Türk-Rus ilişkilerinin siyasi tarihi ve strateji 3: Yükselen Asya'nın stratejisi

Silahlı gücünüz yoksa ve müttefiklerden yoksunsanız diplomasi masasında oturmanız gevezelikten başka işe yaramaz! Silahlı diplomasiye gambot diplomasisi diyorlar. Emperyalist saldırganlığı defetmenin yolu silahlı güç ve stratejik işbirliklerinden geçiyor

Yazı dizisinin başında yazdık. Altını çizmekte fayda görüyoruz. Yeni dünya silahla kuruluyor. Bu yalın gerçek son yıllarda döne döne ispatlanmıştır. Atlantik ve Asya kuvvetleri namlularını birbirine doğrultmuşlardır.

ATLANTİK KUŞATMASI SİLAHLA YARILIYOR

Amerika liderliğindeki NATO, bazı ülkeleri piyon olarak kullanıp Türkiye’yi ve Rusya’yı kuşatan bir plan uygulamaktadır. Rusya, Kafkaslardan ve Ukrayna üzerinden; Türkiye ise batıda Yunanistan, Doğu Akdeniz’de Atlantikçi kuvvetler, güneyde Suriye’nin ve Irak’ın kuzeyi ile doğuda Gürcistan üzerinden Amerikan üsleriyle kuşatılmıştır.

Rusya, Karabağ savaşında ABD yanlısı Paşinyan’a karşı Azerbaycan’ı destekleyerek Kafkaslardan gelen saldırıyı etkisiz, Paşinyan yönetimini ise tarafsız hale getirdi. Şimdi de batısından gelen NATO tehdidini silahla püskürtüyor.

Son yıllarda başta Rusya olmak üzere komşularımızla ittifak yaparak başarılı modeller oluşturduk. Hatırlayalım. 15-16 Temmuz Amerikancı-Fethullahçı darbe girişimini Türk Ordusu’nun silahıyla bastırdık. Amerika’yı ordu-millet birliğiyle yendik. Yanımızda Rusya vardı. Hatta, hükümet yetkililerini darbe tehlikesine karşı uyaran da Putin’in danışmanlarından Dugin olmuştu.

2017’de Barzanistan referandumunu Türkiye-Irak ordularının ortak tatbikatıyla püskürttük. Yanımızda Rusya vardı. Suriye’nin kuzeyindeki ABD-PKK koridorunu farklı zamanlarda üç yarma harekâtıyla böldük. Libya’da askeri ağırlığımızı hissettirdiğimiz için Atlantikçi güçleri etkisiz hale getirdik. Kazakistan’daki turuncu kalkışmayı Kazak ve Rus askerlerinin silahıyla bertaraf ettik. Afganistan Taliban önderliğinde silaha sarılarak Amerikan askerlerini topraklarından kovdu. ABD, İsrail, Fransa, Yunanistan ve GKRY’nin Doğu Akdeniz’de ülkemizi hedef alan tatbikatlarına Mavi Vatan ve Deniz Kurdu tatbikatlarıyla cevap verdik.

Son yıllarda Time, Der Spiegel, The Atlantic, The Economist gibi dünyada ağırlığı olan dergiler, Türkiye-Rusya ittifakının başarılı modeller oluşturmasını hedef alarak Erdoğan ve Putin’e ‘‘diktatörlük’’ yakıştırmaları yaptılar. AB yüksek temsilcisi Borrell, eski imparatorluklar geri geliyor diyerek Türkiye, Rusya ve Çin’in küresel ve bölgesel aktörler olduğunu itiraf etti.

Sözün özü, silahlı gücünüz yoksa ve müttefiklerden yoksunsanız diplomasi masasında oturmanız gevezelikten başka işe yaramaz! Silahlı diplomasiye gambot diplomasisi diyorlar. Bugünkü şartlarda en geçerli diplomasi şekli bu olsa gerek. Emperyalist saldırganlığı defetmenin yolu silahlı güç ve stratejik işbirliklerinden geçiyor.

Son yıllarda Time, Der Spiegel, The Atlantic, The Economist gibi dünyada ağırlığı olan dergiler, Türkiye-Rusya ittifakının başarılı modeller oluşturmasını hedef alarak Erdoğan ve Putin’e ‘‘diktatörlük’’ yakıştırmaları yaptılar.

