Vatanseverliği, örgütlü mücadelesi, üretkenliği, insan sevgisi, disiplini, eşsiz nezaketi, yüksek cesareti ve tüm erdemleriyle... Örnek devrimci aydın

‘Ne biliyorsam Türk halkı için’… Gruda’nın her cümlesinde vatan sevgisi vardı. Vatan Partili Gruda, Türkiye’nin zor dönemlerinde dik durdu, mücadeleden vazgeçmedi. 6. Filo’ya da toplumsal yozlaşmaya da göğüs gerdi…

Gruda’nın cenazesi bugün saat 15.00’te İBB Şehir Tiyatrosu’nda yapılacak törenin ardından Karacaahmet Mezarlığı'nda toprağa verilecek.

Tiyatro sanatçısı Yılmaz Gruda, 93 yaşında vefat etti. Bir süredir sağlık sorunları yaşayan Gruda, vatana ve Cumhuriyet değerlerine bağlılığını her defasında tekrarladı. Öncü karakteriyle halk için çalışan bir aydın olarak yaşamını sürdürdü. Vatan Partili sanatçı, 1968 Gençlik Hareketine katılan ve 6. Filo'yu protesto eden devrimcilerdendi.

‘SEKTÖRÜN VEFASIZLIKLARINI DA KEŞKE ALIP GÖTÜRSEYDİN’

Tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu, şair, oyun yazarı ve tiyatro yönetmeni Yılmaz Gruda’nın vefatını menajeri Tümay Özkur sosyal medya hesabından duyurdu. Özkur, yaptığı paylaşımda şunları ifade etti:

“Şimdi kim bana akrabam diyecek... Sektörün tüm vefasızlıklarını da alıp götürseydin keşke... Seni çok sevdim ve iyi ki tanıdım. Nur içinde uyu akrabam.”

MİLLETVEKİLİ ADAYI OLDU

Vatan Partisi üyesi olan Gruda, 2002 seçimlerinde İstanbul 3. Bölge'den milletvekili adayı olmuştu. Yılmaz Gruda, Ulusal Kanal ekranlarında 7 yıl Nasreddin Hoca, Bir Dakika Medya Konuğu programlarını yaptı. Uzun süre Ulusal Kanal'a emek veren Gruda ayrıca, Aydınlık gazetesinde de yazılar kaleme alıyordu.

‘EN ZENGİN EDECEK ŞEY OKUMAK’

Gruda, TRT Haber’deki “Vapurda Çay Simit Sohbet” programında “Ölünce mezarıma hikâyeci yazsınlar.” demişti. Gruda, 2021 yılında katıldığı programda iki roman üzerine çalıştığından bahsetmişti:

“Hayatta bir şey beklemem. Üzerine giderim. Bir şey görmüşsem onu halka ulaştırmaya çalışırım. En büyük şey okumaktır. Okumak kadar güzel şey yok. Seni zengin edecek şeydir. Hala okumak ve yazmak istiyorum. Ben Yılmaz Gruda olmak için yola çıkmadım. Amaç bir şeyler vermek. Bütün aydınların amacı bu olmalı.”

ŞİİRLERİNİ CEMAL SÜREYA’YA VERMEK İÇİN GELDİ

Gruda, Ulusal Kanal’da Zafer Bilgin’in programına da konuk olmuştu. Gruda, Ulusal Kanal ile tanışmasını Cemal Süreya’ya borçlu… Şiirleri için binaya gelen Gruda, Süreya’nın vefat haberini alır. Ardından Şule Perinçek ve Ferit İlsever ile tanışır, Ulusal Kanal stüdyosuna adımını atar. Bir daha kopmamak üzere Vatan Partili olarak hayatını sürdürür. Gruda, Bilgin’in sunduğu programda şöyle konuşmuştu:

“Ulusal Kanal’da müthiş hatıralarımız var. Hepimiz her şeyi bilen adamlardık. Öyle bir kanal ki gece nöbetçisi bile kanalı açmış adam. Bakıyor kimse gelmiyor ‘evet sayın seyirciler’ diye giriyor ekrana. Bu güzellik, bu sevda başka bir şeydi. Benim bu kapıdan ilk içeriye girişim var. Ulusal Kanal… Cemal Süreya adına bir dergi var Üvercinka diye… Ben de şiirler yazıyorum malum. Süreya ile Ankara’dan çocukluk arkadaşıyız. Cemal Süreya için geldim Ulusal Kanal’a. Dedim buradaysa şiirler getirdim falan filan. Dediler ki; kaybettik.

