Türk dış politikasının stratejik çelişkisi: Hem Filistin hem NATO savunulamaz!

ABD ve NATO’nun, İsrail’in Filistin’e yönelik katliamlarını desteklemesi, Türkiye’nin NATO üyeliğini yeniden gündeme getirdi. Türkiye’nin dış politikada hem Filistin’i hem de NATO’yu savunma çelişkisini uzmanlarla konuştuk. Uzmanlar, Türkiye’nin NATO’dan ayrılma fırsatının altını çizdi

İsrail’in Gazze’deki El-Ehli Baptist Hastanesi’ni vurması ve artan saldırganlığı, Türkiye’deki İncirlik ve Kürecik üsleri ile NATO üyeliğinin gözden geçirilmesini yeniden gündeme getirdi. ABD Başkanı Joe Biden da, “İsrail ve Ukrayna’nın başarısı, Amerika’nın ulusal güvenliği açısından hayati önem taşıyor.” çıkışı yaptı. Batı, Filistin’deki zulmü yok sayarak blok halinde İsrail’in yanında saf tuttu. TBMM Dışişleri Komisyonu Filistin toplantısında ise Dışişleri Bakan Yardımcısı Ahmet Yıldız, NATO’yu övdü ve genişlemesi gerektiğini savundu. Son olarak Amerikalı yazar ve Demokrasileri Savunma Vakfı Başkan Yardımcısı Jonathan Schanzer’in Türkiye’nin NATO’dan çıkarılması çağrısıyla konu çok boyutlu olarak tartışılmaya başlandı.
Gelişmeleri Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Bilkent Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Semih Koray, Yeditepe Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölüm Başkanı Doç. Dr. Deniz Tansi ve Dumlupınar Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Barış Adıbelli ile konuştuk.

‘ÖNEMLİ BİR FIRSAT’

“İsrail’in Filistin’e karşı Amerika ile birlikte uyguladığı mezalimi kınamakla yetinmek çare değildir.” sözleriyle başlayan Prof. Dr. Semih Koray, her meselede olduğu gibi Filistin’de de Batı’nın ikiyüzlülüğünün bütün çıplaklığıyla ortada olduğunu söyledi. Koray, “Filistin’e karşı İsrail-ABD saldırganlığını durdurmanın tek yolu, bölgemizde ve dünyada bu saldırganlığa karşı etkili bir güç yaratmaktır.” dedi. Koray şöyle konuştu:

“Sorunu sürdürülebilir olmaktan çıkarmak gerekir. Filistin sorununu bugün Mazlum Dünya’nın makus talihini yenmesinde bir dönüm noktasına dönüştürmek, emperyalizm ve siyonizmin yatıştırılmasıyla değil, yenilgiye uğratılmasıyla mümkün olacaktır. Bu sonuç, ancak emperyalist Batı’nın desteklediği siyonist saldırganlığına karşı siyasi, ekonomik ve askeri alanlarda etkili bir maddi güç oluşturmakla elde edilebilir. İnsani bütün değerlerin bu kadar dizginsizce çiğnediği bir ortam, tarihin dönüm noktalarına özgüdür. Bu durum, aynı zamanda dünyanın gerçekten beşten büyük olduğunu göstermek için önemli bir fırsat yaratmaktadır.”

‘FİLİSTİN’E EN BÜYÜK KATKI BUDUR’

Koray, NATO ve ABD üslerini tam denetimine alan bir Türkiye’nin Filistin davasına en büyük katkıyı vereceğini savundu. ABD-İsrail saldırganlığıyla bulunacak bir aranın olmadığını vurgulayan Koray, şöyle devam etti:

“Bugün ilk ağızda ülkemizdeki NATO ve ABD üslerini Türk Silahlı Kuvvetlerinin tam denetimi altına alan, Suriye, İran ve Rusya il el ele veren, ABD ve NATO’nun ileri karakolu durumundaki Ukrayna yönetimine karşı tutum alan, İsveç’in NATO üyeliğine reddeden bir Türkiye, bu suretle dünyadaki bütün dengeleri değiştirerek Filistin davasına da en büyük katkıda bulunur. Böyle bir Türkiye emperyalizm ve siyonizme karşı bütün dünyaya cesaret ve güven aşılar. Dünyanın gerçekten beşten büyük olduğunu fiilen göstermenin önünü açar. Arabuluculuk, Filistin’in, ülkemizin ve bölgemizin, bütün insanlığın lehine bir aranın mevcut olduğu durumlarda anlam taşır. Bugün sorun, siyonizmin ve ABD’nin saldırganlığının geri püskürtülmesiyle önce böyle bir aranın yaratılmasında düğümlenmektedir. Onun için AK Parti iktidarına düşen, en başta kendi güvenliğimiz olmak üzere, bölgenin ve dünyanın güvenliği için, esasını ABD ile uzlaşmaya çalışmanın oluşturduğu denge siyasetini terk etmektir.”

