Türkiye-Mısır yakınlaşması Atina'yı telaşlandırdı

Türkiye ile Mısır'ın 10 yıllık aradan sonra diplomatik ilişkilerini yeniden kurması, Kahire ile bir Münhasır Ekonomik Bölge anlaşması imzalayarak Türkiye-Libya anlaşmasını kestiğini düşünen Atina'yı endişelendirdi.

Mısır'da 3 Temmuz 2013'te Müslüman Kardeşler'in temsilcisi Muhammed Mursi'nin devrilerek Abdulfettah el-Sisi'nin iktidara gelmesinin ardından bozulan Ankara-Kahire ilişkileri, 10 yıllık bir aradan sonra yeniden normalleşme sürecine girdi. Dışişleri Bakanlarının karşılıklı ziyaretlerinin ardından daha da hızlanan süreçte, son olarak bir de Erdoğan-Sisi görüşmesi gerçekleşti. Türkiye'deki seçimlerin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı arayarak tebrik eden Sisi, karşılıklı büyükelçi atama konusunda mutabık kaldıklarını bildirdi. Bölgenin en etkili iki ülkesinin yıllar sonra düzelen ilişkileri, şimdiden Doğu Akdeniz'de önemli değişimlerin sinyallerini veriyor.

'MISIR'SIZ SAVAŞ OLMAZ'

Türkiye ile Mısır, diplomatik ilişkileri kestiği dönemde dahi ticari ilişkilerine ara vermemişti. Şimdi normalleşme ile birlikte ekonomik ilişkilerin daha da genişlemesi bekleniyor. Ancak normalleşmenin etkisinin ekonomiden daha büyük olacağı kesin. Henry Kissinger, “Ortadoğu'da Mısır'sız savaş, Suriye'siz barış olmaz.” derdi. Dünyanın en güçlü ordularından birisine sahip olan Mısır, Doğu Akdeniz'deki güç dengesinde önemli bir ağırlık teşkil ediyor. Bölgede deniz sınırlarının hakkaniyetli şekilde çizilmesi, hidrokarbon kaynaklarının adilce paylaşımı, Filistin'e saldırıların son bulması, Libya'nın bütünlüğünün korunması, Atlantik hücumlarına karşı durulması ve Doğu Akdeniz'in Doğu Akdenizlilere ait olması gibi konularda, Mısır ve Türkiye dostluğuna önemli görevler düşüyor.

DOĞU AKDENİZ'E ETKİLERİ

Mısır, geçen yıllarda önemli hatalar yaparak Türkiye'yi Antalya Körfezi'ne hapsetme planlarına kısmen destek verdi. Yunanistan ile imzaladığı -sınırlı da olsa- Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) Anlaşması, Türkiye-Libya anlaşmasını kadük hale getirebilecek en büyük tehditti. Buna bir de denizaltı kablolarıyla iki ülke arasındaki elektrik bağlantısı eklendi. Yine bölgedeki gaz fiyatlarının belirlenmesi hedefiyle Kahire merkezli kurulan Doğu Akdeniz Gaz Forumu'ndan da Türkiye ısrarla dışlandı. ABD ve İsrail ile çokuluslu tatbikatlarda bayrak gösteren Mısır Donanması, Yunanistan ve Güney Kıbrıs'ın kurduğu üçlü mekanizmalara da dahil oldu.

Ancak Türkiye ile yeniden kurulan ilişkiler, tüm bu süreci tersine çevirecek bir potansiyel taşıyor. İşte Yunanistan başta olmak üzere Atlantik Cephesi'nin büyük korkusu da burada başlıyor.

Aşağıda sıraladığımız ve önümüzdeki süreçte yaşanabilmesi muhtemel gelişmeler, Doğu Akdeniz'de dengeleri kökünden değiştirebilir:

  • Geniş hidrokarbon rezervlerine sahip olan Mısır'ın dünyanın en büyük sismik/sondaj filosuna sahip olan Türkiye ile işbirliğine gitmesi.
  • Doğu Akdeniz'de gaz fiyatlarının belirlenmesi amacıyla Türkiye'nin de dahil olduğu bir mekanizmanın kurulması.
  • Mısır'ın önce Yunanistan ardından Güney Kıbrıs ile imzaladığı Münhasır Ekonomik Bölge anlaşmalarını iptal etmesi.
  • KKTC'yi tanıması ve GKRY ile yaptığı anlaşmadan çok daha fazla deniz alanı kazanacağı yeni bir MEB anlaşması imzalaması.
  • Dünyada ilk 10 silah ihracatçısı olan Mısır'ın Türk savunma sanayii ürünlerini tedarik etmeye başlaması.
  • Mısır'ın Akdeniz Kalkanı Harekatı'na katılması. Türkiye, Mısır, Rusya ve Çin'in ortak tatbikatlar planlaması.
  • Libya'nın bütünlüğü konusunda Türkiye, Libya, Mısır ve Rusya'nın yer alacağı yeni bir “Astana Süreci”nin başlatılması.

