Türk Devletleri Teşkilatı’nın önemi ve hedefleri
'Türk Konseyi, en temelde bağımsızlıklarını, egemenliklerini ve toprak bütünlüklerini korumaya çalışan, ortak bir tarih ve kültürel arka plana, birlikteliğe ve gelecek hedeflerine sahip devletlerin, saldırgan olmayan, müşterek ve güçlü bir iradelerinin kurumsallaştığı yapı olarak ortaya çıkmaktadır'
Türk Konseyi, 12 Kasım 2021 tarihinde Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev, Kazakistan Cumhurbaşkanı Sayın Kasım Cömert Tokayev, Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sayın Sadır Caparov, Özbekistan Cumhurbaşkanı Sayın Şevket Mirziyoyev, Macaristan Başbakanı Sayın Viktor Orban ve Türkmenistan Cumhurbaşkanı Sayın Gurbanguli Berdimuhammedov’un katılımıyla gerçekleştirilmiştir.
Konsey'in, tam ve gözlemci üye ülkelerinin liderlerinin bir araya geldiği zirvenin teması, “Yeşil Teknolojiler ve Dijital Çağda Akıllı Şehirler” şeklinde belirlenmiş; lakin gerçekleştirilen toplantıda bu gündemle sınırlı kalınmamış ve hem Türk Dünyası’nın gelişimine hem de Avrasya’daki barış ve istikrara hız kazandıracak stratejik kararlar alınmıştır.
Bu kapsamda Türk Konseyi’nin adı Türk Devletleri Teşkilatı olarak değiştirilmiştir. Ayrıca Daimi Tarafsızlık Statüsü’ne sahip bir devlet olan Türkmenistan, Türk Dünyası ülkeleriyle kurduğu yakın ve güçlü bağlar neticesinde Teşkilat'ın çalışmalarına gözlemci üye statüsünde dahil olmuştur. Dolayısıyla zirve, “bazı ilklerin” yaşandığı ve ortak bir geleceğe doğru kararlı adımların atıldığı tarihi bir dönüm noktası şeklinde yorumlanabilir.
Bağımsızlıklarının 30. yıldönümünü kutlayan Orta Asya Türk devletlerinin bağımsızlıklarını ve egemenliklerini koruma noktasındaki kararlılık ve aralarında her geçen gün artan iş birliği arayışlarının hız kazandığı bir kez daha görülmüştür. Bu da Avrasya’nın kalbinde yer alan Türk Dünyası’nın güçlü bir jeopolitik özneye dönüşmesini beraberinde getirmektedir.
Bu anlamda Türkiye, üye ülkelerin iktisadi ve siyasi bağımsızlıklarının korunması ve bölgenin Batı’yla entegrasyonunda stratejik konumuyla ön plana çıkmaktadır. Dahası Zengezur Koridoru’nun hayata geçirilmesi ve Orta Hat’tın aktif bir şekilde kullanılması da Doğu ile Batı arasındaki iş birliği imkânlarını güçlendirecektir. Yani güçlü bir Türk Dünyası, küresel düzeyde iş birliği, refah ve barışın tesisine hizmet edebilir.
Türk Devletleri Teşkilatı’nın güvenlik ve ortak çıkar çerçevesinde aldığı kararlar, ülkeler arasındaki sorunların barışçıl yollarla çözüldüğünü ve Türk Dünyası’nın önünde bir engel teşkil etmeyeceğini gözler önüne sermiştir. Özellikle de Fergana Vadisi’nin artık bir sorunlar merkezi değil; barış havzası haline gelmesi mümkündür. Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan arasında sağlanan uzlaşı da bunun kanıtıdır.
Türk Konseyi, en temelde bağımsızlıklarını, egemenliklerini ve toprak bütünlüklerini korumaya çalışan, ortak bir tarih ve kültürel arka plana, birlikteliğe ve gelecek hedeflerine sahip devletlerin, saldırgan olmayan, müşterek ve güçlü bir iradelerinin kurumsallaştığı yapı olarak ortaya çıkmaktadır.
