Türk devrim tarihi ve karşı devrimler

Saltanatın ve hilafetin kaldırılması, Cumhuriyet'in ilanı, toplumsal alanda kadın ve erkeği eşitleyen adımlar, hukuk ve ekonomi alanındaki atılımlar Türkiye'nin çağdaş dünyada yerini almasını sağladı

Kadınlara erkeklerle eşit haklar verilmesi, Cumhuriyet Devrimi’nin en önemli atılımlarından.

Devrim, mevcut kurumları zorla değiştirmek demektir. Türk milletini son yüzyıllarda geri bırakmış olan kurumları yıkarak yerlerine, milletin en yüksek uygar gereklere göre ilerlemesini temin edecek yeni kurumları koymuş olmaktır. (Afet İNAN, Atatürk Hakkında Hatıralar, Belgeler s. 250)

Karşıdevrim, bir devrimi yıkmayı ve sonuçlarını yok etmeyi amaçlayan bir karşıt harekettir.

Bu yazımızda Türk devrim tarihimizi ve karşı devrimleri üç başlık altında inceleyeceğiz. Cumhuriyet öncesi, Cumhuriyet dönemi ve Atatürk sonrası…

CUMHURİYET ÖNCESİ DÖNEM

1.Meşrutiyet Devrimi - 1876

1876’da meşrutiyetin ilanı bir devrimdir. Öğrenci isyanları ve Yeni Osmanlı aydınlarının hürriyet hareketiyle başarılmıştır. 576 yıldır devam eden bir feodal mutlakiyeti anayasayla düzenlemiştir.(…)

Mithat Paşa başkanlığında bir komisyon tarafından hazırlanan ve 23 Aralık 1876 günü ilan kabul edilen Kanuni Esasi padişah iradesi veya lütfu değildir. Yeni Osmanlılar’ın önderlik ettiği hürriyet mücadelesi, bu düzenlemeyi padişaha dayatmıştır.(…)

Kanuni Esasi bir anayasadır. Padişahın yetkilerini en azından kayda geçirmiştir ve seçime dayanan yasama organı kurmuştur. (Doğu Perinçek, Türkiye’nin Anayasa Birikimi, Kaynak Yayınları, Genişletilmiş 5. Basım, 2021.)

II. Meşrutiyet (1908 Hürriyet Devrimi)

1876 Meşrutiyeti’nin devamı olan 1908 Devrimi, Milli Demokratik Devrimimizin ikinci halkasıdır. 1908 Devrimi öncü bir parti olan İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafından başarılmıştır. 14 Şubat 1878 günü “tatil” edilen Meclis, 30 yıl sonra devrimin iradesiyle 23 Temmuz 1908 günü yeniden açılmıştır. Meclis 8 Ağustos 1909 tarihli kanunla Kanuni Esasi’nin 21 maddesini değiştirmiştir.

Değişikliklerle birlikte, Meclis gerçek bir yasama organı kimliği kazanmış, Padişahın Meclisi fesih yetkisi sınırlandırılmış, kanunları veto etme hakkı kaldırılmış, kişi hak ve özgürlükleri genişletilmiş, toplantı ve grev hakları verilmiş, Padişah emlaki devletleştirilmiş, Aile hukuku ve kadın haklarında özgürlük ve laiklik yönünde düzenlemeler yapılmıştır. (Doğu Perinçek, Türkiye’nin Anayasa Birikimi, Kaynak Yayınları, Genişletilmiş 5. Basım, 2021.)

CUMHURİYET DÖNEMİ

Millet meclisimizin açılışı (1920) ile başlayıp, Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatına kadar yapılan devrimlerin gerçekleştirildiği dönemi kapsamaktadır.

a) Siyasal Alanda Devrimler: Saltanatın kaldırılması (1 Kasım 1922), Cumhuriyet’in ilanı (29 Ekim 1923), Halifeliğin kaldırılması (3 Mart 1924)

b) Toplumsal Alanda Devrimler: Kadınlara erkeklerle eşit haklar verilmesi (1926-1934), Şapka ve kıyafet devrimi (25 Kasım 1925), Tekke zaviye ve türbelerin kapatılması (30 Kasım 1925), Soyadı kanunu ( 21 Haziran 1934), Lâkap ve unvanların kaldırılması (26 Kasım 1934), Uluslararası saat, takvim ve uzunluk ölçülerin kabulü (1925-1931)

