Türk-Rus ilişkilerinin siyasi tarihi ve strateji 1: Ruslar ve Türkler tarih boyunca iç içe yaşadı
Germenlerin atlı göçebe kültürünü Türklerden aldığını bildiren bilimsel dayanaklara başvurursak, Slavların da atları ehlileştirmelerini ve hayvancılık kültürüyle tanışmalarını Türklere borçlu olduklarını söyleyebiliriz
Rusya’nın NATO piyonu olan Zelenskiy hükümetine karşı başlattığı askeri harekât, tüm dünyanın ilgisini Ukrayna’daki gelişmelere çevirdi.
Çok kutuplu yeni dünya sistemi, silah kullanarak kuruluyor. Başka türlü olması tarihin yasalarına aykırı olurdu. Emperyalist sistem, iki dünya savaşının üzerine inşa edildi. Bugün de emperyalist hegemonya, silahla tasfiye ediliyor. Prusyalı General Carl von Clausewitz “Savaş Üzerine” adlı eserinde “Savaş, siyasetin başka araçlarla devamıdır.” derken bu gerçeğe işaret ediyordu. Sovyetler Birliği’ne karşı kurulduğu iddia edilen NATO, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından bugüne kadar 5 dalga halinde doğuya doğru genişledi. Batı destekli turuncu devrimin iktidara getirdiği Zelenskiy’nin NATO’ya bağlılığını ısrarla ilan etmesi üzerine Rusya, 6. dalgayı beklemeyerek önleyici bir harekâta girişti.
Gündem, bugün yaşanan gelişmeler olsa da Rusya ile ilgili Batılı çevrelerde ve Türkiye kamuoyunda yanlış değerlendirmeler –psikolojik harbin etkisiyle- süregelmektedir. Bu nedenle Rusya tarihi ile Türk-Rus ilişkilerinin kısa tarihini gözden geçirmek ve Türkiye’nin yararını gözetecek stratejiyi belirlemek kritik önemdedir.
SLAVLARIN KAYNAŞTIĞI MİLLETLER
Ön Slavlar, yaşadıkları coğrafya itibariyle esas olarak Türklerle ve Kuzeyden gelen Norman halklarıyla karışmıştır. 9 ve 10. yüzyıllarda Kuzey Avrupa’dan gelen Vikinglerle karışan Slavlar; sonrasında Avar, Hazar, Peçenek, Kıpçak ve Moğollar gibi Türk kavimleriyle kaynaştılar ve uzun süre bu kavimlerin egemenlikleri altında yaşadılar. Rus İmparatorluğu sahasının yüzyıl öncesine kadar 3/5 büyüklüğündeki alanında Türklerin yaşadığı ve Rusya aristokrasi sınıfına mensup ailelerden birçoğunun Ruslaşmış Türklerden olduğu hatırlanırsa bu iki milletin tarihinde birçok ortak nokta olduğunu belirtmek gerekir.
İlk Slavların ormanlık ve bataklık bölgelerde yaşaması nedeniyle ziraat ve hayvancılıktan ziyade avcılık ve balıkçılıkla geçimlerini sağladıklarını biliyoruz. Hayvancılığın geç çağlarda başlaması, onların bu tecrübeyi atlı göçebe kültürüne sahip olan Türklerden veya Germenlerden aldığını göstermektedir. Germenlerin atlı göçebe kültürünü Türklerden aldığını bildiren bilimsel dayanaklara(1) başvurursak, Slavların da atları ehlileştirmelerini ve hayvancılık kültürüyle tanışmalarını Türklere borçlu olduklarını söyleyebiliriz.