TELEVİZYON LİTERATÜRÜNE ‘BİR DAKİKA’ DİYE GİRDİM

“Üzüldüm… Birden Şule hanım (Perinçek) karşıma çıktı. Madem geldiniz dedi, bir şeyler yapabilir miyiz dedi. Evet dedim. Ferit Kaptan’ı (İlsever) çağıralım dedi. Ne yapabilir diye konuştuk. İlk adımı attım ufacık oda on kişi falan var. Orada bir terziyi stand up yaptım. Yavaş yavaş konular değişti. Haftada bir, ayda bir falan… Sonra değişiklik getirelim dedik. Benden de haberlere katılmam istendi. Haberi anlatıp sonra bir Nasrettin Hoca fıkrası anlatıyordum. Bu televizyon tarihine geçti. Televizyon literatürüne ‘bir dakika’ diye girdim. Diğer kanallarda halkta travmalar yaratan, programlar vardı… Onları teşhir ettik, halkın yararına programlar yaptık.

VATANA BORÇLUYUZ

“Amatörler dolaşıyor ortada pırıl pırıl… Onları hiç değilse buraya çağırıp bir kapı açıyorduk. Ulusal Kanal’da müthiş bir yelpaze var. Biz bu vatana borçluyuz. Ben alıp götürmek niyetinde değilim bildiklerimi. Ne biliyorsam bu halka vermek için… Şu kadar roman, şu kadar şiir yazmışım bunların hepsi halk için.”

HEP İKİ ADIM ÖNÜMÜZDE

Tiyatro sanatçısı Nejat Koper:

Ulusal Kanal’ın zor zamanları... Yayını sürdürebilmek için kimsenin maaş almadığı günler. Yemekhane var çok şükür, karnımız doyuyor… Yılmaz ağabey piyasada bir dizi iş buldu. İlk ödeneğini aldığı gün, birlikte çalışıyoruz ya, Hüseyin Haydar’la beni ofiste köşeye sıkıştırdı. İki zarf çıkardı cebinden. “Hiç sesinizi çıkarmayın, itiraz istemiyorum” diyerek, uzattı bize. O günler için ne para ama; neredeyse birer maaş!.. Hüseyin’le ben ‘Ağabey yapma, etme..’ dedikse de, kavga gürültü zorla ceplerimize tıkıştırdı zarfları...

ERKENCİ

Oyun provalarına hepimizden önce gelirdi. Salonu koklar, seyirci koltuklarının arasından sahneyi kontrol eder, sesini açar, o güne hazırlık yaptığı sahne notlarını karıştırırdı… Geç kalan oyuncuya önce fırçayı basar, “Horoz alacağım sana bir tane, sabah uyandırır seni” diyerek gönlünü alırdı sonra da… Her sabah geldiğimde; Aydınlık’ı okumuş, akşam Ulusal Haber ardına yapacağı ‘Bi’dakka’sını hazırlarken bulurdum onu. ‘Yırttık Perdeyi’ skeçleri için de önerilerini hazırlamış olurdu. Hüseyin Haydar’la bana yazdıklarını okur, yaratıcı masa onayından geçirirdi. Birlikte yazdık, çizdik, oynadık ama o hep iki adım önümüzdeydi…

ARSLAN USTAM

Şiirler, hikâyeler, romanlar, tiyatro metinleri, köşe yazıları, hatırat, sahne, televizyon… Cumhuriyet'in yetiştirdiği emektarlardan. Artık hepimizin ağabeyi. Bir yaşam ustası; erken kalkıp çok yol alanlardan… Yazar, çizer, yönetir, oynar. Azıcık boş kalmasın, dekora çivi çakar.

Bende elin, hepimizde emeğin var. Selâm olsun, namın yürüsün usta...

