Türkiye’den Ukrayna’ya savaş gemisi vetosu

Türkiye'nin Ukrayna'ya ait mayın avlama gemilerinin Çanakkale ve İstanbul boğazlarından geçerek Karadeniz'e girmesine izin vermemesi, Batılı yayın organlarında tartışma başlattı

İngiltere Savunma Bakanlığı, 11 Aralık 2023'te yaptığı bir açıklama ile Ukrayna'ya savaş gemileri sağlayacağını ve uzun vadede Kiev Donanması'nın NATO ile ‘daha uyumlu’ hale gelmesine yardımcı olacağını duyurmuştu. Bakanlık açıklamasında, “Birleşik Krallık, Norveç ile birlikte Ukrayna'nın Karadeniz sularında faaliyet gösterme yeteneğini güçlendirecek gemi ve deniz araçları sağlayacak ve bu maksatla kurulan yeni koalisyona liderlik edecektir.” denilmişti.

Söz konusu koalisyonun Ukrayna'ya eğitim, ekipman ve altyapı da dahil olmak üzere uzun vadeli destek sağlayacağı bildirilmişti. Açıklamanın ardından Londra, Karadeniz'deki kabiliyetlerini güçlendirmek amacıyla iki adet Sandown sınıfı mayın avlama gemisini Kiev'e hibe ettiğini duyurdu. HMS Grimsby ve HMS Shoreham adlı 600 tonluk gemilerin isimleri de Chernigov ve Cherkasy olarak değiştirildi. İngiltere Savunma Bakanı Grant Shapps, “Bu mayın avcıları, hayati ihracat rotalarının açılması konusunda Ukrayna'ya yardımcı olacak.” dedi. Ancak işler, Londra'nın umduğu gibi gitmedi.

TÜRKİYE: İZİN VERMEYİZ

Türkiye, önceki gün söz konusu iki geminin Karadeniz'e geçişine izin vermeyeceğini duyurdu. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığından yapılan açıklamada, şu ifadelere yer verildi:

“Türkiye, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik özel askeri operasyonunu derhal ‘savaş’ olarak tanımlamış ve Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin 19'uncu maddesi uyarınca savaşan tarafların (Rusya ve Ukrayna) savaş gemilerine Boğazları kapatmıştır. 1936 yılından beri Montrö Sözleşmesi’ni tarafsız bir şekilde ve titizlikle uygulayan Türkiye; Karadeniz’de gerilimin tırmanmasının önlenmesini teminen, bu savaş boyunca da değişmez kararlılığını ve ilkeli tutumunu muhafaza etmektedir. Birleşik Krallık tarafından Ukrayna’ya hibe edilen mayın avlama gemilerinin, savaş devam ettiği müddetçe Türk Boğazlarından Karadeniz’e geçişlerine izin verilmeyeceği, ilgili müttefiklerimize bildirilmiştir.” Ankara'nın bu kararı, Batılı medya organlarında ve analistler arasında da tartışma yarattı.

'TÜRKİYE'NİN KARARI MONTRÖ İLE İLGİLİ DEĞİL'

Dünyanın en çok ziyaret edilen denizcilik sitesi gCaptain, gelişmeyi “Türkiye İngiliz Mayın Avcılarının Karadeniz'e Çıkışını Engelledi” başlığıyla duyurdu. Bunun tartışmalı bir karar olduğu savunulan haberde, İngiltere'nin savaşan taraf olmaması nedeniyle Montrö kısıtlamalarına tabi olmadığı belirtilerek, “Türkiye, sözleşmeyi yanlış uyguluyor gibi görünmekte ve Karadeniz'in karmaşık jeopolitik ortamında bu kararın arkasındaki gerçek nedenler konusunda şüphe uyandırmaktadır.” denildi. “Türkiye'nin bir mayın tarama grubu oluşturma planları da en azından ekim ayından bu yana ertelenmiş durumda.” ifadelerine de yer verilen haberde, şu değerlendirmeler yer aldı: “Türkiye'nin son kararı, denizcilik çevrelerinde önemli tartışmalara yol açtı. Bu karar, 1936 Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin uygulanmasına ve Türkiye'nin diplomatik manevralarına ilişkin karmaşıklığı gözler önüne seriyor. Türkiye'nin başvurduğu Montrö Sözleşmesi, savaşan ülkelerin savaş gemilerinin geçişini kısıtlıyor. Birleşik Krallık, Rusya-Ukrayna çatışmasında savaşan ülke olarak görülmediğinden, Sözleşme'nin 19. Maddesi İngiliz donanma gemilerine uygulanamaz.

