Türkiye’deki gıda fiyatı artışları ‘normal’ mi?

Tüm dünyada artan gıda fiyatları, Türkiye’de de yükselmeye devam ediyor. TÜİK’in verilerine göre, yıllık bazda en yüksek artış yüzde 27.41 ile gıda ve alkolsüz içeceklerde görüldü. Peki, Türkiye’de yaşanan gıda fiyatı artışı normal mi?

Sputnik'ten Burcu Okutan'ın haberine göre, Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre, 2021’in Ekim’inde aylık bazda yüzde 2.39 artan TÜFE, yıllık bazda yüzde 19.89'a yükseldi. Ancak yıllık bazda en yüksek artış yüzde 27.41 ile gıda ve alkolsüz içeceklerde yaşandı. Türkiye’de gıda fiyatlarının yükselişi özellikle temel ihtiyaç ürünlerinden olan yağ, şeker ve son zamanlarda ise un üzerinden gündeme geliyor.

ENAG’IN VERİLERİ TÜİK İLE UYUŞMUYOR

Türkiye Fırıncılar Federasyonu ekmeğin ‘4-5 lira olacağını’ yalanladı ancak ‘makul seviyelerde değerlendirilip güncelleneceğini’ de açıkladı. Zira, ülkede son 2 haftada unun çuvalı 160 lira zamlanmış durumda. Öte yandan, TÜİK’in verileri Enflasyon Araştırma Grubu’nun açıkladığı oranlarla uyuşmadı. ENAG’ın raporuna göre, enflasyon ekim ayında yüzde 6.90 artış gösterirken 12 aylık dönemdeki artış oranı ise yüzde 49.87 oldu.

REKABET KURULU'NDAN ZİNCİR MARKETLERE PARA CEZASI

Türkiye’de geçtiğimiz yılın Ekim’inden bu yana artan enflasyon kamuoyunun çeşitli tepkilerine de neden oluyor. Ancak özellikle gıda fiyatlarındaki artışın önüne geçmek isteyen hükümet, zincir marketleri soruşturma altına aldı. Rekabet Kurulu tarafından denetlenen 5 zincir market ve bir tedarikçiye toplamda 2.7 milyar lira ceza verildi. Ancak Türkiye’nin uyguladığı faiz indirme politikası ve buna bağlı olarak döviz kurlarında yaşanan yükselme, pek çok gıda ve gıdaya bağlı ürünü ithalat kalemi olan ülkede fiyatlara doğrudan yansıyor. Türk Lirasının giderek daha fazla değer kaybetmesi de alım gücünü düşürmeye devam ediyor. Türk Lirası, gelişen ülkeler arasında en fazla değer kaybeden para birimi durumunda.

DÜNYADA DURUM NE?

Aslında gıda fiyatları sadece Türkiye’de artmıyor. Birleşmiş Milletler’den yapılan açıklamaya göre, ‘küresel gıda fiyatları son 10 yılın en yüksek seviyesine’ ulaştı. Üstelik, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’ne (FAO) göre, dünya tahıl stoklarının 2022'de mevsimlerin sonunda açılış seviyelerinin yüzde 0.8 altına düşerek 819 milyon tona gerileyeceği tahmin ediliyor. Eylül ayında ise OECD bölgesindeki gıda fiyatları enflasyonu Ağustos ayındaki yüzde 3.5'e kıyasla yüzde 4.5'e yükseldi.

İngiltere’de yıllık enflasyon yüzde 4.2 ile 10 yılın en yüksek seviyesine çıkarken, ülkenin Merkez Bankası, bu durumla başa çıkabilmek için faiz artırımı yoluna gidebileceğini belirtti. ABD'deki son veriler, TÜFE’nin Ekim’de aylık bazda yüzde 0.9 ve yıllık bazda yüzde 6.2 artarak, enflasyonun 31 yılın zirvesine çıktığını gösteriyor. Almanya'da Federal İstatistik Ofisi’nin (Destatis) verileri, Eylül ayında yüzde 4.1 olan yıllık enflasyonun, 1993'ten bu yana ilk kez yüzde 4.5'e yükseldiğini belirtiyor.

Özellikle gıda fiyatlarının tüm dünyada artması pandemi sonrası enflasyonların yükselmesi olarak gösterilirken, Türkiye’deki artışın ‘normal’ mi olduğunu ve yapılması gerekenleri tarım yazarı Ali Ekber Yıldırım anlattı.

'DÜNYA BU ENFLASYON DÜŞÜKKEN, TÜRKİYE'NİN GIDA ENFLASYONU YİNE YÜKSEKTİ'

Yıldırım’a göre, Türkiye’deki gıda fiyatlarındaki artışta dünyada olan artış önemli bir etken. Ancak dünyada gıda enflasyonunun daha düşük olduğu dönemde Türkiye’deki gıda fiyatlarının yine de yüksek olduğunu belirten Yıldırım, şu ifadeleri kullandı:

“Büyük ölçüde dünyadaki gıda fiyatlarına bağlı olarak oluyor, bu önemli bir etken. Türkiye dünya piyasalarından farklı değil. Ama dünyada gıda enflasyonunun daha düşük olduğu dönemlerde yine Türkiye’de gıda enflasyonu yüksekti. Türkiye’yi diğer ülkelerden farklılaştıran temel sorun; tarımsal üretimdeki girdi maliyetlerinin yüksek olmasıdır. Çünkü Türkiye, bu girdiler bakımından büyük oranda dışa bağımlı. İkinci sorun, dağıtım zincirinde önemli sıkıntıların olması, üretim bölgesiyle tüketim bölgelerinin çok uzak olması; özellikle taşıma ve lojistik gibi maliyetlerin yüksek olması nedeniyle ilaveten de bir fiyat artışı oluyor. Ayrıca neredeyse gıda sistemi birkaç markete terk edilmiş durumda. Bu maddelere, denetimlerin de yetersiz oluşunu eklemem gerek.