“Türk Devletleri Teşkilatı hem Türk Dünyası’nı hem de Kıbrıs’ı yakından ilgilendiren bir karar da almıştır. Zira Akdeniz’de bulunan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC), artık Türk Dünyası’nın somut desteğini arkasında hissedecektir. Çünkü alınan kararlar neticesinde KKTC de Teşkilat'ın faaliyetlerine katılabilecektir. Bu da KKTC’nin Türk Dünyası’nın bir parçası olduğunun yüksek sesle dillendirilmesi anlamına gelmektedir.
SÖYLEMDEN EYLEME 2040 YOL HARİTASI
Ortak bir kültür ve medeniyete dayanan bir iş birliğinden doğan Türk Devletleri Teşkilatı, başka devletlerin egemenliklerine, bağımsızlıklarına ve toprak bütünlüklerine saygı göstermekte ve haklı olarak benzer bir saygıyı da üye ülkeler nezdinde beklemektedir. Üye devletler arasındaki ilişkilerin derinleşmesinde ise ortak tarih ve kültürel değerler belirleyici olmaktadır. Ancak Türk Dünyası’ndaki iş birliği bununla sınırlı değildir. Zira aktörlerin ortak çıkarlar çerçevesinde şekillenen birliktelik ve iş birliğine dayalı barışçıl ve müreffeh bir gelecek hedefleri de vardır. Liderlerin konuşmalarında da bu amaç açıkça görülmektedir. Aslında bu yüzden de “Türk Dünyası Vizyonu 2040”, küresel barışa hizmet edecek güçlü bir entegrasyon arayışının teyit edilmesi anlamına gelmektedir. Bu vesileyle üye ülkeler, somut projelerle kısa, orta ve uzun vadeli entegrasyon süreçlerine dair yol haritası ortaya koymuştur. Bu da Türk Dünyası’nın birliğine yönelik çabalarda söylemden eyleme geçildiğini teyit etmiştir.
Ortak hedefler ve çıkarlar çerçevesinde oluşturulan gelecek perspektifinde Türk Devletleri Teşkilatı’nın daha kurumsal bir kimliğe kavuştuğunu söylemek mümkündür. Teşkilat hem yeni gözlemci üyelerin kabulüne hem de farklı aktörlerle kurulacak ilişkilere dair kriterler geliştirmiştir. Dolayısıyla Türk Dünyası ve Türk Devletleri Teşkilatı, artık uluslararası kimliğe sahip güçlü bir aktör olarak varlık gösterecektir.
Tüm bu tablo ise söz konusu stratejik belge aracılığıyla Teşkilat üyesi devletlerin, köklü bir geçmişin birikime dayanan güçlü bir irade çerçevesinde ortak gelecek inşa etmeye çalıştıklarını ortaya koymaktadır. Türk Devletleri Teşkilatı bağlamında alınan kararlarda dijitalleşme, havacılık, uzay ve teknolojiye dair vurguların olması da üye ülkelerin geleceğe yönelik çok boyutlu ilişki kurma arzularının kanıtıdır.
AFGANİSTAN SORUNUNDA TÜRK DEVLETLERİNİN BARIŞÇIL-YAPICI ROLÜ
Belirtildiği üzere, Türk Devletleri Teşkilatı açısından güvenlik, istikrar, barış ve refah ortamının korunması büyük önem arz etmektedir. Bu noktadaki en önemli konulardan biri ise Afganistan’da barış ve istikrarın sağlanmasıdır. Maalesef belirsizlikler içerisinde savrulan bir Afganistan, Avrasya coğrafyasını ve dolayısıyla Türk Dünyası jeopolitiğini olumsuz etkilemektedir. Bu yüzden de Özbekistan, 15-16 Temmuz 2021 tarihlerinde “Orta ve Güney Asya: Bölgesel Bağlantısallık, Sınamalar ve Fırsatlar” başlıklı bir konferans düzenleyerek Türk devletlerinin barışçıl tutumunu tüm dünyaya göstermiştir.