Yine ilkel kavimlerin çoğunda olduğu gibi Slavların animizmiyle, Türklerin Gök Tanrı inancı birbiriyle paralellik göstermektedir. Daha sonra Bizans ile Kiev knezliğinin ticari ve kültürel münasebetleri neticesinde Ruslar, Hristiyanlığın Ortodoksluk mezhebini kabul ederek Katolik olan Batı Avrupa’dan ayrı bir yola girmiştir. Bizans medeniyetiyle yakın ilişki, yazılı kanunların buradan alınmasına, Kiril alfabesinin Ruslarca kullanılmasına ve buna paralel olarak edebiyat sahasında gelişmelere yol açtı.
Rusya’da “Knezlik” denilen ilk devlet örgütlenmesi İskandinavya’dan gelen Normanların ve Germenlerin etkisiyle oluşsa da, knezlere bir süre Türklere ait olan “kağan” lakabı verildiği biliniyor.
RUS BOZKIRLARI TÜRK EGEMENLİĞİNDE
1223’te Kalka Meydan Muharebesinde Moğolların, Kıpçak beyleriyle Knezlerin yaptığı ittifakı yenilgiye uğratması ve ardından Batu Han’ın Kiev’i almasıyla Rus steplerinde Moğol egemenliği başlamıştır. Bundan böyle Rus knezleri Altın Orda’dan “yarlık”(2) alarak mevcudiyetlerini sürdürebildiler. Türk-Moğol egemenliği, Rusya topraklarında knezlerin birbirleriyle mücadelelerini engelledi. Asayişi sağlayarak ticareti güvence altına aldı ve bu topraklarda medeniyetin gelişimine katkıda bulundu. Ortaçağ'ın büyük seyyahı İbn Battuta da bugün Rusya hakimiyetindeki Deşt-i Kıpçak bölgesini gezmiş ve Türklerin bu bölgeyi dört başı mamur hale getirdiğini ifade etmiştir.(3)
1480’de Altın Orda Devleti’nin zayıflamasıyla Moskova Knezliği ve bağlı Rus ülkeleri Moğol egemenliğinden çıktılar ve bağımsız bir devlet haline geldiler. Ancak Türk tesiri sonraki yıllarda da devam etti. Bugün Moskova’da bulunan Kremlin Sarayı’nın isminin dahi Türkçeden geçtiği tahmin edilmektedir. Kremlin kale ve hisar anlamına gelir ve Türkçe Kermen (hisar) kelimesinden alınmış olmalıdır.(4) Mimari bakımdan da Kremlin, Doğu mimari üslubuna yakındır. 1230 ile 1430 yılları arasında 130 Rus knezinin “yarlık” almak için Altın Orda Hanlarının ordugâhlarına gittiği ve orada bir süre kaldıkları biliniyor. Yine Rus tarihinde önemli rol oynayan 130 boyar(5) ailesinin Türk kökenli oldukları tespit edilmiştir.(6)
RUSLARIN DEVLET OLARAK TARİH SAHNESİNE ÇIKMASI
Roma İmparatorluğu’nun önce Batı’da sonra Doğu’da yıkılışı, Rusları Moskova’nın “Üçüncü Roma” olduğu konusunda motive etti. 3. İvan, Roma İmparatorluğu’nun varisi olduğunu göstermek için Bizans’ın arması olan olan çift başlı kartalı Rusya’nın arması olarak kabul etti. Bilindiği gibi önceki tarihlerde Selçuklu İmparatorluğu’nun ve bazı Türk devletlerinin armalarından biri de çift başlı kartal idi.