“Ancak buradaki kilit mesele, Türkiye'nin Şubat 2022'de yaptığı ve Karadeniz dışındaki donanmalardan çatışma sırasında Karadeniz'e girmekten kaçınmalarını isteyen ayrı diplomatik talebidir. Bu talep Montrö Sözleşmesi'nden farklı olsa da, Türkiye'nin son dönemdeki yazışmalarında bir şekilde onunla birleştirilmiştir. Türkiye, Sözleşme'nin hükümlerini kendi diplomatik duruşuyla harmanlayarak, uluslararası hukuk tarafından elinin kolunun bağlandığını ima ediyor gibi görünmektedir; oysa gerçekte İngiltere gibi savaşmayan ülkelerin yasaklanması daha çok Türkiye'nin kendi diplomatik politikasıyla ilgilidir.

“Birleşik Krallık'ın Ukrayna'ya gemi hibe etmesi, Türkiye'de 19. Madde'nin ihlal edildiği algısına yol açmış olabilir. Bu da kritik bir soruyu gündeme getiriyor: İngiltere neden bu gemileri Kraliyet Donanması mürettebatıyla birlikte konuşlandırmadı ya da alternatif olarak muharip olmayan bir komşu olan Romanya'ya bağışlamadı? Captain'e konuşan NATO'dan iç kaynaklar, Türkiye'nin İngiltere'nin NATO mayın karşı tedbir grubunun Karadeniz'de faaliyet göstermesine de itiraz ettiğini ve bunun bölgedeki jeopolitik dinamikleri daha da karmaşık hale getirdiğini ortaya koyuyor. Türkiye'nin pozisyonu, görünüşte uluslararası hukuk tarafından sınırlandırılmış olsa da, daha çok diplomatik tercihlerinin yansımasıdır. Dahası, Montrö Sözleşmesi'nin savaşan gemilere ilişkin kuralları her tür gemi için geçerli değildir. Savaşın başlangıcından bu yana Rus güçlerine silah tedarik eden ticari gemilerin istikrarlı şekilde İstanbul Boğazı'ndan serbestçe geçmesi, bunun bir örneğidir. “Askeri analist Aaron Stein, 'Mayın tarama gemileri tamamen savunma amaçlıdır ve Rus donanması için bir tehdit oluşturmazlar. Bu gemiler Montrö Sözleşmesi'ni ihlal etmeden boğazlardan geçebilir ve Karadeniz'in batı kıyısındaki bir rota üzerinden tahıl ihracatını kolaylaştırabilir.' diyor. Anlaşma ile diplomatik talep arasındaki bu ayrım, Türkiye'nin pozisyonunu ve eylemlerini anlamak açısından kritik önem taşıyor. Türkiye, Karadeniz'de gerilimin tırmanmasını önlemek için Montrö Sözleşmesi'ni 'tarafsız ve titiz' bir şekilde uyguladığını savunurken, İngiliz mayın avcıları gibi savaşmayan ülkelerin gemilerini engelleme kararı, ayrı bir diplomatik politikaya dayanıyor. Bu politika kararı, Türkiye'nin daha geniş stratejik çıkarlarını ve NATO taahhütleri ile Rusya ilişkileri arasındaki hassas dengeyi yansıtıyor.”