‘TÜRKİYE YPG İLE SİLAH ARKADAŞI OLUR MU’

Dr. Barış Adıbelli, hem Türkiye hem de NATO açısından var olan açmazların üzerinde durdu. Filistin’deki gelişmelerin Doğu Akdeniz’de yeni bir cephe açılması anlamına geldiğini anlatan Adıbelli, ABD ve İsrail’in hedefinin sözde Kürdistan’ı kurmak olduğunu dile getirdi. Türkiye’nin yol ayrımına varabileceğine değinen Adıbelli şunları kaydetti:

“Türkiye Filistin meselesi ile NATO üyesi olma meselesini ayrı değerlendiriyor. Zaten iki konuda resmi politikalar açık. Fakat NATO’nun da Türkiye’nin de açmazları var. İsrail, Hamas’ın hamlesini ABD’nin 11 Eylül olaylarına benzetti. Konuyu uluslararası terörizmle mücadele noktasına getirdi. İşte burada NATO devreye giriyor. Çünkü ABD’nin huyu Afganistan’da olduğu gibi böyle durumlarda NATO’ya dayanmaktır. Yani Hamas ve Hizbullah’la mücadele adı altında Filistin’deki seyrin NATO eşliğinde devam etmesi. Eğer bu Suriye sahasına da yansırsa NATO’nun Suriye’ye de yerleşmesi. Bu Hamas ve Hizbullah’la mücadelede Suriye’deki ABD vekillerinin de sahaya çıkması sonucunu doğurur. Yani bir bakmışsınız Türkiye’nin amansız bir mücadele verdiği YPG/ PKK silah arkadaşı olmuş.”

‘İSRAİL’E KARDEŞ GETİRİLECEK’

“Bu gelişmelerin Doğu Akdeniz’de doğrudan ilintili olduğunu düşünüyorum. Karadeniz ile Doğu Akdeniz arasında da bir bütünlük olduğunun notunu düşmek isterim. Hep Kıbrıs hattından bakılıyor ama Doğu Akdeniz’e şu anda Gazze üzerinden cephe açıldı. Ve bana göre bu iş Suriye sahasında sonuçlanacak. Suriye’deki rejimin ortadan kaldırılması, Rusya’nın çıkarılması, İran uzantılarının bağlanması ve İsrail’i koruyacak terör devletinin kurulması şeklinde. Bu terör devletinin bir sonraki aşaması da Irak’taki, kuzeydeki o yapıyla birleşmek. İsrail’e bir Kürt ikiz kardeş oraya getirilecek. Bence strateji bu. O bakımdan Türkiye bir yol ayrımında. Belki de Ukrayna’daki gibi geri planda duracak. Yani bu Amerika’daki, ‘Türkiye NATO’dan çıkarılsın’ denilen şey aslında bu senaryoyu teyit ediyor.

“NATO ise Türkiye ‘Ben ayrılıyorum’ dese dahi onu bırakmaz. Bırakamaz. Çünkü artık dünya değişti. Çok kutuplu bir düzen var ve Avrasya coğrafyasının kalbi Türkiye. Türkiye’nin varlığı bir tercih değil, jeopolitik bir zorunluluk. Ve NATO da tarihinde hiç olmadığı kadar Türkiye’ye muhtaç şu an. Orta Doğu dönüşecekse Türkiye’ye ihtiyaç var. Türkiye’yi ikna etmeden hiçbir şey yapamazsınız.”

