Türkiye-Suriye dostluğunun şairi

Süleyman El İsa, halkçı, bağımsızlıkçı ve mazlumlar dünyasının sesi. Esad’dan ödül alan şair, Türkiye sevdalısı olarak biliniyor.

Şair, 1921 yılında Samandağ ilçesine bağlı Nahırlı (Aknehir) köyü Besatin-el Asi mahallesinde doğdu. Köyünde okul olmadığı için aynı zamanda şair de olan babası Şeyh Ahmet İsa’nın açtığı kursa başladı. O zamanlar El Küttab adı verilen kurslar dil bilgisi olan biri tarafından verilen ilk eğitimlerdi. Arapçayı ve ilk matematik işlemlerini burada öğrendi.

7 yaşında Kuran-ı Kerim’i ezberledi. İlk şiirlerini evinin önündeki dut ağacının altında yazmaya başladı. Köyü, Asi nehri, ağanın köylülere ettiği zulüm gibi konular şiirlerinde yer aldı. Babasından aldığı eğitimler ve üstün zekâsı nedeniyle okul müdürü onu 4’ncü sınıftan başlattı. İlkokulu Antakya’da, Affan okulunda bitirdi. 5. ve 6. Sınıftayken ulusal içerikli şiirleriyle Fransız işgaline karşı halk ayaklanmalarına katıldı. Küçük yaşına rağmen, Ömer Hayyam’ın rubaileri, El Mütenebbi’nin şiirleri ile Kâbe’nin kapısına asılan ve eski şiir yarışmalarında ödül almış olan kasideleri okuyup ezberledi.

Şair 2009 yılında evinde ailesiyle

EŞİTLİK, KARDEŞLİK VE GÜÇ BİRLİĞİ

O yıllarda İngiliz ve Fransız işgal kuvvetleri, Osmanlı İmparatorluğu altında bir bütün olarak yaşayan Arap coğrafyasını küçük devletlere böldü. Aynı yıllarda Filistin topraklarına, İsrail’in kanlı tohumları atılıyordu. Emperyalist işgaller, zulüm, halkın yoksulluğu ve geri kalmışlığı ile bölünmüşlük, şairi ve arkadaşlarını derinden etkiledi. İşgalcileri ülkeden kovup, vatanı birleştirene kadar arkadaşları ile birlikte mücadele edecekti.

Önce Hama sonrasında Lazkiye’ye ve arkasından Şam’a gitti. İkinci Dünya Savaşı’na denk gelen bu yıllarda yoksulluk, kıtlık ile soğuk iklim şartlarıyla da mücadele etti. Zeki El-Arsuzi ve Vahib El-Ganim ile Şam’ın Barada nehri kıyısında yer alan, yıkık bir evden dönüştürülen Cevdet El-Haşim Orta Okulunda tanıştı. İlk başta öğretmenleri olan bu devrimci isimlerden 1940 yılının soğuk bir kış gecesinde BAAS partisinin kurulduğunun müjdesini aldı. İlk üyelerden olan el İsa o dönem eşitlik, kardeşlik ve güç birliğinin mayalandığı fikirlerden etkilendi. Fransız işgaline son vermek için başta öğrenciler olmak üzere köylü ve işçileri örgütledi. Hayatının en zorlu günlerini geçirdiği bu yıllarda lise eğitimini tamamladı. Şiirlerinde umutsuzluğa meydan okudu.

“Kum tanecikleridir o susayan

Susuzluk umutsuzluğa meydan okudu

Ben halkımın derinliğindeki çığlığım

Yalnızca okunan değil, yayılıp dağılan

Ölümle son bulan terennümüm olsun

O diğerlerinin göğsünde yeter ki doğsun”

BEŞAR ESAD’DAN MADALYA

Burslu olarak gittiği Irak’ta Dar-ül Muallimin-El-Aliye Akademisi’ni bitirdi. 1947 ile 1967 yılları arasında Halep Lisesinde Arap Dili ve Edebiyatı öğretmenliği görevini yaptı. Daha sonra Şam’da Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı görevinde bulundu. 1969 yılında Arap Yazarlar Birliği kurucu üyesi oldu.

El İsa şairliğinin yanı sıra eşiyle birlikte İngilizce ve Fransızcadan pek çok çocuk şiiri ve hikâyelerini Arapçaya çevirmiştir. 1982’de Asya-Afrika Yazarlar Birliğinin verdiği LOTUS ödülü aldı. 1990’da Arap Dilini Geliştirme ve Koruma Birliği Başkanlığına seçildi. 2000 yılında Arap Yaratıcı Şiir ödülüne layık görüldü. Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad tarafından devletin en üstün madalyasına layık görülmüştür.

ANAVATANIM TÜRKİYE

1964 yazı, şair Beyrut’ta yayınlanacak dört kitabının telif ücretiyle birlikte ailesini de yanına alarak Anavatanım dediği Türkiye’yi ziyaret etti. Önce Antakya ve doğduğu köye geldi. Kardeşi Şeyh Ali ve diğer akrabaları ile hasret giderdi. Eski evi, dut ve incir ağacı ile Asi nehri; Şaire göre bu ziyaret çocukluğu ve vatanı ile de bir kucaklaşmadır. Arkasından Tarsus’a geçti ve kız kardeşi Vahide Hanım ve ailesini ziyaret etti. Daha sonra Ankara ve İstanbul’u ziyaret etti. Yazar bu gezisini Atatürk ile Türkiye’ye büyük övgülerle El Hanin (ÖZLEMLER) isimli kitabında anlattı. Ayrıca yazar 1957 yılında Moskova Dünya Barış Konferansına Suriye adına katılmıştır. Büyük şair Nazım Hikmet’i evinde ziyaret ederek tanışmış ve pek çok konu üzerine tartışmıştır. Şair, Yeni Delhi’de Aziz Nesin ile de karşılaşmış ve uzun sohbeti ve dostluğu olmuştur.

