Türk-Rus dostluğu 99 yaşında!

İnebolu’da tarihi Türk Ocağı binasında, 26 Nisan günü tarihi bir panel yapıldı. Mustafa Kemal Atatürk’ün 99 yıl önce Sovyet Rusya lideri Lenin’e yazdığı mektubun yıldönümü sade bir törenle kutlandı. Bu kutlama, çalgılı çengili değildi. Moskova, Ankara ve İstanbul’dan gelen seçkin konuklar ağırlandı.

Ayın altında kağnılar gidiyordu... Nazım’ın bu dizesiyle başlayan şiiri, menzile erişemeyen öküzleri, kahraman Şerife bacıları hep biliriz. Kağnılarda cephane olduğu ve bütün bu kahramanlık destanlarının vatanın kurtuluşu için yazıldığı da malum. Gelgelelim içindeki cephane nereden gelip nereye gitmekte? O kağnıya nasıl, niçin ve kim tarafından yüklendi? Tarihin 99 yıl önceki sayfası İnebolu’da açıldı, dünden yarına köprüler kuruldu, dersler çıkartıldı.

İnebolu’da tarihi Türk Ocağı binasında, 26 Nisan günü tarihi bir panel yapıldı. Mustafa Kemal Atatürk’ün 99 yıl önce Sovyet Rusya lideri Lenin’e yazdığı mektubun yıldönümü sade bir törenle kutlandı. Bu kutlama, çalgılı çengili değildi. Moskova, Ankara ve İstanbul’dan gelen seçkin konuklar ağırlandı, 80 kişilik salonda nefesler tutularak Denizdeki Kuvay-ı Milliye ve İnebolu konulu panelde tarihi konuşmalar dinlendi. Kutlamalar, ertesi gün Kent Müzesi ziyareti ve Şerife Bacı’nın da aralarında olduğu kağnılarla Mehmetçiğe cephane taşıyan kadınların yürüdüğü İstiklal Yolu’nda devam etti. 24 saatlik programda, yüz yılın tarihi ve siyasi analizi yapıldı.
İLK ZİYARET LİMANA
Yıldönümü etkinliğini Rotary Kulübü düzenledi. Mimarı, Dolmabahçe Kulübü Başkanı, İnebolulu Eyüp Kömeçoğlu’ydu. İnebolu Limanında yapılan açış konuşmasını Bölge Başkanı Hasan Akbayrak yaptı. “Tarihimizin önemli bir parçası ama tarihimizde pek bilinmeyen bir gerçek, muhteşem gönül bağını tazeledi. Gururluyuz, görülmemiş bir olay, bilinç tekrar su yüzüne çıktı” dedi.
Ardından, son 15 yıldır memleketi İnebolu tarihi üzerine çalışmaları olan, yerel tarihçi Mustafa Fakazlı, Rusya ile 99 yıl önce başlayan kader birliği ve dostluk ilişkilerinde İnebolu’nun rolünü özetledi gururla. Rusya’dan gelen denizaltılardan söz ederken, limanda yüzmekte olan çocukların nasıl ilgisini çektiğini, meraklarını dinledik heyecanla. Gaz, yağ ve tuzun iki ülke arasındaki ticaretin ana maddeleri olduğunu öğrendik. Rusya gaz gönderiyordu, Türkiye ise komşusuna tuz veriyordu. Çok önemli bir bilgi de, Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’nı başlatma yeri olara Samsun’dan önce İnebolu’yu düşünmüş olmasıydı. Kaderin oyununa bakın ki, Mustafa Kemal, bu düşünceyle geldiği İnebolu’da, fırtına nedeniyle limana çıkamamış, zorunlu olarak dümeni ertesi günü Samsun’a kırmıştı...

SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİNİN GÜNAHI
Fakazlı’dan sonra İnebolulu gençlerin Heyamola gösterisini izledik heyecanla. Denizcilerin her sağ salim dönüşlerinde bir tür kutlama yaptıkları bu geleneksel oyunda, türküler söyleyerek kat kat birbirlerinin omuzlarında inşa ettikleri kuleyi gördük. Ardından, E. Amiral Cem Gürdeniz ve Rotaryan Kulübü Bölge Başkanı Hasan Akbayrak, şehitleri anısına denize çelenk bıraktılar. Grubun bir sonraki durağı Türk Ocağı binasıydı ve burada o tarihi panel, Gürdeniz’in “Kurtuluş savaşı veren iki devlet arasına çekilmeye çalışılan Kafkas Seddi’ni yıkmaya yönelik işbirliği ve destek mektubunun yazılmasının yıldönümünde bu tarihi mekanda buluştuk” sözleriyle başladı. A. Cem Gürdeniz, Aydınlık’taki köşesinde konuşmasının özetine yer verdi. Her zamanki gibi tarihten bugüne ilişkin dersler ve önermelere dikkat çeken Amiral Cem Gürdeniz, konuşmasının sonunda Soğuk savaş döneminde unutturulan Türk-Rus dostluğunun yeniden canlandığına ve Atlantik seddine karşı Avrasya’ya yönelmenin önemini vurguladı.
Rusya’nın Ankara Büyükelçiliği Baş Katibi Doç. Dr. Aleksandr Sotniçenko ise konuşmasına Mustafa Kemal’in şu sözleriyle başladı: Eğer Rusya’nın desteği olmasaydı, yeni Türkiye’nin istilacılar üzerindeki zaferi, kıyaslanmayacak kadar çok büyük kayıplarla kazanılabilirdi. Belki de hiç mümkün olmazdı. Rusya, Türkiye’ye hem maddi hem manevi yardım göstermiştir ve milletimizin bu yardımı unutması suç olur.”
Geçen yüzyılın 20’li yıllarında iki ülkenin “Fevkalade zor şartlar altında, birbirine dostluk elini uzattıklarını” vurgulayan Rus diplomat, 25 Nisan’da yazılan mektup ulaşır ulaşmaz olumlu yanıt aldığını ve 4 Ekim’de ilk parti altının ulaştığını anlattı. Sotniçenko, sözlerini “Umarım bu gibi işbirliği gelecekte de olacak” diye bitirdi.