Şair Hüseyin Haydar:

Her an yepyeni espriler üretir, günün zorluklarını onun yarattığı neşe ortamında aşardık. Yılmaz Gruda’nın yüksek sıcak canlı arkadaşlığı, dostluğu unutulmaz. Ulusal Kanal’a sabahları hepimizden erken gelirdi. Sonra odaları dolaşıp herkese günaydın derdi. Onun günaydınıyla başlayan gün, yine onun Ulusal Kanal Ana Haber’in sonunda, kendi yarattığı “Bi’dakka” programıyla ekrana çıkması çok etkili olurdu. İzleyici Yılmaz Ağabeyin tiryakisi olmuştu. Ağır hastalığında kendisini Seyrantepe Numune Hastanesinde ziyaret ettim. Kucaklaştık, elimi tutup bırakmadı. Beni görünce öylesine neşelendi ki hemen çalışmalarından, yapacağı işlerden, yayınlayacağı şiirlerinden söz açtı. Morali çok iyiydi. Tam iyileşirken yenide yatağa düştü. Türkiye dağ gibi bir vatansever sanatçısını yitirdi. Çok üzgünüm. Türkiye’nin başı sağ olsun.

ÇANAKKALE ZAFERİ FİLMİ

İletişim Başkanı Fahrettin Altun sosyal medya hesabından Gruda için baş sağlığı mesajı yayımladı. Altun, “Tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu Yılmaz Gruda’nın vefatından büyük üzüntü duyduk. Çanakkale Zaferimizin 106’ncı yıl dönümünde İletişim Başkanlığımızca hazırlanan filmde birlikte çalışma imkânı bulduğumuz büyük ustaya Allah’tan rahmet, tüm sanat camiamıza başsağlığı diliyorum.” ifadelerini kullandı. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Gruda için sosyal medya hesabından taziye paylaşımında bulundu. Bakan Ersoy şu ifadeleri kullandı: "Sinema, tiyatro ve ekranlarımızın sevilen oyuncusu, şair, oyun yazarı ve tiyatro yönetmeni Yılmaz Gruda'yı kaybetmenin derin üzüntüsü içerisindeyiz. Gruda’ya Allah’tan rahmet, kederli ailesi, sevenleri ve sanat camiamıza başsağlığı diliyorum."

TİYATROYLA BİR ÖMÜR

Ahmet Yılmaz Gruda, 14 Temmuz 1930 tarihinde İstanbul'da dünyaya geldi. Ankara Ticaret Lisesindeki eğitim sürecini yarıda bırakarak devlet memuru olan Yılmaz Gruda'nın yazdığı şiirler, 1950'li yıllarda, çeşitli dergilerde yayımlanmaya başladı. 1956 yılında girdiği Cep Tiyatrosu'nda başlayan oyunculuk serüveni, Ankara Devlet Tiyatrosu'na ait Küçük Tiyatro'da devam etti. Ankara Meydan Sahnesi ve Nisa Serezli topluluklarında görev yaptı. Muammer Karaca Tiyatrosu'nu yönetti. Gruda, "Yabancı Damat", "İşler Güçler", "Kavak Yelleri" gibi dizilerde de rol aldı.

HERKES ÖNCE BOYUN EĞMEYEN KARAKTERİNİ VURGULADI: SANAT ORMANININ ‘KÜKREYEN ASLANI’

Öğrencilerinden partili dostlarına herkes onun karakterine olan hayranlığını dile getirdi. Mücadeleci ruhunun yaşamına yansıyışını, beyefendiliğini ve gençlere verdiği önemi anlattılar…

İNSANLARI ÇOK SEVDİ

Görev Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi Turhan Özlü:

Hayatını mesleğine adadı. Kimseye eğilmedi. Geçim kaynağı mesleği oldu. Başka da iş yapmadı. O gerçek bir sanatçıydı. İstanbul beyefendisiydi. İçeriye çocuk girse ayağa kalkardı. İnsanları çok severdi. Sayılı kibar insandı.