4. İvan (Müthiş İvan), merkeziyetçi devlet sistemini kurmayı başararak Rusya’yı imparatorluk haline getirdi. Böylece, feodal dönemde dünyanın Osmanlı Devleti ile birlikte en kuvvetli devletlerinden biri ortaya çıkmıştır. Öyle ki Müthiş İvan’ın yakın kurmayı Peresvetov, “Sultan Mehmed” adıyla hazırladığı raporda; Osmanlı padişahının büyük bir filozof olduğu, mükemmel Rumca bildiği, Rum kitaplarından okuyarak birçok hikmet öğrendiği ve Osmanlı İmparatorluğu’nda adaleti tesis ettiği, mahkeme işlerini tanzim, memurlara maaş tahsis ettiği anlatılmakta ve bütün bu tedbirler sayesinde halkı refaha kavuşturduğu belirtilmektedir. Bu suretle Sultan Fatih Mehmet, Müthiş İvan’a bir örnek olarak aktarılmıştır. Çar İvan’ın da burada öne sürülen fikirlerin önemli bir kısmına itibar ettiği anlaşılmaktadır.(7)
Rus İmparatorluğu’nun en yüksek devri 1. Petro (Büyük Petro) dönemine tekabül eder. Enerjik bir lider olan Çar Petro, topraklarını Osmanlı İmparatorluğu ve Lehistan (Polonya) aleyhinde genişletmeyi hedefledi. Petro, Avrupa’nın askeri alanındaki teknik bilgileri kendi devletinde uygulamış, denizcilik alanında muazzam gelişme sağlayarak büyük bir donanma kurdurmuş, sanayileşme hamlesiyle ekonomiyi geliştirmiş ve kültürel hayatta Rusları ileri bir noktaya getirmeyi başarmıştır. Sonraları 2. Katerina döneminde de Ruslar Büyük Petro’nun yolundan topraklarını genişletmeyi ve bilim alanında gelişmeyi sürdürmüşlerdir.
1812’de bütün Avrupa’yı hakimiyeti altına alan Napolyon’a karşı Ruslar, Çar Aleksandr ve General Kuduzov önderliğinde vatan savaşı vermişler ve bu savaşı kazanarak dünya çapında itibarlı bir seviyeye ulaşmışlardır. Öyle ki, bu dönemin hatıraları 2. Dünya Savaşı’nda Hitler faşizmine karşı savaşan Stalin’in Kızıl Ordusuna bile ilham kaynağı oluştur. Stalin, radyodan savaşan askerlerine “Kuduzov’un askerleri” diye sesleniyordu. Kuduzov adından da anlaşılıyor, Türk kökenli bir Rus generali idi.(8)
RUSYA’NIN TÜRK VE DÜNYA KÜLTÜRÜNE KATKILARI
Rusya; demokratik devrimler çağında; edebiyat, sanat ve bilim sahalarında önemli şahsiyetler yetiştirmiştir. Türkologlar Radloff ve Barthold, Türk tarihinin ve dilinin öğrenilmesinde çok önemli katkılar yapmışlardır. Ruslar; Puşkin, Gogol, Çehov, Tolstoy, Dostoyevski, Gonçarov, Turgenyev, Gorki gibi edebiyatçıları yetiştirerek dünyaya nadide eserler kazandırmışlardır. Edebiyat bakımından Ruslar, tüm dünyayı olduğu gibi Türk aydınlarını da etkilemişlerdir. Yine opera sanatçısı Çaykovski, Rusların yetiştirdiği mühim simalardandır.
DİPNOTLAR:
(1) Wilhelm Koppers, Etnolojiye Dayanan Cihan Tarihinin Işığı Altında İlk Türklük ve İlk İndo-Germenlik, Belleten, Ekim 1941, Cilt 5, Sayı 20.
(2) Yarlık: Ferman, buyruk.
(3) İbn Battuta Seyahatnamesi, Yapı Kredi Yayınları, 10. Baskı, İstanbul, Haziran 2020, Sayfa 311,318, 319 v.d.
(4) Akdes Nimet Kurat, Rusya Tarihi, Türk Tarih Kurumu Yayınları, 7. Baskı, Ankara 2020, Sayfa 150.
(5) Boyar: Rusya’da soylulara verilen unvan. Kelimenin Türkçeden geçtiği tahmin edilmektedir.
(6) Akdes Nimet Kurat, Age, Sayfa 152.
(7) Akdes Nimet Kurat, Age, Sayfa 204.
(8) Doğu Perinçek, Kuduzov’un Askerleri, Aydınlık gazetesi, 5 Temmuz 2015.