Turankızı Devlet Tiyatroları repertuarında Başı dik Türk kadının Destanı
Friedrich Schiller’in Çin sarayındaki başı dik Türk kadının hikayesini anlatan Turankızı eseri, güzelliği ve keskin zekâsıyla yedi iklime ün salmış bir prensesin hikâyesi
Friedrich Schiller’in kaleme aldığı Turankızı, Bir Çin Prensi Turandot eseri Almanca’dan Türkçeye Selçuk ve Senar Ülger tarafından çevrildi. Kitabı Kaynak Yayınları yayımladı. Beş perdelik oyun, Devlet Tiyatrolarının genel repertuarına alındı.
Filozof, şair, oyun yazarı ve büyük aydınlanmacı Friedrich Schiller 1759 yılında Güney Almanya'nın Marbach am Neckar kasabasında doğdu. Stuttgart'ta askeri akademide tıp öğrenimi gördü. 1780'de yardımcı hekim olarak orduda göreve başladı. Henüz yirmili yaşlarında yazdığı ve kendi parasıyla, isimsiz yayımlattığı en önemli dramalarından olan Haydutlar (Die Räuber), 1782'de Mannheim Ulusal Tiyatrosu'nda sahnelendi. Toplumsal eleştiri içeren ve baskı yönetimine karşı çıkan bu oyunu büyük başarı kazandı.
Haydutlar'ın ilk sahnelendiği akşam izinsiz olarak alayından ayrılıp oyunu izlemeye gelen Schiller, Dük tarafından iki hafta hapis cezasına çarptırıldı. Ayrıca, tıp konuları dışında eserler yazması da yasaklandı. Baskılardan bunalıp Stuttgart'ı terk eden Schiller, bir süre değişik kentlerde gizli bir hayat yaşamaya başladı. Bu dönemde kendini tamamen yazınsal çalışmalarına verdi; geçimini tiyatrolarda oyun yazarlığı yaparak sağladı. Dünyanın birçok diline çevrilmiş nitelikli eserleriyle haklı bir ün kazandı.
‘DÜNYA ÖLÇEĞİNDE BİR KAHRAMAN’
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek; sosyal medyada kitapla ilgili şunları paylaştı; “Turan Kızı’nı herkes okumalı, coşkuyla ve gururla. Ama öncelikle bütün Turan Kızları okumalı, başka deyişle Türk kadınları. Turankızı, Kadın hareketi için dünya ölçeğinde bir kahramandır.”
Perinçek Aydınlık gazetesinde yayımlanan yazısında da çeviri ile ilgili; “Senar ve Selçuk Arkadaşlar siz çeviri mi yaptınız, yoksa büyü mü? Schiller sizin Türkçenizi kıskanacak. Helâl olsun size” dedikten sonra şunları ekliyor; “Schiller’in kıskanmasının nedeni var: Kitabın Türkçesi, Almanca aslından sanki daha destansı olmuş. Çünkü Turankızı’nın o görkemli özgüveni, o dağların başına yakışan gururu, o başı dikliği ve en sonunda aşkına teslim oluşu, bir Türkçe olayıdır. Türkçe bir destan dilidir. Türk kadının geleneksel kimliği, ancak destanlarla anlatılabilir. Burada bir abartı yok.”
ADI NEREDEN GELİYOR
Büyüleyici güzelliği ve keskin zekâsıyla yedi iklime ün salmış bir prensesini anlatan Turanızı kızını kaleme alan Schiller, özgürlüğüne çok düşkün, bu yüzden evliliği onuruna yediremeyen, prens dahi olsa tüm erkeklerden nefret eden, özgüveniyle ve keskin zekâsıyla ün salmış bir Asyalı Prenses'in oyununu yazmak, Schiller'i tepeden tırnağa saran bir çalışmaya dönüşür. Yazdıkları ete kemiğe büründükçe heyecanı artmaya başlar.
Alman dilinin büyük dram yazarı Friedrich Schiller'e bu ölümsüz yapıtı yazdıran Doğu masallarında anlatılan erdemin ve arınmışlık duygusunun gücüdür. Turankızı Doğu masallarında anlatılan bir Fars masalı olmasına rağmen, Gozzi, yapıtının kaynağını bir Çin masalı, baş kahramanı Turankızı'nı da Çin Hanı'nın kızı olarak tanıtmıştır.
Oysa masalın adı, Farsçadan "docktar" (kız) ve "Turan" (Türk yurdu, Türkistan) kelimelerinin birleşmesinden oluşmuş "Docktar-ı Turan" tamlamasından gelen Turankızı'dır.
Niye Turankızı? Çünkü "Turandot"un Türkçe karşılığı tam da bu. Turan herkesin malûmu eski Orta Asya'da Türk boylarının yaşadığı Çin'le komşu ülke-bölge. Farsçadaki "dokht", Almancaya "tochter", İngilizceye "daughter" olarak geçmiş.