'HER ŞEY SİYASİ İRADEYE BAĞLI'

Rus tarafında ise Batı'nın bir şekilde Karadeniz'e gemi sokup sokamayacağı tartışılıyor. Pravda'nın görüş aldığı askeri uzman Sergey Gorbaçov, şu bilgileri paylaşıyor: “Resmi olarak, NATO donanmalarının çoğu savaş gemisi, 'hafif savaş gemileri' sınıfına girmektedir. Standart deplasmanları 10 bin tondan azdır. Toplarının azami kalibresi 203 mm'yi geçmez. Montrö Sözleşmesi, füzeleri de kapsam dışı bırakıyor. NATO gemileri, İstanbul ve Çanakkale boğazlarından geçme kısıtlamalarından kaçınmak için, 21 güne kadar orada operasyonel bir güç oluşturmadan sırayla sızabilirler. Her bir gücün sahip olacağı gemilerin tonajı, Sözleşme'nin Karadeniz'de kıyısı olmayan güçler için düzenlediğinden daha küçük olacağı için, bu durum Sözleşme'yi ihlal etmeyecektir. Örneğin, Arleigh Burke tipi üç güdümlü füze destroyerinin bile toplam deplasmanı 30 bin tondan az olacaktır. Sözleşme düzenlemeleri uyarınca Karadeniz'de 21 gün boyunca birlikte kalabilirler. Buna ek olarak, savaş gemilerinin geçişine yönelik kısıtlamaları hafifletmek için Karadeniz'deki varlıklarına bir 'insani görev' kılıfı ekleyebilirler. Genel olarak her şey, NATO üyesi olan Türkiye'nin siyasi iradesine bağlı.”

TUNA KORİDORU

Diğer yandan Pravda, ABD'nin Montrö'ye taraf olmadığını hatırlatarak, Karadeniz'e alternatif gemi sokma yöntemlerini inceliyor:

“Ukrayna'ya kuvvet yığmak için tek seçenek, onları Tuna Nehri boyunca nakletmektir. Teknik olarak ABD, gerçekten de Tuna Nehri boyunca kuvvet aktarabilir ve bu görev için 'tahıl koridoru' kullanılabilir. Çünkü Türkiye'nin pozisyonu uzun süredir devam eden bir ilkeye dayanıyor: 'Karadeniz güçleri dışında kimsenin Karadeniz'de yapacak bir şeyi yok.' “Rusya bir keresinde Karadeniz bölgesinin haritasını ikiye katlamayı önermişti. Böylece bölgenin güney kısmı Türkiye'nin kontrolüne geçecek, kuzey kısmı Rusya'nın olacaktı. Bu kadar basit.”

'NÜKLEER SALDIRIYA YOL AÇABİLİR'

Diğer yandan Rusya Savunma Bakanlığı, daha önce Karadeniz'e giren tüm NATO savaş gemilerinin 'hedef' olacağını duyurmuş, Bakan Sergey Lavrov da NATO ülkelerinin Ukrayna'ya silah sağlayarak “ateşle oynadığını” vurgulamıştı. Pravda'ya konuşan Rus uzman da, “Karadeniz sularına giren savaş gemileri ne Rus Karadeniz Filosu'na ne de Rus topraklarına önemli bir zarar veremeyecek. Sürekli olarak izlenecekler. Eğer füzeler fırlatılırsa, gemiler sadece beş ya da on dakika dayanabilir. Ancak böyle bir çatışma kısa sürede kimsenin istemeyeceği bir nükleer saldırıya yol açacaktır.” dedi.

BMDHS MONTRÖ'YÜ ORTADAN KALDIRIR MI?

Türkiye'nin Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ne atıf yaparak Ukrayna gemilerini Türk boğazlarından geçirmeyeceğini duyurması, sosyal medyada da gündem oldu. Bazı Batılı analistler, 1982 yılında imzalanan Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (BMDHS)'nin 1936 yılında imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ni ortadan kaldırdığını ileri sürdü. Ancak BMDHS'nin “Uluslararası Seyrüsefere Açık Boğaz Sularının Hukuki Rejimi”ni düzenleyen kısmında yer alan 35'inci maddesi, şöyle söylüyor: “(Bu düzenlemeler) Geçişin tamamen veya kısmen, uzun süreden beri yürürlükte bulunan ve özellikle bu boğazlara ilişkin olan sözleşmelerle düzenlendiği boğazların hukuki rejimini etkilemez.”