c) Hukuk Alanında Devrimler: Mecellenin kaldırılması (1924-1937), Türk Medeni Kanunu ve diğer kanunların çıkarılarak laik hukuk düzenine geçilmesi (1924-1937)

d) Eğitim ve Kültür Alanında Devrimler: Öğretimin birleştirilmesi (3 Mart 1924),Yeni Türk harflerinin kabulü (1 Kasım 1928), Türk Dil ve Tarih Kurumları’nın kurulması (1931-1932), Üniversite öğreniminin düzenlenmesi (31 Mayıs 1933) ve güzel sanatlarda yenilikler

e) Ekonomi Alanında Devrimler: Aşarın kaldırılması, çiftçinin özendirilmesi, örnek çiftliklerin kurulması, Sanayiyi Teşvik Kanunu'nun çıkarılarak sanayi kuruluşlarının kurulması, I. ve II. Kalkınma Planları'nın (1933-1937) uygulamaya konulması, yurdun yeni yollarla donatılması (Kaynak: www.atamer.sakarya.edu.tr/linkler.htm)

Köy Enstitüleri, Anadolu aydınlanmasının en önemli adımlarındandı.

ATATÜRK'TEN SONRAKİ DÖNEM

Ulu önderimiz M. Kemal Atatürk’ün vefatı sonrası dönemde yaşanan devrimler sürecidir. Bu dönemin başlıca devrim hareketleri;

1. Köy Enstitülerinin Açılışı

Köy Enstitüleri, köylerin ve köylülerin, yine köyden çıkmış öğretmenler tarafından eğitilmesi amacıyla kurulmuş iş için eğitim ilkesine göre hareket eden ve kendi ekonomisini yaratarak kendine yetebilen özgün eğitim kuruluşlarıdır.

17 Nisan 1940 tarihinde 3803 sayılı yasa ile kurulmuş, dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ve İlköğretim Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’un direktifleri ve çabalarıyla Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde 21 okul açılmıştır.

Köy Enstitüleri, üretimi, bilimi ve aklı esas alan, çağdaş insan yetiştirmeyi amaçlayan bir eğitim sistemidir. Köy Enstitüleri, edebiyat, kültür ve sanat, bilim ve teknik eğitiminin yanı sıra; bağı ve bahçesiyle, ormanlarıyla, işlik atölyeleriyle, laboratuarlarıyla, sazıyla, sözüyle, öğretmen ve öğrencileriyle üreten büyük bir işletme olmuştur. Bu okullardan, idealist, vatansever, namuslu, sözüne güvenilir erdemli öğretmenler yetişmiştir. Köy Enstitüleri, Demokrat Parti’nin (DP) iktidar olduğu 1954 yılında resmen kapatılmıştır. (Ahmet Özkan, Köy Enstitüleriyle Aydınlığa Doğru, Kategori Yayıncılık, 2. Basım, 2017.

2. 27 Mayıs Devrimi

27 Mayıs Devrimi, güçlü bir halk hareketinin ürünüdür. DP’nin dikta yönetimine son vermiş, özgürlükçü bir anayasa getirmiş, emekçi sınıfların siyasal yaşama katılımlarının siyasal ve hukuksal koşullarını yaratmıştır.

Devrimden sonra oluşturulan Kurucu Meclis, 6 Ocak 1961 günü ilk toplantısını yaptı ve hazırladığı yeni Anayasayı, 9 Temmuz 1961 günü halkoylamasına sundu. Yeni Anayasa yüzde 61,5 evet oyuyla kabul edildi. 1961 Anayasası, yargı yetkisini çeşitli kurum ve kurullarla güçlendirdi. Anayasa Mahkemesi ve Hâkimler Yüksek Kurulu’nu kurdu, Yüksek Seçim Kurulu’nu oluşturdu.

Anayasa, toprak reformu, sendika, toplu sözleşme, grev, sosyal güvenlik, sağlık, eğitim, kooperatif, emekçilerin yaşam ve gelişmelerine yönelik tarihsel düzenlemeler getirdi. (Doğu Perinçek, Türkiye’nin Anayasa Birikimi, Kaynak Yayınları, Genişletilmiş 5. Basım, 2021.)