DOĞU MASALLARININ BÜYÜLÜ GÜCÜ
Gozzi'nin düzyazı olarak kaleme aldığı bu oyunu, destansı bir seslenişle Almancada yeniden yaratmak ister Schiller. Çevirmenler Senar ve Selçuk Ülger’in sunuş yazısında belirttiklerine göre; “Coşkuyla dizelere dökmeye başlar okuduğu masalı. Dinlendirici, basit bir ara yapıt olarak düşlediği bu uğraşına kendisini öylesine kaptırır ki, vakit yaratmak için Gottfried Körner gibi en yakın dostlarıyla dahi mektuplaşmaya bir süreliğine ara verir.”
Özgürlüğüne çok düşkün, bu yüzden evliliği onuruna yediremeyen, prens dahi olsa tüm erkeklerden nefret eden, özgüveniyle ve keskin zekâsıyla ün salmış bir Asyalı Prenses'in oyununu yazmak, Schiller'i tepeden tırnağa saran bir çalışmaya dönüşür.
1802’DE SAHNELENMİŞTİ
Schiller'in, Gozzi'den esinlenerek kaleme aldığı beş perdelik Turankızı oyunu, 30 Ocak 1802'den itibaren Weimar Saray Tiyatrosu'nda "Turandot" adı altında sahnelenmeye başlar. Bu oyun, 1802'de ünlü basımevi Cotta tarafından kitap olarak basılır. Schiller, oyunu yeniden izlemeye gelen seyirciler sıkılmasınlar diye, kendisine talip olan prenslere Turankızı'nın sorduğu üç bilmeceyi oyun her sahnelediğinde değiştirir. Bu oyun için toplam on dört ayrı bilmece yazmıştır Schiller. Goethe de bu oyun için bir bilmece yazıp dostuna armağan etmişti.
YAKIN DOSTU GOETHE
Senar ve Selçuk Ülger kitabın çevirmenleri
- Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü, Almanca aslından çevirdiğiniz Turankızı (Turandot) eserini genel repertuar havuzuna kabul etti. Eserin çevirmenleri olarak bu kararı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Alman edebiyatının büyük dram yazarı Friedrich Schiller'in ölümsüz yapıtlarından biridir Turankızı. Weimar Saray Tiyatrosu'nda, 30 Ocak 1802'de ilk kez sahnelenmiştir. Oyunu ilk izleyenlerden biri de Schiller'in yakın dostu Goethe'dir.
Weimar'dan sonra Dresden ve Leipzig tiyatrolarında sahnelenen Turankızı büyük beğeni kazanır ve Almanya sınırlarını aşan bir üne kavuşur. Bir sonraki yüzyıla da büyük etkileri olan bu oyunu, ünlü bestecilerden Busoni 1917'de, Puccini 1924'te besteler ve Turankızı'nı Avrupa'nın en ünlü opera sahnelerine taşırlar. Hatta ünlü Alman şair Bertolt Brecht, 'Turankızı Ya da Aklayıcılar Kongresi' adlı oyunuyla, Schiller'den yüz elli yıl sonra, 1954'te, ayrı bir bakış açısıyla bir kez daha Alman tiyatrolarına taşır Turankızı'nı.
Schiller'in, Doğu masallarının büyüleyici etkisiyle kaleme aldığı böylesine önemli bir oyunun, Weimar'da sahnelenişinden tam 220 yıl sonra Türk tiyatrolarında sahnelenme şansını yakalaması çevirmenleri olarak bizi çok sevindirdi. Çünkü, bu yapıtı dilimize en iyi şekilde aktarmak için büyük bir titizlikle bir buçuk yıl uğraşmıştık. Devlet Tiyatroları'ndan aldığımız mektupta, Turankızı'nın dramaturg raporları ile özenle incelendiği ve Edebi Kurul üyelerinin oylarıyla genel repertuar havuzuna kabul edildiği yazıyordu. Umarız, Schiller'in Asyalı prensesi Turankızı'nı kısa gelecekte ülkemizin tiyatro sahnelerinden bize Türkçe seslenirken izleriz.
PIRIL PIRIL BİR ÇEVİRİ
- Tunca Arslan, Kaynak Yayınları Genel Yayın Yönetmeni
"Turankızı" ya da "Turandot"un Schiller'den, Puccini'den, Brecht'ten geçerek ülkemizde yayımlanması ve oyunun Devlet Tiyatroları repertuvarına alınmış olması, hiç kuşkusuz ki çok önemli bir kültürel-sanatsal olay. Bunda kitaba çevirmen olarak imza atan Senar ve Selçuk Ülger'in titiz ve pırıl pırıl bir dille çalışmış olmalarının da büyük payı var elbette.
Doğu Masalları'ndan süzülen ve güzel Çin prensesi Turandot'la evlenmek isteyenlerin sorulacak üç soruya doğru yanıtlar vermesi, aksi takdirde kafalarının uçurulacak olması üzerinde yükselen bir hikâye anlatan bu unutulmaz eseri, çok gecikmeden sahnelerimizde görmek, en büyük dileğimiz.