RUSYA BATI'YA YANITINI KIZILDENİZ'DEN VEREBİLİR

Türkiye'nin, savaş gemilerini boğazlardan geçirmeyeceğini açıkladığı gün, İngiltere Başbakanı Rishi Sunak da Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ile telefon görüşmesi yaptı. Görüşmeye ilişkin açıklama yapan İngiltere Başbakanlık Sözcüsü, “Liderler, Karadeniz'deki gelişmeleri ele aldı. Başbakan Sunak, daha fazla silah yardımı da dahil olmak üzere Ukrayna'ya askeri ve diplomatik destek sağlamak için İngiltere'nin devam eden çalışmalarını ortaya koydu. Ukrayna'nın İngiltere tarafından kararlılıkla desteklenmeye devam edeceğini söyledi.” bilgisini paylaştı.

İngiltere Hükümeti, iki mayın gemisi hibe etmenin yanında, geçen hafta Ukrayna'ya yaklaşık 200 hava savunma füzesi göndereceğini de açıklamıştı. Londra'nın bu saldırgan tavrı, Moskova'nın da tepkisini çekmeye başladı. Pravda, Londra'nın Ukrayna'daki askeri operasyonlara “aşırı müdahalesi” konusunda uyarıldığını bildirdi. Rus analistler, 26 Aralık'ta Novocherkassk'a yapılan saldırıda da İngiltere'nin parmağı olduğuna inanıyor. Saldırı için İngiliz füzelerini kullanan Kiev'in, ayrıca hedef bilgisini de Londra'dan aldığı belirtiliyor. Rus analistlere göre Moskova, Novocherkassk adlı çıkarma gemisinin Kırım'da imha edilmesine yanıt olarak bir İngiliz savaş gemisini vurabilir. Bunun için en olası senaryo ise Husilere gemisavar füzeleri sağlanarak Kızıldeniz'de bulunan HMS Diamond savaş gemisinin hedef alınması olacaktır.

UKRAYNA'NIN MİLGEM'LERİ TESLİM EDİLMEDİ

Türkiye'nin Ukrayna Donanması için inşa ettiği MİLGEM sınıfı korvetlerin ilki, 2 Ekim 2022 tarihinde denize indirildi. Herman İvan Mazepa adı verilen bu korvetin, yedeklenerek Ukrayna’ya götürülmesi ve Mikolayiv’deki Ocean Tersanesi’nde donatımına başlanılması planlanıyordu. Ancak savaş sebebi ile gemi, hala Kiev'e teslim edilmedi. Ukrayna, başlangıçta Türkiye’ye 1 adeti kesin ve 3 adeti opsiyon olmak üzere toplamda 4 adet MİLGEM korveti sipariş etmişti. İlk geminin inşasının ardından ikinci gemi de 18 Kasım 2023'te kızağa kondu. Bu gemilerin personel eğitiminin de Ukrayna yerine Türkiye'de yapılması bekleniyor. Geçen aylarda gemilerle ilgili NavalNews'e konuşan Ukrayna Büyükelçisi Vasyl Bodnar, “Daha önce 4 korvet üzerinde imzalanmış bir memorandumumuz var ve bu cephedeki duruma bağlı. İnşaların nasıl devam edeceğini ve bizim nerede yapabileceğimizi göreceğiz. Ukrayna tersanelerinde de inşaya devam etme fikri vardı. Ancak bugün askeri faaliyetler ve tehlike nedeniyle büyük olasılıkla burada, Türkiye’de inşa edilecekler.” demişti.

Korvetlerde görev alacak Ukraynalı mürettebatın eğitim faaliyetlerine de değinen Bodnar, “Öncelikle karada ekipmanlarla, motorlarla, mühimmatla, toplarla ve sahip olacakları tüm sistemlerle eğitime başlayacaklar. Yani hala kara eğitimi devam ediyor. Daha sonra gemi denize açılacağı zaman, büyük olasılıkla burada bulunan limanların sahasında yapacak. Güvenlik nedeniyle nerede olduğu hala gizli, ancak yine de onu inşa eden Türk şirketiyle birlikte çalışma fırsatı bulacaklar. Daha sonra da her iki tarafın kararına bağlı olarak deniz tatbikatları yapılacaktır.” ifadelerini kullanmıştı.

Sonraki Haber