Türkiye'nin Suriye'de politik amacı nedir ?
Türkiye'nin Suriye'de politik amacı Esad'ı devirmek mi? Yoksa PKK/PYD/SDG varlığını ortadan kaldırmak mı?
Bugün isminden en çok bahsedilen İdlib'in önemi nedir?
İdlib ABD'nin Suriye'nin kuzeyinde oluşturmaya çalıştığı sözde PKK devletinin Akdeniz'e açılma bölgesidir. Türkiye ilk önce maalesef, Esad'ı
devirmek için ABD ile birlikte, El Nusra ve türevleri ile ÖSO/SMO (Suriye Milli Ordusu) unsurlarını Eğit-Donat Projesi'yle, bugünkü hale getirmiştir.
El Nusra'nın bir kolu olan HTŞ (Heyet Tahrir Şam) artık Türkiye'nin kontrol edemediği şekilde İdlib bölgesinde hâkimiyet alanını da genişletmiştir.
Türk askeri, 15 Temmuz sonrasında, sözde PKK devleti kuşağının kesim noktası olarak, El-Bab'a Fırat Kalkanı Harekâtı ile girerek, Afrin'deki PKK/PYD varlığı ile birleşip bütünleşmesini engellemiştir.
Bu harekât yapılmasaydı, Afrin'deki, PKK/PYD İdlib'i ele geçirerek, Hatay ilimize sınır komşusu olacaktı. Yani, ABD İdlib ‘deki terör unsurları ile PKK/PYD'yi birleştirerek güçlendirecekti.
Fırat Kalkanı Harekâtı'ndan sonra, Afrin'e Zeytin Dalı Harekâtı bu olasılık ile Akdeniz'e ulaşım yolunu da tıkamıştır. Bugün Astana ve Soçi Mutabakatlarının çökme aşamasına gelebileceği durumda, ABD ve PKK ve yandaşlarının ne kadar çok sevindikleri görülmektedir.
Bugün halen, Suriye ve dolaylı olarak Türkiye'nin bekası ve toprak bütünlüğü için, en sorunlu olduğu bölge, Fırat'ın doğusunda, ABD kontrolündeki, PKK/PYD/DSO yapılandırılmasıdır.
Bu yapılandırma, halen Suriye'nin, petrol sahaları, su kaynakları ve verimli tarım alanları, ABD kontrol ve desteğindeki, PKK işgali altındadır.
Fırat'ın doğusu Barış Pınarı Harekâtı ile kurtarılacaktı.! Ancak ABD'nin kırmızı çizgisi olan bu bölgeye girilemedi ve Barış Pınarı Harekâtı da yarım kaldı.
PEKİ HAİN SALDIRI NASIL GERÇEKLEŞTİ?
Soçi Mutabakatı'na göre Türkiye, İdlib'deki terör unsurlarının silahtan arındırılması ve Lazkiye'ye uzanan M4 ile Şam'a uzanan M5 karayollarının kontrolünü sağlama görevini üslenmişti. Ancak bu husus 2018'den beri sağlanamadı. Suriye içinde artan ekonomik ve sosyal bunalım Hükümet'i oldukça tedirgin ettiği gibi, M4 ve M5 karayollarından, gerekli lojistik desteği de sağlayamamaktadır.
28 Ocak günü M4 ve M5 karayollarının kesim noktasında bulunan Serakib Kasabası, Suriye Ordusu tarafından kontrol altına alındı. İki gün sonra 30 Ocak günü Türkiye İdlib gözlem noktalarını takviye için asker sevkıyatına başladı. Aynı tarihte ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffery, Türkiye’nin çabalarını desteklediklerini ve NATO müttefiki olan Türkiye’nin İdlib’deki gözlem noktalarına zarar gelmemesi için durumu yakından takip ettiklerin söyledi.
1 Şubat'ta Halep’in batısında ÖSO/SMO, Rusya ve Suriye’nin milli bayraklarını çiğnedi. Bu olayın görüntüleri sosyal medyadan da yayınlanmıştır. YeniŞafak Gazetesi, dört Rus subayının ÖSO milisleri tarafından öldürüldüğü haberini yazdı. Bilahare Rus Ordusu'nun bildirdiğine göre dört subaydan 1 Albay, 2 Binbaşı ve 1 Teğmen öldürülmüş.