‘İSRAİL TOPYEKÛN SAVAŞA HAZIRLANIYOR’

Yeditepe Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölüm Başkanı Doç. Dr. Deniz Tansi savaşın Suriye’ye genişleyeceğini ve Türkiye’nin batı bloğu ile ciddi çelişmeler içine düşeceğini aktardı. Planın son aşamasında hedefin Türkiye olduğunu vurgulayan Tansi şu tespitleri yaptı:

“NATO’nun genişlemesine şöyle bakmak lazım: Eğer NATO’nun kurucu antlaşması güncellenirse, bir Pasifik genişlemesi söz konusu olacaktır. Biliyorsunuz geçen yıl Madrid Zirvesi’ne Japonya, Güney Kore, Avustralya ve Yeni Zelanda’yı gözlemci olarak davet ettiler. Bu durum NATO’yu bir savunma örgütü olmaktan çıkartıp bir stratejik taarruz örgütüne dönüştürecektir. İsveş konusu, yani NATO’nun İskandinav genişlemesini de Türkiye-Rusya ilişkileri ve Türkiye’nin ulusal çıkarları bağlamında ciddi anlamda tartışmamız lazım. Ancak Türkiye’nin İsveç konusunda fazla ayak direyebileceğinden emin değilim.

SAVAŞ SURİYE’YE GENİŞLEYECEK

“İsrail’in yaşattıkları İsrail-Hamas çatışması olmaktan çıktı, İsrail’in Filistin halkıyla mücadelesine dönüştü. Burada çok daha farklı hazırlıklar var. Yani bu işin Lübnan cephesi var, Suriye cephesi var. Ben İsrail’in topyekün bir savaşa hazırlandığını düşünüyorum. Ve bu topyekun savaşın olacağı yer Suriye olacak. PKK/PYD terörü de bu anlamda kimle beraber hareket edecek? ABD’yle beraber hareket edecek. Dikkat ederseniz, bu Beyaz Saray açıklamasında da Türkiye’yi olağanüstü tehdit olarak gösterdiler. ABD, Suriye’de bir antite yaratmaya çalışıyor. Eğer bu bir topyekun bölgesel savaşa dönüşürse, PKK/PYD terör örgütüne karşı yaptığımız her müdahale, ABD çıkarlarına müdahale olarak değerlendirilecek.

BATI’YLA ÇELİŞECEĞİZ

“Hatırlayın, 2004’te Seymour Hersh’ün New Yorker’da bir makalesi vardı. Burada, İsrail Ordusu’ndan ayrıldığı ya da emekli olduğu iddia edilen kişilerin Barzani Peşmergelerini eğittiği ifade ediliyordu. Şimdi İsrail’in devlet olarak PKK/PYD terör örgütüyle doğrudan ilişkisi gözükmese de, ABD’nin doğrudan var. ABD’yle İsrail de stratejik ortak. Dolayısıyla bu bölgedeki mücadelede, karşınıza Suriye ve Lübnan coğrafyasına yayılmış topyekun bir savaş olarak çıkıyor. Netanyahu da haritaların değişeceği bir büyük savaştan bahsediyor. Dolayısıyla Türkiye’nin bu konuda Batılı ittifak ilişkileri ve müttefikleriyle büyük bir çelişkisi meydana gelecektir.

‘PLAN TÜRKİYE ALEYHİNE GENİŞLETİLİYOR’

“Aslında bir büyük planın Türkiye’nin aleyhine genişletildiğini görüyoruz. Eğer bu süreç devam ederse ve bir topyekun savaşa dönüşürse, öncelikle zemin Suriye olacaktır. Onunla beraber İran olacaktır. Ve son aşamada sıra Türkiye’ye gelecektir. Aslında ben İran’ı pek çok noktada eleştiren bir akademisyenim. Azerbaycan konusunda vs. Ama bu hakkımı saklı tutuyorum. İran’ın toprak bütünlüğünü koruması lazım. Yoksa bu iş başka bir noktaya doğru evrilebilir. Dolayısıyla Türkiye ve İran’ın bu bölgedeki konumu, ağırlığı son derece önemli. İran parçalanırsa sıra maalesef Türkiye’ye gelecektir. Dolayısıyla bizim çıkarlarımız İran, Suriye ve Irak’ın toprak bütünlüğünü korumasındadır. Ama Amerika bunların hepsini parçalamak istiyor. Çok net. Topyekun bir savaş olursa da bununla bağlantılı olacaktır.”

Sonraki Haber