Trump'ın füzeleri Erdoğan'ı vurur: Esad düşmanlığı ABD'ye alan açıyor!
Suriye’deki kimyasal provokasyon, ABD ve yandaşları İsrail, İngiltere ve Fransa’dan daha çok Türkiye’deki Amerikancıları sevindirdi.
Suriye’nin başkenti Şam’ın hemen kıyısındaki Doğu Guta’da kimyasal saldırı yalanı Amerikancıları harekete geçirdi. Türkiye’nin FETÖ ve PKK ile kararlı mücadelesinin yanısıra Suriye’nin kuzeyindeki ABD’nin terör koridorunu bozması üzerine yer altına çekilmişlerdi. Kimyasal provokasyon üzerine kafalarını çıkardılar.
DAVUTOĞLU VE GAZETESİ
Görevden alınması üzerine, ABD derin devletinin “Ankara’daki adamımızı kaybettik” dediği Ahmet Davutoğlu başta olmak üzere Suriye’nin parçalanmasını amaçlayan devlet içindeki unsurlar sahneye çıktı.
Ahmet Davutoğlu, Twitter’dan yaptığı açıklamada İsrail ile Esad yönetimini bir tuttu: “Esad rejimi, İsrail ve destekçileri Doğu Guta ve Gazze’de en iyi bildikleri şeyi yapıyor, acımasızca ayrım yapmadan masum insanları öldürüyorlar.”
Davutoğlucuların gazetesi olarak bilinen Karar gazetesi ise ABD’yi göreve çağıran ve Rusya’yı hedef alan manşet attı. Hükümet’in yayın organı olarak kabul edilen Yeni Şafak ise Amerikan savaş makinesinin borazanlığına soyundu. Önceki gün “Kim dur diyecek” başlığıyla ABD’yi göreve çağıran Yeni Şafak, dün ABD’nin aralarında Rus üslerinin de bulunduğu 22 hedefe saldıracağını iddia eden haberi sürmanşetten duyurdu.
PROVOKASYONUN ZAMANLAMASI
Suriye yönetiminin kimyasal saldırı kullandığı yalanı, Şam ile Doğu Guta’daki gruplar arasında anlaşma yapıldıktan hemen sonra ortaya atıldı.
Daha önemlisi, Suriye’de barışçı çözüm ve ABD planlarının sonu için hassas bir dönemeç olan Zeytin Dalı Harekatı’nın başarıyla sonuçlanmasının ardından Türkiye, Rusya ve İran cumhurbaşkanlarının toplantısında alınan kararlardan sonra olması. ABD, Zeytin Dalı Harekatı’nı önlemeye çalışmış, başaramayınca Türkiye’nin Rusya ve İran ile arasını açmayı hedefleyen provokasyonlar tertiplemişti. Bunlar da tutmadı. Liderler Ankara’da dünyaya Suriyey’nin toprak bütünlüğü, egemenliği ve siyasi birliği için başlattıkları Astana sürecini nihai çözüme ulaştıracaklarını ilan etti. Liderlerin toplantısından sonra yayınlanan sonuç bildirisinde yer alan şu ifadelerle hem ABD’nin planlarına, hem de stratejik piyonu PKK’ya karşı üç ülke tarafından ortak mücadele yer almıştı:
“Terörle mücadele kisvesi altında sahada yeni gerçeklikler yaratılmasına dair her türlü girişimi reddetmiş, Suriye’nin egemenliği ve toprak bütünlüğü ile komşu ülkelerin ulusal güvenliklerini zayıflatmayı amaçlayan ayrılıkçı gündemlere karşı durma kararlılıklarını ifade etmişlerdir.”
Üç ülke kararlılık ilan etmişti etmesine ama Erdoğan yönetiminin yalpalamaları, ABD’nin hamle yapması için uygun fırsat yarattı. Bir yandan ekonomik kriz şantajı bir yandan devam eden Halkbank davası ile sıkıştırılan Ankara, yalpaladıkça ABD tarafından daha fazla sıkıştırılıyor. Bu arada Halkbank davasının bugün açıklanması beklenen kararının Mayıs ayına ertelenmesi de ABD’nin Erdoğan yönetimine bir havucu olarak değerlendiriliyor. Mayıs ayında aynı zamanda, ABD eski Dışileri Bakanı Rex Tillerson’un ziyaretinde kararlaştırılan, onun görevden alınması üzerine yerine atanan Mike Pompeo’nun koltuğa oturma süreci nedeniyle kesintiye uğrayan Türkiye-ABD ortak mekanizması toplantısının da yapılacak olması kaydedilmesi gereken bir gelişme.
‘GELİYORUM’ DİYEN PROVOKASYON
Bu senaryo çok öncesinden hazırlanmıştı. Yaklaşık iki aydır aralıklarla ABD’nin Suriye’ye yönelik büyük bir saldırı hazırlığı içinde olduğu yönündeki haberlere yine kimyasal/gaz saldırısı yalanları serpiştiriliyordu.
Mart ayı ortasında ABD’nin BM Temsilcisi “şahin” Nikki Haley, ortada bu konuda herhangi bir iddia bile yokken, “Suriye’nin kimyasal saldırı düzenlemesi durumunda Şam’ı vururuz” demişti. Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, ABD’nin bu tür bir girişiminin çok ağır sonuçları olacağını açıklamıştı. Rusya Genelkurmay Başkanı Valeriy Gerasimov da, ABD’nin, Suriye hükümetini kimyasal silah kullanmakla suçlamayı ve bunu gerekçe göstererek başkent Şam’ın hükümet denetimindeki mahallelerine füze saldırısı düzenlemeyi planladığını belirtti. Gerasimov, başta Şam olmak üzere, Suriye’nin herhangi bir noktasının bombalanması ve Rus askerlerinin hayatı için tehlike oluşturması halinde, hem söz konusu saldırıda kullanılan füzelere hem de bu füzeleri taşıyan savaş araçlarına karşılık verileceğini söyledi.
HER YÖNÜYLE KURGU
Rus Genelkurmay Başkanı Valeriy Gerasimov, bugün sahnelenen senaryoyu bir ay öncesinden açığa çıkaran kanıtları kamuoyuyla paylaşmıştı. Gerasimov şunları söylemişti: “Elimizde, Suriye’deki militanların, sorumluluğunu hükümete yükleyecekleri sahte bir kimyasal silah saldırısının hazırlıklarını yapmakta olduğuna ilişkin güvenilir bilgiler var. Planlanan sahte saldırının kurbanları gibi gösterilmeleri amacıyla ülkenin çeşitli bölgelerinden kadın, çocuk ve yaşlılar Doğu Guta’ya götürüldü. Kendilerini ‘yardım örgütü’ olarak tanımlayan Beyaz Miğferler’in üyeleri ve film ekipleri, uydu vericileri ve kameralarla sahte saldırının düzenleneceği yere gitti.”