1876 Meşrutiyeti’nin devamı olan 1908 Devrimi, Milli Demokratik Devrimimizin ikinci halkasıdır.

KARŞI DEVRİM VE GERİCİ HAREKETLER (CUMHURİYET ÖNCESİ DÖNEM)

“İttihad-ı İslâm” adıyla ortaya çıkan İslâmcılık akımı için değişik yazarlar tarafından farklı zamanlarda çeşitli adlandırmalar yapılmıştır. Yenileşmeye ve değişmeye karşı olan akımın önemli yayın araçları Sebil-ül Reşad ile Volkan dergileridir. Prens Sait Halim Paşa, bu akımın en önde gelen kişisidir.

Bu akıma karşı İslâm dinini savunduğunu söyleyen bir akım daha çıkmıştır. Bunlar, İslâm adına sürdürülen çeşitli adet, inanış ve gelenekleri ağır biçimde eleştirmişlerdir. Bu akımın yayın araçları da İctihad ve Yeni Mecmua adlı dergilerdir. Mehmet Şemseddin akımın tanınmış bir temsilcisi olmuştur.

İslâmcılar yukarıda belirttiğimizin dışında Sırat-ı Müstakim, Ceride-i Sufiye, Ceride-i İlmiye, Beyan-ül-Hak, Hikmet gibi dergilerde de, seslerini duyurmuşlardır. Osmanlılar’ın Tanzimat’la beraber kültür benliklerini kaybetmeye başladıkları iddiası, İslâmcı düşüncelerin odak noktasını oluşturmuştur. Onlara göre Tanzimat’ın gizlice yadsıdığı “şeriatın değerleri’ni tekrar Osmanlı toplumuna getirmek en uygun yol olacaktı.

II. Abdülhamit tahta çıktıktan sonra Meclis’i dağıtarak, Yeni Osmanlılar’ı ülke dışına sürmüş, kurduğu kapalı düzenle koyu bir İslamcı düzen kurmuştur. Abdülhamit, döneminde (1876-1909) devlet siyasetini bu akım doğrultusunda belirleyerek, Araplara büyük bir yakınlık göstermiş, hatta bir Türk-Arap İmparatorluğu’nu bile düşünmüştür. Günümüzde de savunucuları olan “İslâmcılık” akımının ve “İslâm Birliği” düşüncesini benimseyen kişilerin Abdülhamit’i “Ulu Hakan” diye anarak ona özel bir saygı göstermelerinin nedeni de budur.

31 Mart Olayı (13 Nisan 1909)

23 Temmuz 1908 tarihinde Padişah II. Abdülhamit de mecburen II. Meştutiyeti ilan edip, anayasayı yeniden yürürlüğe koymayı kabul etti. Meşrutiyet’in ikinci kez ilânı bütün memlekette ve her tabaka halkta büyük bir sevinç uyandırmış, ancak bu hürriyet havası fazla uzun sürmemiştir.

Derviş Vahdeti’nin Volkan gazetesi vasıtasıyla kamuoyu ve özellikle de askerler üzerinde etkili olan propaganda faaliyetlerine karşılık yapılan uyarılar dikkate alınmamış, gereği yapılmamıştır. 31 Mart sabahı kışlalarından topluca çıkan asiler, “Şeriat İsteriz!” sloganlarıyla Sultan Ahmet Meydanı’na gelmişler, yolda önlerine çıkan Harbiye mezunu mektepli subayları ortadan kaldırmak istemişlerdir. Asiler, önce kendilerine nasihat için gelen Şerif Sadık Paşa'yı arkasından Lazkiye Mebusu Şekip Arslan Bey ve Adliye Nazırı Nazım Paşa’yı katletmiştir.

II. Abdülhamit kabine değişikliğine rağmen isyancıları yatıştıramamış bunun üzerine Selanik'te bulunan Mustafa Kemal isyanı bastırmak üzere görevlendirilmiştir. Selanik’ten İstanbul üzerine yürüyecek olan kuvvetlere Kurmay Yüzbaşı Mustafa Kemal tarafından “Hareket Ordusu” adı verilmiş ve bu isim tarihimize bu şekilde geçmiştir.

Hareket Ordusu görevini tamamlamak üzere 23-24 Nisan 1909’da İstanbul üzerine yürümeye başlamış, 23 Nisan günü Davutpaşa kışlası ele geçirilmiştir Beşiktaş sırtlarında meydana gelen çatışmalarda Topçuların da desteğiyle asiler dağıtılmıştır. 25 Nisan sabahı Selimiye Kışlasının da ele geçirilmesiyle İstanbul’da denetim ve kontrol büyük ölçüde sağlanmıştır.

DEVAM EDECEK...

Sonraki Haber