SANAT ORMANININ KÜKREYEN ASLANI

Aydınlık muhabiri Ercan Dolapçı:

Yılmaz ağabey ile uzun yıllar aynı binada çalışmak bir ayrıcalıktı. Neşeli insandı. Son kez Odakule’nin önünden binaya giriyordu. Ben de caddede bir yere gidecektim. Beni gördü hemen selamlaştık. ‘Yaz, yaz. Güzel yazıyorsun. Yazılarını okuyorum haa… Oğlum, beni ne zaman yazacaksın?’ diye, tatlı üslubuyla çıkıştı. ‘Çok isterim’ dedim. Nasip olmadı çünkü o günlerde televizyon dizilerinin çekimlerine gidiyordu. Hep pişman olmuşumdur. Keşke konuşsaydık diye… Çok özel bir insandı. Hayatını sanatına adadı. Ayakta öldü. Son güne kadar çalıştığını biliyorum. Çalışkanlığı, hayata bakışı ve kahkahaları bize miras kalacak. O sanat ormanında kükreyen aslandı!

ZOR DÖNEMLER YAŞADI

Oyuncu Tuna Arman:

1995 yılında Tiyatro Kare’de Salaklar Sofrası adlı oyunla tanıdım büyük ustayı. Aynı sahneyi, aynı kulisi paylaştım. Ne mutlu, büyük bir hoca, şair, çevirmen ve çok donanımlı bir oyuncuydu. Çok zor dönemler yaşandı. Maddi ve manevi. Maalesef ustalarımızı kaybedince kıymetleri anlaşılıyor.

‘EN BÜYÜK DEĞERİMİZ ULUSAL KANAL’

Sanat yönetmeni Zafer Bilgin:

En son Sanat Hayatı programında özel konuğumuz oldu. Her an çalışan, öğreten insandı. Bu nedenle gelememenin sıkıntısını yaşıyordu. ‘Zafer ben çalışan insanım, emekçiyim peyniri bakkaldan kazandığım parayla ödeyerek veresiye alıyorum. Ulusal Kanal bizim her şeyimiz, emeğimizle yarattığımız büyük değer, bütün arkadaşları yürekten öpüyorum’ derdi. Yeni bir programı hastanede ya da evine giderek gerçekleştirmeyi istedik. Olmadı. O dev insan çok yorgundu.

ÖNERİSİZ GELMEZDİ

Eski Ulusal Kanal Program Müdürü Hale Soysü:

Program odasını en çok ziyaret eden kişiydi. Hemen her gün program önerisiyle gelirdi, elinde özenle hazırlanmış bir dosya ile... Soba borusundan füze yaptığımız dönemlerdi; haberler dahil bütün programları tek bir stüdyoda gerçekleştiriyorduk. Dekor yok, hareketli kamera yok, reji yetersiz, kayıt için zaman sınırlı... Her öneriyi hayata geçiremiyorduk. Ama o çok pratikti, küçük aksesuarlarla yapılabilecek çok güzel program önerileri getirdi. Birikimi, çalışkanlığı, üretkenliği, yaratıcılığı, disiplini ve alçakgönüllülüğü ile hepimizin gönlünü fethetti, hepimize örnek oldu.

‘SAPINA KADAR BU TOPRAKLARIN İNSANIYDI’

Vatan Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek:

Yalnız tiyatro değil sanatın büyük ustası. Büyük sanatçılar nasıl oluyor… Sanatı ideolojiden kültürden koparmaya gayret edenler var. Ama koparamazsınız. Sanat güzellik araçlarını kullanarak insanın yeniden yaratılmasıdır. Bir mimar gibi. İnsan yapıyor sanatçı da… Bu yeni insan cesur mu korkak mı olacak gibi soruların yanıtı verilmeden sanat yapamazsınız. İnsana yön vereceksiniz. Bizi Ankara Devlet Tiyatrosu adam etti! Milli Demokratik Devrimci Kültürün insanıydı Gruda. Edeb Erkan köşesi vardı Aydınlık’ta… Heyecanla benimsedi. Bu bir kültürün verilmesidir. Bu da sanatla verilir. Bir tiyatro oyununu seyrederken bunları alırız. Atatürk devrimininin, Cumhuriyetin sanatçısıydı. Büyük özlemlerin, paylaşılan bir dünya, insanlar arasındaki ilişkinin sevgiyle tanımlandığı bir dünya özleminin sanatçısıydı. Biz onunla yoldaşız. Bir yere ayağınızı basacaksınız. Yerçekimi kanunu var. O toprağın insanısınız. Gruda da sapına kadar Türkiye toprağı insanıydı. Türk edebiyatının insanıydı. Türk olarak dünyalıydı.

Sonraki Haber