Türk kahvesini marka yaptı

Türk kültüründe “kahve altı” teriminden türetilmiş, “kahvaltı”dan veya öğle yemeğinden sonra yorgunluk atmak, sohbetlere keyif katmak için içilen Türk kahvesinin önde gelen temsilcilerinden Kurukahveci Mehmet Efendi, Türk kahvesi markasını 55'ten fazla ülkede temsil ediyor.

Aralarında ABD, Rusya, Fransa ve Yeni Zelanda’nın da bulunduğu ülkelere Türk kahvesini Kurukahveci Mehmet Efendi markasıyla ihraç eden şirket, 1871 yılından bu yana faaliyet gösteriyor. Türkiye’deki, Türk kahvesi pazarında lider konumda bulunan şirket, Türk kahvesi denilince dünya çapında akla gelen ilk marka olma özelliği taşıyor.

NESİLDEN NESİLE AKTARILIYOR

1871 yılından bu yana, kahve üretimine bir sanat gibi yaklaşan Kurukahveci Mehmet Efendi, bu zanaatı beraberindeki ustalık, bilgi, tecrübe ve inceliklerle babadan oğula, ustadan çırağa aktarmaya devam ediyor. Türklerin dünyaya armağan ettiği Türk kahvesini, gelecek nesillerle buluşturma bilincini taşıyan firma, kahveseverlere her yudumda aynı kalite ve keyfi ulaştırmayı amaçlıyor. Türk kahvesi, 19. yüzyıl sonlarına kadar çiğ çekirdek olarak satılıyor ve evlerdeki kahve tavalarında kavrulduktan, el değirmeninde çekildikten sonra pişirilip içiliyordu. Süleymaniye Medresesi’nde eğitim gördükten sonra, babasının baharat ve çiğ kahve satan dükkânında çalışmaya başlayan Mehmet Efendi, 1871 yılında işin başına geçti ve o zamana kadar çiğ çekirdek olarak sattıkları kahveyi, “kavrulmuş”, “öğütülmüş” ve “paketlenmiş” olarak tüketime hazır şekilde İstanbullulara sundu. Böylece İstanbul Tahmis Sokağı’nda taze kavrulmuş, mis gibi kahvenin kokusu çevreye yayılırken, Mehmet Efendi bu yenilik ve sağladığı kolaylıkla kısa sürede tanınarak, “Kurukahveci Mehmet Efendi” diye anılmaya başladı. 1931 yılında vefat eden Mehmet Efendi’nin ardından oğulları Hasan Selahattin, Hulusi ve Ahmet Rıza Beyler baba mesleğini sürdürdüler.

İLKLERİN MARKASI OLDU

Aile 1934 yılında “Kurukahveci” soyadını aldı. Mehmet Efendi’nin vefatından sonra ailenin en büyüğü Hasan Selahattin (1897–1944) yurtdışının önemini kavrayarak uluslararası etkinliklere katılmaya karar verdi. Böylece Türk Kahvesini yurtiçine olduğu kadar yurtdışına da pazarlayarak tanıtmaya başladı. Hulusi Bey (1904–1934) dönemin gelişen teknolojisini göz ardı etmeyerek, toplu üretimi gerçekleştirdi. İstanbul Tahmis Sokağı’ndaki dükkânın yerine, dönemin ünlü mimarı Zühtü Başar’a günümüzde de kullanılmakta olan “art deco” tarzında bir bina inşa ettirdi. Ayrıca 1932 yılında, dönemin usta grafikeri İhap Hulusi Bey’e bir amblem çizdirtti. Bu amblem günümüzde de kullanılıyor. Genç yaşta hayata veda eden Hulusi Bey’in ardından yönetimi, yurt dışında eğitim görmüş olan en küçük kardeş Ahmet Rıza Kurukahveci devraldı. Ahmet Bey’in dünyadaki gelişmeleri yakından takip ediyor olması, onu reklama ve firmayı çağdaşlaştırma yönünde adımlar atmaya yöneltti. Bu dönemde kahve, parşömenli kâğıt paketlere konularak şehir içindeki bakkallara otomobil ile dağıtılmaya başlandı. Böylece Türkiye’de bir ilk daha gerçekleştirilmiş oldu. Ayrıca o yıllarda büyük yenilik olarak tanımlanan afiş ve takvim çalışmaları ile firmanın reklamları yaygınlaştırıldı. Yurt içinde özel arabalarla kahve dağıtımı da bu dönemde başladı. Galatasaray Sahne Sokağı’nda bir şube açıldı.

