Tiyatronun gençlik pınarı

Dünün gençleri bugünün ustaları CRR sahnesinde buluştu. Türk tiyatrosunun, sanatının, hatta siyasetinin usta isimlerini yetiştiren ve bir döneme damgasını vuran ‘Gençlik Tiyatrosu’ 70 yıl sonra belgesel oldu

“Sanatla” dünyayı değiştirebileceğine inanan üniversite öğrencisi gençlerin 1953 yılında kurduğu, Türk tiyatrosunun usta isimlerini yetiştiren, ülkemizi yurt dışında ilk kez temsil eden tiyatro topluluğu olan İstanbul Üniversitesi Talebe Birliği Gençlik Tiyatrosu’nun anlatıldığı “Gençlik Tiyatrosu” adlı belgesel filmi izleme daveti aldığımda çok heyecanlandım. 30 Ocak Salı akşamı Cemal Reşit Rey (CRR) salonunda yönetmen ve yapımcılığını Nurgül Bayram’ın yaptığı belgeselin, zor şartlar altında ve araya bir de covid-19 salgını girdiği için 5 yıl gibi bir zaman dilimine sarkmasından dolayı, doğal olarak beklentim yoğundu. Türkiye tarihi için çok önemli konuda daha önce hiçbir çalışma yapılmamış bu değerli oluşum, tiyatro ve sinema oyuncusu Can Kolukısa’nın teşviki ile nihayet gerçekleşti.

Amatör bir tiyatro olarak Avni Dilligil’in desteğiyle kurulan Gençlik Tiyatrosu, Darülbedayi ve Devlet Tiyatrosu gibi resmi ve ödenekli tiyatroların egemenliğine karşı bir devrimci başkaldırı niteliğindeki bir birliktelikti ve özel tiyatroların açılmasına da olanak sunmuş oldu. Gençlik Tiyatrosu, ilk temsil tarihi olarak 19 Mayıs Gençlik Bayramını seçti.

‘BUGÜNÜN GENÇLERİ DÜNÜN GENÇLERİNDEN İLHAM ALSIN’

Tiyatro oyuncusu Nedim Saban gecenin sunumunu yapmak için sahneye geldi ve şöyle dedi: “Filmde adı geçen ustalar tiyatroda devrimin çocuklarıydı ve bu devrimi Anadolu’ya taşıma gayreti içinde oldular, ancak şimdi Anadolu deyince gençlerimiz Kadıköy anlıyor.”

Saban’ın bu sözleri önemli bir hatırlatmaydı. Daha sonra filmin galası için salon tahsisini sunan İBB Kültür Daire Başkanı Volkan Aslan’a teşekkür edildi. Sahneye davet edilen Aslan’ın, “topluma mal olmuş bu büyük sanatçıların devrimin çocuklarından daha fazlası devrimin kendileriydi” sözü büyük alkış aldı. Saban galaya katılan sanatçıları sahneye davet etti. Can Kolukısa, Zihni Gökyay, Levent Dönmez Yurdaer Erşan, Ali Özgentürk gibi ustaların, Gençlik Tiyatrosunu kurdukları günlerdeki gibi heyecanlarını kaybetmediklerini gördük. Filmin yönetmeni Nurgül Bayram, gösterimden önce sahneye çıkarak yaptığı konuşmasında; ‘’Ülkü Tamer’i yeni kaybetmiş, o günlerde Çiçek’te biraz da onu anmak üzere toplanmıştık. Hemen yan masada oturan Can bey bana ‘Çok önemli bir mesele var, Gençlik Tiyatrosu… Nurgül bak bizler teker teker gidiyoruz, Gençlik Tiyatrosu’nun hikâyesini birisinin anlatması lazım, sen belgeselini çeksen ne güzel olur’ dedi. Ben de olur çekelim Can ağabey dedim ve işte nihayet 5 yıl sonra filmi bu gece yayınlayacağız. Ben bu filmi bugünün gençlerine adamak istiyorum. Onlar bu filmi izlesin ve dünün gençlerinden ilham alsınlar.’’

ÇETİN İPEKKAYA’NIN HATIRASI

Film 1953- 1968 yılları arasında faaliyet gösteren Gençlik Tiyatrosu’nun hikâyesini anlatıyor. Filmi size anlatacak değilim, izlemenizi hararetle tavsiye ediyorum. Özellikle gençlerimizin bunu kaçırmaması gerekiyor.

Sanatın avcı-toplayıcı toplumlardan kalan iyi bir özellik olduğunu düşünüyorum. Sanatçı toplum içinde doğal bir avcıdır. Toplumu bir yırtıcı gibi sürekli izler. Toplumsal ve doğa olaylarını farklı kanallardan beslenerek yorumlar. Bulduklarını bilgi ambarında depolar, donanımını zenginleştirir. Sonra, bunların sentezini yaparak icra edeceği sanatta akıl, duygu ve çok çalışma ile dürüst bir şekilde ortaya koyar. Tabi karar izleyicilerindir.