Süleyman El İsa eşiyle

‘ŞAİRİN HAYATI ŞİİRE DAHİL’

Şair neyi, nasıl düşünüp yaşadıysa, o öyle yazmıştır. Cemal Süreya’nın; “Şairin hayatı şiire dâhil” cümlesindeki mana, onun şiir poetikasıdır demek mümkündür. Bu anlamda El İsa’nın şiiri; yaşamından, mücadelesinden, halkına adanmışlığından ve tarihinden beslenmiştir.

Daha çocukluk yıllarında ezberlediği ünlü Arap şairlerin şiirlerinin yanı sıra Halit Bin Velit, Mehmet Bin El-Kasım El-Sahafi, Ukbe Bin Nafi gibi Müslüman kahramanlardan da beslenmiştir. İlk dönem şiirlerini daha çok kahramanlık, ulusçuluk ve vatanseverlik ile halkçılık üzerine yazdı. 1967’deki Arap-İsrail savaşında alınan yenilgi şairi çok etkiledi. Arkasından gelen 1971 Emperyalist İsrail işgali sonrası umudunu daha çok geleceğin teminatı olarak gördüğü çocukların üzerine yoğunlaştırdı.

‘ŞİİRİN GÜZEL DENGESİ’

Süleyman El İsa, şiirlerinde yalınlığa ve sadeliğe önem vermiştir. Aynı Nazım Hikmet gibi günlük konuşma dilini, zengin sözcük dünyasıyla harmanlayarak basit sözcüklerden derinlikli dizeler yaratmıştır. Çocuk şiirlerinde “Şiirin Güzel Dengesi” adını verdiği özel bir üslup kullanmıştır. Bu denge dört ana unsurdan oluşmaktadır: telaffuz, akıcılık, anlam ve kâfiye. Şair, çocuklar için pek çok şiir ve hikâye yazmıştır. Bunların büyük kısmı yabancı dillere çevrilmiştir. Çocuklara Divan, Şarkı Söyleyen Hikâyeler, Karga ile Tilki, Çoban ile Kurt, Avcı ile Keklik, Güneş ve Rüzgâr, Komutan ve Karınca, Kurt ile leylek, Baykuş ile Bülbül, Zeytin ve Bisbis bunların başlıcalarıdır.

Şair “Ey Özgürlük” adlı şiirinde şöyle seslenir:

“Ayaklarımız altında ezildi işgalciler.

Yeniden filizlendi mertlik ve yiğitlikler

Ey güzel vatanım,

Senin toprağında türedi bu zambaklar ve güller.

Türediler… Direniyorlar düşmana aylar oldu ve günler

Savaşıyoruz kanımızda birlik çağrısı yapan şarkılarla

Savaşıyoruz yeşil Golan tepelerinde kavgalarla, silahlarla.

Savaşıyoruz yürüdüğümüz yolların her adımındaki mayınlarla

Savaşıyoruz, çalılıklar, dikenlikler ve karanlıklarla…

Biz hazırız ve her şeyi biliyoruz

Kılıçlarla kazanılan zaferleri biliyoruz.

Biz buradayız, ayrılmak yok zafer istiyoruz

Şehitlerimizin kanını asla yerde bırakmıyoruz

Kahramanlıklarla dolu tarihimizi hepimiz biliyoruz.”

HEPİMİZ İÇİN

Büyük ozan Süleyman El İsa Mazlum Müslüman ülkelerinin birliği ve kurtuluşu için son nefesine kadar örgütlü mücadele etti. Emperyalizme karşı bugünde en çok muhtaç olduğumuz, Türkiye ve Suriye halklarının kardeşliğini dizeleriyle ölümsüzleştiren şair, 9 Ağustos 2013 yılında hayatını kaybetti. Şairin birlik ruhu kardeş iki halkın yüreğinde özlemle yaşıyor.

“Güneş hepimiz içindir… Sevgi hepimiz içindir

Kara toprağımız, bolluk ve bereket dolu

Bu da mutlaka hepimiz için olmalıdır.

Toprağımız altın… Azmimiz ateş gibidir

Gelin bunlarla vatanımızı yüceltelim.

Kurtuluşumuzu beraber bulalım

Birleşelim ve tek kuvvet olalım.

Bir çiçek ile bahar olmaz!

Kollarınızı yan yana getirin

Birlik olun, birlik olalım

Hepimizin pembe umutları vardır

Birlikte keramet ve bereket vardır.

Bu da mutlaka hepimiz için olmalıdır.”

* Dipnot: El İsa şairliğinin yanı sıra eşiyle birlikte İngilizce ve Fransızcadan pek çok çocuk şiiri ve hikâyelerini Arapçaya çevirmiştir. 1982’de Asya-Afrika Yazarlar Birliğinin verdiği LOTUS ödülü aldı. 1990’da Arap Dilini Geliştirme ve Koruma Birliği Başkanlığına seçildi. 2000 yılında Arap Yaratıcı Şiir ödülüne layık görüldü. Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad tarafından devletin en üstün madalyasına layık görülmüştür.

Kaynaklar: SÜLEYMAN EL-İSA (TAŞ)’ya SAYGI, Antakya Şiirinin Dört Ustası,

https://yaziatolyesi.com/suleyman-el-isa-guler-kalem.html

Sonraki Haber