TÜRKİYE İLE RUSYA ARASINDAKİ ‘KAFKAS SEDDİ’: UKRAYNA

Kurtuluş Savaşı yıllarında iki müttefik ülke olan Türkiye ve Sovyet Rusya orduları, İngiliz emperyalizminin marifetiyle kurulan Kafkas seddini ortadan kaldırdı. Diğer bir deyişle Kurtuluş Savaşı’nın başarıya ulaşması, Kafkas Seddi’nin yıkılmasına bağlıydı.(1)

Yüzyıl önce Kafkas Seddi neyse bugün ZelenskiY yönetimindeki Ukrayna odur. ABD güdümlü FETÖ’nün Rus uçağını düşürme hadisesi ile büyükelçi Karlov’a suikast yapmasına rağmen Ankara ve Moskova her geçen gün yakınlaşmaktadır. S-400’lerin alınmasından tutun da tarım, turizm ve enerji alanlarındaki işbirliği, stratejik ortaklığa doğru evrilirken Ukrayna’nın NATO tarafından kışkırtılması her iki devletin ulusal çıkarlarını tehdit etmekten başka anlam taşımıyor. Tek çıkar yol, Atatürk ile Lenin’in yüzyıl önce yaptığını bugün Türkiye ve Rusya hükümetlerinin yeniden devreye sokmasıdır.

TÜRKİYE-RUSYA İTTİFAKINI ZORUNLU KILAN JEOPOLİTİK

Jeopolitik uzmanları, Sibirya’dan Orta Asya’nın güney sınırlarına dek uzanan bölgeyi dünyanın kalpgâhı olarak nitelendiriyor. Bu bölgenin kadim ipek yolu güzergâhında bulunması nedeniyle ticaret yolları üzerindeki egemenliğin sağlanabileceği stratejik alan olarak nitelendirilmesi ve yer altı zenginliklerinin bolluğu, dünyanın kalbi değerlendirmesinin doğruluğunu ispatlıyor. Bu bölgeye egemen olan devletin dünyaya hakim olacağı tezi bu sayede üretiliyor.

Başta Türkiye olmak üzere Türk Devletleri Teşkilatı üyelerinin Rusya ve Çin ile yapacağı işbirliği, ABD emperyalizmini dünyadan tecrit edecek güvenlik stratejisinin omurgasını oluşturuyor. ABD’nin dünyaya kan ve yoksulluk dışında hiçbir şey vadetmediği ortamda bu strateji jeopolitik bir zorunluluktur. Dahası insanlığa karşı en büyük sorumluluktur!

Rusya’nın NATO’yu kovması Doğu Akdeniz’de elimizi güçlendirir

Sonuç itibariyle Rusya’nın Ukrayna’daki harekâtını yalnızca bu iki ülkenin güç mücadelesi olarak açıklamaya kalkmak en büyük yanlış olur. Yaşanan, çökmeye yüz tutan Atlantik sisteminin yükselen Asya medeniyetiyle uzlaşmaz kavgasıdır. Medyamızda Karagöz-Hacivat oyununu aratmayacak ölçüde ciddiyetsiz haberlerin gerçekle uzaktan yakından ilgisi olmadığını hepimiz biliyoruz. Zira, milyonlarca insanı katleden emperyalistlerin Ukrayna’da insancıllık masalları anlatmasına milletimizin karnı tok.

Ukrayna’daki gelişmelerde esas olan Türkiye’nin çıkarlarıdır. ABD’ye darbe vuran her eylem doğrudur. ABD’yi koruyan her hamle yanlıştır. Türkiye’ye tehdit Doğu Akdeniz’den gelmektedir. Tehdit; ABD’dir, NATO’dur. Öyleyse, Karadeniz’de barışı dinamitleyen NATO ve Zelenski yönetimine yönelik yürütülen harekât haklı ve meşrudur. Burada elde edilecek başarı, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de elini güçlendirecektir. Hele ki Rus Dışişleri Bakanı Lavrov’un KKTC’den hareketle Ukrayna operasyonunu örneklemesi bizim için fırsattır. Türkiye, vatan bütünlüğünü ve Mavi Vatan’daki haklarını Asya’daki komşularıyla korur. Üretim ekonomisini Asya’daki dostlarıyla hayata geçirebilir.

Kadim Türk-Rus dostluğu tarihte olduğundan daha fazla önem kazanmaktadır. Dünya’da hiçbir ülkenin Türkiye’yi karşısına aldığında başarılı olamayacağı gibi Rusya’yı karşısına alan herhangi bir ülkenin de başarı şansı yoktur. Dahası Türkiye’de Atlantik hesabına Rusya’yı karşısına alan hiçbir siyasi parti iktidar olamaz veya iktidarda kalamaz.

Amiral Soner Polat’ın yorumu tam da bugünleri anlatıyor; “Clausewitz, savaşın politikanın başka vasıtalarla devamı olduğunu söylemişti. Bunu tersinden yorumlayarak, barışın da savaşın başka vasıtalarla devamı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.” Son sözü Attilâ İlhan’a bırakalım; “Avrasya Avrasyalılarındır.”

DİPNOTLAR:

(1) İlgili makale için bkz. Doğu Perinçek, Anadolu ve Sovyet Hükümetlerinin İngilizlerin Kafkas Seddi’ni yıkmaları, Teori Dergisi, Aralık 2020.

Sonraki Haber