'GIDA FİYATLARI ÜRETİCİDE UCUZ, TÜKETİCİDE PAHALI BİR YAPI OLUŞTU'

Gıda sektörünün tarımdan başlayarak iyi yönetilmediğini ifade eden Yıldırım “Tarladan sofraya kadar olan süreç iyi yönetilemiyor. Bu sadece üretim aşaması değil, sadece dağıtım ve markette raflardaki fiyatlar değil genel olarak iyi yönetilmediği için bir başıboşluk var. O yüzden de gıda fiyatları üreticide ucuz, tüketicide pahalı bir yapı oluştu” dedi.

'RUSYA 90'LARDA BUĞDAY İTHAL EDERKEN, DÜNYANIN EN ÇOK BUĞDAY İHRAÇ EDEN ÜLKESİ KONUMUNA GELDİ'

Türkiye’nin giderek daha fazla ithalat yapmasının da bunda etken olduğunun altını çizen Yıldırım, yapılması gerekenleri sıraladı:

“Bunun çözümü için ne yapılabilir dersek de her şeyden önce; Türkiye tarımsal üretim potansiyeli çok yüksek bir ülke yani baktığımız zaman pandemi döneminde belli ülkelerin özellikle tarımsal üretimde çok daha öne çıktığını görüyoruz. Mesela Rusya, dünyanın en çok buğday ihraç eden ülkesi konumuna geldi. Halbuki 1990’lı yıllarda Rusya da buğday ithal eden ülkelerden biriydi. Bu, tarımsal politikaların ve stratejilerin Türkiye açısından planlamanın olmayışından kaynaklanıyor.”

'BİR İTHALAT SARMALI OLUŞMUŞ DURUMDA, BUNUN KIRILMASI GEREKLİ'

Türkiye’de üreticinin çok yüksek girdi fiyatlarına maruz kaldığını ifade eden Yıldırım “Ürün fiyatı aynı oranda artmadığı için de üretimi sürdürmek konusunda ciddi sıkıntılar yaşıyor, üretim azalınca fiyatlar yükseliyor, fiyatlar yükselince de hükümet bunu ithalat yaparak bastırma yoluna gidiyor. İthalatla birlikte çiftçi zaten bununla rekabet edemediği için daha fazla üretimden kopuyor ve tekrar üretim azalıyor, tekrar fiyatlar yükseliyor ve tekrar ithalat yapılıyor. Yani bir ithalat sarmalı oluşmuş durumda. Bunu kırmamız lazım öncelikle. Türkiye’nin ithalat sarmalından kurtulmasının, bunun yerine de üretimi artıran, ürettiği ürünü de tarladan sofraya kadar olan süreçte yine pazarlama kanallarında alt yapının iyi kurulması lazım” diye konuştu.

'İTHALAT YERİNE ÜRETİM ODAKLI BİR POLİTİKAYA GEÇİLMELİ, ÇİFTÇİNİN PARA KAZANIP ÜRETİMİ SÜRDÜREBİLECEĞİ BİR YAPI OLUŞTURULMALI'

Çiftçinin üretimi sürdürebileceği bir yapının oluşması gerektiğine dikkat çeken Yıldırım, denetlemenin öneminden de bahsetti:

Özellikle yaş meyve ve sebzede tarladan sofraya gelinceye kadar yüzde 30’i kaybolup telef oluyor. Bunun önlenmesi lazım. Çiftçinin para kazanıp üretimi sürdürebileceği bir yapı oluşturulması lazım. Tüketici açısından baktığımızda da, özellikle zincir marketlerin veya aracıların iyi denetlenerek, aracı olmasın demiyorum çünkü bu sefer ürünü üretim bölgesinden tüketim bölgesine nasıl götüreceksiniz? Orada ciddi bir sıkıntı var, her üretici ürettiğini alıp pazara götüremeyeceğine göre o sürecin de denetimler ve belirlenen politikalarla iyi yönetilmesi gerekiyor. Bunun dışında çok fazla yapılabilecek bir şey gözükmüyor. Türkiye kendi ihtiyacını karşılayacağı gibi önemli ihracatçı ülkelerden biri olabilir. Yani ithalat yerine üretim odaklı bir politikaya geçmemiz lazım.”

TÜRKİYE'NİN ÖNÜNDEKİ SÜREÇ NASIL OLACAK?

Peki, Türkiye’nin önünde nasıl bir süreç olacak? Tarım ve gıda konusunda Türkiye’nin önündeki dönemin çok daha zor olacağını belirten Yıldırım “Şu an gübre başta olmak üzere mazot gibi birçok girdi artıyor. Çiftçi gerçekten ilk kez bu kadar kararsız ve kafası karışık. Diyor ki ‘Ben tonu 10 bin lirayı bulan gübreyi alıp, litresi 8.5 liraya yaklaşan mazotla bir üretim yapacağım ve buradan elde edeceğim ürünle para kazanabilir miyim?’. Çünkü bir yandan da ürün fiyatları da artıyor, buğday arpa gibi, bu da cazip geliyor. Diyor ki ‘ürün fiyatları artıyor ama girdi fiyatları daha fazla arttığı için bazıları bu sene gübre kullanamadı, bazıları tarlasını boş bıraktı sonbaharda ekim yapmadı belki ilkbaharda başka bir ürün bekliyor. Dolayısıyla 2022’nin daha zor geçeceğini belirtmem gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Sonraki Haber