Ayrıca Teşkilat'ın Dışişleri Bakanları düzeyinde 27 Eylül 2021 tarihinde gerçekleştirdiği Dışişleri Bakanları Konseyi Toplantısı’nda Afganistan meselesinin de ele alındığını hatırlatmakta yarar vardır. Bahsi geçen zirvede Afganistan’ın toprak bütünlüğüne ve bağımsızlığına saygı gösterilerek barış ve istikrarın sağlanması gerektiği vurgulanmış ve terörle mücadelenin önemine dikkat çekilerek kapsayıcı bir yönetim anlayışı benimsenmesi ihtiyacının altı çizilmiştir. Bu çerçevede Türk devletleri, sorumluluk almaktan kaçmadıklarını belirtmelerinin yanı sıra bölgesel krizlere karşı doğru yol haritasının Afganistan’ı bölgesel iş birliği süreçlerine dahil etmekten geçtiğini de söylemiştir. Liderlerin gerçekleştirdiği İstanbul’daki zirvede ise mevzubahis politika bir kez daha teyit edilmiştir.
Zirve, aldığı ekonomik kararlarla da büyük bir öneme haizdir. Özelikle devletler arasında ekonomik engellerin kaldırılmasına dair kararlar hem ilişkilere ivme kazandıracak hem de üye ilişkilerin güçlenmesini sağlayacaktır. Ayrıca Türk Yatırım Fonu’nun hayata geçirilmesi, bölgesel projelerin çok daha kısa sürede gerçekleştirilmesine zemin hazırlayacaktır.
Türk Devletleri Teşkilatı, Doğu-Batı ekseninde devam eden küresel güç mücadelesinin merkez alanında ortak kültürel değerler ve medeniyet anlayışı üzerinden şekillenen barışçıl bir “3. Yol Girişimi” olarak nitelendirilebilir. Bu noktada Türk Konseyi, Asya merkezli küresel denklemin ve uluslararası sistemin yeniden şekillendirilmeye çalışıldığı bir jeopolitik ortamda farklı bloklaşma-ittifaklaşma eğilimlerinin dışında, özgür iradeleriyle kendi yol haritalarını çizmeye çalışan ülkelerin “Dengesizliğin Dengeleyicisi” konumunda oldukları kültürel ve iktisadi bir entegrasyon hareketi olarak ön plana çıkmaktadır.
Türk Devletleri Teşkilatı hem Türk Dünyası’nı hem de Kıbrıs’ı yakından ilgilendiren bir karar da almıştır. Zira Akdeniz’de bulunan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC), artık Türk Dünyası’nın somut desteğini arkasında hissedecektir. Çünkü alınan kararlar neticesinde KKTC de Teşkilat'ın faaliyetlerine katılabilecektir. Bu da KKTC’nin Türk Dünyası’nın bir parçası olduğunun yüksek sesle dillendirilmesi anlamına gelmektedir.
“Türk Konseyi, Asya merkezli küresel denklemin ve uluslararası sistemin yeniden şekillendirilmeye çalışıldığı bir jeopolitik ortamda farklı bloklaşma-ittifaklaşma eğilimlerinin dışında, özgür iradeleriyle kendi yol haritalarını çizmeye çalışan ülkelerin 'Dengesizliğin Dengeleyicisi' konumunda oldukları kültürel ve iktisadi bir entegrasyon hareketi olarak ön plana çıkmaktadır.”
LİDERLERİN VERDİĞİ MESAJLAR
Türk Devletleri Teşkilatı’nın barış vizyonunu daha iyi anlayabilmek için liderlerin konuşmalarına da bakmak gerekmektedir. Sayın Erdoğan, konuşmasında genel olarak ticari ilişkilere, kara, deniz ve hava yoluyla bağların güçlendirilmesine, yapay zekaya önem verilmesine ve insan odaklı yol haritası benimsenmesine vurgu yapmıştır.
Sayın Aliyev ise dayanışma, karşılıklı saygı, ortak değerler, samimi ortaklıklar ve Zengezur Koridoru’nun birleştireceği gibi konuları dile getirmiştir.