ATİNA İÇİN ALARM

Uzatması çok kolay olan bu listenin gerçekçi olduğunun Atlantik Cephesi de farkında. Örneğin ünlü Yunan gazete Pentapostagma, dün “Atina için Alarm” başlığıyla verdiği haberinde şu değerlendirmede bulunuyor:

“Mısır ile Türkiye arasındaki her türlü yakınlaşma yakından izlenmelidir. Zira ülkemiz, Firavunlar Ülkesi ile 28'nci meridyenin doğusundaki deniz alanının kısmi sınırlandırmasını yapmış, ayrıca denizaltı kablosu aracılığıyla iki ülke arasında elektrik bağlantısı kurulması anlaşmasını imzalamıştır. Tüm bunlar 'Türk Mavi Vatanı'nın Girit'in güneyinde kesilmesine ve Libya ile Türkiye'nin MEB'lerinin sınırlandırılmasını öngören yasadışı Türk-Libya mutabakatının tamamen uygulanamaz hale gelmesine yol açmıştır. Libya konusunda ise Yunanistan ve Mısır'ın Türkiye'ye tamamen zıt olan görüş ve tutumlarının yakınlığı iyi bilinmektedir. Tüm bunlar diplomatik teyakkuzu ve yeni ortak askeri tatbikatlar düzenleyerek Mısır ile ilişkilerimizi güçlendirmemizi gerektirmektedir.”

İRAN VE FİLİSTİN ATAĞI

Kahire yönetimi, son dönemde yalnızca Türkiye ile de değil, İran ve Filistin'le de ayrı ayrı diyalog süreci yürütüyor.

Mısır Başbakanı Mostafa Madbouly, pazartesi günü Filistinli mevkidaşı Mohamed Shtayyeh'i Kahire Uluslararası Havaalanı'nda karşıladı. Kalabalık bir heyetle Kahire'yi ziyaret eden Filistinliler, iki ülke arasındaki bağların kuvvetlenmesine çok önem veriyor. Çünkü Mısır, hem Ramallah'ı istikrara kavuşturabilir hem de Filistin ile İsrail arasındaki mevcut gerilimin azaltılmasına yardımcı olabilir. Mısır medyası Filistin heyetinin şu isimlerden oluştuğunu bildiriyor: “Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanı, İçişleri Bakanı, Ulusal Ekonomi Bakanı, Evkaf ve Din İşleri Bakanı, Sağlık Bakanı, Tarım Bakanı, Bayındırlık ve İskan Bakanı, Yüksek Öğrenim ve Bilimsel Araştırma Bakanı, Ulaştırma ve İletişim Bakanı, Filistin Enerji ve Doğal Kaynaklar Kurumu Başkanı.”

Diğer yandan İran Lideri Ayetullah Ali Hamaney de Mısır ile diplomatik ilişkileri yeniden tesis etmek istediğini açıkladı. Bu açıklamanın Tahran'ın Riyad ile ilişkilerini geliştirdiği bir döneme denk gelmesi önemli. Söz konusu sürece Çin aracılık ediyor ve görüşmeler Irak'ta yapılıyor. Mısır da hem Suudi Arabistan'ın önemli bir ortağı hem de Irak ile yakın işbirliği içinde. Aynı zamanda bölgede Şam'la ilişkilerin yeniden başlatılmasının da ilk savunucularından olan Mısır, Suriye'nin Arap Birliği'ne dönüşünde de önemli bir rol oynamış görünüyor.

DİPLOMATİK DEVRİM

Mısır'ın son dönemdeki diplomatik atağını ele alan bir analiz de İsrail'in ünlü Jerusalem Post gazetesinde yer alıyor. Mısır'ı karşılarına almaktan çekinen İsrailliler, şu değerlendirmelerde bulunuyor:

“Kahire'nin Türkiye ve Filistin'e yönelik mevcut açılımları ve İran ile olası yeni bağları, ülkelerin çatışma yerine diplomatik bağlar peşinde koştuğu bölgesel bir diplomatik devrim bağlamında gerçekleşiyor. Bunun İsrail için önemli sonuçları var. Mısır, Gazze'deki ateşkeslere sık sık yardımcı olmuştur ve Filistin yönetimi ile ilgili konuların geleceğinde önemli bir rol oynayacaktır. Bu aynı zamanda Doğu Akdeniz'deki rolü, Negev Forumu'nu, ABD Merkez Komutanlığı (CENTCOM) ile bağlantıları ve İsrail'in etrafındaki ülkeler halkasını istikrara kavuşturmak için Suriye ve Ürdün ile kurulabilecek bağları da içeriyor. İsrail ve diğer ülkeler arasında yeni normalleşme anlaşmalarına yönelik hamleler olursa, bu da Kahire'nin potansiyel olarak genel rolüyle bağlantılı olacaktır.”

Sonraki Haber