KAHVENİN 150 YILLIK HATIRI

Ahmet Rıza Bey’in vefatından sonra, Mehmet Efendi’nin üçüncü ve dördüncü kuşaktan torunları markanın yönetimini devraldılar. Mehmet Efendi’nin kahve öğüttüğü dibeklerin bir asır sonra geliştirilmesiyle ortaya çıkan yeni kahve makineleri, Kurukahveci Mehmet Efendi’yi sürekli büyüyen ve milyonlarca kahveseveri Türk kahvesiyle buluşturan bir marka haline getirdi. Günümüzde 55’ten fazla ülkeye Türk kahvesi ihracatı yapan şirket, geleneksel üretimin modern teknolojiyle, tecrübenin ise inovasyon ve kaliteyle birleştiği, 150 yıllık hikâyesini devam ettiriyor.

LOGOSUNU SİMGE HALİNE GETİRDİ

Türk grafik sanatının öncüsü İhap Hulusi Görey tarafından, 1932’de tasarlanan logo, sadece Kurukahveci Mehmet Efendi markasının değil, Türk kahvesinin de simgesi haline geldi. Türk kahvesinin kendine özgü kimlik ve geleneğinin günümüze taşınmasında, logonun büyük katkısı oldu. Üretilen kahvenin kalitesi, 1930’lu yıllarda Türkiye ve Fransa’da alınan ödüllerle tescillendi. Şirketin, sürdürdüğü en önemli görev ise “kültür elçiliği” oldu. Kurukahveci Mehmet Efendi; yıllardır yurt içi ve yurt dışındaki çeşitli fuarlarda, festivallerde katılımcı ve konuklara Türk kahvesi sunarak yaptığı elçilik görevini, günümüzde de sürdürüyor.

Kurukahveci Mehmet Efendi;

● Türk kahvesini kavrulmuş, öğütülmüş ve paketlenmiş olarak tüketime hazır şekilde sunan ilk şirket.

● İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası’na kayıtlı ilk Türk şirketlerinden biri.

● Türkiye’nin ilk reklam verenleri arasında yer alıyor.

● Kurulduğu, günümüzde de merkezinin yer aldığı İstanbul’daki Tahmis (Kurukahve) Sokağı, dünyanın ilk kahve sokağı olma özelliğini taşıyor.

● Şirketin 1950’li yıllara ait, emektar ve halen kullanılan değirmenlerinden biri, eski bir savaş topunun gövdesinden imal edilmiş.

● Türk kahvesi, dünyanın en eski kahve pişirme yöntemiyle hazırlanır. Yumuşak ve kadifemsi köpüğü, tadını damakta en uzun süre devam ettiren kahve türü olmasını sağlar.

● Şirket, döviz yokluğu nedeniyle Türkiye’ye çiğ kahve ithalatının durdurulduğu 1955–1960 ve 1977–1982 arasındaki dönemlerde, Türk kahvesi üretimine ara vermek zorunda kaldı. Ancak kurumun bilgi, birikim ve becerisi, aile bireylerinin fedakârlıklarıyla uzun yıllar yaşayarak günümüze kadar ulaştı. Şirket, bu dönemde Türk kahvesi kültürüne sahip çıktı, muhafaza etti ve kahvenin yok olup gitmesini önledi. Markanın gösterdiği, pek az kurumda bulunan azim, gayret, sebat ve ısrar meziyetleri, Türk kahvesini dünyaya taşıdı.

Sonraki Haber