Sayın Tokayev de ülkeler arasındaki dostane ilişkileri güçlendirdiklerini dile getirirken; “Nerede birlik orada dirlik” sözüne atıf yapmıştır. Ayrıca Kazakistan Cumhurbaşkanı, Türk Devletleri Teşkilatı’nın uluslararası düzeyde saygınlığını artırdığını belirtmiş ve herkesi iş birliğine katkıda bulunmaya davet etmiştir. Tüm bunların yanı sıra Sayın Tokayev, jeopolitik potansiyeli kullanma, yeşil ekonomiye geçme, hidrojen enerjisine yönelme ve akıllı şehirler inşa etme gibi konulara da değinmiştir.
Bu noktada altını çizmek gerekir ki Sayın Caparov’un yaptığı konuşmada Güney Kafkasya ile Orta Asya’yı kapsayan bir platform kurulmasına dair öneride bulunması oldukça değerlidir. Kuşkusuz bahsi geçen teklif, barışın ve ortak çıkarların yapısal bir nitelik kazanmasına hizmet edecektir. Bu çerçevede Kırgızistan’ın Türk Dünyası’nın ayrılmaz bir parçası olduğunu dile getiren Kırgızistan Cumhurbaşkanı, Türk Devletleri Teşkilatı’nın önemli bir entegrasyon ve prestij merkezi haline geldiğini vurgulamıştır.
Sayın Mirziyoyev ise dünyada yaşanan şiddet ve çatışmalara, çeşitli tehditler ve güvenlik sorunlarına, salgına, gıda güvenliğine, iklim değişikliğine ve çevreyle ilgili diğer pek çok soruna atıfta bulunarak yedi mühim öneride bulunmuştur. Bunlar ticari bağların geliştirilmesi, ulaşım ve transit konularına özel önem verilmesi, endüstriyel iş birliğinin artırılması, dijitalleşme, yeşil teknoloji ve akıllı şehirler çerçevesinde bir bilişim platformunun kurulması, yeşil ekonomiye geçilmesi, toplumların birbirini tanıması için turizme ağırlık verilmesi ve kültür haftaları düzenlenmesidir. Böylece Özbekistan Cumhurbaşkanı, Türk Dünyası açısından öncelik teşkil eden konu başlıklarına dair bir yol haritası da ortaya koymuştur.
Söz konusu liderlerin konuşmalarına dikkat edildiğinde öne çıkan vurguların ve başlıkların ortak çıkarlara ve geleceğe hizmet eden barışçıl araçlar olduğu ifade edilebilir. Ortak kültür ve medeniyet vurguları ile ekonomik ve ticari ilişkilerin gelişimi, sadece Türk Dünyası’na değil; bütün bir Avrasya bölgesine katkı sağlayacak ve Asya’nın yükselişini daha da hızlandıracaktır. Böylece bölgesel sorunların bertaraf edilmesi de kolaylaşacaktır.
Sonuç olarak Türk Dünyası, küresel barış ve umuda yönelik yeni bir alternatif olarak öne plana çıkmaktadır. Karşılıklı saygıya dayalı ortak çıkarları önceleyen barışçıl münasebetler çerçevesinde benimsenen politikalar, Türk Dünyası’nın uluslararası siyasetteki yapıcı rolüne de ışık tutmaktadır. Özellikle de Türk devletlerinin Afganistan’da barış ve istikrarın sağlanmasına dair benimsedikleri tutum, bu durumun bir kanıtı olarak yorumlanabilir. Çünkü dünyada artan rekabete karşı Türk Dünyası, bölgesel sorunlara dostluk elini uzatarak yaklaşmaktadır. Bu dostluk eli, kendisini KKTC’de de göstermektedir. Gücünü köklerinden alan Türk Dünyası, Türk Devletleri Teşkilatı vesilesiyle ortak çıkarlar ve karşılıklı saygı çerçevesinde ortak gelecek inşa etme konusunda da somut bir irade ortaya koymuştur.