Türkçemi küstürmüşler, hepimize küsmüş Türkçem!

Dil Devrimiyle Türkçenin, çok zengin, çok üretken bir bilim ve sanat dili olduğu kanıtlanmıştır. Buna karşın dilimiz özellikle 1983’ten bu yana yabancı dillerin saldırısıyla karşı karşıya.

Bu olumsuz gidişe; yüzyıllardır solmayan bu güzel çiçeğimizin yapraklarına yuvalanan zehirli sineklere karşı Türkçe korumasız bırakılmıştır. Başta TDK olmak üzere nice aydının, yazar ve şairin, siyasilerin, basın yayın kuruluşlarının bu konuda çok duyarsız olduğuna tanık oluyoruz. Bu durum küresel çetelerin, işbirlikçilerin işine geliyor olmalı. “Bir ülkeyi elegeçirmek isteyenler, önce dilini ele geçirirler” diye boşuna söylememiş Konfiçyüs.

GELECEK O’NDA

Bugün dünyada her yıl onlarca dil ölüyor. İnsan beyni dille işler, dille çalışır. Berke Vardar’ın dediği gibi: “Gelenek onda saklıdır, gelecek onda filizlenir.” Bu filizlerin hunharca koparılmasına izin vermeyin efendiler, hanımefendiler... Türkçe giderse yolumuzu kaybederiz; bizi hayata bağlayan pınarımız kurur; bilimsel düşünme gücümüz yok olur. Dilimizi koruyup kollayalım ki beynimiz dumura uğramasın.

Kim olursak olalım, dilimizin yardım çağrısına duyarsız kalmak vatana ihanettir. Rektöründen okutmanına, tarladaki işçisinden iş adamına, öğretmeninden öğrencisine, sanatçısından sporcusuna bu bilinçle hareket etmek zorundayız.

Türkçemi küstürmüşler, hepimize küsmüş Türkçem! İşte her gün bir kanat çırpışı uzaklaşıyor bizden. Bunu görmezden gelirsek bir allı turnanın kanadına takılıp uçar yücelere de bir daha geri dönmez. Allı turnanın telini kırmayın efendiler.

BİLGİSİZLİK ÖZENSİZLİK

Eğitimde de hevesle, keyifle okuyup bilinçlenen, aydınlanan, bilginin doruğuna yükselen kişiler ancak ve ancak kendi ulusal diliyle yetişir. Karamanoğlu Mehmet Bey 13. yüzyılda görmüş bu gerçeği, biz Atatürk’e rağmen hâlâ anlayamıyoruz.

En sinsi ve maliyeti en düşük savaş dil savaşıdır. Bu, aynı zamanda ruhbilimsel savaşın da bir parçasıdır. Evet, belki bombalar inmez şehirlerin üstüne ama insan beynine inen sessiz bir siber saldırı gibidir: Uyutur, uyuşturur, alt üst eder her şeyi. Dilini ve tarihini unutarak mankurtlaşmaya başlar herkes. Kendi diliyle, kültürüyle, tarihiyle alay eder.

Ülkemizde aydınından halkına hemen herkes kafa göz yararak konuşuyor. Ne yazık ki artık halkımız da dil kurallarını TV’lerden öğrenmeye başladı. Şimdiye kadar dilimizin kalkanı halktı. Halk; yabancı sözcükleri benimsemez, Türkçe’yi ozanlar ve türküler aracılığıyla korur, geliştirirdi. Nesimiler, Yunuslar, Karacaoğlanlar, Pir Sultan Abdallardı dili koruyup geliştiren...

OSMANLI DÖNEMİNDE BÖYLE OLMUŞTU

“Dilim, yurdumdur” diyor Feridun Andaç. Ana yurdumuzu korur gibi korumalıyız dilimizi. Oysa, TV’lerde, sözlerine İngilizce sözcükler ekleyenler, büyük adam sayılıyor. Böylece halk da çocukların İngilizce öğrenmesinin doğal bir ihtiyaç olduğuna inanıyor. Türkçe’yi yok etme planlarından biri de ana okulundan itibaren İngilizce’yi zorunlu kılmaktır.

“Anayasa”mızdaki “Türkiye Cumhuriyeti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. ‘Resmî’ dili Türkçe’dir” maddesini de silmek mi istiyorlar acaba?

Küresellleşme, özelleştirme oyunlarıyla senin kültürünü, her türlü zenginliğini alır götürür emperyalizm. İngilizce eğitimle zaten çocuklarını düşünemez, sorgulayamaz bir hâle getirmişlerdir. Ardından özerklik, demokrasi oyunu başlar, bir bakmışsınız Yugoslavya’da olduğu gibi ülke paramparça...

Amerika’nın eğitim-öğretime el attığı 1945’ten beri adım adım bugüne gelindi. Batılı dil bilimciler, Türkçe’nin matemetiksel bir yapıya sahip olduğunu söylerler. Yeni sözcükler türetmek bakımından da dünya dillerinin çoğundan güçlüdür dilimiz. Böyle olunca üniversitelerimizde bilim dili olarak Türkçenin kullanılması çok verimli olurdu. Geçmişle gelecek arasında sağlam köprüler kurmaya çalıştığımız eğitim-öğretim sistemimiz bunu İgilizce’yle ne derece başarabilir? Oktay Sinanoğlu’nun dediği gibi: “Dünyanın hiçbir ülkesi, “yabancı dille eğitim” yoluyla ilerlememiştir. Yabancı dille eğitim, kültürel soykırımdan başka bir şey değildir.”

TV kanalları da dilin yozlaşmasına yol açıyor. Yabancı dili teşvik edici konuşmalara, programlara yer veriliyor. İçerik bakımından düşük seviyeli programların gittikçe çoğalması kültür seviyemizi düşürüyor. Biz diyoruz ki: Devletin birincil görevi; Türk dilini, Türk kültürünü, bağımsızlığını korumak ve sürdürmektir.

Sonraki Haber