Toprağın sırrına erişmeye çalışan gerçek bir Ahi
Ülkemizde seramiğin canlanmasına en çok katkı yapanlardan ‘Efsane Mehmet’ ile söyleşi yaptık. Ahiliğin usta-çırak eğitim sisteminden yetişen ve aynı eğitim sistemiyle usta yetiştirmeye devam eden ‘Efsane Mehmet’, hem geleneği yaşatıyor hem de yeni tekniklerle denemeler yapıyor.
Türk – İslâm el sanatlarından olan seramiğin yeniden canlanmasına ve hem ülkemizde hem dünyada büyük ilgi görmesine en çok katkı yapanlardan biri de, hak ederek aldığı “efsane” sıfatıyla bilinen Mehmet Yıldırım’dır. Ahiliğin usta-çırak eğitim sisteminden yetişen ve aynı eğitim sistemiyle usta yetiştirmeye devam eden “Efsane Mehmet” hem geleneği yaşatıyor hem de yeni teknikler, yeni çamur terkipleri ile denemeler yapıyor. Özellikle dik form denilen vazo, sürahi, küp gibi eserlere çarkta verdiği şekil ve süslemelerle dünya çapında tanınan usta, her zaman tevazusunu korumayı bilen ve toprağın sırrına erişmek için gayret gösteren gerçek bir Ahi.
Efsane Mehmet’i Efsane Mehmet nasıl anlatır?
“Bir mum başka bir mumu yakmakla bir şey kaybetmez.” sözü aklıma geliyor. Ustalarımdan öğrendiklerimle, mum gibi başka ustalar, yeni yetenekler yetiştirmeye çalışan bir ve çoluğumun çocuğumun rızkını bu meslekle helalinden çıkarmaya çalışan bir ustayım.
Babam memurdu. Hayatın zorluklarını gördüm, yaşadım. Ekmek parasının ne kadar zor kazanıldığını çocukken öğrendim.
Bir taraftan zanaatı geliştirmeye çalışırken, bir taraftan da insan yetiştirmeye çalışıyorum. Ömrüm ve sağlığım izin verdiği müddetçe, Allah’a söz verdik, insan yetiştirmeye devam edeceğim.
İran Tebriz’de yapılan bir yarışmada, katılımcılardan, bir seramik eserin her şeyini baştan sona kendisinin yapması istendi. Çamurun hazırlanmasından, şekil vermeye, süslenmesinden boyanmasına ve sırlanmasına kadar her aşamasını kendimiz yapmak zorundaydık. Çok şükür, hepsini tek başıma mesleğime yaraşır şekilde yerine getirdim ve tam puanla dünya birincisi oldum.
“İnsan yetiştirmek”ten kastınız ne? Nasıl insan yetiştiriyorsunuz?
Ahilik kültürü bizi insan yetiştirmeye yönlendiriyor. Sadece usta değil, sadece sanatı aktarma değil. Bu insan yetiştirmenin kökü de edeptir, ahlaktır.
Ahiliği sürekli anlatıyorum. Her sabah işimize başlarken Ahi Duası ile başlıyorum.
Esnaflık nedir? Sanatkarlık nedir? Zanaatkarlık nedir? Siz kendinizi burada nerede görürsünüz?
Şimdi esnaflık dediğiniz zaman, bence esnaflık bir ürünü alıp satmak gibi algılanıyor. Zanaatkârlık dediğiniz zaman da alaylı, bulunduğu toplumda bir geleneksel el sanatı olabilir. E Bunları yapan insanlara zanaatkâr diyoruz ama sanatkarlık dediğiniz zaman da benim anladığım şeyi söylüyorum, işin içerisine bilimini de kattıysanız, oranla- orantıyla hareket ettiyseniz altın orandan hareket ettiyseniz yaptığınız işte; bu da sanata giriyor. Benim kafamdaki algı bu.
Çinici, çarkçı ustası Efsane Mehmet, devletten, belediyeden, esnaf sanatkâr odalarından, federasyondan, konfederasyondan, halktan ne bekler, ne ister?
Sadece anlaşılmak isteriz. Sadece bizim ulaşamadığımız yer var ise eğer bizim dönen bir atölyemiz var. Dönen işçilerimiz var. Dönen masrafımız var. Biz sanatla sanayi arasına sıkışmış vaziyette zoraki bu sancağı taşımaya çalışıyoruz. Ben şunu bekliyorum onlardan: Açık ve net söylüyorum. Ara eleman zaten bitti, kalan ustalar da bir avuç kadar.
Bu insanları, eğer vatanımızı, devletimizi, çocuklarımızı, gençliğimizi, insanımızı gerçekten Allah rızası için düşünüyorsak bu ustalara bir kereye mahsus bir fırsat verilsin. Bu insanları yetiştirsin. Bu ustalar uzman kadrosunda mı alınırlar? Ne yaparlar bilemem… Yoksa bitiyor. İnanın bitiyor. Ülkemizde artık son kuşak, bu kuşağa öyle bir şey yapılmalı, ki bu ustalardan faydalanılmalı. Neden? Nedenini söyleyeyim, bazı şeyler bilim kitaplarında yok. Belki beni ukala olarak görecekler ama hemen örnek vereceğim. Allah rızası için gerekiyorsa bir profesör çıksın karşıma beraber konuşalım. Şimdi ben kendi işimden kendi sanatımdan örnek vereceğim çinicilik sanatından.
220 senelik bir bilgi var. Bizde bu bilgi neyin bilgisi ukalalık yapmak için söylemiyorum. Gerçek çini ya gerçek çiniye antikacılar lopla bakarlar. Bunun sebebi nedir biliyor musunuz? Rengin altından zemin gözüküyor mu? Renk transparan mı nar çekirdeği gibi mi?
Şimdi günümüzde artık kimyasal metal oksitler ithal boyalar girdi içeriye, biz tamam çini yapıyoruz. Aynı teknikte ama eksiklerimiz var. Biz bunları yeniden ortalaya çıkaralım, yeniden yapalım. Biz onları biliyoruz. Ben çocukluğumdan hatırlıyorum. Mesela benim ustalarımın ne yaptığını ne ettiğini nasıl yaptığını biliyorum. Onun için bu sanatlar ölmek üzere. Burada gayem eleştirmek değil bunları. Gelin buyurun birlikte yeniden toparlayalım.
Var mı söyleyeceğiniz başka bir şey?
Vallahi yıllarca mücadele ettim uzun yıllarca her şeyi de göze aldım. Çünkü ben bir sanatkârım isteseler beni barındırmayabilirler ama inanın onu da göze aldım. Bir insanın çıkıp şuna dikkat edeceğine de inananlardanım. Şimdi bu koltuklar makamlar bize verilmiş bir hediyedir. Yarın Bunun hesabı sorulacak. Eğer biz bu koltuklarda, makamlarda bu imkân bu güç varken, biz bu sanatkarları duymazdan geliyorsak, ellerim iki yakasında olur, kim olursa olsun.
Ama ben de Üstüme düşeni yapmıyorsam, onların elleri de benim yakamda olsun. Ben yıllarca mücadele ettim; yapmaya, tanıtmaya, öğretmeye çalışıyorum.