ANLAŞMANIN FOTOĞRAFINI İLK KEZ GÖRDÜK
Panel için Moskova’dan gelen Dr. Mehmet Perinçek, Rus kaynaklarında Kurtuluş Savaşı’nın deniz lojistiğini özetledi. Perinçek, konuşmasına “Türkiye ile Rusya ne zaman savaşsalar, bu iki ülkenin de milli çıkarları aleyhine olmuş. Dostluk günlerinde ise batının bölgedeki hain planlarını engelleyebilmişlerdir” diye başlayarak çerçeveyi çizdi. İngilizlerin desteklediği Taşnak Ermenistanı yol kestiği için, karayolunu tercih edilmediğini anlatan Perinçek, İnebolu üzerinden aktarılan silah ve mühimmata ilikin önemli bilgiler paylaştı. Örneğin, bu güzergahta top, mermi, tüfekten başka diplomat taşındığını, iki denizaltının gizlice seferler yaptığını, hatta uçak bile taşındığını ve bu uçakların Büyük Taarruz’da Yunan cephesini bombaladığını anlattı. Batum’da cephane taşınırken Sovyet askerlerinin Türk askerlerine yardımı, İnebolu’da iki ülke askerlerinin omuz omuza çektirdiği fotoğraflar ve en önemlisi iki ülke arasında imzalanan ve Rusya’nın Sevr’i tanımadığını ilan ettiği, 18 Mart 1921 tarihli anlaşmanın kamera kayıtları sunumun en etkileyici bölümlerindendi.

CAMİDEN ÇIKIP CEPHANE TAŞIDILAR
Kent Müzesi yöneticisi, sanat tarihçi Ayşegül Çağlar: 9 Haziran 1921 günü iki Yunan zırhlısı, cephane naklini durdurmak ve deniz araçlarını batırmak için İnebolu açıklarına gelir. İlçenin teslim olması için ültimatom verir, ancak Kaymakam ve Liman Başkanı reddeder. Cephanenin bir an önce taşınması için mahallelere ve yakın köylere haberci salarak cephanenin bir an önce kayıklardan alınıp depolara taşınması için halkı limana çağırır. Bu sırada Yahya Paşa camiinde bayram vaazı veren müftü Ahmet Hamdi Efendi, çağrıyı duyunca ‘Ey ahali, camiden çıkın ve peşimden sahile koşun’ der. Çoluk çocuk, kadın cephaneler taşınır, saklanır.

İstanbul’dan kaçırılan Alemdar gemisinin hikayesi: İşgal altındaki İstanbul’dan bir bahaneyle Boğazlardan çıkarılır ve Karadeniz Ereğli’ye doğru gelir. Fakat yolda Fransızlar tarafından yakalanınca öyle bir plan yaparlar ki. Gemi Fransız komutan ve askerler tarafından işgal edilmiş, Türk bahriyelileri esir alınmıştır. Yolda Karadenizli denizciler, nasıl bu Fransızları atlatırız diye mizansen olarak kavga yaratıyorlar. Fransızlar hiçbir şekilde aldırış etmez. Bu kez horon tepmeye aşlarlar. Fransızların ilgisini çeker ve izlemek için toplanırlar. Fransız askerlerini burada toplayan Türk bahriyeliler, Fransız askerlerin üzerine atlayıp ellerindeki silahları alıp etkisiz hale getirir. Tabii bu arada çıkan çatışmada, kaptan Yahya Kaptan ilk deniz şehidimiz olarak hayatını verir. Alemdar gemisi, geri alınıp Zonguldak Ereğli’ye getirilir ve ilk Fransız esirleri de alınmıştır. Bundan sonra Fransa Ankara hükümetini tanır ve esir takası anlaşasıyla askerlerini geri alabilmiş.

Sonraki Haber