetin niteliğini düşüreceğini vurguladı. Kandemir, bazı illerde anayasal hakkını kullanarak iş bırakmaya katılanların işten çıkarılmasının gündeme geldiğini açıkladı.
“İl sağlık müdürlüklerinden yapılan her türlü usulsüz işlem için hukuki mücadelemizi vermeye devam edeceğiz.” ifadesini kullanan Kandemir, başvuranlara hukuki destek vereceklerini bildirdi. Kandemir şöyle sürdürdü: “Bu ve benzeri birçok dava bakanlığa karşı kazanılmıştır ve yine kazanılacaktır ama işlerinden edilen meslektaşlarımızın sorumluluğu da Sağlık Bakanlığına aittir. Aile sağlığı merkezlerinde çalışan çok sayıda ebe ve hemşire arkadaşımız, bakanlığın bu uygulaması nedeniyle işsiz kalacak ve bu olası hukuki süreçlerin muhatabı olacaktır.”