2 Şubat günü Ukrayna’nın Türkiye Büyükelçisi, Türkiye’nin Ukrayna Ordusu'nun ihtiyaçları için 200 milyon dolar bağış yapacağını açıkladı. Aynı günün gece yarısından sonra Suriye Ordusu güçleri tarafından maalesef sekiz Mehmetçiğimiz katledilerek şehit edildi.
ABD Dışişleri Sözcüsü Morgan Ortagus, “Bu tür eylemleri karşısında NATO müttefiki Türkiye’nin yanında duruyoruz. Hayatını kaybeden askerler için Türk hükümetine taziyelerimizi gönderiyoruz” şeklinde adeta nehirden kütük kapar gibi bir mesaj yayınladı.
Görüldüğü gibi iki küresel güç arasında sadece günü kurtaran taktiksel denge politikası maalesef iflas etmiştir. Bu tip jeopolitik, jeoekonomik ve jeostratejik gerçekler göz ardı edilerek oluşturulan politik ilişkilerden sonuç almak mümkün olmamaktadır. Zira, ulusal politikanın ve ona uygun diplomasinin Atatürk döneminde olduğu gibi ikileme düşmeden inandırıcı ve güvenilir olma özellikleri hiçbir zaman göz ardı edilmemelidir.
21. yüzyıl kaçınılmaz olarak, tek kutuplu ABD, Atlantik ağırlıklı, dünya düzeninden Afro-Avrasya jeopolitiği oluşturularak, çok kutuplu dünya düzenine evrilmektedir. Türkiye coğrafyası da kaçınılmaz olarak bu jeopolitiğin merkez ülkesi konumundadır. Bu durum da, Türkiye'nin bölgesel güç olmasını dikte etmektedir. Belirtilen jeopolitik ve jeoekonomik koşullar dikkate alınarak, ulusal çıkarlarımız için kısa vadeli proaktif politikalarımızın, aşağıdaki şekilde uygulanması uygun mütalaa edilmektedir.
VAKİT GEÇİRMEKSİZİN SURİYE İLE İLİŞKİ KURULMALIDIR
Zira, Birleşmiş Milletler'in tanıdığı meşru Suriye Hükümeti ile diplomatik ilişki kurulması halinde Soçi Mutabakatı taraftarları Rusya ve İran’a tekrar güven tazelenecektir. Türkiye, Suriye, Rusya ve İran’dan oluşan dörtlü işbirliği Türkiye’nin Doğu Akdeniz, Mavi Vatan ve onun bağrında yatan KKTC’nin haklarını korumasında ve tanınmasında da, son derece önemli olacağı değerlendirilmektedir. Böyle bir birlikteliğin Libya’nın BM tarafından tanınan UMH ile yaptığımız 'Kıta Sahanlığı Deniz Sınırlama Anlaşması'nın itibarı ve kabulü ile KKTC’nin tanınmasının da diplomatik yolunun açılacağı düşünülmektedir. Ayrıca, gereksiz bir şekilde kopartılan, Mısır ile diplomatik ilişkilerin de tekrar kurulması çok büyük önem arz etmektedir.
Doğu Akdeniz, Mavi Vatan ve onun bağrında yatan Türkiye'nin ayrılmaz parçası, KKTC, Türkiye’nin vazgeçilemez ve birinci derecede öncelikli hayati ulusal çıkarlarının merkezini oluşturmaktadır. Bahse konu, Türkiye, Rusya, Suriye, İran dörtlü grubuna Irak ve Azerbeycan’ın da dahil edilmesi halinde oluşacak bölgesel iş ve güçbirliği Doğu Akdeniz’deki hayati çıkarların elde edilmesi ve sorunların çözümünde de çok önemli bir rol alabileceği değerlendirilmektedir.
Böyle bir bölgesel iş ve güçbirliği aynı zamanda on binlerce kilometre uzaktan gelerek işgal ettiği, Suriye ve Irak’ta halen istenmeyen misafir olarak bulunan ABD’nin de kısa zamanda bölgedeki askeri varlığını sonlandırması sağlanabilecektir.