Gençlik Tiyatrosunun etkisi dolaylı olarak benim hayatımı da etkiledi. 18 yaşında bir genç olarak İstanbul Belediye Konservatuarı tiyatro bölümüne girdim. Çetin İpekkaya sahne hocamızdı, diğer hocamız ise Yıldız Kenter idi. İkisi de çok farklı üsluplara sahipti. Yıldız hoca daha çok klasiklere, Çetin abi (bizim öyle hitap etmemizi isterdi) daha çok çağın yazarlarının oyun tarzlarında çalıştırırdı. Çetin ağabey ile dostluğumuz uzun yıllar devam etti. Hatta Alman malı Plaubel marka körüklü stüdyo fotoğraf makinesini ve çeşitli objektiflerini kendisinden uygun fiyata satın almıştım. Onunla reklam ve tanıtım fotoğrafları çektim. Bu makineyi eskiden sokakta çekilen körüklü fotoğraf makineleri ile karıştırmamak gerekiyor. Objektifin olduğu ön ve filmin konduğu arka plaka her türlü hareketi yapabilir, özellikle mimari çekimlerde perspektif düzeltmesi yapar. Ancak; arka film plakası ve ön objektif plakası birbirine paralel olmadığında, çekilen mesafe, objektif ve diyafram ve ölçülen ışık değeri Scheimpflug ilkesi denilen bir formülle hesaplanarak düzeltilirdi. Sonra tilt-shift özelliği olan objektifler yapıldı. Özetle bu makineyi halen titizlikle saklıyorum.

Çetin abi bu gençlik tiyatrosunda olmasa da 1957 yılında Genç Oyuncular'ın kadrosunda yer aldı. Aynı yenilikçi arayış tavrını kendisinde taşıyordu.

YILMAZ GRUDA USTA

Daha sonra hazırlık sınıfından sonra Ayfer Feray Tiyatrosunda Turgut Özakman’ın Ocak oyununa davet aldım. Turgut Özakman, Necati Cumalı, Güngör Dilmen, Sermet Çağan ve Vasıf Öngören gibi toplumcu bakış açısı taşıyan yazarların ilk oyunları Gençlik Tiyatrosu tarafından sahnelendi.

Bu oyunda ilk profesyonel yönetmenimiz Yılmaz Gruda idi. O da bu gelenekten gelen, kendisini geçen yıl temmuz ayında kaybettiğimiz zamana kadar devrimci bakış açısını koruyan ender büyük ustalarımızdandı. Onunla da zaman zaman görüşmelerimiz devam etti. Yılmaz ağabey ellerini en iyi kullanan oyunculardan biriydi. O gür sesi halen kulaklarımda çınlar.

Dostlar Tiyatrosunda Genco Erkal ustamdı, gene Dostlar’dan Umur Bugay ile çok sahne paylaştık. Sonra Umur “Bizimkiler” dizisinin yaratıcısı olarak beni damat Osman rolü için istedi. Bir dönem orada oynadım. Aykut Oray, Bizimkiler dizisinde “Katil “diye ünlendi. Aslında o da Gençlik Tiyatrosu geleneğinden geliyordu. Yaşı benden epey büyük olmasına rağmen kendisi ile benim konservatuar yıllarımdan yakın arkadaşlığımız vardı. Eşi Sühandan (İleri) Oray benim sınıf arkadaşımdı. Yılsonu oyunlarımızı çoğunlukla birlikte hazırlardık. Aykut evlenmek istediğini söylediğinde ben aralarında çöpçatan oldum. İlk çocukları Umut doğduğunda, “Amca diyecek, hayır dayı diyecek” diye tatlı atışmalarına benim “dayı amca” formülüm ile çözüm bulundu. Sonra da ben gerçek hayatta damat olduğumda, Aykut nikahıma ve akşam yemeğine Sühandan ile katıldığında bir hayli şaka yaptık, katılanları neşelendirdik. Değerli arkadaşım son derece sevecen, dost canlısı bir karakterdi. Kendisini ve bu dünyadan göç eden tüm değerli ustalarımızı rahmet, minnet ve özlem ile anıyorum.

Gençlik Tiyatrosu geleneğinden gelen tanıdıklarım ve arkadaşlarım oldu. İşlerini severek yapan disiplinli kişilerdi. ABD’nin etkisi insan ilişkilerini ve ilerlemek isteyen Türkiye milletinin ayarlarını çok fazla bozamamıştı. Onlar iyi niyetle sanatın insanlığı değiştireceğine inanmışlardı.Ben onlardan sadece mesleğin sırlarını değil, insan olma değerlerini öğrendim.

‘SANAT ÖLÜMDEN ÖÇ ALMAKTIR’

Tiyatro dünyasının büyük ustalarından Okay Sağtürk, böyle diyordu. Sanatın ölümsüzlüğüne atıfta bulunan değerli bir söz olarak belleğimizde kalması dileklerimle... Belgeselin tamamlanmasına yakın bir süreçte, Kültür Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü tarafından desteklenen belgesel, dijital platform HooxTv’de 31 Ocak 2024’te yayınlanmaya başladı.

Sonraki Haber